1928’de kendilerinin özel izniyle çekilmiş olan eşsiz görsellerinden birini daha sizlerle paylaşmanın gururu ve onuru içerisindeyim. Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından imzalanmış ve 10 Haziran 1929 tarihinde
“KIZIM SABİHA’YA” ithafıyla manevi kızı Sabiha GÖKÇEN ‘e armağan edilmişti.
Ulu Önderimiz 1893 yılında, daha 12 yaşında iken babası Ali Rıza Bey’i kaybetmişti.
Bu tarihten itibaren ebedi istirahatlarına kadar, kendileri gibi yetim olarak hayatlarını sürdürmekte olan tüm çocuklara sahip çıkmış ve bu sahiplenmenin gururu ve onuru ile onların eğitim ve öğretimine de önem vermiştir.
Sabiha Hanım da bu şanslı çocuklar arasındadır.
Değerli okurlar ünlü sunucu, gazeteci ve yazarlarımızdan büyük usta Sayın Halit KIVANÇ 1956 yılında Sayın GÖKÇEN ile gerçekleştirdikleri röportajlarını kaset sistemiyle kayda alarak bir dizi yazı halinde yayınlamışlardır.
Sayın KIVANÇ bu yazı dizinde Sabiha GÖKÇEN ‘in çocukluğunu bizle şöyle anlatır;
—“Küçük Sabiha’nın babası, o doğmadan evvel Bursa’ya yerleşmişti. Bursa için o tarihlerde “EMEKLİLER ŞEHRİ” diyenler haksız da sayılmazlardı. Küçük Sabiha’nın babası da emekliye ayrılınca Bursa’ya gelmiş, bir ev alıp ailesiyle bu yeni şehre ayak uydurmaya çalışmıştı.
Fakat bir fark vardı:
Bu küçük memur büyük bir vatansever olduğundan vazifesinde gösterdiği titizlik, memuriyet hayatının sonu olmuş, Abdülhamit idaresi tarafından kendisi emekliye sevk edilerek Bursa’da ikamete de mecbur edilmişti.
Yani ailenin Bursa’ya taşınması, bir arzudan ziyade bir emir neticesinde olmuştu.
1913 yılında Sabiha dünyaya gelmişti…”
Hemen belirtmek isterim ki sevgili küçük Ülkü bir başka bir eserde manevi ablası Sayın Sabiha hanımın çocukluğu hakkında bizlerin imdadına yetişir ve şöyle anlatır;
İlk evliliğini Sabiha GÖKÇEN ‘in amcasının oğlu Süleyman Fethi DOĞANÇAY ile yapan Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün manevi kızlarından Ülkü’yü düğün günü çekilen ve on üç yıl süren mutluluklarının meyvesi iki oğullarından biri olan Sayın Ahmet DOĞANÇAY ‘a bu değerli görsel için huzurlarınızda şükranlarımı sunmak isterim.
Ülkü Hanım henüz hayatta iken kendisi gibi Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün manevi kızlarından olan Sabiha GÖKÇEN hanım hakkında ortaya atılan “ERMENİ ASILLIDIR” iddialarına son noktayı Şişli’deki “ATATÜRK EVİ MÜZESİ” nde koymuş ve bir basın toplantısı düzenleyerek şunları söylemiştir:
—“SABİHA GÖKÇEN’İN MANEVİ ABLAM OLMASI DIŞINDA, İLK EŞİMİN AKRABASI OLMASI DOLAYISIYLA DA ÇOK İYİ TANIYORUM. SABİHA GÖKÇEN, BİR TÜRK AİLESİ OLARAK DOĞMUŞTUR. İDDİALAR TAMAMEN ASILSIZDIR. SABİHA HANIM ALTI ÇOCUKLU BİR AİLENİN SON ÇOCUĞU OLARAK 1913 YILINDA BURSA’DA DOĞMUŞTUR. II. ABDÜLHAMİT TARAFINDAN BURSA’YA SÜRGÜN EDİLEN VİLAYET BAŞKÂTİBİ HAFIZ MUSTAFA İZZET BEY’İN KIZIDIR. İLKOKULA GİTTİĞİ YILLARDA BABASINI VE ANNESİNİ KAYBETMİŞ, KARDEŞLERİNİN YARDIMIYLA ÖĞRENİMİNİ SÜRDÜRMÜŞTÜR.” demişti.
Şimdi Sayın KIVANÇ ‘ın yazı dizisini okumaya kaldığımız yerden okumaya devam edelim;
—“Evet, 1913 yılında Sabiha dünyaya gelmişti…
1913 yılı dünyanın en sıkıntılı günlere yürüdüğü bir devreydi. Nitekim birbirini takip eden savaşlar, minimini Sabiha’nın ailesine de mesut günler göstermiyordu.
