…”Diz ağrılarından dolayı tekerlekli bir iskemle ile kompartımanına yerleşmiş olan Zübeyde Hanım, İzmir yolculuğu boyunca pencereden Kurtuluş Savaşı sırasında yerle bir olmuş şehirleri, köyleri seyretti ve Gazi’nin annesine sevinç gösterileri yapmak amacıyla Karşıyaka istasyonuna toplanmış olan, geçtiği şehirlerin ileri gelenlerini hayretle izliyordu…
Yıl 1922…
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa, üç yıldır ailesinden ayrı kalmış, Kurtuluş Savaşı’nın sonlarına doğru yaklaşıldığı bir sırada annesi Zübeyde Hanım’ı Ankara’ya getirtme kararı vermişti. Kendisinden görüşme talebinde bulunan Fransız yazar Claude Farrere ile İzmit’te buluşacak, annesi Zübeyde Hanım’da İstanbul’dan gelecekti.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa 14 Haziran 1922’de Adapazarı’na gelmiş ve kendisinden bir gün önce gelen ve Askerlik Şubesi Reisi Binbaşı Baha Bey’in evinde kalan annesi Zübeyde Hanım ile burada buluşmuş ve o geceyi bu evde geçirmişlerdi. Anne ve oğul birlikte otomobil ile 24 Haziran 1922 tarihinde saat 20.00’de Ankara’ya dönerek, doğruca Çankaya Köşkü’ne gitmişlerdir. Köşk’te oğluyla birlikte yaşamak Zübeyde Hanım için gururlu olsa da hastalığı onu çok etkiliyordu. Şeker hastasıydı, ama o bunlara aldırmıyordu. Her sabah sevgili oğlu Mustafa’nın kapısına gelip, elini öperek dışarıya çıkması ona hayat boyu çektiği acıları unutturuyordu.
Ahmet Emin Yalman, Zübeyde Hanım için şöyle demektedir: …”Bu yüksek ruhlu kadın, küçük yaşta babasız kalan evladını yetiştirmek için büyük bir azimle çalışmış ve her türlü zorluğa göğüs germişti. Yıllardan beri görmediği oğluyla üzerinde sade bir basma entari olduğu halde buluşmaya giderken yanındakiler kalbinden rahatsız olduğunu bildiklerinden Onu hazırlamak kaygısına düşmüşlerdi. Bu endişeyi sezmesi, bize sakin olduğunu söylemesi onun ne asil ruhlu olduğunu gösteriyordu.”
Zübeyde Hanım, yetim büyüttüğü Mustafa’sına çok itina gösterirdi. Okul yıllarından başlayarak ülkede baş gösteren sıkıntılı dönemlere kadar Atatürk’ün yaşadığı olaylarda annesi hep geride yalnız kalan, içli bir kadın olarak bilsek de:
…”Zübeyde Hanım, Harp Akademisi’ni bitirerek Kurmay Yüzbaşı olduktan sonra kısa bir süre hapse atılan ve sonrasında Şam’a gönderilecek oğlunu Sirkeci’den uğurlamak için Selanik’ten birkaç günlüğüne İstanbul’a gelmiş (10 Şubat 1905) ve geri dönmüştür.
Zübeyde Hanım, Balkan Savaşı’ndan sonra kızı Makbule Hanım ile birlikte Selanik’ten göç ederek, Sevgili oğlu Mustafa’nın 1912-1919 tarihleri arasında kiraladığı 3 katlı 540 metrekare olan ve bugün, Beşiktaş Akaretler Yokuşu, Süleyman Seba Caddesi, Sıraevleri’nde bulunan 76 numaralı eve yerleşmiştir. Zübeyde Hanım İstanbul’dadır. Ancak yeni fakat sıkıntılı bir hayata başlamıştır.
Atatürk, 15 Ağustos 1917’de 7. Ordu Komutanlığı görevine başlamak üzere İstanbul’dan Halep’e hareket etmiş, izinli olarak 1917 senesinin 15 Ekim günü veya ay sonu Halep’ten İstanbul’a dönmüştü. Zübeyde Hanım, iki ay süren hasretlik içerisinde evladının ciddi bir “sarılık” hastalığı geçirdiğini haber almıştı. Sevgili oğlu Mustafa’yı merak eden Zübeyde Hanım, Diyarbakır’dan, henüz üç yaşında iken evlatlık olarak aldığı ve yetiştirmesi için kendisinin yanına bıraktığı Abdürrahim’i (Tuncak) de alarak Halep’e gitmiş ve “kör olduğu” korkusuyla ziyaret etmiş, tekrar İstanbul’a dönmüştü.”
