Bu yazımda sizlere Mustafa Kemal Atatürk’ün sanatla ilgili düşüncelerini yaşadığı müddetçe sanata katkılarının müzikle olan bölümünden bahsetmek istiyorum.
Atatürk 1923 yılında ‘’Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz,bir millet ki fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur. Hâlbuki bizim milletimiz,hakiki özellikleriyle medeni ve ileri olmaya layıktır ve olacaktır.’’demiştir. Atatürk’e göre insanlar olgunlaşmak için sanatla uğraşmalılardır. Gene Atatürk ‘’Hiçbir zaman aklımızdan çıkmasın ki Cumhuriyet sizden fikri hür,vicdanı hür,irfanı hür nesiller ister ‘’derken özgür düşünceye vurgu yapmıştır.
Atatürk Selanik’te doğduğu için sanatla; müzikle,resimle,heykelle edebiyatla doğuda yaşayanlara göre daha erken tanışmıştır.Ayrıca Selananik’in o zamanlar batıya açılan bir pencere olması onu çok etkilemiştir. Hatta Manastır Askeri İdadisi’de okurken şiire merak salmış; fakat askeri okulda okuduğu için öğretmenleri ‘’Bu tarz uğraşı seni asker olmaktan uzaklaştırır’’ diyerek şiirle olan uğraşısını yasaklamışlardır. Fakat bu yasaklamalar Atatürk’ün sanat sevgisini söndürememiştir.Müzik sevgisi ve sanata olan ilgisi o kadar ön planda ki örneğin büyük Fransız bestecisi Lavingnac’ın ‘’MÜZİK VE MÜZİSYENLER isimli kitabını,satırların altını ve üstünü çizip nota olarak okumuştur. Atatürk’e göre sanat güzelliğin ifadesidir. ‘’ Bir ulusu yaşatmak için birtakım temeller gerekmektedir ve bilinsin ki bu temellerden en önemlilerinden biri sanattır. Bir ulus sanattan, sanatçıdan yoksunsa tam bir yaşam süremez. Böyle bir ulus bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve illetli bir kimse gibidir. Hatta değindiğim anlamlı bu söz de anlatmaya yeterli değildir. SANATSIZ KALAN BİR ULUSUN YAŞAM DAMARLARINDAN BİRİ KOPMUŞ OLUR.’’
Onuncu Yıl Nutkunda ise ‘’Türk milletinin tarihi vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki milletimizin yüksek karakterini yorulmaz çalışkanlığını fıtrî zekasını, ilme bağlılığını , GÜZEL SANATLARA SEVGİSİNİ, milli birlik duygusunu mütemadiyen her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür’’ demiştir.
Atatürk kopyacı taklitçi bir sanat anlayışının tamamen karşısındaydı.Bu yüzden de özünü halktan alan bir Türk sanatı yaratmak istemiştir. ‘’ Efendiler …. Hepiniz mebus olabilirsiniz ,vekil olabilirsiniz; hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz .Fakat sanatkâr olamazsınız.’’ diyerek sanatın ve sanatçının önemini devlet erkânına bir kere daha hatırlatmıştır. Elini öpmek isteyen bir tiyatro sanatçısına ‘’ Sanatkâr el öpmez ; sanatkârın eli öpülür.’’ demiştir.
Atatürk sanatçıların ülkeyi dolaşarak halkımıza sanatın ne demek olduğunu anlatmalarını istemiştir. O; sanatçının ışığı ilk hisseden insan olduğuna inanan bir insandı. 1923 yılında Meclis açılış konuşmasında yaptığı konuşmada ‘’Konservatuarlar, atölyeler, müzeler ve güzel sanatlar sergileri kurulması gerektiğini’’ söylemiştir. 1925 yılında İzmir Kız Öğretmen Okulu’nu ziyaret ettiğinde ‘’ Hayatta musiki lazım mıdır?’’ diye sorduğunda istediği cevabı alamayınca kendi sorusuna kendi cevap vermiş ve ‘’ Hayatta musiki lazım değildir .Çünkü hayat musikidir. Musiki ile alakası olmayan mahlûkat insan değildir. Eğer mevzubahis olan hayat , insan hayatıysa musiki behemehâl vardır. Musikisiz hayat zaten olmaz. Musiki hayatın neşesi, ruhu,sürüru ve her şeyidir.’’
Atatürk’e göre en zor devrim müzik devrimidir. Atatürk müzik devrimini milletin yüksek gelişiminin işareti olarak görmüştür.’’ Bir millet çok şeyde inkılâp yapabilir ve bunların hepsinde muvaffak olabilir, fakat musikî inkılâbıdır ki milletin yüksek gelişiminin işaretidir.’’demiştir. 1934 yılında Mecliste yaptığı açılış konuşmasında ‘’ Bugün dinletmeğe yeltenilen musiki yüz ağartacak değerde olmaktan uzaktır. Bunu açıkça bilmeliyiz.Ulusal ince duyguları ,düşünceleri anlatan;yüksek deyişleri ,söyleşileri toplamak ,onları bir gün önce genel son musiki kurallarına göre işlemek gerekir.Ancak bu sayede Türk Ulusal Musikisi yükselebilir,evrensel musikide yerini alabilir.’’ demiştir.
