Mehmet Ali KAĞITÇI, Türk kimyager, kâğıt mühendisi ve Türk kâğıt sanayisinin kurucusudur.
1899 yılında Heybeliada’ da doğan KAĞITÇI, İlköğrenimini Heybeliada’ da tamamladıktan sonra Orta öğrenimini İstanbul Erkek Lisesinde yapmıştır. 1922 yılında İstanbul Darülfünunu (İstanbul Üniversitesi) Fen Fakültesinden mezun olarak kimyagerlik diplomasını alarak, İstanbul Darülfünunu Fen Fakültesi Kimya Enstitüsünde asistanlığa başlamıştır. 1925 yılı sonlarında kâğıtçılık öğrenimi görmek üzere Almanya’ ya giden KÂĞITÇI, Almanya’ da Hannoversche Papierfabriken Alfeld-Gronau firması selüloz ve kâğıt fabrikalarında çalışmıştır. 1926 yılında Fransa’ ya giderek buradaki selüloz, kağıt ve karton fabrikalarında işçi olarak çalıştıktan sonra Grenoble Üniversitesi Kağıtçılık Enstitüsüne kaydolan KAĞITÇI, Ağustos 1927′ de okulu biricilikle bitirerek “Kağıt Mühendisi” unvanını almıştır.
Bu unvanla Türkiye’ ye dönen KAĞITÇI, Türk kâğıt sanayisinin kurulması için çalışmalara başlamış ve dönemin İş Bankası Genel Müdürü Mahmut Celal Bayar’ la yaptığı görüşme sonunda kâğıt fabrikasının kurulmasına karar verilmiştir.
Türkiye’de kağıt, karton, ambalaj kâğıdı, gazete kağıdı ve sigara kağıdı üretecek bir fabrikanın projeleri Mehmet Ali KAĞITÇI ‘nın yönetiminde hazırlanmıştır. Bir süre sonra İktisat Bakanı olan Mahmut Celal Bayar ‘ın desteğiyle İzmit Sümerbank Selüloz ve Kağıt Fabrikasının temeli 14 Ağustos 1934′ te atılmış ve Mehmet Ali KÂĞITÇI, fabrikanın tesisi için kuruluş hazırlıklarını yürütmüştür.
1936 yılında üretime başlayan fabrikanın müdürlüğüne getirilmiştir. 1941’de o dönemki yöneticiler tarafından görevinden alınarak, İstanbul Belediye Kimya hanesi Müdürlüğü’ne atanmıştır. Bu kurumun İstanbul Hıfzıssıhha Enstitüsüne dönüşmesinden sonra da müdürlüğünü yapmıştır.
1945 yılından itibaren İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesinde “Kağıtçılık” dersleri vermeye başlayan Mehmet Ali KaĞITÇI 1964 yılında yaş haddinden emekliye ayrılarak, emekliliğinde de araştırmalarını sürdürmüş ve çeşitli yayınlar hazırlamıştır.
1899’da doğduğu ve 1 Ekim 1982’ de emekliliğini geçirdiği Heybeliada’ da vefat etmiştir. Birazdan hep birlikte okuyacağımız bizlere ve gelecek nesillere adeta bir ibret dersi verecek çok değerli bir anısını bırakmıştır.
Sene 1938…
İzmit Selüloz Sanayi Müessesi Müdürü olarak bulunuyordum. 21 Ocak 1938 Cuma günü akşamüstü ATATÜRK ‘e taziyelerimizi sunmak üzere, İzmit istasyonunda toplanmıştık. Sabahın erken saatlerinde gelmesi icap eden katar “Sazılar – Biçer” arasında vukua gelen bir sel baskını yüzünden, bu saatlere kadar gecikmiş…
Demiryolunun ıslahı ameliyatını büyük Atamız yakından takip buyurmuşlar.
Coşkun ve yürekten tezahürat içinde istasyona giren katar, istasyonda tevakkuf (Durunca) edince, Büyük Atamız sevgi tezahürleri ile kendisini kucaklayan İzmitlilere iltifatlarını bezlettiler. Vagonlarına girdikleri zaman, istikballerine hitap eden erkân ile birlikte müessesemize gelin gelmiş bulunan Bayan Nebile ile Sabahattin İRDELP de Atanın huzuruna çıktılar. Manevi kızı Nebile’ye kocasının çalışmakta bulunduğu fabrikanın müdürünü sorması üzerine, Vali derhal beni aratmıştı.
Salon vagondaki uzun masanın başındaki koltukta kendileri oturmaktaydılar. Sağ tarafında o zamanki Başvekil Celal BAYAR yer almışlardı.
Sofrada İzmit Valisi Hamit OSKAY, göz tabibi Şakir Ahmet, Kılıç Ali, İsmail Müştak MAYAKON beylerin oturduğunu hatırlıyorum. Yüksek iltifatlarına nail olduktan sonra, Başvekil ile kendi koltukları arasında yer gösterdiler, oturmamı buyurdular.
İlk suali:
-…”NE YAPIYORSUNUZ?” Oldu.
Çalıştığımız, fabrikayı azam dikkatle işleterek memleket ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştığımızı arz ettim.
