13 Temmuz 2016’da David Cameron’un yerine Başbakan olan Theresa May tarafından Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı olarak görevlendirilen Alexander Boris de Pfeffel Johnson, 24 Temmuz 2019’da Theresa May’in istifasını takiben Birleşik Krallık Başbakanı görevini üstlenmişti. Başbakan Johnson’un Osmanlı Devleti’nin son döneminde, Damat Ferit Paşa Kabinesi’nde Maarif (Milli Eğitim) ve Dâhiliye Nâzırlığı (Başbakan) yapmış, asıl adı ‘Ali Rıza’ olan, ‘Ali Kemal ya da Ali Kemal Artin’ in torunu olmasıyla tüm dikkatleri üzerine çekmişti.
Ali Kemal Bey Kimdir?
1867 İstanbul doğumlu olan Ali Kemal Bey; …”Damat Ferit Paşa Kabinesi’nde Maarif ve Dâhiliye Nâzırlığı yapan, Kurtuluş Savaşı karşıtı gazeteci yazar. Asıl adı “Ali Rıza” olup “Ali Kemal Artin” olarak da bilinmektedir.
Ali Kemal Bey, “Kaptanpaşa Rüştiye’sinde bir süre okuduktan sonra “Gülhane Askeri Rüştiyesi’nden devamsızlık nedeniyle atılarak, 1882’de Mekteb-i Mülkiye’ye girmiştir. Bu sırada Muallim Naci etkisiyle şiirler yazmış, hocalarından olan “Mizancı Murad’dan oldukça etkilenerek, arkadaşlarıyla birlikte çıkardığı “Gülşen” adlı dergide edebî tartışmalara girmiştir.
Daha sonra, Paris ve Cenevre’de eğitimine devam eden Ali Kemal Bey, İstanbul’a döndükten sonra Mülkiye öğrencilerini örgütlemeye çalıştığı gerekçesiyle tutuklanarak Halep’e sürgün edilmiş, burada öğrencilerine Fransızca, tarih ve edebiyat dersleri okutmuştur.
Ali Kemal Bey, sürgün edildiği Halep’ten önce İstanbul’a, oradan da Paris’e kaçmayı başarmış, burada Siyasal Bilgiler Yüksek Okulu’ndan (Ecole Libre des Sciences Poitigues) diploma almıştır. Bu süre içinde de İkdam Gazetesi’nde “Paris Musahebeleri” başlığı altında makaleler yazmış, yazılarında Hüseyin Cahit’le atışmış ve bu atışmalar dört yıl kadar sürmüştür.
Mizancı Murad’ın Paris’e gelmesi ile bir süre Jön Türklere katılan Ali Kemal Bey, daha sonra Mizancı Murad’ın Ali Kemal Bey ile çevresindekilerle ihtilafa düşmesi ve II. Abdülhamid’le anlaşarak İstanbul’a dönmesi sonucu Jön Türkler ’den ayrılarak, Zürih’te Türk öğrenciler için okul açma girişiminde bulunduysa da başarılı olamamıştır. 1897’de Bürüksel Sefaretinde ikinci kâtip olarak görevlendirildiyse de 1900’den itibaren Kahire’de bir zenginin çiftliğini idare etmiştir. Bu dönemde “Tunus”, “Mesele-i şarkiyye” adlı eserlerini yazan Ali Kemal Bey, “Mecmua-i Kemal” dergisi yanı sıra “Türk” gazetesini yayımlamış, Yusuf Akçura’nın “Üç Tarz-ı Siyaset” makalesine “Cevabımız” ile karşılık vermiştir.
Ali Kemal Bey, 1908’de Meşrutiyet’in ilânı üzerine İstanbul’a dönerek “İkdam” gazetesinde başyazarlık, Mülkiye’de öğretmenlik yapmış, 31 Mart olayından sonra tekrar Avrupa’ya giderek Paris’te “Yeni Yol” dergisini çıkarmıştır.
Ali Kemal Bey, 1912’de İstanbul’a dönüp İkdam gazetesinin başyazarı olmuş 1913’te “Peyam” gazetesini çıkarmaya başlamış, hükümete ve yönetime karşı olan eleştirileri nedeniyle 1914’te gazetesi kapatılmıştır.
