Berkin Elvan kardeşimizin ölümü ile çok tatsız bir hafta geçiriyoruz. Ofiste televizyon, Twitter, Ekşi Sözlük arası mekik dokuyup, iktidarımızın yeni saçmalıklarını dinlemeyi beklemekten kafayı kırmış durumdayım. Bu hafta futbol yazmak da gelmedi içimden ama kafa biraz dağılsın diye yazmaya karar verdim. Berkin kardeşin ruhu şad, toprağı bol olsun, Allah yakınlarına sabır versin ve gani gani rahmet eylesin. Berkin bu gencecik yaşında aramızdan ayrılmasına sebep olanlar cezalarını bu dünyada çeksin. Ahirete kalmasın.
Hafta sonu saha içinde yaşanan rezillik hakkında pek fazla yorum yapmak istemiyorum. Sahada olan biteni hepimiz gördük, sözde uzmanlar(!) yorumladı. Trabzon yerel medyası tribündeki mağara adamlarını es geçip bütün topu Fenerbahçe’nin kalecisi Volkan’a attı. Lig TV maçın tatil olması ile birlikte reklam gelirinden ve Fenerbahçe’nin rakipleri ile puan farkını korumasından dolayı yas tuttu falan. Klasik…
Tipik Türkiye’nin politik özetini izledik aslında Trabzonspor – Fenerbahçe maçında. 3-5 kişinin başlattığı bir husumet yüzünden yıllardır bitmeyen Fenerbahçe nefreti Trabzon kentinin her sokağına yayılmış durumda. Bugün iktidarın 12 yıllık çabaları sonucu Türkiye’nin her yerinde yaşamaya başladığımız ‘bunlaaaaar’ – ‘onlaaaar’ gibi kullanılması son derece tehlikeli olan, toplumu ayrımcılığa iten, nefreti son sürat körüklemiş olan çok üzücü ve bir o kadar da vahim bir durum var ortada. Trabzonlu 7-8 yaşındaki çocuklar bile daha alfabeyi öğrenememişken Fenerbahçe’ye küfür edebiliyorsa o şehirde ciddi bir sıkıntı vardır ve sosyolojik olarak incelenmesi gerekir.
1996 yılında Ali Şen Fenerbahçe başkanı iken kaybedilen o kupa ile başlıyor her şey. Fenerbahçe’nin Vanspor’u deplasmanda yenip şampiyon olmasıyla 1983-1984 sezonundan beri şampiyonluk bekleyen Trabzon halkı çok yaklaştıkları şampiyonluğu kaçırınca bir bütün olarak bunalıma giriyor. Hatta bu durum iyi bir Trabzonspor taraftarı olan rahmetli Mehmet Dalman’ın intiharı ile sonuçlanıyor. Mehmet intiharından önce bir not bırakıyor; ‘’ölümümden kimse sorumlu değildir. Dünyaya bir kere daha gelsem yine Trabzonspor’lu olurdum’’ diye. Bundan birkaç sene sonra rahmetli Mehmet Dalman’ın abisi Mustafa Dalman’da yine mağlup oldukları bir Fenerbahçe maçının ardından intihar edince Trabzon’daki Fenerbahçe nefretinin önüne geçilmesi artık imkansız hale geliyor. Bu satırları yazmamın sebebi Trabzonspor taraftarlarının büyük bir çoğunluğunun futbolla yatıp, futbolla kalktığını anlatmak ve Bill Shankly’nin de dediği gibi ‘’futbol bir ölüm kalım meselesi değil, ondan çok daha önemlidir’’ sözünün Trabzon’da bir hakikat olduğu gerçeğini göstermek içindi.
