98 yıl önce bugün, Türk’ün tarihini yeniden yazan Ulusal Kurtuluş Savaşı, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle 26 Ağustos sabahı saat 05.30’da topçu ateşiyle başlamış, Büyük Taarruz 30 Ağustos 1922 Çarşamba günü “Başkomutanlık Meydan Muharebesi”nin kazanılmasıyla sonuçlanmıştır. İlk defa 1924’te kutlanmış 1 Nisan 1926 tarihinde de Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1 Nisan 1926 tarihli oturumunda 30 Ağustos Başkomutan Muharebesi’ni, ordu ve donanmanın Zafer Bayramı olarak kabul etmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce 1 Nisan 1926’da kabul edilen kanunun I. maddesi şöyledir: “İstiklâl muhaberatında zaferi katiyi temin eden 30 Ağustos Başkumandan Muhaberesi günü Cumhuriyet ordu ve donanmasının Zafer Bayramıdır.” Kanuna göre, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerince kutlanacak bu bayram gününde, bilumum daire ve okullar tatil edilecek; Milli Müdafaa Vekâleti tarafından hazırlanan bir program dâhilinde Dumlupınar’da askeri tören gerçekleştirilecekti. Nitekim 25 Ağustos 1926 tarihinde toplanan İcra Vekilleri Heyeti, Cumhuriyet’in ilk anıtı olma özelliğine sahip olan ‘Şehit Asker Abidesi’nin bulunduğu mevkii tören alanı olarak seçmiştir. (Bakınız: “Atatürk, Meçhul Asker Anıtı’nın Temel Atma Töreninde 30 Ağustos 1924”
https://www.sechaber.com.tr/ataturk-mechul-asker-anitinin-temel-atma-toreninde/ )
Milli Mücadele yıllarının tartışmalı konularından biriside; Atatürk’ün, Büyük Taarruz sırasında komutayı bizzat neden ele aldığıdır. Oysa Atatürk, 1928’te 30 Ağustos Bayramı’nda tebrikleri kabul ederken: …”Bu zaferi kazanan ben değilim. Bunu asıl, tel örgüleri hiçe sayarak atlayan, savaş meydanında can veren, yaralanan, kendini esirgemeden düşmanın üzerine atılarak Akdeniz yolunu Türk süngülerine açan kahraman askerler kazanmıştır. Ne yazık ki onların her birinin adını Kocatepe’nin sırtlarına yazmak mümkün değildir. Fakat, hepsinin ortak bir adı vardır: Türk Askeri! Tebriklerinizi onların adına kabul ediyorum!..” demiştir.
Orgeneral Fahrettin Altay Paşa’da Atatürk’ün Büyük Taarruz sırasında komutayı bizzat ele alması hakkında şunları anlatmıştır: …“Bazı kimselerin, bu savaşın idaresini cephe komutanına bırakmayarak kendisinin ele almasının sebebini anlamakta müşkülat çektiklerini söyledikleri işitilmiştir. Bu sebep açıktır. Atatürk’ün kesin sonuç almak istediği bu savaşta, kendisini yanı başında görecek askerlerimizin manevi kudretinin çok artacağını hesapladığı gibi -%1- ihtimalle savaşı kazanamama halinde, yüksek bir vicdan icabı, mesuliyeti kendilerinde bulundurmak istemeleridir.
İstiklal Mücadelelerinin başladığı senelerde bazı ecnebiler bana demişlerdi ki; ”Mustafa Kemal’in arkasına düşmekte ne fayda görüyorsunuz? İttihat ve Terakki erkânı, arkadaşlarını düşman eline bırakıp kaçtılar. Bu adamın da sonunda böyle yapmayacağını ne biliyorsunuz?”. Cevap vermedim, gülümsemekle yetindim. Ankara’ya gidip Mustafa Kemal’le görüştüğüm zaman, Mustafa Kemal’e sordum: …”Bu işte muvaffak olamadığınız zaman ne yapmak istiyorsunuz?”, cevap olarak dedi ki:
-…”Muvaffak olacağıma eminim fakat uzak bir ihtimalle muvaffak olamazsam çekile çekile sağ kalanlarla vatanın son noktasına kadar canlarımızı veririz. Milletimizden sağ kalanlardan birisi çıkar da mezarımızın başına “ÇALIŞTILAR, KAZANAMADILAR, FEDA OLDULAR” diye bir taş dikerse, işte bizim mükâfatımız bu olur.”
