ATATÜRK’ÜN ONUNCU YIL NUTKU BİZZAT CUMHURBAŞKANI MUSTAFA KEMAL ATATÜRK TARAFINDAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN 10.YILI KUTLAMALARINDA 29 EKİM 1933 TARİHİNDE ANKARA HİPODRUMU’NDA VERİLEN NUTUKTUR.
Nutuk, hem KURTULUŞ SAVAŞI ‘nın hesabını veren, bir diğer deyişle ulusal mücadelenin kimlere karşı, niçin ve nasıl verildiğini anlatan, hem de bu mücadelenin Cumhuriyet kurulduktan sonraki safhasında yapılması gerekenler ve yapılacak olanlar konusunda önemli bilgiler içeren bir konuşmadır.
Yusuf Hikmet BAYUR anlatıyor:
—“ATATÜRK, Cumhuriyet’in 10’uncu yıldönümü söylevini hazırlıyordu. Ben de genel sekreterlikten ayrılarak Milli Eğitim Bakanı olmak üzereydim. ATATÜRK bu meşhur söylevinde, geleceğin parlaklığını müjdeliyor, “BÜTÜN BU İŞLER TAHAKKUK ETTİĞİ VAKİT, BENİ UNUTMAYINIZ!” diyordu.
Sabahleyin odasına girdiğim vakit, birkaç gün önce hazırladığı bu söylevini okudu.
Ben de:
—“BENİ UNUTMAYINIZ, SÖZÜNÜ ÇIKARINIZ. ÇÜNKÜ BU, AYRILMAYA HAZIRLANMIŞ GİBİ BİR DUYGU UYANDIRIYOR.” demiştim.
Bunun üzerine ATATÜRK bu kısmı silmişti.
Şimdi ATATÜRK ‘ün ölümünden 15 yıl geçti. (1953’TE YAZILMIŞTIR.) Bunu yazdığı zaman üzerinden de 20 yıl geçti. ATATÜRK sevgisi durmadan artmaktadır. Gericilik ona ne kadar hücum ederse TÜRK GENÇLİĞİ ve TÜRK MİLLETİ o derece şahlanıyor ve ATATÜRK uğrunda mücadele ediyor.
Bu vaziyete göre ATATÜRK, kabrinde yatabilir. Cumhuriyeti kendilerine tevdi ettiği gençler sadece O’nun tabutu önünde değil, yapıtının önünde dahi nöbet bekliyorlar. Son yıllardaki mücadeleler bu bakımdan da son derece ümit vericidir.”
Şimdi hep birlikte ATATÜRK ‘ün saat 10.10’da cumhuriyetimizin 10. yıl dönümü nedeniyle geçit törenini izlemeye geldiği Ankara Hipodromu’nda Türk Milletine seslendiği ünlü söylevini tekrar okuyalım:
Cumhuriyetin Onuncu Yıl Nutku
Türk Milleti!
Kurtuluş Savaşı’na başladığımızın on beşinci yılındayız. Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır. Kutlu olsun!
Şu anda, büyük Türk milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bundaki muvaffakiyeti, Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak, azimkârane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz; çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz.
Yurdumuzu, dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi, en geniş, refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü, geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle daha çok çalışacağız, daha az zamanda daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur.
Çünkü Türk milletinin karakteri yüksektir; Türk milleti çalışkandır; Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü Türk milletinin, yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir. Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihî bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtrî zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini ve millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür. Türk milletine çok yakışan bu ülkü, onu, bütün beşeriyette, hakikî huzurun temini yolunda, kendine düşen medenî vazifeyi yapmakta muvaffak kılacaktır.
Büyük Türk milleti!
On beş yıldan beri, giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiç birinde milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, millî ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medenî âlem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile, atinin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır.
Türk milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu Türküm diyene!
Ankara, 29 Ekim 1933
EKSİKİKLER BENİM FAZLALIKLAR DAHA ÖNCE EMEK VERENLERİNDİR. BİR BAŞKA YAZIMDA GÖRÜŞMEK ÜZERE ESEN KALINIZ.
Bu yazı www.sechaber.com.tr için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.