Anayasa bir devletin temel yapısını, yönetim biçimlerini ve temel hak ve hürriyetleri belirleyen temel yasadır. Bütün yasalar, yönetmelikler, tüzükler ve genelgeler anayasaya uygun olmak zorundadır. Hiçbir kimse ya da kurum anayasanın belirlediği ilkelerden bağımsız hareket edemez. Anayasa, kurucu bir meclis tarafından hazırlanır ve halkoyuna sunularak kabul edilip yürürlüğe konur.
Atatürk ülkemizin kurucu öneridir. Atatürk, Türkiye’ye parlamenter sistemi getirmiştir. Böylece halk, demokratik temsil kabiliyetine kavuşmuştur. Atatürk’ün altı temel ilkesi benimsenmiş ve bu ilkeler Türkiye Cumhuriyeti anayasalarına ışık tutumuştur. Temel ilkeler bizzat Atatürk tarafından belirlenen ve 5 temmuz 1937 yılında çıkarılan 3115 sayılı kanunla 1924 anayasasına dahil edilen cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılapçılık ilkeleridir.
En son kabul edilen 1982 anayasasındaki maddeler Atatürkçülük esasına göre şekillendirilmiştir. Anayasanın ruhu ya da önsözü anayasanın başlangıç kısmıdır. Başlangıç kısmı anayasanın Atatürkçülük temelini oluşturmaktadır. Anayasamızda oluştural maddeler başlangıç kısmındaki ifadelere gore şekillenmiş olup Atatürkçü bir niteliktedir. Buna gore;
BAŞLANGIÇ (Değişik: 23/7/1995-4121/1 md.)
Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda;
Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddî ve manevî mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;
Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;
TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.
Anayasamızın ilk üç maddesi Türkiye Cumhuriyeti devletinin ana omurgasıdır. Bu omurganın çökmesi devletin çökmesi demektir. Bu nedenle anayasanın ilk üç maddesi değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez. Değiştirilemez olan ilk üç madde Atatürkçülüğün de değiştirilemez olduğu anlamına gelmektedir.
MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
MADDE 4- Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Temel hak ve ödevler anayasal güvence altına alınmıştır. Zaten anayasa devletle millet arasındaki resmi bir sözleşme niteliğindedir. Bu sözleşme Atatürk’ün Türk milletine emanet ettiği halk egemenliğine dayanan Cumhuriyet sisteminde temel hak ve hürriyetleri içermektedir.
III. Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması
MADDE 14- (Değişik: 3/10/2001-4709/3 md.)
Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.
Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.
Eğitim toplumlar çağdaş hedefleri yakalamasının en önemli ayağıdır. Atatürk Türk milletinin eğitimine azami özen göstermiştir. Bu nedenle kendisi Başöğretmen unvanını almıştır. Anayasamızda yer alan eğitim-öğretim hakkıyla ilgili madde Atatürkçü bir eğitimi esas almaktadır.
MADDE 42– “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.
Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.
Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.”
Cumhuriyetimiz çağdaş bir yönetim şeklidir. Cumhuriyet idaresi genç ve enerjik bir iradeyi temsil etmektedir. Bu nedenle gençliğin korunması Cumhuriyet rejiminin güvencesidir. Anayasamızda yer alan gençliğin korunmasıyla ilgili madde Atatürkçülük esasına göre oluşturulmuştur.
1.Gençliğin korunması
MADDE 58– “Devlet, istiklâl ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır.”
Türk vatandaşlığı Türk devletine aidiyeti ihtiva eder. Anayasamızda belirlenen Türk vatandaşlığı tanımı Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene” sözüne uygun tanımlanmıştır.
MADDE 66– Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.
Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türk’tür. (Mülga cümle: 3/10/2001-4709/23 md.)
Demokrasilerin olmazsa olmaz prensiplerinden birisi siyasi partilerdir. Siyasi partiler Atatürk’ün koyduğu ilkelere göre davranmak zorundadır.
MADDE 68– (Değişik: 23/7/1995-4121/6 md.)
“Siyasî partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.”
Milletvekilleri göreve başlamadan önce TBMM genel kurulunda anayasada belirlenen metne göre ant içmek zorundadırlar. Milletvekillerinin ant içtikleri metin Atatürkçülüğün yaşatılmasının milletvekillerinin asli görevi olduğunu göstermektedir. Anasal zorunluluk nedeniyle milletvekillerinin Atatürkçülüğün dışına çıkma veya Atatürkçülüğe karşı olma gibi bir lüksleri yoktur.
MADDE 81– Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, göreve başlarken aşağıdaki şekilde ant içerler:
“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”
Milletvekillerinin olduğu gibi devletin başı sıfatında olan cumhurbaşkanı da göreve başlamadan önce TBMM genel kurulunda milletvekileerinin önünde ant içerler. Yine cumhurbaşkanlarının ant içme metitnleri anaysada belirlenen Atatürkçülüğü korumak ve yaşatmak sorumluluğu ile ilgilidir. Cumhurbaşkanlarının Atatürkçülükten sapma diye tercihleri olamaz.
MADDE 103– Cumhurbaşkanı, görevine başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde aşağıdaki şekilde ant içer:
“Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”
Cumhuriyet kazanımları devletimizin ana omurgasını oluşturmaktadır. Cumhuriyet, totaliter-teokratik devlet yapısından bireysel özgürlüğü temel alan demokratik bir sisteme geçilmesini sağalmıştır. Bu nedenle cumhuriyet ve demokrasiden vereceğimiz her taviz, geleceğimizden vereceğimiz bir tavizdir. Cumhuriyet kazanımlarımızın korunması anayasal bir zorunluluktur.
MADDE 174– “Anayasanın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin lâiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen inkılâp kanunlarının, Anayasanın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz.”
Anayasalar devletle halk arasındaki resmi sözleşmedir. Anayasal sistemler sayesinde vatandaş kendisini devleti yönetenlerin baskın ve ezici güç isteklerin karşısında güvenceye alır. Temel hak ve hürriyetler anayasal güvenceyle sürdürülebilir. Ülkemize cumhuriyet ve demokrasiyi getiren ebedi önderimiz Atatürk’ün halkımıza emanet ettiği ilkeler anayasamızın temel dayanağını oluşturmaktadır. Atatürk’e gönül bağlayan herkesin meşru sığınağı anayasamızdır. Atatürk’e kin duyan gafilleri durduracak en önemli savunma kalkanı da anayasamızıdır.
[1] Bu maddenin kenar başlığı, “A. Parti kurma, partilere girme ve partilerden çıkma” iken, 23/7/1995 tarihli ve 4121 sayılı Kanunun 6’ncı maddesiyle değiştirilmiş ve metne işlenmiştir.