Koç Holding Başkanı Mustafa Koç, hükümet-cemaat çekişmesinde kesinlikle bir taraf olmadıklarını vurguladı ve holding olarak duruşlarını özetledi.
Gezi protestoları ile başlayan süreçte gündemdeki neredeyse tüm siyasi tartışmalardan payını alan Koç Grubu sessizliğini bozdu. Aylardır hiçbir röportaj teklifini kabul etmeyen Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, Hürriyet gazetesine gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
Koç, “Gülen’le görüştü mü, ananas ve tesbih geldi mi, Sarıgül’ü iktidar mı yapacaklar, Gezi olaylarında Divan Oteli’nde neler yaşandı?” sorularına samimi yanıtlar verdi. Hükümet-Cemaat çekişmesinin kesinlikle bir tarafı olmadıklarını vurguladı ve Holding olarak duruşlarını şöyle özetledi: Devletimizle kavga etmek bize yakışmaz. Ama tabii ki biz itibarımızı 90 yılda bu güne getirdik ve kimseye de çiğnetmeyiz.
İşte o röportajdan bazı soru ve cevaplar:
TÜRK EKONOMİSİNİN GİDİŞATI
Türk ekonomisinin genel gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk ekonomisi son 11 yılda çok büyük ivme gösterdi tek parti yönetiminde. Ak Parti döneminde Kemal Derviş’in 2001 yılında başlattığı ekonomik reformlara neredeyse harfi harfine uyuldu. Bu da tabii orta ve uzun vadede meyvelerini verdi. Türkiye’nin her kesimi bu ortamdan faydalandı, özel sektör de çok büyüdü. Türkiye’nin Batı dünyasındaki itibarının artmasına çok katkısı oldu. 2008 krizini çok akıllı bir şekilde yönettik. Bankacılık ve finans sektörünün yeniden yapılandırılmasından sonra çok kuvvetli bir finans sektörümüzün olmasının ne kadar önemli olduğunu 2008’den sonra daha da iyi anladık.
Gelişmekte olan pazarlardaki en rağbet edilen ülke Türkiye oldu. Her ne kadar ekonomimiz hâlâ kırılgan, enerji bağımlı ve cari açığa karşı çok hassas olsa da yine de bir yabancı için siyasi ortam müsait olduğu müddetçe Brezilya’dan, Çin’den, Malezya’dan, Endonezya’dan, Meksika’dan daha rağbet görebilen bir ülke. Bu arada 40 senedir yapılmayan çok ciddi 50 milyar dolara yakın özelleştirme yapıldı. Bunun da bir sürü artısı var. Ekonominin gelişmesi için hükümetin vermiş olduğu teşviklerin de öneminin altını çizerek söylemek isterim. Fakat orta ve uzun vadede ekonomimizin bir evrim geçirmesi lazım. Bu enerji bağımlılığı devam ettiği sürece bizim daha katma değerli ürünler üretmemiz lazım ki cari açıkla başa çıkabilelim. Genç nüfusa istihdam sağlanabilmesi için bu arada ekonominin her sene yüzde 5 büyümesi lazım.
SIZDIRILAN TAPELER
Sızdırılan tapeler siyasette gerginliğe neden oluyor. Son olarak Başbakan ve oğlu arasında geçtiği iddia edilen bazı konuşmalar sızdırıldı. Bütün bunlara genel bakışınız nedir?
Bir kere her şeyden evvel bunun ispat edilmesi lazım. Ama algı da çok önemli. Batı basınına baktığınız zaman -ki ben bunların taraflı olduğuna hiç inanmıyorum, hakikaten objektif yazıyorlar- Türkiye ile ilgili çok negatif bir algı oluşmuştur. Bizdeki demokratik normlar, şeffaflık, hesap verilebilirlik Batı normlarının çok çok gerisinde. Demokrasi, insan hakları gibi alanlarda anlayış olarak kat etmemiz gereken daha çok yol var. O bakımdan bence bu yaşananlar çok üzücüdür. Bu yolsuzluk iddialarının aslı yoksa ispat edilmesi lazım. Varsa da kimler bunları yapmışsa sonuçlarına katlanmaları lazım. Geçen hafta haberleri takip ettik, eski Alman Cumhurbaşkanı aklanmış. Almış olduğu düşük faizli bir krediden dolayı istifa etmek zorunda kalmıştı. Bir oradaki duruma bakın bir de buradaki duruma bakın. Arada dağlar kadar fark var.
TÜPRAŞ’A KESİLEN CEZALAR
TÜPRAŞ’la ilgili kaç inceleme, kaç soruşturma açıldı? Bugüne kadar ne kadar ceza kesildi? Sizce bu cezaların hükümetin size bakışıyla ilgisi var mı?