Bu sözleri dinlerken gözlerim yaşardı. Kendisi bu soruyu ne sebeple sorduğumu sordu ve bende sorularını cevapsız bıraktığımı anlattım. O:
-…”Gafiller” diyerek acı bir tebessüm etti.”
Hakikat odur ki, 1922 senesinin 26 Ağustos Cumartesi günü Başkumandan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve Batı Cephesi Kumandanı İsmet İnönü olduğu halde Kocatepe’dedir. Gün ağarırken, sabaha karşı saat 05.30’da İsmet Paşa’nın çok önem verdiği ‘Ağır Toplar’ın gürlemesiyle Büyük Taarruz başlamıştır. Kahraman Türk Topçusunda görev yapan Mehmetçik, Büyük Taarruz sabahını sonradan şöyle tasvir edecektir:
…“26 Ağustos sabaha karşı…
Koyu, karanlık bir gök. Üstün zaferlere gebe, sessiz bir gece. Zafer saatini çalmak üzere olduğunu hisseden bütün birlikleri, bu karanlık gökteki yıldızlar, müjde haberini beklercesine, uğurluyorlar. Kasatura, matra, kürek, kazma gibi teçhizat, ne varsa hepsi otlara, çuvallara sarılmış. Sessiz ve sakin bir dere gibi yeni mevziilerine, düşman yakınlarına akıyoruz.
Çıt yok… Sabah serinliği…
Tan yeri ağarırken, topçu hazırlığını ikmal ediyor ve biraz sonra gök gürültülerini andıran top sesleri yükseliyor. Karşıda muhteşem Tınaz Tepe, ötede Belen Tepe; her biri destan olmaya hazır.
Sakarya’dan bu yana üç misli artmışız. İmanlar tazelenmiş, iradeler bilenmiş, Hasta Adam dirilmiş; yüz misli düşmanı eritecek kudret var içimizde. Birlikler düşmana sokulmuş. Makineli tüfekler müessir ateş mevzilerine girmiş, toplar düşmanın tepesinde patlamak üzere şahlanır gibi. Düşman, kudretinden emin gaflet içinde oluşundan habersiz, uykuda. Serin bir sabah rüzgârı, İstiklâl kahramanlarının yüzlerini okşuyor…”
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ise o günkü Büyük Taarruzu şöyle anlatmıştır:
-…”Benim için bütün kıtaatın azami fedakârlıkla ilerlemesini ve bütün bataryalarımızın hatta mesturiyete bakmaksızın ateş mevziilerini sarsmasını istiyordum. Yanımdaki kumandanlar bu noktai nazarımı anlar, anlamaz derhal ve en asabi bir suretle faaliyete geçtiler… Düşman mevziini saran bataryalarımızın fasılasız, amansız ateşleri düşman mevziini, içinde barınılmaz bir cehennem haline getiriyordu. Güneş mağrıba yaklaştıkça, ateşli, kanlı ve ölümlü bir kıyametin kopmak üzere olduğu bütün ruhlarda hissolunuyordu. Biraz sonra cihanda büyük bir inhidam olacaktı. Ve beklediğimiz halâs güneşinin tulü edebilmesi için de bu inhidam vuku bulmalı idi. Hakikatten semanın karardığı bir dakikada, Türk süngüleri düşmanın dolu olan sırtlara hücum ettiler. Artık karşımda bir ordu, bir kuvvet kalmamıştı…”
Türk ordusunun yığınak yaparak öncelikle çökertmeye çalıştığı Afyon cephesinin derinliği 20 km ve kanlı boğuşmalar oluyor. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, “harekâtımızı düşmandan gizlemek maksadıyla” şifreli olarak yazdığı telgrafta, Belen Tepe, Tınaz Tepe gibi mevkilerin ele geçirildiğini, harekâtın devam edeceğini Rauf (Orbay) ve Adnan (Dr. Adıvar) Beylere bildiriyor:
Not: Taha Akyol, “Ama Hangi Atatürk” isimli eserinde: …”Atatürk’ün aynı telgrafı Doğu Cephesi Kumandanı Kazım Karabekir Paşa’ya da bildirdiğini belirtir: …“Bugün 26 Ağustos 1338 (1922), saat ondan itibaren tekmil cephelerde taarruza başlanmıştır. Muvaffakiyet Allah’tandır.” Ve şair Yahya Kemal’in ünlü 26 Ağustos Marşı:
“Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi / Senin uğrunda ölen ordu budur yâ Rabbi / Tâ ezanlarla yükselsin müeyyed nâmın / Galip et yâ Rab, bu son ordusudur İslam’ın”. (Bakınız: Sf:337)
27 Ağustos Pazar; Ağustos sıcağında barut gibi kuruyan otlar, bütün cephe boyunca tutuşmuş, yanıyor. Bu vatanın çocukları gibi, toprağı da düşmanı da boğmak istiyor. Duman perdesinden istifade eden birliklerimiz düşmanın burnuna kadar sokuluyor. Türk Topçusu düşmana başkaldırtmıyor. Az sonra topçu mermisi ile Türk süngüsü arasında tercih sıkıntısına düşeceğini anlayan düşman bu acıyı Akdeniz’in serin koynuna gömüldüğü zaman bile unutamayacaktır. Takibe memur edilen Süvari Kolordumuz, kaçmaya çalışan düşmanın yakalananını esir, direnmek isteyenini imha ediyor. Bir gün bile dayanamayan bu cephenin kilit noktası zannedilen ve ona göre tahkim edilen Tınaztepe, düşman ve onu körükleyenler için derin bir yara olmuştur. Bu yara, gün güden açılacak, tedavisi imkânsız bir kangren olacaktır.
Taha Akyol’a göre, 27 Ağustos’ta; 1. Ordu Kumandanı Nurettin Paşa Afyon’a girmiş, Yunanlılar perişan halde Sincanlı Ovası’na çekilmiştir. 57. Tümen Komutanı Albay Reşat Bey, Çiğil Tepe’yi emredilen zamanda alamadığı için intihar etmiş, ancak Şehit Reşat Bey son nefesini verirken askerleri Çiğil Tepe’yi almıştır. Aynı gün, yaralı ve hasta olarak Konya hastanesinde yatan Binbaşı Yıldırım Kemal, o haliyle cepheye gelerek Süvari Kolordusu Kumandanı Fahrettin (Altay) Paşa’dan görev istemiş ve en ileri hatlarda çarpışırken şehit düşmüştür.
Akşamüzeri İsmet Paşa karargâhtaki Başkomutan Mustafa Kemal ve Fevzi Paşalara rapor vermiştir: …”Yakup Şevki Paşa’nın emrinde bulunan 61. Tümen, taarruz ettiği bütün düşman mevzilerin çöktürdü!..”
“Yığınak” harekâtını yapan I. Ordu Kumandanı Nurettin Paşa, Başkumandan Mustafa Kemal Paşa’ya telgraf çekmiştir: …”Birliklerimizin bi-Avnillâh-ı Teala (Allah’ın yardımıyla) bugün sabah 8.30’dan sonra Afyonkarahisar’ı geri aldığı arz olunur.”
Başkumandan Mustafa Kemal Paşa’da I. Ordu Kumandanı Nurettin Paşaya ivedilikle şu yanıtı vermiştir: …”Devletlilerinin muvaffakiyetini büyük bir samimiyetle tebrik ederiz. Sürecek her hârekat safhasında bu tebriklerimizi durmadan tekrar fırsatına sahip olacağımıza eminiz.”
28 Ağustos Pazartesi; Büyük Taarruz’un üçüncü günü… Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa, annesi Zübeyde Hanımefendiyi ve zafer haberlerini bekleyen Fikriye Hanım’ı ihmal etmemiş, Afyon’dan özel kalem müdürüne çektiği telgrafta: …”Validem Hanımefendi’ye ve Fikriye Hanım’a: Buraya geldikten sonra düşmanı kovmak icap ettiğinden taarruz ederek İnayet-i Bâri (Allah’ın inayeti) ile attık ve Afyon’u aldık. Dolayısıyla daha birkaç gün burada kalmak gerekecektir. Siz müsterih olunuz. İnşallah duanız bereketiyle bütün memleketi düşmandan kurtarmak olacaktır.” (Bakınız: Atatürk’ün Bütün Eserleri, C.15, Sf:221)
29 Ağustos Salı; İsmet Paşa, I. Ordu’ya ve 3. Süvari Tümeni’ne “düşmanın imhası” ve ayrıca düşmanın telefon hatlarının kesilmesi, trenle yaptığı asker ve cephane ikmalinin engellenmesi emrini vermesi üzerine takviye olarak gönderilen Yunan kuvvetleri muharebe yerlerine ulaşamadığından Kütahya’ya doğru ilerliyoruz. Hakimiyet-i Milliye, “Afyon Zaferi” manşetiyle çıkıyor.
