ATATÜRK, Türkiye Cumhuriyeti kara ordusunun yanında, donanmasını kurarken hava filolarını da son havacılık gelişmelerine göre düzenleme de geri kalmamış, Lozan Barış Antlaşması’ndan sonra verdiği direktifle, “ASKERİ” ve “SİVİL” havacılık konularında öngördüğü yeni esasları titizlikle incelemeye başlamıştır. Bunun için gerçekçi bir plan ve program hazırlatmıştır. Böylece ilk olarak, 1924 yılında yeni tip uçaklar satın alınarak Türk Hava Kuvvetleri’ne katılmıştır.
ATATÜRK, 1 Kasım 1924 günü yaptığı Meclis açılış konuşmasında ülke savunmasından söz ederken:
-…”ASKERİ ALANDA ÖNEMLİ VE ETKİLİ BULUNAN HAVA KUVVETLERİ’NE YÜCE MECLİS’İN ÖZZELLİKLE, İLGİSİNİ VE DİKKATİNİ ÇEKERİM.” Demiştir.
“İSTİKBAL, GÖKLERDEDİR” özdeyişi, bu konunun önemini belirtmek için söylenmiştir. Öteki kuvvetlerde olduğu gibi, kendi olanaklarımızla uçak yapımına özellikle ağırlık vermiştir. İlk Türk uçağı 28 Ocak 1925 günü İzmir’de uçurulmuştur. Bir yıl önce kurulmuş olan “TAYYARE CEMİYETİ” yoluyla ve halkın da yardımlarıyla sivil bir hava filosu oluşturulmuştur.
Teknik hava personelinin karşılanması için, Eskişehir’de “UÇUŞ OKULU” açılmıştır. 23 Nisan 1926’da da “TAYYARE CEMİYETİ” nin yardımıyla, Yeşilköy’de bir “TAYYARE VE MAKİNİST OKULU” nun açılışı yapılmıştır. 6 Ekim 1926’da Kayseri’de sivil amaçları karşılamak için kurulmuş olan “MOTOR VE TAYYARE FABRİKASI” yla Türkiye’de ilk milli hava sanayiinin temeli atılmıştır. Daha sonra ATATÜRK ‘ün emriyle, hükümet adına satın alınan bu fabrika, 1928’de “TAYYARE VE MOTOR TAMİR FABRİKASI” adıyla aynı yıl işletmeye açılmıştır.
ATATÜRK, Silahlı Kuvvetlerdeki gelişmeleri, 1 Kasım 1926’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmasında, şöyle belirtmiştir:
-…”KARA, DENİZ VE HAVA ORDULARININ YÜKSELMESİ İÇİN HARCADIĞINIZ ÇABALARIN BOL MEYVE VERMEKTE OLDUĞUNA GÜVENEBİLİRSİNİZ. VATANDAŞLARIN KENDİ GAYRET VE HİMMETLERİNİN ÜRÜNÜ OLAN TAYYARE CEMİYETİ’NİN BİR YILLIK ÇALIŞMA VE BAŞARILARI, ÖVÜLMEYE DEĞER.”
“YIL 1928…;
4 Eylül günü “Türkiye Cumhuriyeti Riyaseti Kalemi Mahsus Müdüriyeti” başlıklı ve “Reis-i Cumhur GAZİ M.KEMAL” imzalı 4/444 sayılı, ilk kez Latin harfli daktilo makinesiyle yazılmış bir mektup Galatasaray Terbiyeyi Bedeniye Kulübü Reisi ve Sivas mebusu Necmettin Sadık Bey efendiye geliyordu.
Üç yıldan beri üst üste hiç yenilmeden İstanbul Amatör Futbol Ligi şampiyonu olan Galatasaray futbol takımı, 1928 yılı Ağustos ayının 31’inde o zaman ki adı “Tayyare Cemiyeti” olan bugünkü “Hava Kurumu” tarafından ortaya konulan “GAZİ BÜSTÜ” için karşılaştığı ezeli rakibi Fenerbahçe’yi:
Ulvi (YENAL), Mehmet Nazif (GERÇİN), Burak (ATAK), Suphi (BATUR), Nihat (BEKDİK), Mithat (ERTUĞ) – Mehmet (LEBLEBİ), Şadlı (ALİOĞLU), Necdet (BÜYÜK), Kemal Faruki, Muslih (PEYKOĞLU) ‘dan kurulu on biri ile 4-0 yenmişlerdi.