Tüpraş’ta denetim süreci devam ediyor, regüle edilen bir piyasada faaliyette bulunduğu için pek çok kamu kurum ve kuruluşunun gözetim ve denetimine tabi bir şirkettir. Bu nedenle de sıklıkla ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından denetlenmektedir. Ancak ne yazık ki sizin bu soruyu yöneltmeniz bile artık atılan her adımın arkasında farklı anlamlar arandığını kanıtlıyor. TÜPRAŞ’ı bir kenara bırakın, ülkemize asıl zarar veren işte bu algıdır.
“GÜLEN’LE GÖRÜŞTÜM”
Sizin şahsen Fethullah Gülen ile nasıl bir ilişkiniz var? Hiç görüştünüz mü?
Ben Türk ekonomisinin neredeyse yüzde 10’unu oluşturan bir topluluğun yönetim kurulu başkanıyım. Hangi kulvardan olursa ülkemizde önemli ve etkili olan tüm isimlerle görüşebilirim ve görüşürüm. Bu da kimseyi ilgilendirmez. Bu bağlamda, ben kendisiyle görüştüm.
En son ne zaman görüştünüz?
Mayıs ayında ABD’ye gittiğimizde görüştüm.
“BUNLARIN HEPSİ HAYAL ÜRÜNÜ”
Peki kendisiyle görüşmüş olmanız Türkiye’deki meşru hükümete karşı dış güçlerin de desteğini alan yeni bir dizayn arayışı mı?
Bunların hepsi tamamen hayal ürünü. Biz hiçbir zaman siyaseti tasarlayan, içinde olan bir konumda olmadık. Hep tarafsız kaldık. Ben bugün TÜSİAD, MÜSİAD, TUSKON gibi bütün önde gelen sivil toplum kuruluşlarıyla da ilişkiler içindeyim. Afrika’da iş yapıyoruz. 2011 senesinde Güney Afrika’da çok ciddi bir alım yaptık. TUSKON’un Afrika’daki faaliyetleri belli. Bir kere beraber Afrika’ya gittik, ortalık birbirine girdi. Oysa iş geliştirme açısından bundan daha normal bir şey olamaz.
“GAZETEDEN ÖĞRENDİM”
Gülen’in sizin Uganda’da bir rafineri alabilmeniz için o ülkenin devlet başkanı üzerinden devreye girdiği de doğru mu?
Ben de CEO’muz da böyle bir rafinerinin varlığından ve bizim de dikkatimize getirildiğinden gazeteler aracılığıyla haberdar olduk. Biz kurumsal ve çok büyük bir yapıyız. Bu tip yurt dışı ihale fırsatları olunca da profesyonel kadrolarımız değerlendirir, uygun görürlerse plan ve projeyle bize gelirler. Bu konu enerji grubumuza aktarılmış, onlar da ilgilenmeyeceğimizi söyleyerek geri dönmüşler. Velev ki böyle bir şey olsaydı, bir Türk şirketinin Afrika’da bir rafineri almasından daha doğal ne olabilir ki? İnsan böyle bir şey olsa ülkesi adına mutlu mu olur, yoksa üzerine komplo teorileri mi üretmeye çalışır?
Peki eğer böyle bir gündeminiz yoksa sizin neden ülkede yeni dizayn peşinde olduğunuz iddia ediliyor devamlı?
Ülkemizde komplo teorisi merakı olduğu için memlekette ne ters giderse hep dışarıdan bilinir. Dış güçler denir, Amerika denir, İsrail denir. Bir de onların içerideki uzantıları denir. Bizi de ona yakıştırıyorlar. Bunun sebebini bilmiyorum. Komplo teorilerine bu kadar zaman ve enerji harcayacağımıza gerçek sorunlarımıza odaklansak, işimize bakıp yatırıma, kalkınmaya, istihdama odaklansak daha doğru olmaz mı? Bizim içeride de dışarıda da itibarımız çok şükür gayet iyi. Dışarı ile ilişkilerimiz gayet iyi. İster istemez insanlar ‘Türkiye’de neler oluyor’ diye soruyorlar. Biz de dilimizin döndüğü kadar anlatmaya çalışıyoruz. Yakın zamana kadar da Türkiye’nin ne kadar iyi gittiğini, Ortadoğu’da büyük ağabey olarak karar verici bir rol oynadığını anlatıyorduk. Ama aynı zamanda yanlışlar yapılıyorsa ve biz de bunu gayet iyi niyetli bir şekilde dile getiriyorsak bunun neresi yanlış? Daha çok kısa bir zaman önce TÜSİAD Başkanımız Sayın Muharrem Yılmaz böyle bir açıklama yaptığı için vatan hainliğiyle suçlandı. Bu olacak şey değil.