Mütareke ’den sonra politikaya atılarak Hürriyet ve İtilaf Fırkası Genel Sekreteri olan Ali Kemal Bey Damat Ferit Paşa Kabine ’sinde 3 Mart 1919’da Maarif (Milli Eğitim) ve 19 Mayıs 1919’da Dâhiliye Nazırlığı (İçişleri Bakanlığı)’na getirildi.
Ali Kemal Bey, Dâhiliye Nazırlığı sırasında valiliğe gönderdiği genelgede, milli ordu teşkilinin ve Müdafaa-i Milliye çalışmalarının önlenmesini ve Mustafa Kemal’in azlini istemiş, İngiliz mandası savunucusu olarak “İngiliz Muharipleri Cemiyeti Merkez Kurulu” üyesi olmuştur.
Ali Kemal Bey, 26 Haziran 1919’da İngiliz Muharipleri Cemiyeti Merkez Kurulu Cemiyet’inden istifa ettikten sonra, İstanbul’da yayımlanan Peyam gazetesi ile Mihran Efendi’nin sahibi olduğu Sabah gazetesinin, 12 Ocak 1920’de birleşerek ortak bir adla çıkardıkları “Peyam-ı Sabah’ın yönetimini üstlenmiş, Milli Mücadele aleyhindeki yazılarına buradan devam etmiştir:
Ali Kemal Bey, Milli Mücadele’de yer alanlara her türlü kötülüğü yapmayı görev bilmiş, Ahmet Ağaoğlu ve Ziya Gökalp’in tutuklanmaları üzerine onları darülfünundaki (üniversite) görevlerinden açığa almış, böylece kendilerine maaş ödenmesini engellemiş, bu kişilerden özellikle başka bir geliri olmayan Ağaoğlu Ahmet Bey’in ailesinin zor durumda kalmasına neden olmuştur.
Ali Kemal Bey’in Milli Mücadele aleyhine yazdığı yazılardan örnek olarak aldığım bazı alıntılar:
18.05.1919 tarihli yazıdan; …”Müdafaa-i Milliye mensupları tutuklanmalıdır.”*
22.05.1919 tarihli yazıdan; …”İzmir’de sükûnet var, İşgal geçicidir.”*
23.04.1920 tarihli yazıdan; …”Bu ülkedeki yabancı askerler, Teşkilat-i Milliye’den bin kere daha iyidir.”
25.04.1920 tarihli yazıdan; …”İdam, İdam, İdam, Mustafa Kemal cezasını bulacak.”*
6.05.1920 tarihli yazıdan; …”Mustafa Kemal’in maskaralıkları.”*
07.08.1920 tarihli yazıdan; …”Ankara’dakilerin Yunanlılara hâlâ meydan okumalarına çılgınlıktan başka bir sıfat verilemez. Yunanlılarla aramızda akılca da, ilimce de kuvvet bakımından ve her açıdan bu kadar fark varken onlarla muharebeye girişilemez.”
3.11.1920 tarihli yazıdan; …”Böyle Kahramanlardan Allah bizi korusun.”*
11.11.1920 tarihli yazıdan; …”Ankara’dakiler Kars’ı almışlar. Demek ki işlemediğimiz kalmıştı. Ermenistan’a taarruz ile onu da tamamladık. Ankara yâranı nihayet meramlarına erdiler. Ermenistan’a yürüdüler. Kars’ı işgal ettiler.”
6.02.1921 tarihli yazıdan; …”Avrupa ile başa çıkmayı asırlardan beri Asya’nın hangi kavmi başardı ki biz başarabilelim.”
1.01.1922 tarihli yazıdan; …”Mukadderatımızı Ankara’ya bırakmayız.”*
3.05.1922 tarihli yazıdan; …”Kuvayı Milliye ile İttihat ve Terakki Geri Dönmüştür.”*
25.05.1922 tarihli yazıdan; …”Kuvayı Milliyeciler, Bolşevik Komünistlerdir.”*
2.08.1922 tarihli yazıdan; …”Bu zavallı vatanı Mustafa Kemal’in muzaffer olma ihtirasından kurtarmalıyız.”* (Alıntılar için bakınız: (*);Ahmet Hür, “50 Soruda Milli Mücadele”, Puslu Yayıncılık, 2.Baskı – Ekim 2017, Sf:231-232), Ahmet Hür, Milli Mücadele’de Kahramanlar Hainler, Puslu Yayıncılık, 2.Baskı – Ekim 2017, Sf:79)
Ali Kemal Bey, Milli Mücadele’nin zaferle kazanılmasından sonra yargılanmak üzere İstanbul’dan Ankara’ya götürülürken, İzmit’te halk tarafından 6 Kasım 1922 günü linç edilen bedeni idam sehpasına asılarak, İzmit İstasyonu yakınında bulunan köprü üzerinde teşhir edilmiştir.
