Türkiye Cumhuriyeti, Anayasal bir devlettir. Yasama, yürütme ve yargı organları görev ve yetkilerini Anayasadan almaktadır. Anayasal olarak Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, seçildiği 29 Ekim 1923 tarihinden ebediyete intikal ettiği 10 Kasım 1938’e kadar aralıksız on beş yıl bu görevi yürütmüştür. Atatürk, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin en uzun süre görev yapan Cumhurbaşkanıdır.
Atatürk döneminde olduğu gibi günümüzde de Cumhurbaşkanlığı makamı “Fors” ile temsil edilmektedir.
Ülkemizin ilk Anayasası olan 1921 Anayasası, Meclis Hükümeti sistemini benimsemesinden ve sistemin güçler birliği ilkesine dayanmasından ötürü, Anayasa’da Meclis’in açılışının kim tarafından yapılacağına dair bir düzenleme yer almamıştır. Zaten Anayasanın yapıldığı dönemde Cumhuriyet de henüz ilan edilmemiştir ve bir Cumhurbaşkanı da yoktur!
1924 Anayasasında Cumhurbaşkanının görev süresi seçim dönemi ile sınırlandırılmıştır. Cumhurbaşkanının tarafsız olması amacıyla görev süresinin seçim dönemine bağlanmadan açık bir şekilde belirlenmesi 1961 Anayasasında düzenlenmiş ve Cumhurbaşkanının görev süresi yedi yıl olarak öngörülmüştür.
Yine, 1924 Anayasasında öngörülen, “Cumhurbaşkanının yasama yılı başında Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) açılış konuşması yapma ve törenli oturumlarda TBMM’ye başkanlık etme yetkileri “1961 Anayasası ile sınırlandırılmıştır.
Bu bağlamda 1961 Anayasasının kabulünden itibaren Cumhurbaşkanları TBMM’nin yasama yılı açılışlarında konuşma yapmamışlardır.
1982 Anayasası, 1924 Anayasasındaki uygulamayı geri getirmiş ancak farklı bir biçimde düzenlemiştir.
Anayasanın 104’üncü maddesine göre; “Gerekli gördüğü takdirde, yasama yılının ilk günü Türkiye Büyük Millet Meclisinde açılış konuşmasını yapmak” Cumhurbaşkanının yasamayla ilgili görev ve yetkileri arasında sayılmıştır. Ancak bu yetki, Cumhurbaşkanlarının takdirine bağlı bırakıldığından, Cumhurbaşkanlarının kimi zaman açılış konuşmalarını yapmadıkları görülmüştür. Bu nedenlerle, Cumhurbaşkanlarının açılış konuşmalarının varlığı Anayasal düzenlemelere bağlı olarak değişmiştir.
Parlamenter sistemlerde yürütme iki başlıdır ve aynı zamanda Devletin başı olan Cumhurbaşkanları, yürütmenin sembolik kanadını oluştururlar. Parlamenter sistem geleneğinde Cumhurbaşkanları, yasama yılının ilk gününde geçmiş yılın bir değerlendirmesini yapmak ve gelecek yıla ait tespit ve önerilerde bulunmak üzere Meclislerin açılış konuşmalarını yapabilirler. 1924 Anayasası, henüz parlamenter sistemi benimsememekle birlikte 36’ıncı maddede şu kurala yer vermiştir;
“Cumhurbaşkanı her yıl Kasım ayında hükümetin geçen yıldaki çalışmaları ve giren yıl içinde alınması uygun görülen tedbirler hakkında bir söylev verir. Yahut söylevini Başbakana okutur.”
Mustafa Kemal Atatürk, rahatsızlığı nedeniyle,1 Kasım 1938 Salı günü, saat 14.00’de açılacak olan,Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin “Beşinci Dönem – Beşinci Yasama Yılı” açış nutkunu Başbakan Celal Bayar’a okutmuştur.
Dönemin Başbakanı Celal Bayar (İzmir), o gün alkışlar arasında yüce meclisin kürsüsüne gelerek;
(—)”Teşkilâtı esasiye kanununun (1924 Anayasası) 36 ncı maddesi hükümlerine tevfikan Cumhur Reisimiz Atatürk’ten aldığım emir üzerine bu seneye ait nutuklarını okuyorum.”
Başbakan Bayar, Hararetli alkışlar arasında okumaya başladıkları açış nutkun sonlarında;
(…) “Türkiye’nin diğer devletlerle olan münasebetleri geçen sene sarahatle gösterdiğim yolda dostane inkişafını takip ederek ilerlemekte bulunuyor. Hatay meselesinin son sene zarfında geçirmiş olduğu safhalar malumunuzdur.