-…”HAYIR!… KISACA ÇALIŞIYORUZ OLMAZ… TAFSİLATIYLE ANLAT…” Buyurdular:
Kullandığımız ham maddelerin çeşit ve menşei ve miktarlarından amele, teknisyen, mühendis ve memur sayısına malumatımızın nevi ve miktarlarına, memleket ihtiyacının ne kadarına tekabül ettiklerine kadar malumat arz ettim. Fabrikamızın kuruluş yeri, işletme metotlarımızın ham maddelerimize uygunluğu, kağıt istihlâk atımızın seyri ve bu inkişafa müvezzi olarak tevsii imkânları hakkında da izahat verdim.
—“EFENDİM DEDİM:
Darülfünun tedris kadrosunda sınaî ve hayati kimya profesörüne yardımcı olarak çalıştığım sıralarda, memleketimizin mutlaka sanayileşmesi gerektiğine kanaat getirmiş birbirine bağlı olan sanayi şubelerinden hangisinin başlangıç olabileceğini araştırmıştım. Tetkikatın beni, selüloz sanayisine ulaştırmıştı.
Selüloz, yurdumuzun ham maddelerinden, keza milli malzeme yardımı ile istihsal olunabilir. Başlıca mahsulü olan kâğıt en mührem havalici zaruriye tindedir. Aynı zamanda selüloz, dumansız barut, dinamit gibi nafıa işlerinde olduğu kadar, memleket müdafaasında da kullanılan maddelerle suni ipek, selüloit, sinema ve fotoğraf filmleri, lâk ve plastik maddeler gibi çeşitli mamulât için de ana maddelerdir.
İşte sayın önderimiz, bu mülahazalarla kağıtçılığı meslek yapmak maksadıyla evvela Almanya’ya sonra da Fransa’ya giderek muhtelif selüloz, kağıt ve karton fabrikalarında amele gibi çalıştım, enstitülerde tevsii malumat eyledim ve nihayet Kağıt Mühendisi mektebi âlisinden kağıt mühendisliği diplomasını birincilikle kazandıktan sonra, yurduma, kağıt sanayimizi kurmak azmiyle döndüm. Sayeli davetlerinde emelime ulaşmak bahtiyarlığına nail oldum efendim.
Bu izahatımı takdir ve alaka ile dinleyen Büyük ATAMIZ, Başvekile dönerek:
-…”CELAL BEY, İŞTE BÖYLE İDEALİST ELEMANLARA İHTİYACIMIZ VAR. TEBRİK EDERİM.” Buyurdular, viski ikram ettiler.
Bir ara manevi kerimesi Nebile hanımla zevcini işaret ederek;
-…”BUNLAR BENİM EVLATLARIMDIR. KENDİLERİNE KOLAYLIK GÖSTERMENİZİ RİCA EDERİM.”
Diye buyurdular.
Vedalaşırken, vagonun sahanlığına kadar teşyi lütfünde bulunan Büyük Önderimiz, evvela Bayan Nebile ile zevcine yol verdikten sonra, buyurdular ki:
-…”ONLARIN YANINDA KENDİLERİNE KOLAYLIK GÖSTERMENİ SÖYLEMİŞTİM. LAKİN İŞ NEYİ İCAP ETTİRİYORSA, SEN YİNE ONU YAPARSIN.”
“Kadirşinas ATATÜRK… İnsan ATATÜRK… Nur içinde yat.”
Nebile İRDELP ’in Yaşamına ait bir bilgiyi de sizlerle paylaşarak bu yazımı da sonlandıracağım.
1910 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Nebile İRDELP, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ’ün manevi kızlarından birisidir. Nebile İRDELP, zamanın İzmit Valisi olan Eşref Beyin yeğeni idi. Aynı zamanda Beylerbeyi Tekkesi şeyhinin de kızıdır. Nebile İRDELP neşeli davranışları ve konuşkanlığı ile ön plana çıkıyordu.
Nebile İRDELP, ATATÜRK tarafından 1928 yılında evlat edinilmiştir. Çok neşeli, konuşkan ve güzel bir kız olduğu bilinen Nebile Hanım’ın tatlı ve gür sesinden şarkılar dinlemeyi ATATÜRK çok severdi. İlk evliliğini 1929 yılında Dışişleri Bakanlığı mensubu Tahsin Bey ile yapan Nebile Hanım 1931 yılında boşanmıştır.
Bir süre sonra İzmit Kağıt Fabrikası’nda görevli mühendis Sabahattin İRDELP ile ikinci evliliğini yapan Nebile Hanım 1942 yılında eşinden ayrılmıştır.
1938 yılında Nebile Hanım’a ATATÜRK ’ün vasiyetnamesinde mirasçılarından biri olarak geçmesine binaen aylık 100 lira maaş bağlanmıştır. Menenjit ve tüberküloz hastalığına yakalanan Nebile İRDELP, değişik hastanelerde tedavi görür ve en sonunda İstanbul Fransız La Paix Hastahanesi’nde 1943 yılında hayatını kaybetmiştir.
EKSİKLİKLER BENİM FAZLALIKLAR DAHA ÖNCE EMEK VERENLERİNDİR. BİR BAŞKA YAZIMDA GÖRÜŞMEK ÜZERE ESEN KALINIZ.
Bu yazı www.sechaber.com.tr için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.