O, tüm olanlardan habersiz oynamaya devam ediyordu. Şimdi bugünlerden hayal meyal hatırladığı bir yatakta hasta olarak yatan babasıdır. İstiklal Harbi içinde babasını kaybedince de hafızasına yer eden, hep o yataktaki hasta adam yani babacığı olmuştu.
O, altı yaşında bir çocuktu…
—“BELKİ DE, BABAMI İYİ HATIRLAMAYIŞIMIN SEBEBİ SONRADAN ÇOK HAREKETLİ BİR HAYAT GEÇİRMEMDİR.” Diyecekti.
Annesi, ağabeyi ve iki ablası ile kalan Sabiha, etrafında olup bitenler hakkında babasının vefatı günü daha fazla alakadar olmaya başladı. Zira aynı günde vatanın işgale edildiği konuşuluyor, bunların yanı sıra ağabeyi de evi terk ediyordu. Babasının cenazesinin defin işini tamamlayan ağabeyi Neşet Bey Mili Mücadeleye katılmak üzere oduncu kıyafetiyle Anadolu’ya kaçmıştı. Bu genç vatanseverin çok evvel verdiği bir karardı. Fakat hasta olan babasının kaybı halinde erkeksiz ailenin ne olacağını düşünmüş ve işte babası ölünce her şeyi tanzim etmiş, vatan hizmetine koşmuştu.
Zavallı anne;
Bir yandan kocasının kaybetmiş, oğlu cepheye gitmiş ve bunlar kadar mühim olan ana vatanının içinde bulunduğu müşkül durum.
Anne her gün gözyaşı döküyor ve kocasından kalan bir tek evle üç kızını nasıl geçindirebileceğini düşünüyordu. Tabii zaman zaman evden bir şey eksiliyor bedbaht anne o gün de bir eşyayı satarak dört üfulsu ailesine reislik ediyordu.
Sıkıntılı günler birden geride kalmış işgal ıstırabı bir anda silinmişti. Öyle ya, artık vatan kurtulmuştu. Sağ kalanlar da evine dönüyorlardı. Küçük Sabiha’da büyük bir heyecan içinde ağabeyi Neşet Bey’i beklemekteydi.
Türk Ordusunun Bursa’ya girmesi, aynı zamanda Sabiha’nın ağabeyi Neşet Beyin kollarına atılması demekti. İşte ordu ile birlikte gelmişti.”
İzninizle tekrar sevgili Küçük Ülkü’ye döneceğim. Aynı eserde manevi ablası hakkında bizlere…
—“ HAYRİYE HANIM’IN İLK EŞİNDEN OLAN OĞLU NEŞET’İN İLK ÇOCUĞUNDAN SONRA, TORUN SAHİBİ İKEN 22 MART 1913 TARİHİNDE SABİHA GÖKÇEN’İ DOĞURMUŞTU. SABİHA’NIN DÖRT ÇOCUK BABASI ÜVEY AĞABEYİ NEŞET ‘TE CEPHEYE GİTTİ. ÜVEY KIZ KARDEŞİ NAFİA, 9 AYLIK HAMİLE İKEN SUBAY EŞİNİ CEPHEDE KAYBETTİ. ÖZ KARDEŞİ SAİME İSE EVLENDİ VE SABAHAT ADINDA BİR KIZI OLDU.” Diyecekti.
Sayın KIVANÇ ‘ın yazı dizisine devam ediyoruz:
—“Evet1913 yılında Sabiha dünyaya gelmişti…
Fakat Sabiha bir kere daha gözyaşı dökecekti.
Terhis olan ağabeyi Neşet onları derleyip toparlayacak ve aile tekrardan mesut bir havaya bürünecektir. Bu mutlu aile tablosu sadece birkaç ay sürecekti…
Milli Mücadele yıllarının o acılı günleri annesini içten içe kemirmişti. Evlatlarını yokluk hissettirmeden, onları namus ve faziletle yetiştirebilmek için biçare kadın hayatını feda etmiş şiddetli fırtınalara karşı durmaya çalışan bir gül gibi günden güne sararıp solmuştu. Nihayet dünyaya gözlerini kapatıyor, üç kızı ile bir oğlunu kedere boğuyordu.
Sabiha’nın artık babası da yoktu, annesi de…”
Sayın KIVANÇ ‘ın yazı dizisinde yanıtını bulamadığım bir soruyu huzurlarınızda önce soracak ve sonra da ulaştığım üç değerli kaynaktaki aydınlatıcı bilgileri sizlerle paylaşarak cevaplayacağım;
SORU:
Peki, ya öz amcası ya da öz dayısı da mı yoktu Sayın GÖKÇEN ‘nin? :
CEVAP 1: Ülkü ADATEPE ‘nin oğlu Sayın Ahmet DOĞANÇAY ‘ın bizlerle paylaştıkları görsel de bulacağız.