30 Ağustos Çarşamba; Büyük Taarruz ’un beşinci günü… Bugün düşmanın Çalköyü bölgesinde bulunan büyük kısmı, güney ve batıdan I. Ordu, doğu ve kuzeyden 2. Ordu ve kuzey batıdan da Süvari Kolordumuz tarafından tam bir çembere alınmıştır. Saat 14.00’te çok şiddetli bir topçu ateşi ile desteklenen birliklerimiz düşmanın soluk almasına imkân vermeden üzerlerine saldırdılar. Düşman son bir çekilme imkânı arıyor, nereye saldırsa; karşısında gerilmiş bir azimle çelikleşmiş, iman dolu göğüslere çarpıyor ve eriyor. Düşman birlikleri paramparça olmuş, siperleri terk etmiş, amansız bir irade taarruzu karşısında ya imha olmuş yahut da imkân bulup kaçabilenleri Uşak-İzmir yollarında kurtuluş imkânları peşinde… İşte o gün, bu döküntü halinde firar eden düşman, yüksek komuta heyetini de esir bırakarak, dokuz gün sonra Türk Milletinin sembolleşmiş iradesi halinde Türk süngüsü ucunda Akdeniz’e dökülecek; dünya Türk’ün ne olduğunu bir defa daha öğrenecektir.
30 Ağustos, düşmanları tarafından paylaşılmış bir vatan üstünde milli kurtuluş uğrunda seferber olmuş Türk milletinin en büyük imkânsızlıklara rağmen yaşamak hakkını dünyaya tanıttığı gündür. 30 Ağustos 1922, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın emri altında ordulaşan Büyük Türk milletinin tarihe, gördüğü zaferlerin en şereflisini Dumlupınar‘da yarattığı gündür. Bugünkü müstakil Türkiye o zaferin mahsulü olduğu kadar, milletimiz layık olduğu medeni mevkie eriştiren büyük inkılâplarımız da hızlarını buradan almış bulunuyor. Ne o günün büyük heyecanı, ne o günden beri geçen yılların şahidi olduğu milli hamlelerin sevinci bizi bu günün şeref ve gururunu tekrarlamaktan ayırabilir. Dumlupınar‘da yatanların hesabına saygı borcumuzdur. 30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun.
Ayrıca Büyük Zafer’in ayrıntıları için okuyabilirsiniz:
https://www.sechaber.com.tr/baskomutan-gazi-mustafa-kemal-pasa-anlatiyor/?
https://www.sechaber.com.tr/baskomutan-gazi-mustafa-kemal-26-agustos-taarruzunu-anlatiyor/
https://www.sechaber.com.tr/30-agustos-zafer-bayramimiz-kutlu-olsun-2/
https://www.sechaber.com.tr/izmirin-isgaline-engel-olunabilir-miydi/
https://www.sechaber.com.tr/ordular-ilk-hedefiniz-akdeniz-ileri/
https://www.sechaber.com.tr/bayramlarin-bayrami-30-agustos-zaferimiz-kutlu-olsun/
https://www.sechaber.com.tr/ataturk-milli-mucadeleyi-tanimliyor/
https://www.sechaber.com.tr/buyuk-taarruz-tarihinin-geri-birakilmasi/
https://www.sechaber.com.tr/bir-yunan-gazeteci-gozu-ile-ataturk-izmire-dogru/
https://www.sechaber.com.tr/siz-burada-esir-degil-misafirsiniz/
https://www.sechaber.com.tr/onlari-anadolu-boslugunda-mahvederim/
https://www.sechaber.com.tr/simdi-kahvaltiyi-getirin/
https://www.sechaber.com.tr/baskomutan-gazi-mustafa-kemal/
https://www.sechaber.com.tr/30-agustosa-dogru/