“BANA ANANAS YOLLANDI, TADI DA GÜZELDİ”
Bana Türkiye’nin dört bir yanından, bayilerimizden yörelerine özgü pek çok şey geliyor. Yoğurdundan, baklavasından halısına ne isterseniz. Yok o ananas değilmiş de elmasmış, yok o bir şifreymiş. Bana ananas yollandı. Ben de aradım teşekkür ettim. Bu kadar basit. Bildiğiniz ananas yani, bu arada gayet de lezzetliydi. Sonra öğrendik ki Uganda rafinerisiyle değil de ananasıyla meşhurmuş. Hakikaten. (Gülüyor)
“UZUN YILLARDIR TESBİH KOLEKSİYONUM VAR”
Peki ya tespih?
Beni tanıyan herkes uzun yıllardır tespih koleksiyonum olduğunu bilir. Hatta basında da yer almıştı. Hediye olarak gelen bir tespihe bambaşka anlamlar yüklenmesini anlamakta güçlük çekiyorum.
Siz kendinizi hükümet–Cemaat çekişmesinde bir taraf olarak görüyor musunuz?
Kesinlikle görmüyorum.
“DİVAN OTELİ, SIĞINAN HERKESE KAPISINI AÇAR”
Gezi protestolarında çıkan mesajları hep siyasetçilerin alıp almadığı konuşuldu. İş dünyası o mesajlardan ne aldı, siz ne gördünüz orada?
Ben fevkalade sağlıklı gördüm, çünkü bu hiçbir ideolojiye dayanmayan tamamıyla sosyolojik bir hareketti. Bu da çok daha iyi yönetilebilirdi ama bunu polis zoruyla bastırmaya çalışmak işi çok başka bir yere taşıdı. Biz de Koç Grubu olarak kendimizi yine komplo teorilerinin içinde bulduk. Bunun ana nedeni de Divan Oteli idi. Otelin yerine baktığınız zaman Gezi Parkı’ndan çıktığınız anda caddeyi geçer geçmez sığınacak tek yer olduğunu görürsünüz. 1950’den beri o civarda soyguna uğrayan, tacize uğrayan, yabancı, genç, kadın kim varsa Divan Oteli’ne sığınmıştır. Polisten kaçan insanların da direkt Divan Oteli’nin kapısına dayanmasından daha normal bir şey olamazdı. Biz de insani hassasiyetlerle kapılarımızı açtık. Efendim altıncı kattan Koç ailesinin fertleri olayları yönetiyormuş gibi yine aslı astarı olmayan iddialar ortaya attılar. Sizi temin ederim hiçbir Koç ailesi ferdi otelde bulunmuyordu ve otel yönetimine hiçbir talimat da verilmedi.
Oteli sahra hastanesine çevirdiğiniz, ecza deposu haline getirdiğiniz, erzak dağıttınız iddia edildi.
Tabii daha neler neler… İSPARK’a ait otel otoparkı sanki şahsım tarafımdan işletiliyormuş gibi yansıtıldı. Basın üzerinden gerçekdışı birçok ithama maruz kaldık. Üniversitemiz 30 bin kumanya dağıtmış, otelimizde 20 bin askeri sedye varmış gibi tamamen yalan pek çok bilgi basına servis edildi. O süreçte hakkımızda yayınlanan 50’ye yakın habere tekzip süreci başlattık. Davaları da hukuk müşavirliğimiz takip ediyor. Sürecin takipçisi olmayı sürdüreceğiz.
“DEVLETİMİZLE KAVGA ETMEK BİZE YAKIŞMAZ”
Ne oluyor burada bir gideyim bakayım dediniz mi, kendi gözlerinizle görme ihtiyacı hissettiniz mi?
Yok hayır gitmedim. Çok düzenli olarak bilgi geliyordu. Orada da Muharrem Yılmaz Bey’in dediği gibi, yaralı biri gelmiş evinize almayacak mısınız? 500 bin Suriyeliye kapımızı açmışız ülke olarak. O oluyor da bunda ne var? Teröristleri orada saklıyormuşuz gibi bir yakıştırmaya maruz kaldık ve bundan fevkalade üzüldük. Biz Gezi ve sonrası süreçte çok fazla üzerimize gelinse de cevap vermemeyi seçtik, devletimizle kavga etmek bize yakışmaz. Ama tabii ki biz itibarımızı 90 yılda bu güne getirdik ve kimseye de çiğnetmeyiz. Bu nedenle tüm yalan haberlere karşı yasal hakkımızı sonuna kadar koruyacağız.
“SARIGÜL’Ü CHP’NİN BAŞINA GETİRMEK BİZE Mİ KALDI!”
Büyük İstanbul sermayesi olarak aylardır toplantılar yapıp CHP’nin başına Mustafa Sarıgül’ü getirmeye mi çalışıyorsunuz?
Mustafa Sarıgül herhalde 25 senedir siyasetin içinde. Bize mi kaldı Mustafa Sarıgül’ü CHP’nin başına getirmek. Kendisi gayet başarılı Şişli Belediye Başkanlığı yaptı, şimdi de büyükşehir adayı. Yok efendim Kandilli’de, Çubuklu’da, Amerika’da toplantılar olmuş. Yok böyle bir şey.
Hürriyet