Hakkında birçok farklı şey söylenegelen Babil Kulesi’nden bahsetmek istiyorum bu kez. Dünyanın 7 Harikası listesinin ilk sıralarında yer alan Babil’in Asma Bahçeleri’nin içerisinde yer aldığı söyleniyor Babil Kulesi’nin. Bu listeye girerek geçmişte var olduğu bir nevi ispatlanmış olan Asma Bahçeleri’nin içerisinde yer alan bu kulenin bir efsane olması acaba ne kadar mümkün?
Sanat, mimari, astronomi, matematik, tıp, felsefe gibi konularda çok ileri bir medeniyet haline gelen Babilliler artık her şeyi çözdüklerini ve tanrı katına ulaşmanın vaktinin geldiğini düşünürler. Haber salarlar dünyaya ve bir araya toplanan insanoğlu, hep birlikte bu kuleyi inşa etmeye başlar. İnsanların bunu düşünüyor olabilmesinden çok rahatsız olan tanrı onları bu kibirlerinden dolayı cezalandırır ve çok şiddetli bir rüzgâr çıkararak hem kuleyi yerle bir eder hem de her birini dünyanın başka yerlerine dağıtır ve o güne dek dünyada var olan tek dille kolayca anlaşan insanlığa bunu unutturur. Artık dünyada o tek dilden ortaya çıkan 72 farklı dil vardır ve insanlık bölünmüştür. İnsanlığa adeta bir sınav gibi verilen bu ceza sonunda sizce insanlık yeniden tek bir dil altında toplanıp birlik olabilecek midir?
Haydi gelin, okuduklarımdan çıkardığım, benim kısa hikayemden sonra Herodot Babil Kulesi’ni nasıl anlatmış ona kulak verelim:
“Bu kutsal yerin ortasında, bir stad genişliğinde, bir stad uzunluğunda, sağlam görünen bir kule yapılmıştır. Bundan daha yukarıda bir tane daha vardır, bu ikinciden sonra, aynı biçimde bir üçüncü ve böyle böyle sekizinciye kadar, hepsi üst üste kurulmuş sekiz kuledir. Üzerine, dıştan sarmalı olarak, bütün kuleleri dolanan bir merdivenle çıkılır. Çıkışta aşağı yukarı yarı yolda bir sahanlık ve oturup dinlenmek için yerler vardır. Ziyaretçiler burada oturup mola verirler. Sonuncu kulenin tepesinde büyük bir tapınak yükselir; tapınağın içinde, üzerine zengin örtüler örtülmüş bir büyük yatak ve onun yanında da altın bir masa bulunur. Hiçbir ölümlü için gece içeride kalmaya izin yoktur; bu hak, bu tanrının rahipleri olan Khaldealılar’a bakılırsa, yalnız tanrının bütün kadınlar arasından seçmiş olduğu yerli kadınlara verilmiştir. Yine bu rahiplere inanmak gerekirse, tanrı kendisi gelir, yatağa yatar dinlenirmiş.”
Birçok kaynakta yedi katlı olduğu söylenen Babil Kulesi sadece Herodot’un anlatımında sekiz katlı olarak geçer ve kulenin Tevrat’ta, Kur’an’da ve dünyanın farklı yerlerindeki birçok efsanede adı geçmektedir.
Sümerce Kadingirra (Ka=kapı, dingir=tanrı, ra=nın) yani Tanrının Kapısı anlamına gelen isimle anılan Babil’in, Akadca’ya yapılmış direkt bir tercüme olduğu düşünülmektedir. Akadca “bâb-ilu” sözcüğü de Tanrı’nın Kapısı demektir.
Eski Ahit’te Babil, Babel şeklinde geçer. Bu ismin ise İbranice’deki Bavel kelimesinden geldiği bunun da “kargaşa, karışıklık” anlamı taşıdığı söylenir. Semavi dinler; Babil’de insanların artık sınırları aştığını, ahlakın bozulduğunu, büyüye başvurulduğunu ve bu durumu kontrol altına almak için buraya müdahale edilmesi gerektiğini ve dolayısıyla kulenin yıkılıp, insanların dağıtıldığını anlatmaktadırlar.
Babil Kulesi tanrı Marduk adına yapılmıştır. Sümerliler, yükseklere taparlar ve yer ile göğü bağlayan kutsal bir ağacın varlığına inanırlardı. Yeri göğe bağladığını düşündükleri bu ağacı temsil eden ve Tanrıdağı adı verdikleri bu kuleyi günümüzden 5000 yıl kadar önce yapmışlardır. Kule temelde; 90 metre genişlikte ve 90 metre yükseklikte, 7 katlı bir binadır. Kulenin çevresinde rahip sarayları, ambarlar, konuk odaları, Tanrı Marduk adına yapılmış, bir diğer tapınak olan Esagila’ya giden aslanlı geçit ve dini tören yolu vardır.
Çeşitli işgaller sonucu yıkılan kule, Büyük İskender Babil’e geldiğinde harap haldedir. İskender bu haliyle bile ona hayran kalmış ve onu eski haline getirmeye karar vermiştir. Bu nedenle 2 ay boyunca 10000 kişiyi çalıştırarak molozları temizletmiştir fakat İskender’in ölümünden sonra kimse kulenin onarımıyla ilgilenmemiştir.
Tevrat’ın Yaratılış (Tekvin) kısmında ise kuleden; “Nuh’un oğulları Büyük Tufan’dan sonra Sinar(Sümer)’da yerleşmiş, burada bir şehir ve göklere yükselen bir kule yapmak istemişlerdir” diye bahsedilir. Efsaneye göre tanrı kendisine ulaşmaya çalışan insanların kendini beğenmişliğine kızıp o güne dek aynı dili konuşan insanların dillerini karıştırarak birbirlerini anlamalarını engellemiştir.
7 katlı Babil kulesinde; 1. Kat taşı(33m), 2. Kat ateşi(18m),3. Kat bitkileri(6m), 4. Kat hayvanları(6m), 5. Kat insanları(6m),6. Kat gökyüzünü (6m) ve 7. Kat melekleri (15m) sembolize ederdi. Bir insanın bütün bunları öğrenip anladıktan sonra Babil Tanrısı(Marduk)’na ulaşabileceği düşünülürdü. İnançlarına göre Marduk insanlara sadece orada görünürdü ama onun görünmesine sıradan ölümlüler dayanamazdı. Bu nedenle tapınmaya gelen halktan kişiler birinci kata, bundan sonraki üst katlara ise sadece rahipler çıkabilirlerdi.
Kulenin en üstünde bulunan tapınak Esagila Sümerce bir isimdir ve kelime anlamı E-sag-ila, “başını(göğe) kaldırmış (yükseltmiş) tapınak”tır. Bu tapınak 20 metre yükseklikte, 550 metre genişlikte ve en olarak 450 metrelik bir alanı kaplamaktadır.
Birçok farklı kaynak küçük farklarla Babil Kulesi’ni anlatmıştır. Dünyanın 7 Harikası listesinde bulunan Babil’in Asma Bahçeleri içerisinde yer aldığı söylenen kulenin bu durumda bir efsane ya da sembol değil de gerçekten var olmuş bir yapı olma ihtimali sizce de çok yüksek değil midir?