ANALİZ : AMERİKAN RÜYASI – MAJOR LEAGUE SOCCER
Amerikan Profesyonel Futbol Ligi olarak bilinen MLS çok yeni bir organizasyon. 1993 yılında çok zor şartlar altında kurulan lig adeta bir bebeğin büyüme şekli ile benzerlik göstermekte.
Henüz 20 senelik bir Lig olmasına rağmen, Amerika’lıların paralarından mıdır, yönetim kabiliyetinden midir bilinmez, tek bir gerçek varsa bu da MLS‘nin önümüzdeki 10 sene içerisinde Avrupa’da ki bir çok ligi sollayacağı ve NBA gibi kendini Türkiye saati ile gecenin 3’ünde bile izlettirecek bir lig olacağı.
Bu yazıyı yazmamın amacı biraz MLS’yi tanıtmak, biraz da araştırma yaparak kendimi eğitmek. Hem yazıyorum, hem öğreniyorum anlayacağınız.
1993 yılında kurulan ligi tanıtmak için 1994 Dünya Kupası‘ndan daha iyi bir fırsat olamazdı. Bu organizasyona ev sahipliği yapan Amerika, halkını biraz yabancı oldukları bir spor ile tanıştırdı. İlk başlarda maçları yayınlatacak televizyon bile bulamayan federasyon, sporu topluma kabul ettirmek için adeta ciddi bir savaş verdi.
David Beckham’ın 2007’de Los Angeles Galaxy‘e transfer olması, Amerikan Milli Takımlarının hem kadınlar, hem erkeklerde yaşadığı başarılar halkın ilgisini çekti. Hatta dev televizyon kartelleri halkın futbola gösterdiği ilgiye o kadar şaşırmışlardı ki daha 7-8 sene önce yüzüne bakmadıkları futbol yayın hakları için federasyon önünde kuyruğa girdiler. 2011 yılında ise federasyon senelik $10 milyona yayın hakları için NBC ile anlaştı.
2003 yılında Amerikan Profesyonel Ligi’nde oynayan sadece 10 takım mevcuttu. Bu rakam şu anda 19 takıma çıkmış durumda ve 2015’de yeni bir New York takımının kurulması ile rakam 20’ye çıkacak. Böyle yatırımlar ve kaliteli isimlerin gelmesi ile statların doluluk oranında %35’lik bir gelişme yaşanmış.
2005’de statlardaki seyirci ortalaması 13.700 iken bu rakam 2013’de 18.600 olarak gözükmekte. Türkiye olarak bu durumu gözden geçirmemiz lazım. Daha yeni bir organizasyon olan Amerika’n ligi bile stadlarını doldurabiliyorken, bizim Kayseri’de, Rize’de yaptığımız modern statlar niye dolmuyor. Sorun nereden kaynaklı? Bu ciddi bir problem ve araştırılması lazım.
Futbola artan ilginin en belirgin sebeplerinden biri de, A klasmanında bulunup yaşını başını almış sporcularında emeklilik döneminden 1-2 sene önce MLS‘yi tercih etmesi. Thierry Henry, David Beckham, Hristo Stoichkov, Brian Nielsen, Jermaine Defoe, Ousmane Dabo, Youri Djorkaeff, Michael Silvestre, Torsten Frings, Robbie Keane, Matteo Ferrari, Marco Di Vaio, Alessandro Nesta, Carlo Cudicini, Kris Boyd, Mista, Adrian Lopez, Wilhemsson, Ljunberg gibi dünyanın en iyi liglerinde forma giymiş ve vaktinde Avrupa’da çok popüler olan bu isimler şüphesiz ki MLS’yi izlenebilir kılmakta. Ben bile Henry ve Beckham yüzünden kaç kere ekran başında sabahladım hatırlamıyorum.
Yazının başında da bahsettiğim gibi Amerika’n medyası ve hatta okullar birliği bile topluma futbolu sevdirmek için çok ciddi çaba gösteriyor. Örneğin bugün Amerikan ilk öğretiminde her okulun bir ”futbol takımı” olması zorunlu hale getirilmiş. Öğrenciler okul aile birliğinde yer alan bir baba tarafından haftanın en az 2 günü okuldan sonra çalıştırıp, yerel bir junior liginde futbol oynuyorlar. Eğer Amerikan dizi ve filmleri ile biraz alakanız varsa zaten bu sahneyi bol bol görüyorsunuz. Bilinçli sublüminal mesajlarla topluma ”çocuğunuza futbol oynatın” gibi yönlendirmeler empoze edilmekte. Bu tarz reklamlar ve tv yayınları sayesinde son 5 sene içerisinde Amerikan halkında büyük bir futbol sevgisi aşılandı.
ESPN Sports Network‘ün yazarlarından Richard Luker 2002’den beri uygulanan futbolu sevdirme ve gençliğe aşılama çabaları yüzünden %33’lük bir futbol izleyicisi artışı gözlemlendiğini, 18.000 kişinin katıldığı bir ankette %35’in ”düzenli futbol izleyicisi” ortaya çıktığını gözlemledi.
MLS’nin en büyük şanslarından biri de Amerikan’ın mükemmel bir spor kültürüne ve yüzlerce Üniversite’ye sahip olması. Her üniversitenin profesyonel koçları, antrenörler,, hatta bizim Anadolu’da ki statlardan bile daha güzel devasa futbol sahaları ve stadyumları var. Elde böyle imkanlar ve daha çocuk yaşta futbol öğrenen bir nesil olunca oyuncu yetiştirmek pek zor olmuyor. Türk futbolunun en kötü karakteristik özelliği olan ”ALTYAPI” problemi Amerika’da yazıyla ”sıfır”, rakamla ”0” anlayacağınız. Salatalık yetiştirir gibi çekirdekten futbolcu yetiştiriyorlar. Bunu yaparken de Avrupa’dan tecrübeli futbolcuları alıyorlar, takımlarını harmanlıyorlar ve onlara futbolu tecrübe ile de öğretiyorlar.
Sistemlerinin en güzel kısmı ise lige üniversitelerden mezun olup gelen futbolcuların maliyetlerinin çok çok düşük olması. Bu oyuncular eğer yetenekli bulunursa 1-2 sene ligde kalıp sonradan Avrupa’nın kalbur üstü liglerine transfer oluyorlar.
Sonuç olarak, futbolun bu denli popüler olması bile Amerika gibi spor kültürü ile yaşayan bir ülke için ciddi başarı. Beyzbol, Amerikan Futbolu, Basketbol gibi 100 senedir faaliyet gösteren sporlar arasında daha 20 senedir profesyonel olarak oynanan futbolun bu kadar kısa zamanda popüler hale gelmesi başarıdır; çünkü futbol Amerikan kültüründen gelme bir spor değil, dışarıdan ithal edilmiş bir ürün gibi. İnsanlara tanıtmak ve sevdirmek zaman alıyor. Önümüzdeki yıllarda adından çok daha fazla söz ettirecek MLS.
Not: Bu yazıyı çok fazla uzatıp, özellikle ekonomik verilere değinmek isterdim ama sizlerı sıkmak istemedim. Eğer merakınız varsa her zaman e-mail atabilirsiniz.
Not 2: Liglerimizin Cumartesi günü start alacak olması sebebiyle haftalık yazılarım tekrardan Türk Futbolu üzerine olacaktır.
İyi Haftalar Dilerim…
Süleyman BERK