Atatürk, İzmir’e girdiği günü, Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başbakanı Rauf (Orbay) Bey’i bilgilendirdi:
”9 Eylül’de İzmir’e girildiğine dair şifre:
-…”Başbakan Rauf (Orbay) Beyefendiye
Ben yarın öğleden itibaren İzmir’de bulunacağım.
İzmir: 09.9.1338 (1922) Başkomutan Mustafa Kemal”
İzmir’deki İngiliz Konsolosu Sir HaryLamb ile limandaki savaş gemilerinin komutanı Amiral Sir OsmondBrock, 1. Ordu Komutanı Nurettin Paşaya, İngiltere ile Osmanlı Devleti arasındaki savaşın 1918 Mütarekesi ile sona erdiğini ve İngiltere’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile savaş halinde olmadığını açıklamıştı. Anlattığına göre, Nurettin Paşa da diplomatik ilişkilerin kurulması gerektiğini, ama bunun ancak Londra ve Ankara’daki hükümetlerin gerekli formaliteleri yerine getirmelerine bağlı olduğunu söylemişti. Ne var ki İngiliz Hükümeti bu imaya aldırış etmemişti.
Atatürk, İzmir’deki ilk gecesini şehir merkezinin tam karşısındaki Karşıyaka’da geçirmişti. Atatürk efsanelerinden biri haline gelen bir öyküye göre, evin girişine bir Yunan bayrağı serilmiş, Atatürk üzerine basmayı reddetmişti. Körfeze atılan insan ve hayvan cesetlerinin kokusu o kadar ağırdı ki, ertesi gün Atatürk ile yanındakiler, Karşıyaka’dan ayrılıp, kent merkezi yanındakiler, Karşıyaka’dan ayrılıp, kent merkezi yakınındaki limanda bulunan bir doktorun evine taşınmak zorunda kaldılar. Gazeteci Falih Rıfkı Atay’ın anlattığına göre; …”Atatürk, doğruca şehrin en lüks oteli olan Kramer Otel’ine gitmiş, ama kendisini tanıyamayanlar boş masa olmadığını bildirmişti. Otel çalışanlarına derhal bu önemli konuğun kimliği açıklandıktan sonra, Atatürk rakısını sipariş ederken, …“Kral Konstantin hiç bu otele gelip de bir kadeh rakı içti mi?”diye sorunca kendisine gelmediği söylenmiş ve …”Öyle ise neden İzmir’i almak istemiş?” demiş. Belki bu öyküler daha sonradan yaratılmıştır, ama zafer kazandığı zaman gönlü zengin görünmek ister, şakalaşmayı çok sever ve rakıdan hoşlandığını hiç gizlemeyen Atatürk’ün yapısına bence de uygundur.
Atatürk, 12 Eylül’de karargâhında Daily Mail gazetesi muhabiri G.WardPrice ile bir söyleşi yapmış, bu söyleşi 15 Eylül 1922 günkü Daily Mail gazetesinde yayımlanmıştır;
Aynı gün, Atatürk İngiliz Konsolosu Sir Harry Lamb ile görüştü. Gerçi Konsolos’a kendisi ile resmi temas kurulması istenmişti ama Konsolos şehirdeki İngiliz vatandaşlarının güvenliği konusunda sivil Vali Abdülhalik (Renda) ile görüşmeye gittiğinde Atatürk ’de onlara katılmıştı. Sir Harry Lamb’ın sürekli olarak güvence istemesi üzerine sinirlenen Atatürk, …”Onun barış görüşmeleri yapmaya hakkı olup olmadığını sordu ve kendisine Türkiye ile İngiltere’nin hâlâ savaş durumunda bulunduklarını anımsattı.”
İngiliz vatandaşlarının ülke dışına çıkarılmaları hız kazanırken AmiralSir OsmondBrock, Atatürk’e bir elçi göndererek, …”Nurettin Paşa’nın diplomatik ilişki kurma istedikleri konusundaki sözlerinin geçerli olup olamadığını sordu.” Atatürk; …”Evet geçerlidir” diye yanıtladı, kendisinin sözleri yanlış anlaşılmıştı. İngiliz Konsolosu Sir Harry Lamb, İstanbul’a dönmüş ve İngiliz vatandaşlarının yanı sıra İzmir’de kendini kurtarmayı başaran diğer Hıristiyanların da yurtdışına gönderilme işlemleri tamamlandı. Ama tanınma meselesi hâlâ çözülmemişti. Türk birlikleri tedricen İzmir’den kuzeye, Çanakkale’ye ve İzmit’ten İstanbul’a doğru hareket etmeye başladılar. Boğazların her iki yakasındaki tarafsız bölge, Londra’da ciddi korkulara neden oluyordu. Atatürk, İzmir’de kalıp kazandığı zaferin tadını çıkardı.”
