Çanakkale’de yüzlerce Yarbay ve Albay arasından tek başına sivrildiği ve büyük armağanlarla onurlandırıldığı bir dönemde ve mermi yağmuru altında, sevgili kandaşlarına hitaben yazdıkları mektuplarından birine birazdan hep birlikte okuyarak şahitlik edeceğiz.
Bizler için çok değerli maneviyat ve bilgiler içeren satırlara sahip olan bu mektup,
“CESARET TEPESİ, 9.3.1331 (28.3.1915)” tarihli olup;
-…”SEVGİLİ KANDAŞLARIM, (İBRAHİM, FUAT, SALİH)” Beylere hitaben Mustafa Kemal imzasını taşımaktadır.
Mektubu okumaya geçmeden önce dilerseniz “CESARET TEPESİ” hakkında o gün yaşananlara bir göz atalım:
CESARET TEPESİ,
“CONKBAYIRI “nın hemen altında “ŞAHİN SIRTI “nda durdurulan Yeni Zelanda Piyade Tugayı, “CESARET TEPE” ve “KILIÇ BAYIR “ın aşmak üzere harekete geçen Avustralya Hafif Süvari Tugayı ile birleşme ümidini yitirmişti. BIRDWOOD ıstırap verici bir seçimle karşı karşıyaydı.
Cesaret tepe’deki sahipsiz toprak topu topu 55 metre kadardı.
Ancak; 8 sıra Türk siperi buradan “KILIÇ BAYIR “na uzanıyor ve “ARI BURNU “ndaki “MERKEZ TEPE” mevkiini çapraz ateşe alabilecek bir konumda bulunuyordu. BIRDWOOD, “CESARET TEPE “den yardımsız taaruz etmenin intihar olacağını biliyordu. “MERKEZ TEPE ”ye yapılan aldatma hareketi daha yeni bozguna uğratıldığından “CESARET TEPE “taarruzunun yardımsız gerçekleşeceğini artık kavramıştı; ancak bu sayede Türklerin dikkatinin dağılacağını ve Yeni Zelandalıların “CONKBAYIRI” nı ele geçirmesine yardımı dokunacağını düşünmüştü. Hafif Süvariler büyük bir riske giriyordu, ama BIRDWOOD ile GODLEY buna değeceği fikrindeydi.
Yarım saatlik bir bombardımanın ardından, saat sabah 4.30’da 8. ve 10. Hafif Süvari alaylarından ikişer ikişer tertip edilmiş dört dalga taarruza geçecekti. Her dalgada “CESARET TEPE “cephesine sığabilecek azami miktar olan 150 asker bulunuyordu.
Ancak bombardıman açıklanamaz bir surette 7 dakika erken bitti. Türklerin siper duvarının üzerine yahut gerisine oturmak amacıyla sığınaklardan çıktıkları görülebiliyordu.
Hafif Süvarilerin beklediği son bir mermi yağmuruysa gerçekleşmedi. Başarısızlığın mukadder olduğu bilinse de birinci dalga planlandığı şekilde taarruz etti ve bu girişim, binlerce polis sireninden bile gürültülü diye tasvir edilen bir ateş tufanıyla son buldu. Yüksek komuta en baştan yanlış yapmıştı ama sonrasında olacakla mahalli komutanlığının suçuydu.
Yaşlı ve hasta olduğundan idareyi ikinci komutanı Yarbay Jack ANTILL ’e bırakmıştı.
ANTILL, kısmen de zorba tavırları sebebiyle “BULLANT” (kabadayı) lakabıyla tanınmış bir askerdi.
1.Hafif Süvari Tugayı’nın eşzamanlı olarak “BOMBASIRTI ”na yaptığı oyalama taarruzu dört dalgadan ilkinin imha edilmesiyle henüz durdurulmuş olmasına rağmen,
ANTILL; “CESARET TEPE ”deki Türk siper duvarına bir işaret flaması yerleştirildiğini işitmişti. Bunu bütün zorlukları aşabilmiş bir askerin hasbelkader Türk siper duvarına varabilmiş olduğu değil de siper duvarının alınmış olduğu şeklinde değerlendirdi. Durumu birde kendi gözüyle görmeye zahmet etmeden ve taarruzda ısrarın cinayet olacağına dair itirazları kulak ardı ederek devam emri verdi.
Bir gözetleme potasından muhabereyi izleyen ve iyice sarsılmış haldeki HUGHES hiç bir şey yapmadı.