Ali Kemal Bey’in ölümünden sonra “Peyam-ı Sabah” gazetesi 11 Eylül 1922’den itibaren “Sabah” adıyla yayımlanmış, Büyük Zafer kazanıldığı halde, Milli Mücadele aleyhine yazılar da devam etmiş, kısa bir süre sonra Mihran Efendi’nin Avrupa’ya kaçması üzerine son bulmuştur.
Ali Kemal Bey’in ailesi, ‘Soyadı Kanunu’ ile “Kuneralp” soyadını almıştır. Ali Kemal Bey’in 1913 ve 1919’da gazetede yayımlanan anıları, ölümünden sonra oğlu emekli Büyükelçi “Zeki Kuneralp” tarafından sonra yayımlanmıştır. (Bakınız: Abdullah Özkan, “Atatürk’le Cumhuriyet Yolunda Kurtuluş”, Hürriyet Gazetesi, Morpa Ofset, İstanbul, Kasım/2014, Sf:16)
Ali Kemal Bey’in tespit edebildiğim eserleri şunlardır:
İşgalci güçlerle her türlü işbirliği yapan Ali Kemal Bey, bir ara Fransız mandacılığını savunmuş, Fransız Yüksek Komiserine: …”Kendisine teklif edildiği takdirde, Türk hükümetinin Fransız himayesine kabule hazır olduğunu,” bile söylemiştir. (Bakınız: Tevfik Bıyıklıoğlu, Cumhuriyet Gazetesi yayını, Mayıs 2000, Sf:23)
Büyük Atatürk, Büyük Nutuk’unda Ali Kemal Bey’den şöyle bahsetmektedir:
Nutuk, Sayfa 25:
ALİ KEMAL BEY’İN GENELGESİ:
-…”25 Haziran’a kadar Amasya’da kaldım. Hatırlardadır ki, o tarihlerde Dâhiliye Nezareti’nde bulunan Ali Kemal Bey, benim görevden alındığımı ve artık benimle hiçbir resmi muameleye girişilmemesi gerektiği konusunda şifre ile bir genelge yayımlamıştı.
23 Haziran 1919 tarih ve 84 sayılı olan bu genelge metni, dikkate değer bir anlayışı gösterir bir belge olduğu için aynen bilginize sunacağım:
Dâhiliye Nâzırı Ali Kemal Bey’in 23.6.1919 tarihli ve 84 sayılı şifresinin çözülmüş şeklidir.
Mustafa Kemal Paşa büyük bir asker olmakla beraber siyasetini pek bilmediği için, olağan üstü sayılacak vatanseverlik ve gayretine rağmen, yeni görevinde asla başarılı olamadı. İngiliz Olağanüstü Temsilcisi’nin istek ve ısrarıyla görevden alındı. Bundan sonra yaptıkları ve yazdıkları ile de bu kusurlarını daha çok açığa vurdu. Redd-i İlhak Cemiyetleri gibi, Balıkesir ve Aydın dolaylarında Müslüman halkı boş yere kırdırmaktan ve bu fırsattan yararlanarak halkı haraca kesmekten başka iş görmeyen emirsiz, saygısız ve kanunsuz olarak kurulan bazı heyetler için öteden beri çektiği telgraflarla siyasi hatasını idari yönden de arttırdı. Kendisinin İstanbul’a getirilmesi Harbiye Nezareti ile ilgili bir iştir.