Andrew Mango’ya göre, …”Osmanlı Türklerinin ilk başkenti olan Bursa, İzmir’den bir gün sonra 9/10 Eylül’de el değmemiş bir biçimde geri alınmıştı…” Atatürk, 12 Eylül 1922’de Anadolu’nun kurtuluşu nedeniyle milletine bildirgesinde, Bursa’nın düşman işgalinden kurtuluşunu şöyle müjdelemişti: …“Bursa’mızı istila eden Yunan kuvvetleri ise ancak imparatorluğun askeri teşkilatıyla işbirliği yaparak muvaffak olmuşlardı…”
”Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın İzmir ve Bursa’nın geri alınması üzerine millete beyannamesi;
-…”Büyük asil Türk milleti!
Ordularımız 9 Eylül 1338 (1922) sabahı İzmir’imizi ve yine 9 Eylül 1338 (1922) akşamı Bursa’mızı muzafferen kurtardılar. Akdeniz, askerlerimizin zafer terâneleriyle dalgalanıyor.
Asya İmparatorluğu’na yeltenen küstah bir düşmanın muharebe meydanlarına gelmek cesaretinde bulunan ordu kumandanlarıyla kumanda heyetleri günlerden beri Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin savaş esiri bulunuyorlar.
Düşmanın başkumandan tayin ettiği General (Trikopis) birçok gece ve gündüz ümitsizce muharebeyi ve her kurtuluş çaresini tecrübe ettikten sonra nihayet mahiyetindeki generaller ve kurmayları ve kumanda ettiği ordunun elinde kalabilenleriyle teslim oldu. Eğer Yunan kralı da bugün esirler meyanında bulunmuyorsa; bu taç sahiplerinin, işleri esasen yalnız milletlerinin sefâlarına iştirak etmek olduğundan muharebe meydanlarının felâketli günlerinde onların saraylarından başka bir şey düşünmemek tabiatlarındandır.
Batı fabrikalarının çelik zırhları ile kaplanan muazzam Yunan orduları artık Anadolu dağlarında subayları tarafından terk edilmiş zavallı sürüler, cinayetlerinden dehşete düşerek kudurmuş kitleler ve ağaç diplerinde kalmış dermansız yaralılardan ibaret kaldı. Düşman malzemesi hemen üçte iki itibariyle topraklarımızdadır. Düşmanın esirlerden başka insan zayiatının yüz binden ne kadar fazla olduğunu tayin etmek müşkildir. Fakat resmi ağızla milletimize müjdelerim ki bizim insan zayiatımız dörtte üçü hafif yaralı olmak üzere on bin nüfusa baliğ olmaktadır.
Büyük Türk milleti! Ordularımızın kabiliyeti ve kudret düşmanlarımıza dehşet, dostlarımıza emniyet verecek bir kemâl ile tezahür etti. Millet orduları on dört gün zarfında büyük bir düşman ordusunu imhâ ettiler. Dört yüz kilometrelik fasılasız bir takip yaptılar. Anadolu’daki bütün işgal edilmiş topraklarımızı geri aldılar. Bu büyük zafer münhasıran senin eserindir. Çünkü İzmir’imizi siyasi hırslar neticesinde âdeta memnunen düşmana teslim eden heyetlerle milletin hiçbir münasebeti yok idi. Bursa’mızı istila eden Yunan kuvvetleri ise ancak imparatorluğun askeri teşkilatıyla işbirliği yaparak muvaffak olmuşlardı. Vatanın kurtuluşu, milletin rey ve iradesi kendi mukadderatı üzerinde kayıtsız şartsız hâkim olduğu zamandan başlamış ve ancak milletin vicdanından doğan ordularla müspet ve kati neticelerle ermiştir.
Büyük ve necip Türk milleti! Anadolu’nun kurtuluş zaferini tebrik ederken sana İzmir’den, Bursa’dan, Akdeniz ufuklarından ordularının selamını da takdim ediyorum.
İzmir 12.9.338 (1922)Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Başkomutan Mustafa Kemal”
Yararlanılan Eserler: “Kurtuluş, Kuruluş Cumhuriyet”, A.T.O. Hazırlayan: Mehmet Özel (Güzel Sanatlar Müdürü), ISBN 975-512-721-6, Sf:29,30. “Atatürk”, Andrew Mango, Türkçesi: Füsun Doruker, Sabah Kitapları 109, 1.Baskı: İstanbul, Nisan 2000, ISBN 975-579-085-3
***Bu yazı www.sechaber.com.tr için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.