19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışla birlikte başlayan günler Mustafa Kemal için olduğu gibi, annesi ve kardeşi için de sıkıntılı sancılı günler olacaktır. Bu arada idama mahkûm edilen Sevgili oğlu Mustafa’nın “öldüğü” asılsız haberini aldığı zaman, son derece dinç olmasına rağmen üzüntüsünden kahırlanmış, yatağa düşmüştü. Uzun bir müddet oğlundan doğru bilgi alamaması da hastalığın ilerlemesine sebebiyet vermiş ve kısmen felç olmuştu.
İşte bu kadın şimdi Ankara’daydı ve her sabah sevgili oğlu Mustafa’nın kapısına gelip, elini öperek dışarıya çıkması ona hayat boyu çektiği acıları unutturuyordu.
17 Ağustos 1922 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa gizli olarak otomobille Ankara’dan Konya’ya hareket etmiş, Büyük Zafer’in kazanılmasından üç hafta sonra da İzmir’den Ankara’ya dönmüştür.
Kurtuluş Savaşı’nın muzaffer Başkomutanı Mustafa Kemal Paşa ve Başyaver Salih, Lâtife Hanım’ın daveti üzerine misafir edildikleri Göztepe’de Uşakîzade Muammer Bey’in köşkünde müfrezeyi bırakarak 29 Eylül 1922 gecesi trenle Ankara’ya ulaştıklarında yine coşkulu bir şekilde karşılanmışlardı. Atatürk’ün eski eniştesi Mustafa Mecdi (Boysan) o günü şöyle anlatmıştır:
…”Gazi, Büyük Zafer’i müteakip İzmir’e gittiği zaman, validesi Zübeyde Hanım ve hemşiresi Makbule Hanımla ben, Ankara‘da Çankaya‘daki köşkte bulunuyor, O’nu bekliyorduk. Nihayet geldi. Her zamanki gibi vakur, ciddi ve neşeliydi. İstasyonda karşılaştığımız anda, evvela annesini sordu. Zübeyde Hanım kalbinden rahatsız yatıyordu. Endişe edilecek bir şey olmadığını, istirahatte bulunduğunu söyleyişim üzerine mahzun oldu ve doğru köşke gittik…
Zübeyde Hanım eski Köşkte, Gazi‘nin yatak odasının karşısındaki odada yatıyordu. Makbule Hanımla, yine köşkte misafir bulunan Zübeyde Hanımın ikinci zevci Reji memurlarından Ragıp Bey’in biraderinin kızı Fikriye Hanım ile karşılaştılar. Önde Gazi, arkasında biz, hep beraber Zübeyde Hanım’ın odasına girdik. Hiç unutmam o muzaffer Başkumandan, kendisine her zamanki gibi,“Mustafacığım” diye gazasını tebrik ile hoş geldin diyen annesinin elini öperken, bir çocuk safiyetiyle, mahcup ve mütevazıydı.
Gazi;
…”Anneciğim! Bana sütünü helal ettin mi?” diyerek gülümsüyordu.
…”Helal olsun yavrum! Senin gibi bir evladı olan hangi ana şad olmaz! Allah seni bu millete bağışlasın. Babacığın da bu günleri görmeliydi. Ama şimdi onun da ruhu şaddır. Varol Mustafacığım!” dedi.”
Bu dönemde Zübeyde Hanım, akciğer iltihabı hastalığına yakalanmıştı. Doktorlar onun Ankara’da tedavi edilemeyeceğini söylemeleri üzerine, Mustafa Kemal Paşa, Başyaver Salih Bey’e: “Doktorların gösterdikleri lüzum üzerine annemi İzmir’de tedavi ettirmek üzere oraya götürmek zarureti hâsıl olmuştur. Binaenaleyh sen yarın buradan İzmir’e hareket edersin. İzmir de Vali Bey ile görüşerek (O zaman Abdülhalik Renda Bey valiydi.) validemin ikamet edebileceği münasip bir ev bulup ve onu döşedikten sonra bana bilgi verirsin. Ben de validemi oraya gönderirim.” demişti.