Trabzonspor taraftarını anlamak için Trabzon’da yaşamak lazım. Bir şehir düşünün ki yerel kanallarında hafta içi de dâhil olmak üzere günde minimum 4 saat futbol programı yapılsın ve Trabzonspor hakkında konuşulsun. Yerel gazetelerinin hepsinde köşe yazarları teknik direktörü ya da yönetimi sürekli kınasın, yapılan transferlerin ne kadar yanlış olduğuna değinilsin ve sanki hiçbir şey doğru gitmiyormuş gibi sürekli Trabzonspor taraftarlarını doldurmaya yönelik yayınlar yapılsın. Bu şehirde topçu olmak için cidden ya deli olmak lazım ya da hiçbir şeyi umursamayan bir nihilist olmak lazım.
Zaten 29 senedir şampiyonluk bekleyen Trabzonspor taraftarı için de biriktirdiği nefreti kusma gereği hissediyor bu kadar baskı ve başarısızlığın ardından. 2010-2011’de ki şike süreci öncesi Fenerbahçe’ye olan nefreti kendi taraftarına kusuyordu misal Trabzonspor taraftarı. Gökdeniz Karadeniz ve Fatih Tekke gibi Trabzon efsanelerini bile ağır hakaretler edildi, Volkan Şen binlerce seyircinin önünde hıçkıra hıçkıra ağladı, Trabzonspor tesislerine ismi verilmiş olan bana göre Trabzonspor tarihinin en doğru işlerini yapan Mehmet Ali Yılmaz küfürlerle uğurlandı… Böyle bir ortamda başarı elbette gelmeyecektir. Huzurun olmadığı yerde istikrar sağlanamaz, istikrarın sağlanamadığı yerde hedeflenen amaca ulaşılamaz, yanına bile yaklaşılamaz.
Kişisel fikrimi soracak olursanız Trabzonspor taraftarı 2010-2011 sürecini artık ‘başarısızlığın kamuflajı’ olarak kullanmakta. Bunu söylememin sebeplerine gelince:
1) Sürecin üzerinden 3 sene geçmiş. Fenerbahçe ile 10 maç oynamışsın, bu 10 maçtan 8 mağlubiyet 2 beraberlik çıkarabilmişsin, tek bir galibiyetin yok.
2) Büyüklük kimliğini çoktan yitirmişsin. İyi oynayan ve parlayan her topçun Galatasaray tarafından alınıyor, hatta alınmıyor, bedavaya gidiyorlar.
3) Mevcut Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu şike süreci ile ilgili sürekli atıp tutarken, futbola siyaset karıştırmamak gerektiğini savunurken seyrek bıyıklı asabi şahsiyetin (Selahattin Duman’ı bu tasviri yüzünden tebrik ediyorum) her mitinginde boy göstermekte (Kazlıçeşme’deki şovu unutulmazlar arasındadır) ve futbola siyasetin kralını bulaştırmakta.
4) Özellikle alınan yabancı oyuncular tam fiyasko ve Doğu Avrupa ülkelerinin çöplerini toplamaktan ibaret.
5) Bugün Trabzonspor’un basketbol takımda 3 tane Fenerbahçe’li oyuncu var, ezeli rakibinin bile sırf ucuz oldukları için çöplerini topluyorsun.
Trabzonspor taraftarı olsaydım önce kendi yönetimime bakar, bu takımın neden senelerdir böyle berbat yönetildiğine dair cevaplar arardım. Lakin, koca bir sezon boyunca tek hedefi Avni Aker’deki Fenerbahçe maçında galibiyet görmek olan, bunu elde edemeyince de rakip futbolculara kiremit, cep telefonu, kaya parçaları, kale arkası tel direği, çakmak ve meşale atmak olan bir taraftar grubu ile Trabzonspor’un düzeleceği günler pek yakın görünmemekte. Öncelikle mevcut yönetimdeki bazı isimlerden kurtulması gereken Trabzonspor, daha ılımlı, uzun vadeli düşünen, takımı gerekirse 3-4 sene boyunca iddiasız bir şekilde yeniden yapılanmaya götürecek bir yönetim kurulu ve Ertuğrul Sağlam tarzında bir teknik adam ile çalışmalıdır. Belki bu şekilde Trabzonspor hasretle beklediği şampiyonluğu 10 sene sonra elde edebilir.
Süleyman BERK