Ancak, Dâhiliye Nezareti’nin size kesin emri, artık o zatın görevden alınmış olduğunu bilmek, kendisi ile hiçbir resmi işleme girişmemek, hükümet işleri ile ilgili hiçbir isteğini yerine getirmemektir. Bu genelgeye uygun hareket etmekle ne gibi sorumlulukların giderilmiş olacağını takdir buyuracağınızda eminim. Ayrıca, bu önemli ve tehlikeli günlerde memur, halk, her Osmanlı’ya düşen en büyük görev, barış konferansınca geleceğimiz üzerinde karar verilirken ve beş yıldır yaptığımız hesapların deliliklerin hesapları görülürken, artık aklımızı başımıza devşirdiğimizi göstermek, akıllıca ve tedbirce davranışları benimsemek, parti, mezhep, ırk ayrılıklarını gözetmeksizin her ferdin hayatını, malını, ırzını koruyarak, medeni dünyanın gözünde bu memleketi bir daha lekelememek değil midir?”
ALİ KEMAL BEY VE PADİŞAH:
-…”Bu şifreli genelgeden, benim ancak Sivas’a vardığım 27 Haziran 1919 tarihinde haberim oldu. Ali Kemal Bey, 23 Haziran tarihinde bu genelgesi ile düşmanlara ve padişaha önemli bir görev yaptıktan sonra 26 Haziran 1919 tarihinde hükümetten çekilmiştir. Ali Kemal Bey’in sadrazamlığa verdiği istifa yazısı suretleri ile sözlü maruzatını (açıklama) ve padişahın ona verdiği cevabı çok sonra öğrendim.
Ali Kemal Bey, istifa yazılarında, özellikle bunun padişaha ait olanında : …”Osmanlı topraklarının çeşitli yerlerinde baş gösteren ayaklanma ve karışıklık belirtileri üzerine, ihtilal ateşinin hemen çıktığı yerde, yayılmadan bastırılıp söndürülmesi ve yok edilmesi için tedbir almak, yalnız kendi makamını ilgilendirirken padişahın gösterdiği yakın ilgi ve güveni çekemeyen bazı arkadaşlarının birçok yersiz sebepler ileri sürerek ihtilalin daha da genişlemesine yol açtıklarından söz ettikten sonra resmi görevinden çekilmekle birlikte, özel olarak hizmet ve sadakat a devam edeceğini ekliyor ve sözlü olarak da “resmi görevinden ayrılmasını fırsat bilen hasımlarının hücumundan ben kulunuzu koruyunuz” istirhamında bulunuyor.
Padişah, karşılık olarak: …”Beni büsbütün yalnız bırakamayacağınıza güveniyorum. Bağlılığınız bana büyük ümit ve teselliler vermiştir. Saray her dakika size açıktır. Refik Bey’le işbirliğinden ayrılmayınız.” İltifatında bulunuyorlar. (Nutuk: Belge:28)
Kendisine olan bağlılığından padişahın büyük ümit ve teselliye kapıldığı Ali Kemal’i nâzırlık makamında ve padişah huzurunda gördükten sonra, bir de asıl gerçek görevi başında görelim!
Canınız sıkılmazsa, Sait Molla’nın Rahip Frew’e yazdığı mektuplardan birini gözden geçirelim:
…”Ali Kemal Bey’e son felaketi üzerine üzüntünüzü bildirdiğimi söyledim. Bu zatı elde bulundurmak gerekir. Bu fırsatı kaçırmayalım. Bir hediye takdimi için en uygun zamandır.”
“Ali Kemal Bey, dün o zat ile görüşmüş, Basın işinde biraz ihtiyatlı olmak gerektiğini söylemiş. Daha önce herhangi bir gidişten yana yöneltilmiş olan düşünce ve kalem erbabını bu defa öncekine aykırı bir gayeye yöneltmek bizde kolaylıkla mümkün olmaz. Bütün devlet memurları, Milli Mücadeleyi şimdilik iyi görüyorlar demiş. Ali Kemal Bey, talimatınıza harfiyen uyacak, Zeynelâbidin Partisi’yle de işbirliği yapmaya çalışıyor. Kısacası işler bulandırılacak.”
Aynı mektubun altında bir de notu vardır. Şimdi onu da okuyalım: …”Birkaç defa söylemek istediğim halde unutuyorum. Mustafa Kemal Paşa’ya ve taraftarlarına biraz kendilerini destekliyormuş gibi görünmeli ki, hiçbir şüpheye düşmeden buraya gelebilsin. Bu işe fevkalade önem veriniz. Kendi gazetelerimizle onu destekleyemeyiz.”