“GALATASARAY’IN KAZANDIĞI ATATÜRK BÜSTÜ”
O günlerde Galatasaray Kulübü’nün başkanı bulunan Sivas Milletvekili ve o zamanların günlük gazetelerinden biri olan “AKŞAM” ın sahiplerinden Necmettin SADIK (SADAK), sonradan “ATATÜRK” diye anılacak Cumhurbaşkanı’na:
—“Türk Hava Kurumu’nca ortaya konulan büstlerini kazanmaktan dolayı büyük bir kıvanç ve onur duyduklarını, Türkiye’nin en büyük spor müzesindeki şeref köşesinde bu armağanı saklayacaklarını, tüm Galatasaraylı sporcuların “GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA” hazretlerine duydukları sonsuz sevgi ve saygılarını daima emirlerine amade olduklarını” 1 Eylül 1928 günü bir mektupla arz etmişti.
ATATÜRK, en büyük devrimlerinden biri olan “YENİ TÜRK ALFABESİ” nin kabul edildiğini, 9 Ağustos 1928 gecesi Sarayburnu’nun da verilen bir baloda ilan etmişti.
11 Ağustos 1928 Cumartesi günü yayınlanan 2530 sayılı “AKŞAM” gazetesinin ilk sayfasında “GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA” nın şu konuşmasını okumaktayız:
-…”ARKADAŞLAR, GÜZEL DİLİMİZİ İFADE ETMEK İÇİN YENİ TÜRK HARFLERİ KABUL EDİYORUZ. ARKADAŞLAR, BİZİM GÜZEL, AHENKDAR, ZENGİN LİSANIMIZ YENİ TÜRK HARFLERİYLE KENDİNİ GÖSTERECEKTİR. ASIRLARDAN BERİ KAFALARIMIZI DEMİR ÇERÇEVE İÇİNDE BULUNDURAN, ANLAŞILMAYAN VE ANLAMADIĞIMIZ İŞARETLERDEN KENDİMİZİ KURTARMAK MECBURİYETİNDEYİZ.
LİSANIMIZI MUHAKKAK ANLAMAK İSTİYORUZ. BU YENİ HARFLARLA BEHEMEHÂL PEK ÇABUK BİR ZAMANDA MÜKEMMEL SURETTE ANLAYACAĞIZ. BEN BUNA EMİNİM. SİZ DE EMİN OLUNUZ. ŞİMDİ YENİ TÜRK ALFABESİYLE YAZDIĞIM BU NOTLARI BİR ARKADAŞA OKUTACAĞIM DİNLEYİNİZ; GÖRECEKSİNİZ Kİ ÇOK KOLAY YAZILMAKTA VE OKUNMAKTADIR.”
İşte, gün ve sayısını gördüğümüz bu mektup, “YENİ TÜRK ALFABESİ” nin kabul edildiğini bildirmesinden tam 26 gün sonra Latin harfli bir daktilo makinasıyla ATATÜRK tarafından yazdırılarak Cumhurbaşkanı sıfatıyla imzaladığı ilk resmi yazısıdır. (Kaynak: Belgeleri ile Türk Spor Tarihinde ATATÜRK / Haluk SAN /Türk Spor Vakfı Yayınları 2 s: 87)
Hava Kuvvetleri, 1930 yılına kadar sağlanan değişik tip ve bombardıman tayyareleriyle ve uygulanan teknik eğitimleriyle büyük bir güce kavuşturulmuştu. “GRUP” ve “İSTASYON” adlarıyla tanınan tayyare kuruluşları, lağva edildi; yerine, Eskişehir, Diyarbakır ve İzmir’deki tayyare taburları oluşturuldu. Bu taburlar, 1932 yılında alınan yeni tayyarelerle alay haline getirilmiştir. (Kaynak: T.C. GENELKUMAY BAŞKANLIĞI’NIN, CUMHURİYETİN 50.YILDÖNÜMÜNDE TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ BROŞÜRÜ, s. 71 – 74)
ATATÜRK, hava subay ve komutanlarının yetişmiş olduklarına inanıyordu. Buna rağmen O, havacıları her zaman yeterli görmenin doğru olmayacağı kanısındaydı. Havacılık konusunun tüm dünyada aldığı önem derecesinde geniş ve ilgiye değer bir gereksinim olduğunu her zaman yeniliyordu.