Bu milli davayı, bir Türk – Fransız dostane anlaşması ile halletmek yolundaki mesai muva’akiyete erdi. Türk ve Fransız askerlerinin muvakkat ve müşterek işgali bu anlaşmanın bariz tezahürü oldu. Bu sayede sükûn yerleşti ve intihabat ikmal olundu.
Nihayet Hatay, Millet Meclisine ve istiklâline kavuştu. (Bravo sesleri, şiddetli ve sürekli alkışlar).
Müstakil Hatay Devleti bu gün inzibat kuvvetlerini tanzim eylemek ve memleketin dâhili emniyetini de kendi vasıtaları ile temin etmekle meşguldür. Bunun da yakında başarılacağını ümit ediyoruz. Geçen sene, Yarınki Türk – Fransız münasebetlerinin dilediğimiz yolda inkişafına Hatay işinin iyi bir yönde yürümesi esaslı bir ölçü ve amil olacaktır demiştim.
Filhakika Hatay işindeki Türk – Fransız anlaşması iki devlet arasındaki münasebetleri çok dostane bir duruma getirmiştir.
Hatay işinde istihsal edilen neticelerin istikrarı Türk – Fransız dostluğunun da inkişaf ve tebellürüne bir esas teşkil edeceği kanaatindeyim. Cumhuriyet Hükümeti geçen senedenberi muhtelif devletlerle iktisadî münasebetlerini tanzim eden mukavele ve anlaşmalar imza etmiş bulunuyor. Bu meyanda İngiltere Hükümeti ile akdedilen ticaret anlaşması ve ayni zamanda 16 milyon İngiliz liralık bir ticaret ve teslihat kredisi mukavelesini zikretmek isterim ki esasen buna müteferrik kanun yüksek tasdikimize iktiran etmiştir.”
Geçmiş dönmelerde olduğu gibi, tam bir yıl önce ve tam gününde (1 Kasım 1937 Pazartesi günü, saat 14.00’de), Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Beşinci Dönem – Dördüncü Yasama Yılı, açılış konuşmasını bizzat kendisi yapmıştır.
Atatürk konuşmasının bir bölümünde:
-…”Büyük kamutay, dış siyasetimiz, geçen yıl içinde de sulh ve arsıulusal emek birliği yolunda inkişaf etmiş ve yurdumuzun yönünün değişmez olduğunu bir daha belirtmiştir. Milletler cemiyetinin geçirmekte olduğu çetin safhalarda, Cumhuriyet Hükumeti, bu arsıulusal kuruma olan bağlılığını, her sahada göstermek suretiyle, sulh idealine en uygun yoldan ayrılmamıştır.
Büyük bir milli davamız olan Hatay işinin geçirdiği safhalar malumunuzdur.
Milletler Cemiyeti yüksek idaresi altında cereyan Milletler Cemiyeti yüksek idaresi altında cereyan etmiş olan müzakereler, Hatay halkının layık olduğu mesut ve müstakil idareye kavuşması yolunda amaçladığı gayeyi temin edecek vesikaların kabul ve imzası ile neticelenmiştir.
Yeni Hatay rejiminin meriyete girmesine, kısa bir zaman kaldı. Bu rejimi, kendileri ile en dostane bir zihniyetle emek birliği yapmış olduğumuz Fransızların iyi niyetle ve amaçlanan gayeyi temin edebilecek şekilde tatbike bağlayacaklarına şüphe edilmemelidir. Yarınki Türk-Fransız münasebetlerinin dilediğimiz yolda inkişafına, Hatay işinin iyi bir yönde yürümesi esaslı bir olgu ve amil olacaktır kanaatindeyim.” demişlerdir.
Yukarıdaki görselde, Kırmızı çuha yünden Hatay Cumhuriyeti’nin bayrağını görmekteyiz. Beyaz renkte ay yıldızı kendinden baskılı olan Hatay Cumhuriyeti bayrağı, Türkiye Cumhuriyeti bayrağından farklı olarak yıldızın ortasının kırmızı renkte olmasıdır. Bu fark Atatürk’ün direktifiyle yapılmış, Hatay’ın 1939’da Türkiye Cumhuriyeti’ne ilhakına kadar kullanılmış ve Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen tarafından Anıtkabir Müzesi’ne bağışlanmıştır (Hatay Cumhuriyeti bayrağının uzunluğu: 150 cm. genişliği: 100 cm. envanter Numarası: 1229’dur.).
