Ünlü Alman tarihçisi Biyograf Emil LUDWİG, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ile 30 Kasım 1929 tarihinde Ankara’da Çankaya köşkünde görüşürken, Gazi’nin eli dikkatini çekmiş ve “SAĞ ELİNİN ÇİZGİLERİNİ” rica etmişti.
LUDWİG, 1 Aralık 1929 günü Ankara’dan ayrılırken gazetecilere şu demeci vermiştir:
—“Gazi Hazretleri ile görüşmem o kadar kıymetlidir ki, bunu bir iki kelime ile sınırlamak imkânı yoktur. Bütün dünya Gazi Hazretlerinin yalnız faaliyetini bilirler. Fakat ben kendileri ile görüşürken dünyanın meçhulü olan diğer bir meziyetini keşfettim. Gazi Hazretleri eylem adamı oldukları kadar da bir düşünürdürler.” Demiştir.
25 Kasım 1929 ‘da İstanbul’a gelen Ünlü Alman tarihçisi Biyograf Emil LUDWİG,
“—Ben öteden beri büyük şahsiyetleri incelemekle meşgulüm. Avrupa’nın büyük devlet adamları ile görüştüm. Onların karakterleri ve görüşlerini öğrendim. Büyük Gazi de meydana getirdiği büyük eserlerle kendisinden çok söz ettirmiş bir şahsiyettir. Bu sebeple özellikle Gazi ile görüşmek isterim. Bu amaçla Ankara’ya gideceğim der ve gider.
30 Kasım 1929’da ATATÜRK, Ankara’ya gelen Alman asıllı Biyograf Emil LUDWİG ‘i Çankaya Köşkünde kendilerini kabul etmiş ve görüşmüştür.
Ulu Önderimiz bu görüşmede kendilerine şöyle demiştir;
…”KORKU ÜZERİNE EGEMENLİK KURULAMAZ. ŞU KAPIDA DURAN NÖBETÇİ BİLE BENDEN KORK MAZ. TOPLARA- TÜFEKLERE DAYALI EGEMENLİK YAŞAMAZ. BÖYLE BİR EGEMENLİK VE HATTA DİKTATÖRLÜK, ANCAK İHTİLAL HALİNDE GEÇERLİ BİR ZAMAN İÇİN GEREKEBİLİR.”
Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün “SAĞ ELİNİN ÇİZGİLERİNİ” bizlerle buluşturan ünlü tarihçimiz Sayın Cemal KUTAY ‘ın “TÜRKİYE İSTİKLAL VE HÜRRİYET MÜCADELELERİ TARİHİ” adlı eserinin yirminci cildinin 11716 sayfasında görüşmeye yer vererek şunları yazar:
*Mustafa Kemal, Tarihin “DİKTATÖR” teşhisini ret için “BİR TECRÜBE DAHA” yapıyor:
—“Cumhuriyetimizin ilanının altıncı senesi sonunda “İNKILÂBIN KABESİ” diye anılan Ankara’da huzur içinde olan bir grup vardı:
Bu huzur, iktidarın kayıtsız şartın uhdelerine mevdu olmasından doğan “MADDİ VE MANEVİ RAHATTI”. Fakat bu rahatlığın başında bulunduğu sanılan bir insan asla “MESUT VE HUZURLU DEĞİLDİ!”
Çünkü bu insanda “TARİHİN HÜKMÜ” denilen büyük ve ebedi hâkimin kararına karşı, tarihin saygı ve diğer şuuru vardı. Yaşanılan çağ’da, devlet felsefecilerinin adına, kendi ismine izafetle “KEMALİZM” denilen hayat nizamına karşı, tarihin vereceği hükmün, “RUHUNDA, VİCDANINDA, KAFASINDA YAŞATTIĞI DEĞERLERE İNTİBAK EDEMEMİŞ OLMAK KORKUSU, ONU TANZİP EDİYORDU.”
Çünkü bu adam, şekilde ve görünüşündeki bütün hükümlerin aksine olarak, asla bir “DİKTATÖR” yaradılışında değildi.
Eğer, askerlik mesleğinin kafa ile en geniş ölçüde yoğrulduğu kurmaylıktan gelmemiş olsa ve sivil bir meslek seçme iktidarına, ailevi vaziyeti elvermemiş olsaydı, “YA BİR MÜZİSYEN, YA BİR HEYKELTRAŞ, YA BİR ŞAİR VEYA EDİP, NİHAYET KÜRSÜ SAHİBİ BİR SOSYOLOG VEYA FİLOZOF OLURDU.”
Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün hayatını, derinlemesine işleyecek olanlar,
O’nu , “ANAFARTALAR’DAN, SAKARYALAR’DAN VE DUMLUPINAR’DAN” ayırarak İstiklal Mahkemelerinin ve Takrir-i Sükûn Kanunlarının tatbikatı içindeki kanlı şeridin dışında ele aldıkları zaman, yaşadığımız cemiyetin fertlerinin kabiliyetine uygun meslekleri seçebilme hürriyetlerinin çeşitli sebepleri dolayısıyla onları nasıl insafsız bir kaderin eline teslim ettiğini de acı acı düşüneceklerdir.
Emil LUDWİG, Mustafa Kemal’le görüşürken, Gazi’nin eli dikkatini çekmiş ve “SAĞ ELİNİN ÇİZGİLERİNİ” rica etmişti.
Emil LUDWİG şöyle demektedir;
—“Bu elin hatları, bilhassa parmaklar bana, yaşadığımız çağın bir başka devlet adamını, vatanına iyilikler yapmış ve ona hürriyetinin kazanılmasına emek vermiş bir başka Avrupalı devlet adamını hatırlattı:
Polonya’nın Hükümet Reisi İgnacy Jan PADERAWSKİ ‘yi piyanosunun başında gözlerimin önünde canlandırdım. İkisinin de aynı sarışın yüzleri, derin bakışları, sanatkâr elleri ve insanlık için iyilik dolu ruhları vardı. Faka dünya PADERAVSKİ ‘yi Polonya’nın büyük vatanperverlerinden birisi, zamanımız Avrupa sının düşünen kafalardan birinin sahibi olduğu nispette, derin ve hassas ruhlu piyano virtüözü olarak tanır.
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve İlk Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ü ise,
—“Büyük bir Kumandan, yeni devir açmış Asker – Devlet adamı olarak selamlar. Fakat bu, onun görünen tarafıdır. Kendisi için sakladığı bir başka tarafı vardır ki, hayatında devrini ve şahsını yazanlar için meçhul i yet âleminden çıkabilecek midir, bilmiyorum, fakat bilinmese, yazık olacaktır.
Bu aşırı hassas ve hatta Şarkın büyük kafalarında bulunabilecek beşerlikte, pür sanatkâr ruhunun mahcup ve içine dönmüş hümanist duygularla ördüğü ikinci Gazidir.” Demiştir.
EKSİKLİKLER BENİM FAZLALIKLAR DAHA ÖNCE EMEK VERENLERİNDİR. BİR BAŞKA YAZIMDA GÖRÜŞMEK ÜZERE ESEN KALIMIZ.
Bu yazı www.sechaber.com için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.