Görselde, Sayın Miralay Ali DOĞANÇAY Bey’in hemen yanında Kuleli Harp Okulu mezunlarından asker ve daha sonradan Türkiye Büyük Millet Meclisinde I. Ve XII dönem Kastamonu Milletvekili olarak görev yapmış olan Sayın Süleyman Fethi DOĞANÇAY ‘ı görmekteyiz. Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün komutanlarındandır Miralay Ali DOĞANÇAY Bey. Sayın Sabiha GÖKÇEN Hanım’ın babası Bursa’ya sürgün edilen Vilayet Başkâtibi Hafız Mustafa İzzet Bey’in erkek kardeşi ve sevgili Ülkü’nün ilk kayınpederidir.
CEVAP 2: Cevabımıza ekleyeceğimiz diğer önemli bir kaynak ta Gazeteci Yazar Sayın Orhan KARAVELİ ‘nin bir söyleşisidir:
—“Yakın arkadaşım olan Sabiha Gökçen, ATATÜRK sevgisiyle dolu, tüm hayatını Türk halkına adamış, anıt bir Türk kadınıydı. Herhalde şimdi kemikleri sızlıyordur. Biz Ermenileri küçümsemiyoruz. Ama Sabiha Türk’tü. Türk anne ve babanın kızı olarak Bursa’da doğdu. ATATÜRK tarafından 1925 yılında 13 yaşında iken evlat edinildi.
İddia edildiği gibi Ermeni bir ailenin kızı değildi. Gaziantep’te yetiştirme yurduna verilmedi.
5 yaşındayken ATATÜRK tarafından evlat edinilmedi. Bursa nere Gaziantep nere?”
Orhan Karaveli, Sabiha GÖKÇEN ‘in Ermeni olduğu yönündeki iddialar konusunda da şunları söyledi:
BABASI JÖNTÜRK’MÜŞ!…
Sabiha GÖKÇEN ‘in babası Hafız Mustafa İzzet Efendi Edirne vilayetinde çalışan bir memurdu. Dönemin Padişahı II. Abdülhamit , Hafız Mustafa İzzet Efendi’yi, Jöntürk olduğu gerekçesiyle Bursa’ya sürdü. Edirne’deki ilk evliliğinden Şefik ve Nazime adlı çocukları oldu.
Sabiha GÖKÇEN ‘in Boşnak olan annesi Hayriye Hanım’ın ise subay olan ilk eşinden Neşet ve Nafia adında 2 çocuğu vardı. 2’şer çocuklarıyla dul kalan Hafız Mustafa İzzet Efendi ve Hayriye Hanım evlendiler. İkinci evliliklerinden Saime ve Sabiha dünyaya geldi. Sabiha Gökçen’in üvey kardeşi Şefik I.Dünya Savaşı’nda şehit oldu.
Hayriye Hanım’ın ilk eşinden olan oğlu Neşet’in ilk çocuğundan sonra, torun sahibi iken 22 Mart 1913 tarihinde Sabiha Gökçen’i doğurmuştu. Sabiha Gökçen’in dört çocuk babası üvey ağabeyi Neşet’te cepheye gitti. Üvey kardeşi Nafia, 9 aylık hamile iken subay olan eşini cephede kaybetti. Öz kardeşi Saime ise evlendi ve Sabahat adında bir kızı oldu.
Sabiha GÖKÇEN ‘in babası ve annesi Bursa’da öldü.
ATATÜRK 1925 yılında yaptığı ikinci Bursa ziyaretinde 13 yaşında olan Sabiha GÖKÇEN ‘i evlat edindi.
Atatürk, Sabiha GÖKÇEN ‘i evlat edindikten sonra, Ankara’ya götürdü. Sabiha GÖKÇEN ‘in orada asker çocuklarıyla çekilmiş fotoğrafları var.
Sabiha, ATATÜRK ‘ün diğer manevi kızları Rukiye ve Zehra ile Çankaya’da bir sınıfta okudu.
Bir yıl sonra da İstanbul’daki Arnavutköy Kız Koleji’ne geldi. Sabiha’nın kaydı daha sonra Üsküdar Ameriken Kız Koleji’ne alındı.
5 yaşındaki bir çocuk nasıl oluyor da bir sene sonra ortaokula gidiyor?”
ELLERİYLE YAZDILAR!..
Ülkü ADATEPE, eşi Öke ADATEPE ile birlikte gazeteci yazar Orhan KARAVELİ,
Sabiha Gökçen için kendi el yazılarıyla hazırladıkları soy ağacını basın mensuplarına dağıttı.
Sayın KARAVELİ hemen eklemek isterim ki Sabiha Hanım bir başka söyleşide şöyle der:
—“TEK BİR DİLEĞİM VARDIR. YATILI OKULDA OKUMAK!”