Bildiğimiz üzere, Hatay’ın bağımsızlığı,Cenevre’de, Milletler Cemiyeti toplantısında kabul edilmiştir. Bu durum, 29 Mayıs 1937’de Cenevre’de toplanan Milletler Cemiyeti Konseyi’nde de Hatay Anayasasıyla beraber onaylanmış, bağımsızlık rejimi ise 29 Kasım 1937 günü yürürlüğe girmiştir. 2 Eylül 1938’de Hatay Millet Meclisi açılarak Devlet Bakanlığına Tayfur Sökmen seçilmiştir. Devletin adı “Hatay Devleti” olarak kabul edilmiş, 23 Haziran 1939’da Türkiye ile Fransa arasında yapılan antlaşma ile de Türkiye’ye bırakılmış ve 7 Temmuz 1939 tarih ve 3711 sayılı Kanun’la yeni Hatay ili kurulmuştur.
Emrullah Öztürk, “Cumhurbaşkanlığı Forsu ve 16 Türk Devlet Tartışması” adlı makalesinde; Hatay Devlet Başkanı Tayfur Sökmen’in oğlu Murat Sökmen, 11 Aralık 1981 tarihinde, Cumhurbaşkanlığına yaptığı müracaatta;
—“Cumhurbaşkanlığı forsunda malumu aliniz 16 yıldız var. 17. Türk devleti büyük Atamızın sağlığında iltihak edilmediğinden Hatay simgelenemiyor.” diyerek Hatay devletinin de forsta temsil edilmesi isteğinde bulunmuştur.
Murat Sökmen’in bu isteği Cumhurbaşkanlığı makamlarınca;“16 Türk devleti belli başlı büyük devletleri gösterir. Hatay devleti kısa ömürlü ve geçiş devletidir.” denilerek reddedilmiştir. Belirtilen bu gerekçenin tarihi arka planının olmadığı açıktır. Yetkililer ayrıca forsta yerleşmiş devlet sayısını arttırmanın doğru olmadığını belirtilmiştir.( Cumhurbaşkanlığı Arşivi, No:070.005.175)
Üç yıl sonra, Ankara Üniversitesi Rektörlüğü’nün 1984-85 Eğitim ve Öğretim Yılı açılış töreni vesilesiyle sunduğu “16 Türk Devleti” adlı kitapçıkta neşrettiği 16 Türk Devleti listesinde ise, Batı Hun İmparatorluğu ile Avrupa Hun İmparatorluğu’nun birleştirildiği, Göktürk İmparatorluğu’nun iki hakanlığa ayrıldığı, ayrıca Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin eklenerek sayının “17” olarak tasnif edildiği görülmüştür.
Cumhurbaşkanlığı Forsu’ndaki güneşin Türkiye Cumhuriyeti’ni değil, devlet başkanlığını simgelediğini, etrafındaki yıldızların ise süsten başka bir şey olmadığını belirten Prof. Dr. Coşkun Üçok ise tartışmaya farklı bir boyut kazandırmıştır. Yazar makalesinde şunları yazmaktadır; “…bilmiyorum kim, ne zaman, Cumhurbaşkanlığı Forsu’ndaki güneşin çevresine sıralanmış 16 Türk devletini, ortadaki güneşin de Türkiye Cumhuriyeti’ni simgelediğini savladı ve bu 16 devleti de bayrakları ile birlikte saptayıp ilan etti. Giderek bu konuda kitaplar, broşürler yazıldı; konferanslar verildi; üniversitelerin açılışlarında projeksiyonlu açıklamalar yapıldı (AnkÜniv. 1 Ekim 1984). Ortaöğretim kitaplarında 16 Türk devleti ile ilgili bilgiler ve sorular yer aldı;…Giderek bu 16 devletin kanunla saptanmış olduğunu savlayan büyük bilim adamlarımız da görüldü. Ama nedense bu kanunun tarih ve numarasını bildirmek lütfunda bulunmadılar.”
Cumhurbaşkanlığı makamını temsil eden “Fors” ile ilgili yazılı Türk kaynaklarından biri, Feyzi Kurtoğlu’nun 1938 yılında kaleme aldığı “Türk Bayrağı ve Ay Yıldız” adlı eserdir. Kurtoğlu bu eserinin 131-139’uncu sayfalarında, bayrak ve sancakların tarihi ile ilgili geniş bilgiler vermektedir. Cumhurbaşkanı Forsu hakkında da ilk bilgilere sahip bu eserde yazar, forstaki güneşi ve etrafındaki ışıkları “Türk yönetimlerinin hâkimiyet sembolü” olarak belirtmektedir. Eserin 143 sayfasında ise Cumhurbaşkanlığı Forsu şöyle tarif edilmektedir;
“Cumhur reisin bayrağı [forsu], milli sancağın aynı olup yalnız uç kurluğunun yukarı köşesinde altın yaldızla 16 kıt’a beş köşeli yıldızın teşkil ettiği dairenin ortasında 16 şualı ( ışık) bir güneş motifi resmedilmiştir. Bu fors Cumhur reisinin bindiği gemilerin grandi direğine ve kezalik bindiği filika, kik, istimbot ve motorbotun baş tarafına çekilir.” Kurtoğlu, Cumhurbaşkanlığı Forsu’nda yer alan sembolleri ise şöyle anlamlandırmaktadır; “Milli sancağın üzerinde olduğu gibi ay ve yıldız; üst tarafındaki köşede de yüzlerce asırlardan beri Türk hükümet reislerinin sembolü olan güneşin altın ışıklarını serpmekte olduğu görülür. Türkler güneş, ay ve yıldızı şu veya bu milletten değil; doğrudan doğruya tabii menşei olan gökten almışlardır.”