Mustafa Kemal Paşa’nın her daim emirlerine uyan Salih Bey Ankara’dan Konya’ya oradan da trenle İzmir’de Karşıyaka İstasyonu’na varmıştı. Salih Bey kendisine bilgi vermediği halde Latife Hanım’ın yakınlarından Ahmet Ağa, Salih Bey’e Latife Hanım’ın selamlarını ve evde beklemekte bulunduklarını söyleyerek eve götürmek istiyordu. Ahmet Ağa’nın ısrarı üzerine Salih Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın daha önce üç hafta kadar ikamet ettiği köşke gitti ve orada kaldı.
Ertesi gün Salih Bey, Latife Hanım’la beraber Vali Abdülhalik Bey’i ziyaret için Hükümet Konağına gittiler. Latife Hanım Karşıyaka’da halen boş olan ve kendilerine ait köşkte Zübeyde Hanım’ın ikamet edebileceğini söyledi. Salih Bey, Latife Hanım ve Vali Bey bu köşkte gittiler. Salih Bey buradan daha münasip bir yer bulamayacağı konusunda Mustafa Kemal Paşa’ya telgraf çekti ve Paşa’dan “uygundur” cevabını alınca da köşk düzenlendi. O sırada Latife Hanım’ın Avrupa’da bulunan ailesi de İzmir’e dönmüşlerdi. Salih Bey’i Latife Hanım, annesine “İkinci babamdır” diyerek takdim etti. Salih Bey, köşkün düzenleme işi iki, üç hafta içinde bitince Mustafa Kemal Paşa’ya durumu bildirdi.
Salih Bey, Zübeyde Hanım’ın yola çıkarılmasına dair Ankara’dan haber beklerken Mustafa Kemal Paşa’dan şu telgrafı aldı: “Validemin rahatsızlığı arttığından harekete muktedir değildir, binaenaleyh orada Muammer Bey’in Köşkünde bıraktığımız müfreze ile birlikte Ankara’ya dönünüz.”
Salih Bey, müfrezenin Ankara’ya çağrılmasına çok üzülen Latife Hanım’ı teselli etti ve Mustafa Kemal Paşa’ya şu cevabı verdi: “Emirleriniz gereğince hareket edeceğim, ancak birkaç günden beri ben rahatsız bulunduğumdan doktorlar hareketimi uygun görmüyorlar, müsaade buyurursanız kendim birkaç gün sonra hareket etmek üzere, müfrezeyi yarın Ankara’ya göndereyim.”
Bu telgrafa birkaç saat sonra Paşa’dan şöyle bir cevap geldi: “Tamamıyla sağlığınıza kavuşuncaya kadar müfreze ile orada kalınız”.
Salih Bey, bir hafta sonra sağlığına kavuştuktan sonra Ankara’ya döndü.
Birkaç gün sonra da Mustafa Kemal Paşa telefon ile kendisini evinde arayarak şunları söyledi: …“Validem mutlaka İzmir’e gitmek istiyor, ne doktorları ne de beni dinlemiyor, ölürsem İzmir’de öleceğim diyerek yatağından kalkarak giyinmiştir. Hemen şimdi İzmir’e gideceğiz, diyor. Son arzusunu yerine getirmek için emir verdim. Bir tren hazırlanıyor. Sen de ona göre hemen hazırlanarak annem ile birlikte İzmir’e gideceksin. Yalnız şunu da söyleyeyim ki, şayet anneme yolda Emr-i Hak vaki olursa; Ankara’ya yakın iseniz, buraya getirirsiniz, İzmir’e yakın iseniz her zaman kendisini ziyaret edeceğim bir yere defnedersiniz.”
Bu emir üzerine Zübeyde Hanım’ın Özel Doktoru, Emir Çavuşu Ali Metin, Salih Bey ve eşi Fatma Hanım ile beraber Zübeyde Hanım’ı alarak Ankara’dan trenle 13 Aralık 1922 günü hareketle İzmir’e gitmişler, 14 Aralık günü Zübeyde Hanım’ı Karşıyaka da hazırlanan köşke yerleştirmişlerdir.
Zübeyde Hanım’ın bir sahil şehrinde dinlenmesi kararının alınması üzerine İzmir münasip görülmüş, İzmir’e geldikleri gün hakkında şu bilgiler verilmiştir: …”Zübeyde Hanım, İzmir’e geldiğinde beyaz çarşaflar içinde ancak yüzü peçesizdir. Latife, Hanımefendi’yi istasyonda bekler. Paşa’sının annesini ağırlayacağı için içi içine sığmıyordur.”