Evet, tek bir dileği vardır Sayın “GÖKÇEN” in…
Çünkü kendileri için gerçekleşmesi imkânsız bir düştür yatılı okulda okumak.
—“GAZİ’NİN YOLU 1925 YILINDA BURSA’YA DÜŞMÜŞTÜ. HEMDE AİLEM İLE YAŞADIĞIM EVİN HEMEN KARŞISINDAKİ KÖŞKE. GAZİ PAŞA’YA ULAŞMANIN PLANLARINI YAPARKEN;
GAZİ PAŞA’YI BAHÇE DE DOLAŞIRKEN GÖRDÜM.”
-…”BENİ NİYE İSTEDİN ÇOCUĞUM?” diye sormuştu ATATÜRK kendilerini karşısında görünce.”
Şöyle cevaplar Sabiha:
—“BEN YATILI BİR OKULA GİTMEK İSTİYORUM.” dedim.
ELLERİYLE YAZDILAR!..
Ülkü ADATEPE, eşi Öke ADATEPE ile birlikte gazeteci yazar Orhan KARAVELİ,
Sabiha Gökçen için kendi el yazılarıyla hazırladıkları soy ağacını basın mensuplarına dağıttı.
CEVAP 3: Gazeteci yazar Sayın Oktay VEREL Sayın Sabiha GÖKÇEN ‘in biyografisini yazdı. Tam iki buçuk yıl birlikte çalıştık. Anlattıklarını arşivlerden kontrol ettik. Ailesinin göçmen olduğunu duymuştum. Sorduğumda ”ATATÜRK KADAR TÜRK’ÜM” diye cevap verdi. Sayın GÖKÇEN ‘in yetimhaneden alındığı iddiaları kesinlikle yanlıştır. ”ATATÜRK’LE BİR ÖMÜR” adlı esrim 5. baskı yaptı ve bugüne kadar kitapla ilgili hiçbir düzeltme gelmedi. (MK)
— “ATATÜRK KADAR TÜRKÜM” Demiş.
Sürgüne gönderilen babasını kaybettikten sonra, eniştesinin yanında kalır. ATATÜRK 1922’de ve 1925’te Bursa’ya gitmiştir. İkinci gidişinde kaldığı ev Sabiha GÖKÇEN ‘in yaşadığı evin yanındadır.
Sayın GÖKÇEN korumaları atlatıp onu görmeye çalışır. Korumaların küçük kızı engellediğini gören ATATÜRK müdahale eder.
GÖKÇEN ‘e ne istediğini sorar.
O da ”OKUMAK İSTİYORUM” der.
Bunun üzerine ATATÜRK, Sabiha GÖKÇEN ‘i evlatlık edinir.
Büyük usta sizden ilham alarak başladığımız yazımıza sizinle noktalamak isterim.
Ünlü sunucu, gazeteci ve yazarlarımızdan büyük usta Sayın Halit KIVANÇ 1956 yılında Sayın GÖKÇEN ile gerçekleştirdikleri röportajlarını kaset sistemiyle kayda alarak bir dizi yazı halinde Milliyet gazetesinde yayınlamışlardır.
Hepimiz, Sayın Sabiha GÖKÇEN hanımın “GÖKÇEN” soyadını taşımasını “ATA, KIZINA TAYYRECİ OLDUĞU İÇİN BU SOYADINI VERDİ” olarak biliriz.
—“Havacılığa 1935’de girdiniz. Hâlbuki “GÖKÇEN” soyadını “19 ARALIK 1934” de aldığınızı söylüyorsunuz.” —“TABİİ… SOYADIMIN MESLEĞİMLE HİÇ BİR ALAKASI YOKTU Kİ.
AMA HERKES ÖYLE ZANNEDER. SOYADI KANUNU ÇIKTIĞI ZAMAN ATATÜRK’ÜN SOFRALARININ BAŞ MEVZUU DA BU OLMUŞTU.
HER AKŞAM HERKES ATATÜRK’TEN BİR SOYADI BULMASINI RİCA EDİYORDU. O DA DÜŞÜNÜYORDU:
‘’Sabiha GÖKÇEN – S.GÖKÇEN ‘dir.- K. ATATÜRK – 19 / XII / 1934 – Kutlu olsun.’’
Sabiha GÖKÇEN sözlerine devam etti:
—“BU YAZIYI OKUDUKTAN SONRA DA BANA:
-…‘’İMZANI BÖYLE ATARSIN’’ Dedi.
O GÜNDEN SONRA BANA EKSERİYA ‘GÖKÇEN’ diye hitap etti.
EKSİKLİKLER BENİM FAZLALIKLAR DAHA ÖNCE EMEK VERENLERİNDİR. BİR BAŞKA YAZIMDA GÖRÜŞMEK ÜZERE ESEN KALINIZ.
Bu yazı www.sechaber.com için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.