Ziya Gökalp’ın ‘’Osmanlı dili nasıl Türk dili değilse,Osmanlı müziği de Türk müziği değildi. ‘’ görüşüne Atatürk’te aynen katılıyordu.’’Osmanlı Musikisi Türkiye Cumhuriyeti’ndeki büyük inkılapları terennüm edecek kudrette değildir. Bize yeni bir musiki lazımdır ve bu musiki özünü Halk musikisinden alan çok sesli musiki olacaktır. İtiyat dediğimiz şeye gelince, sizin Osmanlı Musikisini Anadolu köylüsü dinler mi? Dinlemiş mi? Onda o musikinin itiyadı yoktur.’’
Atatürk bu amaçla halk müziğini-dünya müziğini incelemek ve üzerinde çalışmalar yapmak eğitilmek üzere bir çok genci özel kanunlarla yurt dışına yollamış, Anadolu da halkın nabzını ölçerek onların yöresel müziklerini inceletmiş ; bu müzikleri çok sesli hale getirmek isteyen sanatçılara destek olmuştur.
En sevdiği Türk Halk Müziği parçalarıysa Alişimin Kaşları Kare, Atladım Bahçeye Girdim, Ayağına Giymiş Sedef Nalini, Bülbülüm Dağlar Dağlar, Gide Gide Yarelerin Derildi, Köşküm Var Deryaya Kaşı , Maya Dağdan Kalkan Kazlar,Manastır, Pencere Açıldı Bilal Oğlan, Şahane Gözler, Yemenimin Uçları, Zeynep , v.s.
Atatürk 1933 yılında bestelenen Onuncu yıl Marşı ile yakından ilgilenmiştir.
Gene bir konuşmasında ‘’Bugün dinletilmeye yeltenilen musiki yüz ağartacak değerde olmaktan uzaktır.Ulusal ince duyguları ,düşünceleri anlatan,yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir gün önce genel son musiki kurallarına göre işlemek gerekir. Ancak bu yüzeyde Türk Ulusal Musikisi yükseltilebilir.evrensel musikide yerini alabilir.’’
İşte bu konuşmadan sonra zamanın VAKİT gazetesi’’ ALATURKA MUSİKİYE PAYDOS’’başlığıyla bir haber yayınlamıştır. O sırada Basın Yayın Genel müdürü olan VEDAT NEDİM TÖR Atatürk’ün bu sözlerini duyunca İçişleri Bakanı ŞÜKRÜ KAYA’ya giderek ‘’Paşa Alaturka musikinin yasaklanmasını istiyor’’ İçişleri Bakanı ŞÜKRÜ KAYA’da 2 Kasım 1934 ‘ten 6 Eylül 1936 ‘ ya kadar radyolardan ‘’Şark musikisi’ni ‘’ kaldırmıştır.
Dikkat ederseniz halk müziğinden yani kendi öz müziğimizden bahsedilmiyor. Atatürk’ün böyle bir yasaklamadan yana olup olmadığı tam olarak bilinmemektedir. Bu konuda tiyatromuzun ünlü isimlerinden VASFİ RIZA ZOBU Atatürk’ün şu sözlerine yer vermiştir.’’ ….Ne yazık ki sözlerimizi yanlış anladılar. Ben demek istedim ki bizim seve seve dinlediğimiz Türk bestelerini Avrupalılara da dinletmek için çare bulunsun.Türk Musikisi’ni milletler arası bir sanat haline getirelim. Türk Nağmelerini kaldırıp atalım ve sadece Garp milletinin hazırdan musikisini alıp kendimize mal edelim, yalnız onları dinleyelim demedim.’’
Atatürk daha sonra yaşadığı müddetçe tıpkı diğer konularda olduğu gibi başta onun deyimiyle MUSİKİ olmak üzere güzel sanatların her dalında ülkemizin ilerlemesi için çok çalışmış ve çalışanlara büyük destek olmuştur. Bugün isimleri bu sayfama sığmayacak kadar çok sanatçı yurdumuzda ve dünyanın her yerinde TÜRKİYE’Yİ temsil etmekte ;güzel yurdumuzun müziğiyle birlikte uluslar arası arenada yorumculuklarıyla, yaptıkları müzik ve besteleriyle yüzümüzü ağartmaktadırlar.
Konser salonları ,Opera salonlarında Anadolu’ya turneye giden eserlerde yer bulamıyorsak nedeni; ATATÜRK’ün attığı tohumların ne kadar yerinde olduğunu anlarız. Onun için de sanatsız kalmamak ve hayat damarlarımızdan birini koparmamak için, sanatçılarımızın ,yorumcularımızın değerini çok iyi bilmeliyiz. Sanatçının yoktan var eden bir kişi olduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır.
www.coskunnehir.com.tr
***Bu yazı www.sechaber.com.tr için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.