Zübeyde Hanımla trende birlikte olan diğer isim Emir Çavuş Ali Metin’dir. O güne ait anılarında şöyle demektedir Emir Çavuşu Ali Metin:
…”Paşa’nın emriyle, Zübeyde Hanım’ı hem havası iyi gelir, hem de Latife Hanım’ı görür diye İzmir’e götürdüm. Zübeyde Hanım dizlerinden rahatsızdı ve yürümekte zorlandığı için hasır bir koltukta taşınıyordu. İzmir halkı, Zübeyde Hanım’ı çok iyi karşıladı ve çok yakınlık gösterdi fakat ziyaretçilerin çokluğu yüzünden yoruldu. Etrafı göremez haldeydi. Bu arada Latife Hanım’ın Zübeyde Hanım’a su götürmesini temin ettim. Suyu içip gelin adayını yukarıdan aşağıya iyice süzdükten sonra teşekkür ederek bardağı geri verdi ve Latife Hanım dışarıya çıktı…”
Başyaver Salih Bey ise iki kadını birbirlerine en uygun bir biçimde tanıştırmanın çarelerini düşünmektedir… Kalabalık arasında Latife Hanım’ı öne çıkarmak için bir çare düşünür ve sonunda genç kızın Büyükhanıma su getirmesine karar verilir. Zübeyde Hanım gelin adayını göreceği için gergin ama kontrollüdür. Latife Hanım ise kendi açısından elinden geleni yapmaya çalışmakta, Zübeyde Hanım’ın etrafında pervane olmaktadır. Latife Hanım’ı, Mustafa Kemal’in annelerine takdim ettim. Eşimi de, Latife Hanım’a takdim ettikten sonra hastamızı kompartımandan alarak, önceden hazırlanmış olan köşke götürdük. Köşk, istasyona çok yakındı. Ankara’dan birlikte geldiğimiz doktorla eşim ve benden başka Latife Hanım da köşkte hastanın başında kaldılar. Vefatlarına kadar da yanlarından ayrılmayıp, hastaya, bir hasta bakıcıdan daha fazla dikkat ve ilgiyle baktılar…
Zübeyde Hanım, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın İzmir’den ayrılmasının üzerinden 2,5 ay sonra İzmir’e gelmiş, köşkte kaldığı sürece kendisi ile birlikte Ankara’dan gelen doktor ile birlikte Latife Hanım da köşkte kalarak hastaya büyük itina ve dikkatle baktılar. Zübeyde Hanım’ın durumu, devamlı olarak Mustafa Kemal Paşa’ya bildiriliyordu ancak İzmir seyahati de kendisini yorduğu için hastalığı daha bir artmıştır: …”Zübeyde Hanım’ın sağlığı İzmir’e geldiğinin ilk on günü içinde ne gariptir ki kötüye gitti. Ankara’ya dönmek çok istedi ama Doktor Asım Bey tren yolculuğunu kendisine kesinlikle yasakladı. Yaşamının sonuna geldiğini belki de hissettiği için oğlunu bir kez daha göremeyeceğinden korkarak, bir din görevlisi, bir hoca ile son kez görüşmek, içini boşaltmak istedi. Yazılı bir vasiyet yaptıracaktı. Vasiyetini yazdırmak için Emir Çavuşu Ali Metin’den şunları istedi:
…”Hastalığı her saat artıyordu. Bana acil olarak, İzmir Valisi Kazım Bey ile müftüyü çağırmamı emretti ve vasiyette bulunacağını söyledi. Vali ile müftü geldiler. Zübeyde Hanım vasiyetini yaptı, sonra elmas yüzüğünü ayırarak …”Bu da Mustafa’mın olsun” dedi. Bu sözler üzerine başta ben olmak üzere hepimiz hıçkırıklarla ağladık. Zübeyde Hanım, iki nüsha hazırlanan vasiyetnamesinin bir nüshasını çekmecesine kilitledikten sonra diğer nüshasını Paşa’ya vermem için bana teslim etti ve Latife Hanım’ın da verdiği bir mektubu alarak hemen Ankara’ya hareket ettim. Paşa’yı Meclis’te çalışırken buldum. İlk sözü: -…”Annem nasıl?” oldu. Gördüklerimi, işittiklerimi anlattım; Latife Hanım’ında verdiği mektubunu da verdim. Fakat Zübeyde Hanım’ın müstakbel gelini hakkındaki fikirlerini söylemeye çekindim.”