1967 yılında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği tarafından 16 Türk devleti ile ilgili Türk Tarih Kurumu’nun (T.T.K.) görüşü sorulmuş, T.T.K. Yeniçağ Kolu Başkanı Şinasi Altındağ;“bu konunun Atatürk zamanında ele alınmadığını, eğer “öyle olsaydı [bu konu] Tarih Kurumunda geçerdi.”Diyerek,“Atatürk dönemine ait Tarih Kurumu kayıtlarında böyle bir bilginin olmadığını belirtmiştir!”
Yeniçağ Kolu Başkanı Şinasi Altındağ ayrıca, “listedeki devletlerin tarihlerinde de tashih yapılması gerektiğini, bazı Türk devletlerinin çıkarılıp yeni bir liste oluşturulması lüzumuna vurgu yaparak kendisinin oluşturduğu 23 Türk devletini kapsayan listeyi Cumhurbaşkanlığı’na göndermiştir.” (Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi, Yer No: 5/2-7 Fihrist No: 1949-1 )
Orta Asya Türk Tarihi alanında çalışmaları olan Genel Türk Tarihi Profesörü Bahaeddin Ögel, yazdığı “Cumhurbaşkanlığı Forsu, On altı Türk Devletine Ait Bayraklar” adlı raporunda; “16 Türk devleti sayısının nasıl ve ne zaman tespit edildiğini bilemediğini, ancak aldığı duyumlara göre Atatürk’ün huzurunda bu konunun müzakere edildiğini ve böyle uygun görüldüğünü” iddia etmiştir.(Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1984, s.5-7)
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığının, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine Gönderdiği 13.11.2001 Tarihli Raporu, Atatürk Araştırma Merkezi (ATAM) da, hazırladığı raporda Cumhurbaşkanlığı makamlarının ortaya attığı bu görüşü sağlıklı bulmamıştır. Raporda, “ Fors konusuna farklı bir açıklama getirmiştir. ATAM, yıldızların 16 Türk devletini temsil etmesi meselesinin daha sonraları kabul gördüğünü vurgulamıştır. Bu 16 devletin isimlerinin hiçbir yerde geçmediği belirtilen raporda, Prof. Dr. A. Afet İnan’ın, “Cumhurbaşkanlığı Forsu çalışmalarında 16 yıldız ve bir güneşte karar kılındığını belirttiğini; ancak bu yıldızların Türk devletlerini temsil ettiğine ve bu devletlerin hangileri olduğuna dair İnan’ın bir açıklamasının olmadığını aktarmıştır.”
1-Büyük Hun İmparatorluğu (M.Ö. 204-M.S. 216), 2-Batı Hun İmparatorluğu (M.S. 48-216), 3-Avrupa Hun İmparatorluğu (M.S. 375-469), 4-Ak Hun İmparatorluğu (M.S. 420-552), 5-Göktürk İmparatorluğu (M.S. 552-745), 6-Avar İmparatorluğu (M.S. 565-835), 7-Hazar İmparatorluğu (M.S. 651-983), 8-Uygur Devleti (M.S. 745-1368), 9-Karahanlılar (M.S. 940-1040), 10-Gazneliler (M.S. 962-1183), 11-Büyük Selçuklu İmparatorluğu (M.S. 1040-1157 ), 12-Harzemşahlar (M.S. 1097-1231), 13-Altınordu Devleti (M.S. 1236-1502), 14-Büyük Timur İmparatorluğu (M.S. 1368-1501), 15-Babür İmparatorluğu (M.S. 1526-1858), 16-Osmanlı İmparatorluğu (M.S. 1299-1922).
Eksiklikler benim, fazlalıklar daha önce emek verenlerindir. Bir başka yazımda görüşmek üzere esen kalınız efendim.