-…”TÜRK, YURDUN DAĞLARINDA, ORMANLARINDA, OVALARINDA, DENİZLERİNDE, HER BUCAĞINDA NASIL GÜVENLE YÜRÜYOR, DOLAŞIYORSA, YURDUN GÖKLERİNDE DE AYNI SURETLE DOLAŞABİLMELİDİR.” diyordu. Bu amacın sağlanması için bu kutsal işin gerçekleşmesi yolunda Türk Milletini çocukluk çağından başlayarak göklerde yarışmaya çağırıyordu:
-…”TÜRK ÇOCUĞU, HER İŞTE OLDUĞU GİBİ HAVACILIKTA DA EN YÜKSEK DÜZEYDE, GÖKTE SENİ BEKLEYEN YERİNİ AZ ZAMAN DA DOLDURACAKSIN.” diye sesleniyordu. (Kaynak: A.S.D.; c. II, s:276)
ATATÜRK, Birinci Dünya Harbi’yle İstiklal Harbi’nde, henüz ilkel olmalarına rağmen, uçakların gelecekteki muharebelerde oynayacağı rolü sezmişti. Bu deneyimleri göz önüne alan ATATÜRK, Türk Hava Kuvvetleri’nin güçlendirilmesini ön plana almış, çağdaş bilim ve tekniğin gelişmelerini de izleyerek Türkiye’nin yöneticilerine gerekli direktifleri vermiştir. 3 Mayıs 1935’te yaptığı bir konuşmada, bu konuyu şöyle dile getiriyordu:
-…”YAŞADIĞIMIZ BU ÇAĞDA İNSANLAR, ARTIK YALNIZ KARADA VE DENİZDE KALMADILAR. DOĞANIN HAVA VARLIĞININ İÇİNE DALDILAR. HAYAT İÇİN, HAVANIN YALNIZ NEFES ALMAK DEMEK OLMADIĞI ANLAŞILDI. GEREK VE GERÇEK OLANIN HAVA EGEMENLİĞİ OLDUĞU YALIN ORTAYA ÇIKTI.” Dedikten sonra bütün milletlerin üzerinde çalıştıkları bu yolda Türk Milletinin de yerini alması koşullarını ortaya koydu.
1 Kasım 1936’da yaptığı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmasında, Türk ordusunun en yüksek düzeyde kalkınmasının gereklerini vurgularken özellikle hava ordusunun öngördüğü düzeyden uzak olduğunu şöyle belirtmiştir:
-…”HAVA ORDUSUNA HARCADIĞINIZ YARDIMI ARTTIRMANIZI DİLERİM… HAVA KUVVETLERİMİZ, İSTEKLERİMİZ DERECESİNDEN HENÜZ UZAKTIR. GÜÇLÜ BİR HAVA ORDUSUNU OLUŞTURMA YOLUNDA İYİ SONUÇLARA DOĞRU GÜVENLE YÜRÜMEKTE OLDUĞUMUZU BELİRTİRKEN HAVA SALDIRILARINA KARŞI, MİLLETİN HAZIRLANMASI İÇİN DE AYRICA İLGİNİZİ UYANDIRMAK İSTERİM.”
ATATÜRK ‘ün bu çabaları, kısa sürede meyvesini vermiş; Türk Hava Kuvvetleri’ni çağdaş hava kuvvetleri düzeyine ulaştırmıştı. Nitekim 1938 Edirne ve Lüleburgaz manevralarında hava filolarımızın gösterdiği başarı, Türk Hava Kuvvetleri’nin ATATÜRK ‘ün istediği güç ve eğitim düzeyine ulaştığını kanıtlamıştı. (Kaynak: T.C. GENELKUMAY BAŞKANLIĞI ANKARA “ÇOK YÖNLÜ LİDER ATATÜRK” Yazan: Em. Tümg. Muzaffer ERENDİL s:218 – 220)
EKSİKLİKLER BENİM FAZLALIKLAR DAHA ÖNCE EMEK VERENLERİNDİR. BİR BAŞKA YAZIMDA GÖRÜŞMEK ÜZERE ESEN KALINIZ.