Emir Çavuşu Ali Metin Bey hatıralarında Zübeyde Hanım’ın Latife Hanım hakkındaki kanaatini şöyle anlatmıştır: …”Zübeyde Hanım bana döndü, …”Ali, bu hanım Mustafa’mı mesut edebilir mi acaba?” diye endişesini dile getirdi…”
Başyaver Salih Bey’de hatıralarında Zübeyde Hanım’ın Latife Hanım hakkındaki kanaatini şöyle anlatmıştır: …”Bir gün Zübeyde Hanım beni odasına çağırttı ve Latife Hanım’ın Mustafa Kemal’e uygun olmadığını belirterek: …”O oğlumu değil, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’yı seviyor” demişti.
Fakat Salih Bey Zübeyde Hanım’ın dediklerinin tam tersine Gazi’ye Latife Hanım’ı öven bir mektup yazdı. Zübeyde Hanım’ın “Bu kız, benim Paşa oğluma uygun değildir” cümlesi Salih Bey tarafından “Bu kız benim Paşa oğluma uygundur” şeklinde değiştirilip Mustafa Kemal Paşa’ya aktarıldı. Salih Bey gerçek bir arabulucu gibi davranıyor, şifreli telgraflarla Mustafa Kemal’e, Latife’ye dair bilgiler gönderiyor, onu övüyordu. Bu mektuplardan birini Latife Hanım her nasılsa görünce, ‘Salih Bey, sizin benim hakkımda iyi hisler besleyen bir zat olduğunuzdan öteden beri emindim. Fakat son günlerde ben sizi hakiki bir baba yerine koymaya başladım,’ demişti.
Zübeyde Hanım İzmir’e geldikten otuz iki gün sonra 14 Ocak 1923 günü vefat etti. Annesinin vefatını seyahatte, Eskişehir’de bulunduğu sırada öğrenen Mustafa Kemal Paşa, Salih Bey’e telgrafla, “Verdiğiniz elim haber beni çok müteessir etti, merhumenin uygun bir şekilde cenaze törenini yaptırınız. Cenab-ı Hak millete hayat ve selamet versin.” demişti.
Mustafa Kemal Paşa, haberi seyahatte aldığı için 15 Ocak 1923 günü Karşıyaka’da defnedilen annesinin cenaze törenin de bulunamamıştır. 27 Ocak 1923 günü İzmir’e gelerek Karşıyaka İstasyonu’nda trenden inmiş; annesinin kabrini ziyaret etmiş ve mezarı başında duygularını ifade eden veciz bir hitabede bulunmuştur.
O yıllarda İzmir’de bulunan Atatürk’ün çalışma arkadaşlarından Asım Gündüz, Zübeyde Hanım’ın cenaze merasimini şu sözlerle anlatmıştı: şöyle not etmişti:
“…Zübeyde Hanım son saatlerinde yanında bulunan Latife Hanım’a ayrıca bir vasiyet yazdırmıştır. Latife Hanım, Zübeyde Hanım’ın ölüm haberini ilk önce İzmir Valisi Mustafa Abdülhalik (Renda)’ya bildirmiş, vali de büyük bir cenaze töreni hazırlatmıştı. Latife Hanım ilk gece İzmir’in tanınmış hafızlarından tam otuz üç kişi çağırarak sabaha kadar hatim yaptırmış ve hatim duası üç gün sürmüştür…”
Asım Gündüz, Zübeyde Hanım’ın cenaze merasimini şöyle not etmişti:
Cenaze alayına adeta bütün İzmir katılmıştı. Vali, memurlar, komutanlar ve hocalar olduğu halde cenaze alayının uzunluğu bir kilometreyi buluyordu. Okulların getirdiği çelenkler kabrin üstünde bir örtü teşkil etmişti. Batı Cephesi Kurmay Başkanı Asım, Kazım (Özalp), Fahrettin (Altay), Mürsel (Baki), İzzettin (Çalışlar), Abdurrahman Nafiz (Gürman) Paşalar cenaze alayının önünde yürümekte idiler. Latife Hanım siyah bir manto giymiş, siyah peçe örtmüş, cenaze alayına katılmak istemişti. Fakat ailesinin ve din adamlarının, İslam’da kadın cenazeye katılamaz diye engel olmaları üzerine bir faytona binerek cenazeyi arkadan takip etmişti. Latife Hanım, kabirde yüzlerce gümüş mecidiye sadaka dağıtmış, kırkında mevlüt okutmuş, 52’nci gecesinde de aşure yaparak fakir fukaraya dağıttığı gibi, hatimler indirerek bu mübarek kadına karşı duyduğu sevgi ve şükran borcunu ödemişti.”
