İstanbul Küçükyalı’da lostra dükkanındayım ,memleketten ayrılmadan ayakkabılarıma bakım yaptırmak için.
Minicik dükkanın sahibi yıllarını ayni mahalleye vermiş, saçlarına ayni dükkanda aklar düşmüş biri,buram buram deri kokan dükkanda ayakkabı yığınları arasından benimkileri seçerken; düşünüyorum bu nasıl bir sebattır diye…Aynı sokağı, ayni evi, aynı dükkanı, ayni komşuları yaşayıp, saclara ak düşürmek…
Özendim hep. Nasıl bir tevekkül ve sakin bir ruhtur ki o aynılıkta boğulmadan kok salmak..
Benim sürekli bir yerlere kosan iç sesimden değişik olduğu kesin..
-Keşfedecek çok şey var’
-Görülecek yerler
-Tatmadığın lezzetler
-Rüzgarın farklı esintisi
-Sabahın farklı tınısı
-Caddelerin hiç görmediğin renkleri
Durma durma kos hadi …
Bir ay sonra ; Broadway’deyim ,Kanada’nın en popüler caddelerinden birinde bir kafede dünyanın her yanından kalkmis gelmis degisik
irk ve inanista insanlarin baris ve karsilikli saygi icinde yasadigi ulkede kalabalık bir masaya dünyanın her tarafindan düşmüs, okul arkadaslarımla oturuyorum. Fonda çalan caz, kafenin havasına hareket katıyor. Aramızda yirmilikler de var altmışlıklar da, buraya yas,irk,dil,din ötekileştirme girmiyor.
Birlik duygusu kokuyor etraf ve o kokunun yarattığı rahatlık duygusu ile hepimiz kahvelerimizi yudumlarken birbirimiz tanımaya
Geldiğimiz coğrafyaları merak eden arkadaşlarımıza anlatmaya calışıyoruz.
Yanımda oturan Şilili sevimli kızla biraz İspanyolca biraz İngilizce konuşurken bir gün önce oğlumla dinlediğimiz çocukluğunun şarkısı aklıma geliyor,”Barış’ın” söylediği,
“Arkadaş memleket nere bu dünya bizim memleket”
Sevimli Sili li kiz bana bir şeyler anlatmaya calışıyor ben onu anlamaya calışırken yine etrafımdaki yüzlere bakıp Barış’ın şarkısının içindeki cümleye takılıyorum.
“Bu dünya bizim memleket “Işte diyorum belki de farkında olmadan içime yazılmış bu cümle her yeri memleket zannetmem..
Masada Kolombiyalı genç kızlar ve genç oğlanlar kendi aralarında İspanyolca konuşup şakalaşıyorlar, benim bir yanımda Iran’dan ben yaslarda bir hanim,memleket nere diye sorma fırsatı bulamadığım çikolata renkli
dünyalar güzeli bir zenci kız hemen yanında ten rengi kendisi ile tamamen zıt olan Finli kız ile konuşuyor ,Koreli olduğunu öğrendiğim çok az İngilizce konuşabilen altmışlarındaki hanim kahvesini yudumlarken sessizce
gülümseyerek sohbete gözleri ile katılıyor.
Dışarıda soğuk ama güneşli bir gün var hava kahve, yasam, arkadaşlık ve en önemlisi barış kokuyor.
Camin dışında ,caddeden çocuk arabaları ile genç anneler geçiyor, medeni bir ülkede doğan, gelecek kaygısı taşımayan bir ortamda büyüyen bebeler…
Ülke yeni seçimden çıkmış ama havada politika yok ‘insanlar burada kitaplardan, müzikten sanattan konuşuyorlar. Paradan puldan edinilen maldan, mülkten sohbetlerde yer yok…Kısaca fikirler paylaşılıyor.
Kahvem geldi dumanı tüten kahvemi yudumlarken ,bir yandan tüm savaşların ve acıların sebebinin insanoğlunun sahip olma duygusu ile yapıştığı aslında doğanın kendisine bir süreliğine kullanma hakki verdiği toprakların ve etrafına gerilen tellerin yani sınırların sebep olduğunu düşünüyorum.
Mutluluk herkesin hakki ,çok ütopik bir düşünce geliyor. “Sınırlar olmasa, herkes istediği ülkede yaşama şansına sahip olsa, sahillerimizde boylu boyunca uzanan Suriyeli bebe simdi hayatta olabilir, caddede öünümden gecen yaşıtı gibi renkli içeceğini yudumlayarak yaşamı tadabilirdi.
Daha gecen hafta ülkemde hiç uğruna sönen onlarca ocağı düşünüyorum…
Sevgili “Baris” nasil da gormus nasil da yazmis onun gibi bir ozan kac yuzyilda bir gelir diyor yine zihnim
“Arkadas memleket nere bu dunya bizim memleket”
Sadece bu cümleden biraz ilham alsa yönetenler, aslında onları yöneten değil, yönlendiren diye tabir etmemiz gerekmiyor mu ?
İnsanların yöneticiye değil, yönlendiren liderlere ihtiyacı var.
Bir sey yapmali ama ne diyorum elden ne gelir ?
Anneler geçiyor önümden bebelerle, anneler diyorum yani kadınlar…Kadınlara yine çok iş düşüyor.
Kadınlar edebiyat yapan, müzik dinleyen, felsefe okuyan, düşünen, şiir okuyan, en az bir enstrüman çalan bir nesil yetiştirmeli ,temiz zihinler, temiz nesiller, ötekilestirmeyen zihinler,bu şekilde düşünen zihinler
O kadinlarin yetistirdigi, siir okuyan ,felsefe yapan, en az bir enstrüman çalan bebeler gelecek nesillerde
dünyayı yönlendirebilirlerse duyguların farkına varan yönlendirenler, bu kadar kötülüğe meydan vermeyecektir, mutluluk tüm dünyaya yayılabilir, etrafımdaki aydınlık buram buram barış kokan atmosferde sınır savaşlarının tüm tüm acılara ve insanlığa ıstıraplar çektirmekten başka bir işe yaramadığını düşünürken, kulağıma Barış’ın şarkısı geliyor;
“Arkadas memleket nere bu dunya bizim memleket ”
Baris dolu gunler dilegi ile
Cela