Bu belgeler hakkında sırası gelince daha çok bilgi veririm, şimdilik bu kadarı yeterlidir.” (Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, Sayfa 25)
Ali Kemal Bey, ekmek parasını gazetecilikten sağlayan bir basın emekçisi değildi. İçine girmiş olduğu Milli Mücadele aleyhindeki gizli cemiyetin maddi desteği ile iş gören bir elemanıydı. Mütareke basını dediğimiz bazı işbirlikçi kalemler, Milli Mücadele bittiğinde Türkiye’yi terk etmek zorunda kalmışlar, kimileri de öldürülmüştür. Benim tespit edebildiklerim şunlardır:
“İstanbul Gazetesi; Sait Molla Bey (kaçmıştır.)
“Serbesti Gazetesi; Mevlanzade Rıfat Bey (kaçmıştır.)”,
İzmir, “Köylü Gazetesi; Mehmet Refet ve İzmirli Ferit Beyler (kaçmışlardır.)”,
İzmir, “Müsavat Gazetesi; Hafız İsmail Bey (kaçmıştır.)”,
İstanbul, “Aydede Gazetesi; Refik Halit Karay (kaçmıştır.)”,
Bandırma, “Adalet Gazetesi; B. Ali Kemal Bey (kaçmıştır.)”,
İstanbul, “Alemdar Gazetesi; Refi Cevat Ulunay ve Pehlivan Kadri Beyler (kaçmışlardır.)”,
Balıkesir, “İrşad Gazetesi; Ömer Fevzi Bey (kaçmıştır.)”,
Islahat Gazetesi, Sabitzade Emin Süreyya Bey İzmir’de, Peyamı Sabah Gazetesi, Ali Kemal Bey ise İzmit’te linç edilmiştir. Ali Kemal Bey’in öldürüldüğü dönemde İzmit’te yayımlanan yerel gazetelerin haberlerinde de bu konuda (linç edilmesi) önemli bilgiler bulunmaktadır. Genç Düşünceler gazetesinde Nazmi Oğuz Bey tarafından yazılan “Ali Kemal’in Ölümü” başlıklı makale bunlar arasındadır. Ve dönemin “Resimli Gazete’nin yazmadığı bazı eksik kısımları tamamlamaktadır. Ve bugüne kadar hiç yayımlanmamıştır.
Ali Kemal Bey’in İstanbul’dan kaçırılışı ve İzmit’te ölümü ile ilgili sonradan yazılan yazılar genellikle “bilgi sahibi olanlar” tarafından değil “Fikir sahibi olanlar” tarafından yazılmış yazılardır.
Ali Kemal Bey’in İzmit’te linç edilmesi ile en önemli belge (10 Ocak – 8 Mart 1925) tarihli Resimli Gazete’de yayımlanmış olan yazı dizisidir. Çünkü bu konuda adı geçen en yetkili kişilerin ifadelerine dayanarak yazılmıştır. Makalenin Arap harflerinden günümüz Türkçesi’ne çevrilmiş şeklini “Seç Haber” farkıyla, üç bölüm halinde “Ali Kemal Bey’in ihanetinin sonu” başlığıyla okuyabileceğiz. (https://www.sechaber.com.tr/author/ismeterarpat/)
“Ali Kemal Bey’in ihanetinin sonu”, (Bölüm 1):
“Ali Kemal İzmit’e nasıl sevk edildi?
“Zafer günlerinden birinde…
“Karar…
“İş başında…
“Memurların pençesinde…
“Güzel bir hile…
“Otomobilde…
“Evde…
“İngilizler faaliyette…
“Ali Kemal metanet gösteriyor…
“Ali Kemal Bey’in ihanetinin sonu”, (Bölüm 2):
“Hazırlıklar…
“İzmit’e doğru…
“Düşmanlar arasında…
“Ali Kemal’in son nutku…
“Aksilik ve tehlike…
“Okyanusta gibi…
“Ali Kemal ve ihanetinin sonu”, (Bölüm 3):
“Bir kır âlemi ve son sadaka…
“Karşılama…
“Son saatler…
“Feci ve mukadder akıbet…
“İdam!..
“Ali Kemal’in mirası…
“Olaydan çıkaracağımız hisse.