Çin Bambu ağacının hikayesini bilir misiniz? Çiftçi, bambu ağacının tohumunu eker, gübreler ve sular. Mevsimler geçer ve birinci yıl tek bir filiz bile çıkmaz. Çiftçi, tohumu gübreleyip, sulamaya devam eder. Yine mevsimler geçer ve ikinci yılda da bir şey olmaz. Üçüncü yıl, dördüncü yıl da böyle geçer. Hala görünürde tek bir filiz bile yoktur. Sabırlı çiftçi, umut ve güven doludur, tohumu gübreleyip, sulamaya devam eder. Beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boya ulaşır. Sizce bambu ağacı bu boya, altı haftada mı yoksa beş yılda mı ulaşmıştır? Çiftçi büyük bir sabırla, özveri ve ısrar ile tohumun bakımını yapmasaydı ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edebilir miydik?
“Bir çocuğun anavatanı çocukluğudur” der Doğan Cüceloğlu. Evimiz, çocuğumuzun dünyayı ilk keşfetmeye başladığı yerdir. Anne baba olarak bizler de onların ilk rol modelleriyiz. Çocuğumuza ve birbirimize nasıl davrandığımız, çocuğumuzun iç dünyasını ve gelecekte nasıl bir insan olacağını şekillendirir. Bu yüzden iyi bir ebeveyn olmak, iyi bir insan yetiştirmenin temel kuralıdır.
Hamileliğin ilk üç ayından itibaren çocuğun duygusal belleği oluşur ve anne karnında dahi sevilip sevilmediğini, istenip istenmediğini algılar. Sevilmek bebek ve çocuk için temel ihtiyaçtır. Bebek doğumuyla beraber kendisini annesinin bir parçası olarak görür ve tüm dünyası annesi ve kendi varlığıdır. Yeni doğmuş bir bebek, sesinin tonundan, tınısından, onu kucaklayışından annesinin babasının duygularını hisseder. Kucaklanan ve öpülen bir bebek, konuşmasa bile herşeyin farkındadır ve bir kayıt cihazı gibi tüm gelişmeleri belleğine kaydeder. Sevildiğini ve kendisine değer verildiğini bilmekte ve hem ruhen hem de bedenen daha sağlıklı gelişmektedir. Bu dönemde annenin bebeğe göstereceği ilgi, şefkat ve sevgi kişilik gelişimi açısından çok önemlidir.
Pek çok aile çocuklarının eğitimi için ciddi bir bütçe ayırır. Halbuki yatırımın en büyüğünün ilk 6 yılda yapılması gerektiğini belirten uzmanlar, “kişilik gelişiminin %75’i okul öncesi dönemde tamamlanır. Bu dönemden sonra çocuğunuzu daha iyi koşullarda yaşatabilirsiniz ama daha sağlıklı, mutlu, güvenli, sosyal, zeki ve kendini geliştiren bir insan olmasına katkınız çok azalır” diye konuşuyor.
“Çocuktur anlamaz, çocuktur alışır ne de olsa” düşüncesi bizim toplumumuzda çok yaygın bir anlayıştır ne yazık ki. Hallbu ki çocuklar bizim aynamızdır. Biz ne verirsek O’nu yansıtırlar. Ebeveyenlerinin evde birbirlerine sevgi ve şevkat dolu tutumunu gözlemleyen bir çocuk, beyninde “Doğru bir ilişki nasıl olmalıdır?” konusunda imajlar yaratır ve büyüdüğünde sağlıklı ilişkiler kurabilir. 3 yaşında kelime ile ilgili hafızaları gelişmeye başlar ve konuşurken cümle kurarken kullandığı kelimelerin %90’ı bizden duyduğu kelimelerdir. Anne babanın söylediği her sözcüğün, yaptığı her hareketin çocuk gelişimi üzerinde etkisi büyüktür.
Çocuğumuz sadece bizim çocuğumuz olarak kalmayacak hayatta, birilerinin arkadaşı, eşi, patronu ya da çalışanı olacak. Hayatı sadece aldığı diplomalar ve kazandığı paralar ile yürümeyecek. Bu zorlu hayatta ona en gerekli şey, sağlam ve güçlü bir kişilik ve vicdan dolu bir kalp olacak. Sevilen, saygı gören, sabırla, özenle, emekle, ilgiyle büyüyen bir çocuk gelecekte de mutlu ve özgüvenli bir birey haline gelecek.
Edison bir gün eve geldiğinde annesine bir kağıt vermiş ve “Bu kağıdı öğretmenim verdi ve sadece sana vermemi tembihledi” demiş. Annesi kağıdı gözyaşları içinde oğluna sesli olarak okumuş: “Oğlunuz bir dahi. Bu okul onun için çok küçük ve onu eğitecek yeterlilikte öğretmenimiz yok. Lütfen onu kendiniz eğitin.” yazıyormuş. Aradan uzun yıllar geçtikten sonra Edison’un annesi vefat ettiğinde, O artık yüzyılın en büyük bilim adamlarından biriymiş ve bir gün eski aile eşyalarını karıştırırken birden çekmecenin köşesinde katlı halde bir kağıt bulmuş ve alıp açmış. Kağıtta “Oğlunuz şaşkın (akıl hastası) bir çocuktur. Artık okulumuza gelmesine izin veremiyoruz” yazılıymış. Edison saatlerce ağladıktan sonra günlüğüne şu satırları yazmış. Thomas Adva Edison, “kahraman bir anne tarafından, yüzyılın dahisi haline getirilmiş “şaşkın” bir çocuktu.”
Zübeyde Hanım Mustafa doğduğunda, O’nun dünyanın gelmiş geçmiş en iyi lideri olabileceğini hayal etmiş miydi?
Kollarınızın arasındaki mucize şu an sadece sizin çocuğunuz. Ama belki geleceğin Cumhurbaşkanı, doktoru, sanatçısı olacak. O’nun geleceğini ilk 6 yılda tıpkı bir mühendis gibi biz inşaa ediyoruz. Temelini ne kadar sağlam atarsak, gelecekte de o kadar dik duracak.
Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “ Çocuklar, geleceğimizin güvencesi yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir. Hedefe yalnız çocukları yetiştirmekle ulaşamayız! Çocuklar geleceğindir. Çocuklar geleceği yapacak olan insanlardır. Fakat geleceği yapacak olan bu çocukları yetiştirecek analar, babalar, kardeşler hepsi şimdiden az çok aydınlatılmalıdır ki, yetiştirecekleri çocukları bu milllet ve memlekete faydalı olabilecek şekilde yetiştirsinler”
Sadece büyük bir lider, geleceği küçük kalplere emanet eder. 23. Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mız kutlu olsun. Çocuklarımızın ve içimizdeki çocuğun gülümsemesi hep daim olsun.
Mutlu anlarımızı çoğaltabilmek dileği ile,
Sevgiyle.