23 Eylül 1933 gecesi Suadiye Plaj gazinosunda bir balo veriliyordu.
Işık ve şiir dolu bir akşamdı. Yalnız gazinoda değil, sanki gökyüzünde de bu geceye özgü bir olağanüstü durum, mevsiminin en güzel mehtabı var.
Hem de gazino ışıklarını sönük gösterip solduracak kadar güçlü.
Çevremde bir fısıltı ve hareket vardı. Nedeni ise, Gazinin bu gece baloya onur vereceğidir. Bütün gözlerin dikkat ve ilgisini gazinonun ince deniz yolu iskelesi arasında, acaba hangi yönden gelecek merakı içinde.
Saatler ilerliyor, dans eden çiftler, bir bekleyişin sabırsızlığı içinde ve sanki daha aceleci bir şekilde dönüyorlar.
Bir ara bütün sesler kesildi, kıpırdanmalar başladı. Caz sustu. Herkes ayakta. Bütün gözler bir tek kalp gibi aynı duygu ile heyecanlanıp coşuyor.
Atatürk’ün sarı, nurlu başı, pırıltılı gözleri, yer ve gökyüzünün ışıklarına benzemiyor.
“O” nun gelişiyle gözler gönüller, bütün bir iç âlem aydınlanıyor. Neşeli yüzü, kendisine özgü, özel ve davranışları ile, kendisine özgü, özel ve zarif davranışları ile, kendilerine ayrılan onur yerine geçerek, ceza emri veriyorlar:
-…”DEVAM…”
Yohan Straus’un valslarından biri, derin bir duygu anlamı taşıyarak, sanki lacivert sularda yankılar yaparken ATATÜRK de dansa kalkıyorlar. Bu EŞSİZ LİDERE olan sevgi ve bağlılık ve hayranlık sebebiyle, davetliler ilk dansa kalkmayı saygısızlık sayıyorlar.
Bu düşünce ATATÜRK ‘ün dikkatinden kaçmıyor. Büyük bir sevimlilik ve alçak gönüllülükle sesleniyor:
-…”LÜTFEN!… SİZLER DE BANA KATILINIZ!…”
Hemen masalarda kıpırdanmalar başlar. Beyaz elbiseli, levent yapılı bir Deniz Yüzbaşısı, karşı masalardan birinin önünde hafifçe eğilmektedir.
Bu masada ise anne, baba ve kardeşleriyle birlikte oturan sarışın, kırmızı tuvaletli, ince yapılı bir genç kız vardır. Fakat pek cesaretli değil. Sıkılıyor, kızarıyor. Fakat ne yapsa çaresizdir.
Çünkü bir Yüzbaşıyı, ATATÜRK ‘ün huzurunda, ayakta bekletmez ki… Ürkek adımlarla kalkıyor… Fakat vals bitmek üzeredir Pistte bulunan ATATÜRK ve arkadaşları masalarına dönmekte…
—“ATATÜRK ‘ÜN BİR İŞARETİYLE AYNI PARÇA DURUŞ YAPMADAN TEKRARLANIYOR. PİSTTE ARTIK “KIRMIZI İLE BEYAZ” RENGİN SEMBOLİK ANLAMI DALGANIYOR… ATATÜRK, MASASINDA DERİN BİR İLGİ VE BİR BABA DUYGUSALLIĞI İLE MİLLİ ANLAMI CANLANDIRAN BU İKİ RENGİ TÜM DİKKATİ İLE İZLEMEKTEDİR.”
Kısa bir süre içinde gözlerinde bir buluşun ışığı parlıyor. O anda artık bir şeye kararlı olduğu çok iyi anlaşılmaktadır. Kırmızı tuvaletli kız, yıldırım çarpmış gibi yerinde sendeliyor.
Çünkü “ATATÜRK KENDİSİNİ YANINA ÇAĞIRMAKTADIR.”
Genç kız aklının ucundan bile geçirmediği, düşünmediği bambaşka bir mutluluğa ulaşacaktır. ATATÜRK ile konuşacaktır. Bir rüyada yürürcesine, heyecanla dolu olarak, ATATÜRK ‘ün bulunduğu masaya gidiyor ve saygı ile selamlıyor. Sevincinin verdiği heyecan ile gözleri nemlenmiştir.
Titreyen bir sesle şöyle der:
—“EMREDERSİNİZ PAŞAM…”
ATATÜRK ‘ün bir işareti üzerine Vali Muhiddin ÜSTÜNDAĞ ve Kılıç Ali Bey hemen aralarında kıza bir yer açarlar.
ATATÜRK sorular sorarak kızla sohbet etmeye başlıyor ve iltifatta bulunuyor. Bu sırada beyaz üniformalı Deniz Yüzbaşısı da masaya kabul edilmiştir.
Sohbet bir süre daha devam eder.
ATATÜRK, gözlerinde anlamlaşan, düşüncesinin, buluşunun isteğini gençlere açıklamaktadır.
ATATÜRK, insanın içine işleyen, duygusal, çekici bir ses tonu ve heyecanla şöyle seslenir:
–…”BEN KIRMIZI İLE BEYAZIN SONSUZ OLAN UYUMLULUĞUNA EN ÇOK VE YÜREKTEN İNANMIŞ BİR İNSANIM!…” BU GÜZEL UYUMLULUĞUN İNCELİĞİNİ SİZ BANA BİR KEZ DAHA VE GÜÇLÜ OLARAK HİSSETTİRDİNİZ!… ÇOK SEVİNDİM!… BEYAZLI YÜZBAŞI İLE KIRMIZILI KIZIN İSİMLERİNİ DE BİRLEŞTİREREK BU GECE BEYAZIN KIRMIZIDAN AYRILMAYAN BİR RENK OLDUĞUNU, YENİDEN KANITLAMAK İSTİYORUM.”
Bir anda balo düğüne dönüşüvermişti.
Çok içtenli bir hava içinde Vali Muhiddin ÜSTÜNDAĞ bu birleşmeyi belgelerken, ATATÜRK ‘ün bu emsalsiz buluşu gönüllerden gelen ve ellerden yükselen sonsuz bir alkış seli ile karşılandı.
Bu heyecan ve mutluluk dolu alkışlar, ta karşı kıyılarda bile yankılar yapıyordu.
EKSİKLİKLER BENİM, FAZLALIKLAR DAHA ÖNCE EMEK VERENLERİNDİR. BİR BAŞKA YAZIMDA GÖRÜŞMEK ÜZERE ESEN KALINIZ.
Bu yazı www.sechaber.com.tr için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.