31 Aralık 1935, Cumhurbaşkanı ATATÜRK, gece Başbakan İsmet İNÖNÜ ‘nün Ankara’da bulunan Pembe Köşk’üne giderek onurlarına verilen akşam yemeğine katılmışlar ve daha sonra Ankara Palas ve Sergi evindeki yeni yıl balolarını şereflendirmek üzere buradan ayrılmışlardır.
Görsel: Pembe Köşk, Ankara
İsmet İNÖNÜ, 48 yılını geçireceği Pembe Köşk’ü 10 Eylül 1923 tarihinde bir bağ evi olarak evin eski sahibi Mehmet UZUNZADE ‘den satın alıp, 1925 yılında ailesiyle birlikte taşınarak 197 yılına kadar burada yaşamışlardı. Ankara’nın en eski evlerinden olan Pembe Köşk, Ankara Başkent olduktan sonra, sosyal ve kültürel hayatımızdaki “İLK” lerin birçoğuna sahne olmuştur. ATATÜRK ‘ün başkanlığını yaptığı toplantılar, devrim çalışmaları burada Pembe Köşk’te yaşanmış ve 22 Şubat 1927’de de Ankara’nın ilk balosu ’da bu evde verilmiştir.”
Kim bilir, belki de onurlarına verilen o akşam yemeğinde yaşanan hangi ilkler konuşularak yâd edilmiştir, şu an için bilmiyoruz. Ancak, 31 Aralık 1935 akşamı Ankara Palas ve Sergievindeki yeni yıl balolarını şereflendiren Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün o geceye ait tüm dünyanın adeta örneğini belki de bir daha göremeyeceği bir tabloyu anlatan bir hatırat var elimizde.
Bu anı yazısını vatanı uğruna canını veren tüm şehitlerimiz için yazıyor ve sizlerle paylaşıyorum efendim.
Sayın Burhan GÖKSEL anlatır:
—“1936 senesi yılbaşı. Daha sonra Opera binası olan sergi evi salonları tıklım tıklım dolu. Herkes yeni yılı neşeyle karşılamak için adeta birbiriyle yarış ediyor…
Salon, daimi bir uğultu, neşe ve kahkaha tufanı içinde; Öyle ki içerde bulunan iki cazın sesi güçlükle işitilebiliyor.
Rengârenk, birbirinden güzel tuvaletler, şık smokinli, fraklı erkekler, üniformaları içinde yüksek rütbeli subaylar…
Herkes kendini bir neşe seline kaptırmış…
Nihayet saat 23.00’de bir haber:
“ATATÜRK GELİYOR!”
Evet…
ATATÜRK, baloya şeref vermek üzere biraz evvel otomobilinden inmişler ve ağır adımlarla büyük kapıya doğru yürümüşlerdi. Maiyet erkânı ve vekillerden bazıları O’nu takip ediyorlardı.
Hole girdikleri zaman, birkaç garson paltosunu ve şapkasını almak üzere koşuşturmuşlar, fakat O’ eliyle bir işaret yaparak onlara ihtiyacı olmadığını belirterek, vestiyere inen merdivene doğru yürümüşlerdi.
Vestiyere indikten sonra, paltosunu ve şapkasını çıkararak memura verdiler.
Kendisine refakat edenler ise soyunmakla meşguldüler.
ATATÜRK, yukarı çıkmak üzere merdivene doğru yürürken gözleri orada bekleyen iki inzibat erine ilişmişti.
Erleri yanına çağırarak sordu:
-…”BURADA NE BEKLİYORSUNUZ?”
Hiç ümit etmedikleri bu soru karşısında bir tanesi tam cevap vermeye hazırlanırken ATATÜRK:
-…”ANLADIM SİZ DE BENİM GİBİ DAVETLİSİNİZ.”
İnzibat erlerinin hayreti görülecek bir şeydi.
-…”PEKİ, HALA NİYE YUKARI ÇIKMADINIZ? HAYDİ, KAPUTLARINIZI VE ŞAPKALARINIZI ÇIKARIN, VESTİYERE BIRAKIN, VESTİYERE BIRAKIN, SİZİ BEKLİYORUM!”
Erlerin ilk şaşkınlık anı geçmiş gibiydi. Derhal soyundular ve eşyalarını vestiyere bıraktılar.
ATATÜRK:
-…”ŞİMDİ, YUKARI BERABER ÇIKACAĞIZ. FAKAT BENİM YANIMDAN BİR KARIŞ BİLE UZAKLAŞMAYACAKSINIZ.”
Erlerden biri bu büyük insana nasıl hitap etmesi gerektiğini düşündü. Kendisiyle konuşan insan, gözbebeği gibi sevdiği ATA ‘sıydı. Bir an için aklından binlerce kelime geçti. Fakat en sonunda kendi nazarındaki en kıymetli insana hitap edebileceği en kıymetli kelimeyi buldu:
—“EMRET KOMUTANIM.”
ATATÜRK, onlarla beraber yukarı çıktı. Üst basamağa vardığı zaman başını çevirerek gözleriyle erleri taradı. Maalesef onlar, diğer yüksek rütbeli zevata yol vermek yüzünden en geride kalmışlardı. ATATÜRK, onları gördü ve seslendi:
-…”HANİ BENİM YANIMDAN BİR KARIŞ BİLE AYRILMAYACAKTINIZ?”
Bu sözleri işiten iki yiğit elleriyle ve kollarıyla kalabalık içinde kendilerine yol açarak bir hamlede O’ na yaklaştılar.
ATA sözlerini tekrarladı:
-…”YANIMDAN AYRILMAYIN!”
Salonun büyük kapısı açıldı.
ATATÜRK ağır ve azametli adımlarla içeri girdi ve aynı zamanda kulakları sağır eden bir alkış tufanı koptu. Herkes O’ nu candan alkışlıyordu.
ATATÜRK, kendisi için hazırlanan masaya doğru ağır ağır yürüdü…
Erler hemen O’nun arkasında; başlar dik ve vakur olarak kendisini takip ediyorlardı.
Masasına geldi, koltuğuna oturdu ve sağındaki, solundaki koltuklara oturmaları için erlere işaret etti. Erler gösterilen yerlere oturdular.
Dünyanın örneğini görmediği bir tabloydu bu.
ATATÜRK, sonra yaverlerine döndü:
-…”AMİRLERİNE HABER VERİN. BU İKİ YİĞİDE BU AKŞAM İZİN VERDİM”
“Mehmetçik” ATA ‘nın sağ ve sol koluydu. Vatanın Mehmetçikle kurtarmıştı ve vatan O’nun varlığıyla yaşayacaktı.
Yeri her zaman Başkomutanımızın omuz başıydı.”
ATATÜRK, geç saatlerde Çankaya Köşkü’ne dönmüşlerdir. (Kaynak: Prof. Dr. Utkan KOCATÜRK, “KAYNAKÇALI ATATÜRK GÜNLÜĞÜ”, Ayrıca Bkz. İlknur Güntürk ün KALIPÇI; “ESPRİLERİ İLE İÇİMİZDEN BİRİ ATATÜRK”, s.159-160)
İsmet ERARPAT
Yeni Yılda Sağlık, Sevgi, Başarı ve Mutluluk Sizlerle Olsun Efendim.