Anadolu’nun binbir güzelliğinin anlatıldığı kitap, 1957 yılında Prof. Dr. Hikmet Birand tarafından yazılmıştır. Hikmet Birand, Anadolu’nun birçok yerini gezerek ve bu coğrafyanın güzelliklerini bilimsel temle dayandırarak açıklamış bir bilim insanıdır. Yazarın sadece Anadolu manzaraları kitabında değil, diğer bütün kitaplarında da vatan sevgisinin en güzel bilimsel dayanaklarını bulmak mümkündür.
Türkiye de ilk defa bitki sosyolojisi alanında çalışma yapan ve bu çalışmalarıyla bitki sosyolojisinin kurucusu durumunda olan Prof. Birand, yazdığı eserlerinde bitkileri kişileştirerek en anlaşılmaz botanik konularının bile kolayca anlaşılmasını sağlamıştır.
Anadolu Manzaraları kitabı toplam 118 sayfadan oluşmasına rağmen kitap, her sayfasıyla hatta her cümlesiyle ansiklopedilere taş çıkaracak niteliktedir. Hem sade anlatım hem de derin anlam zenginliği kitapta hemen kendini göstermektedir. Bu kadar derin anlatımları kitapta nasıl sade bir şekilde aktardığına büyük şaşkınlıkla tanık oluyorsunuz. Ayrıca sade anlatımı bir o kadar da seçici kılan güzel ve akıcı bir anlatım üslubuyla birleştiren Birand, okuyanların kitabı bir çırpıda bitirmesini sağlayacak akıcı bir üslup kullanmıştır. Buna ilaveten kitapta bahsettiği yerler, okurda o yerleri hemen görme isteğini uyandırmaktadır. Örneğin Ankara yakınlarında Hacıkadın deresinin güzelliği Prof. Birand’ın kaleminden hak ettiği değeri bulmaktadır.
“… Bir yanda hemen ardımdaki çıplak, somurtkan tümseklerle önümdeki içi bin bir güzellikle dolu olan derenin tezatlığına hayran olurken, bir yandan da yatağının iki yanından fışkıran söğütlerin iğdelerin dişbudakların, meşelerin alıçların sık yaprak örtüsünden görünmeyen, fakat sanki bu derin yarları, bu güzel bağları bahçeleri bu yeşil cemaati ben yaptım diye övünürmüş gibi şırıl şırıl akan suyun keyifli sesini duyarım.” (s.23)
Anadolu’nun iklim özellikleri, özellikle de karasal iklim kitapta oldukça ilginç anlatımlarla örneklendirilmiştir. Her başlayan nisan yağmurları birçoklarımız için can sıkıntısı ya da eziyetmiş gibi görülse de Birand yazdığı eserde nisan yağmurlarını doyumsuz hale getirmektedir. “Etlik üstüne gelen kara bulutların alt kenarları bir perdenin püskülleri gibi yere doğru sarkmasıyla başlamışlardı. (s.29) Büyük sancılarla inleyen göğün doğurduğu ilk rahmet damlası…” (s.30) gibi ifadelerle yağmurun keyfini çıkarıyoruz. Ancak bekli de hiçbir gözlemci yağmurun yağdığı anı Birand kadar ayrıntılı gözlemleyememiştir: “cip cip diye suya düşüyorlar. Düştükleri yeri biraz çukurlaştırıyorlar, fakat bu çukurluk hemen kapanıyor ve ortasından ince narin endamlı bir sütun yükseliyor. Yükseldikçe inceliyor ve ucu sivrilirken birden bire şişmanlayarak oval bir yumurta şeklini alıyor. Sonra sütunun ucundan kopuyor, kısa bir pırıltıyla zıplayarak suya düşüyordu. Bazen bir ikincisi, daha küçüğü onu takip ediyor ve sütun, ucundan bir damla koptuktan sonra, suyun yüzüne bir halka halinde yığılıveriyordu. Fakat daha acar bir halka onu siliveriyordu…” (s.33)
Birand’ın kitabı Anadolu’nun bilinmeyen güzelliklerini belgesel filmde izlermişcesine canlı bir anlatımla sunmaktadır. Bununla birlikte kitapta anlatılan birçok konu ezber bozmaktadır. Bu zamana dek herkesin hor gördüğü ya da yok etmeye çalıştığı işe yaramaz ot gibi gözüken bozkırın binbir güzelliğini Anadolu manzaraları kitabında görmek mümkündür. Kitapta bahsedilen birçok bozkır türü arasında üzerlik otuna yazar ayrı bir önem vermiştir. Üzerlik otunu birçok arkeoloğa hocalık eden bir bitki olarak tanımlıyor ve bu ifadesine dayanak olarak da birçok höyüğün üstününü üzerlik otuyla kaplı olduğunu aralatmaktadır.
Anadolu Manzaraları kitabında Birand, incelediği alanları farklı bir metodolojik yöntemle değerlendirmiştir. Örneğin mesken tiplerinin farlılığının bitki kuşaklarının sınırıyla özdeş olduğunu şu ifade ile anlatmaktadır: “hımış evler bizim coğrafyamızda bir sınır bölgesidir. Ankara’dan çıkınız Kastamonu yolunu tutarsınız Ilgaz’a kadar kerpiç evli köylerden geçersiniz. Bolu’ya doğru gidersiniz, Kızılcahamam’ın hemen ötesinde kerpiç köyler biter, hımış köyler başlar. Kerpiç köylerin bittiği yerde hımış evli köyleri bir çizgiyle birleştirirseniz steple orman sınırının hem de en eski sınırını çizmiş olursunuz.” kitabın yazıldığı dönemi ele alırsak yazarın ne kadar ileri görüşlü olduğunu kavrayabiliriz. Yazar kitapta anlattığı birçok olaya ilave olarak doğa sevgisinin öneminden şu ifadelerle bahsetmektedir: “Tabiat müşfik ve müsamahalıdır. O büyük şefkati, büyük müsamahası sayesindedir ki biz, bunca ettiklerimize rağmen onun nimetlerinden hala faydalanabilmekteyiz.”
İnanıyorum ki insan hayatında belli bir bırakan kitaplardan biri de Prof. Dr. Hikmet Birand’ın Anadolu Manzaraları kitabıdır. Bilgi olmadan bilinç olmaz gerçeğinden yola çıkarak gençlerimize vatan sevgisini aşılamak istiyorsak en başta güzel vatanımızın zenginliklerini öğretmeliyiz. Bu nedenle Anadolu Manzaraları kitabı iyi bir rehber olacaktır.
Hakan TUNÇ