Vakit gazetesi 30 Ocak 1923 tarihli nüshasında nikâh olayını haber yapmış ve Zübeyde Hanım’la ilgili bu endişelere, şüphelere sanki cevap vermiştir:
“…Paşa Hazretleri bu evlenme ile rahmetli annelerinin son arzusunu yerine getirmişlerdir. Paşa Hazretlerinin bir yuva kurması rahmetli için en büyük bir emel hükmünde idi. İzmir’e yaptığı bu seyahatin bir sebebi de müstakbel gelinini görmek arzusu idi. Millete yetiştirdiği pek meziyetli evladı için olağanüstü bir ana sevgisi besleyen ve çok hassas olan rahmetli, müstakbel gelinini evvela tanımadan severek yuvanın bir an evvel kurulmasında ısrar etmiş, sonra İzmir’de görünce büyük bir muhabbetle bağlanmıştı…”
Kaynakça:
(1): İsmail Hakkı Akansel; “Atatürk ve Yaverleri”, Harp Akademileri Basımevi, İstanbul, 2006, Sf:178.
(2): İsmail Hakkı Akansel; Age, Sf:178.
(3): İsmet Bozdağ, “Atatürk’ün Başyaveri Salih Bozok Anlatıyor Latife ve Fikriye İki Aşk Arasında ATATÜRK”, Truva Yayınları, İstanbul, 2005, Sf:120
(4): Ayça Atikoğlu, “Cumhurbaşkanı Eşleri –Çankaya’ya Dokunan Kadın Elleri-“, İnkılâp Yayınları, İstanbul, 2006, Sf:42.
(5):Sadi Borak, “Atatürk’ün Özel mektupları”, Kırmızı Beyaz, Ankara, Eylül 2004, Sf:362.
(6): İsmail Hakkı Akansel; Age, s.179.
(7): Turgut Özakman; Cumhuriyet Türk Mucizesi, Bilgi Yayınevi, 55. Basım, İstanbul, Aralık 2009, s.209.
(8): S.Eriş Ülger; Zaferin Gölgesinde Latife Hanım Bilinmeyen Sırları, Truva Yayınları,1.Baskı, Ocak 2009, s.11.
(9): İpek Çalışlar; Latife Hanım, Everest Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, Temmuz 2011, s.68.
(10): İsmail Hakkı Akansel; Age, s.179
(11): Fatih Beyhan, “Latife Hanım’ın Kâğıtları”, Pegasus Yayınları, 1.Baskı, İstanbul, Kasım 2007, Sf: 100…)
Ayrıca okuyabilirsiniz:
https://www.sechaber.com.tr/molla-zubeyde-hanimin-vasiyeti/
https://www.sechaber.com.tr/ataturkun-annesi-zubeyde-hanim/
https://www.sechaber.com.tr/bir-dehanin-annesi/
https://www.sechaber.com.tr/annem-bu-topragin-altinda-yatiyor/
https://www.sechaber.com.tr/ataturkun-anne-sevgisi/
https://www.sechaber.com.tr/mustafa-kemalin-annesine-yazdigi-mektup/
https://www.sechaber.com.tr/zubeyde-hanimin-optugu-el/
https://www.sechaber.com.tr/annemin-mezari-onunde-yemin-ediyorum-ki/
https://www.sechaber.com.tr/mustafa-kemali-uzen-hadise-annesinin-tekrar-evlenmesi/
https://www.sechaber.com.tr/mustafa-kemalin-langaza-ciftligindeki-anilari/
https://www.sechaber.com.tr/gazi-mustafa-kemal-pasanin-ruyasi/
https://www.sechaber.com.tr/ataturkun-anne-sevgisi/
https://www.sechaber.com.tr/oglum-bana-daima-sefkatlidir/