Berkinim bir kerecik güzel gözlerini açıp da sana sorsa:
“Fırından yeni çıkmış bir ekmeğin kokusunu duyduğunda
Ya da her gün keyif içinde yemeğini yerken,
Bir kez bile beni düşünüp
Ağladın mı Erdoğan Amca?
Yatağa yatmışsın ya da
Boş ver ölüm korkusunu falan,
Bir kerecik gencecik bedenimde ve ruhumda açılan yaraları
Ve kendi başıma yatağında dönemeyen beni düşünüp
Huzursuzca dönüp durdun mu yatağında?
Senin kaybettiğin ya da kaybedeceğin paraların yanında Erdoğan Amca
Bizim gencecik hayatlarımızın
Değeri bile yok,
Öyle değil mi?
Yarın doğum gününü kutlayamayacak olan
Abdullah ağabeyin yaşayamadığı onca yılı yaşamışsın.
Buna utanıp ağlayacağın yerde,
Yediğin fırça yüzünden döküyorsun gözyaşlarını yalan yere.
Bir sabah evimden çıkıp ekmek almaya giderken
Başıma yediğim gaz fişeğiyle yere düşerken bile
Ağlamadım ben.
Kapat telefonu Erdoğan Amca.
Kapat telefonu…
Bak 14 yaşında bir çocuk
Küçücük elleriyle hayata tutunmaya çalışıyor.
Ve benim yakınlarım
Hayatımı kaybetme ihtimalime
Senin yediğin fırçalar yüzünden ağladığın kadar bile
Oturup ağlamıyor.
Yazarın notu:
Senin kaybettiklerinin günlerdir uyuyan Berkinimizden ve kaybettiğimiz çocuklarımızın hayatlarından daha değerli olduğunu ispatla bize, oturup beraber ağlayalım seninle Erdoğan Amca.
Ne o, yoksa üzdük mü seni?
Hakan TELKES