Hayatlarının son dakikalarını yaşamakta olduklarının bilincine varan diğer üç dalganın mensupları sevdiklerinin fotoğraflarına son bir defa daha baktılar, alyanslarını ve diğer kıymetli hatıralıklarını siper duvarlarına çiviledikten sonra vedalaştılar. Düdükler öttüğünde de bir narayla ileri fırladılar. Üç tenis kortu kadar olan bir alan ölü ve yaralılarla kaplandı. Hafif Süvarilerin verdiği 372 kayıptan 234’ü neredeyse anında öldürülmüştü. Türk kaybı çok azdı. Gözlerini kırpmadan ölüme giden bu yiğit adamların hatırası gurur ve hüzün uyandıra geldi Cesaret tepe saldırısı, ya da fedakârlığı. Avusturya’nın milli bilincine kazındı. Ne var ki, ünlü Avusturyalı yönetmen Peter WEIR ’in 1981 tarihli “GALLIPOLI” filminde ima edilenin aksine, bu fedakârlık İngilizlerin Anafartalar’daki hantal çıkarmasını desteklemek için değil “CONK BAYIRI “ndaki Yeni Zelandalılara yardım içindi diyecekti.
Hemen belirtmek isterim ki; “GALLIPOLI” filmi 1981 yılında Avustralya yapımı dramatik bir savaş filmidir. Peter Lindsay WEIR, 21 Ağustos 1944 yılında Avusturyalı film yönetmeni olarak doğacak ve ülkesinde birçok kısa ve uzun metrajlı filmlere imza atarak “GALLIPOLI” filmi ile ününe ün katacaktı. Bu öyle bir ündür ki en iyi yabancı film dalında “ALTIN KÜRE” ödülüne aday gösterilecek ve Avusturya Film Enstitüsü’nün sinema ödüllerinin neredeyse tamamını alacaktır.
Ülkemizde “GELİBOLU” adıyla “29 EKİM 1982” tarihinde işte bu afişle gösterime girecekti. İzleme fırsatı bulamayan değerli okurlarıma hemen belirtmek isterim ki, filmde I. Dünya Savaşı sırasında Avustralyalı iki sporcu gencin Anzak birlikleri safında “GELİBOLU” ya gönderilmeleri savaş öncesi başlayan dostluklarının burada da sürmesi anlatılmamaktadır. Afişin arka planında bir savaş görülse de film gerçekte savaş karşıtı, barışçı bir filmdir. Filmin bütçesi 2.6 Milyon Avustralya Doları, Hasılatı ise 5.7 Milyon (ABD) Dolarına ulaşmıştır.
Şimdi bu bilgiler ışığında Mustafa Kemal imzasını taşıyan Çanakkale’de yüzlerce Yarbay ve Albay arasından tek başına sivrildiği ve büyük armağanlarla onurlandırıldığı bir dönemde ve mermi yağmuru altında, sevgili kandaşlarına hitaben yazdıkları mektubu okuyalım:
“CESARET TEPESİ, 9.3.1331 (28.3.1915)”
SEVGİLİ KANDAŞLARIM, (İBRAHİM, FUAT, SALİH)
-…”TELGRAFINIZI ALDIM. DUYGU VE TEPRİKLERİNİZE TEŞEKKÜR EDERİM. BURALARDA BUGÜNE KADAR KUMANDA ETTİĞİM KUVVETLERLE YAPTIĞIM GÖREVLERE KARŞI KOLORDU, ORDU VE BAŞKUMANDANLIKAR TARAFINDAN GÖSTERİLEN YÜKSEK TAKDİR CİDDEN BENİ MAHCUP ETMİŞTİR. BANA VERMEK İSTEDİKLERİ ARMAĞANLAR ÇOK ÖNEMLİDİR.
ÖRNEĞİN SAVAŞI YÖNETTİĞİM YERE “KEMAL YERİ”, FIRKAMIN DÜŞMANDAN GERİ ALDIĞI VE BU DAKİKADA BULUNDUĞUM YERE “CESARET TEPESİ” İSMİNİ VERDİKLERİ GİBİ GÜMÜŞ SAVAŞ MADALYASINDAN SONRA ALTIN LİYAKAT SAVAŞ MADALYASI DA VERDİLER.
“BÜYÜK KORDON İLE TALTİFİM İÇİN ALMANYA İMPARATORU HAZRETLERİNE BİLDİRDİLER.
TERFİM DAHİ KONU OLDU. ORDU KURMAY BAŞKANI ÖZEL SURETTE KARARGÂHIMA GELEREK:
—“TERFİ KARARLAŞTIRILDI, SİZİN ARZUNUZA KALMIŞTIR. ARZU EDERSENİZŞİMDİ, ARZU EDERSENİZ DAHA SONRA. HERHALDE ARZUNUZU ÖĞRENMEK ÜZERE GELDİM,” DEMİŞTİR.
TABİİ BEN; “TERFİ İÇİN ÇALIŞMADIĞIMI, SIRAM GELDİĞİ ZAMAN” CEVABINI VERDİM.
ARIBURNU KUVVETLERİ ŞİMDİ BAŞKA BİÇİM ALDIĞINDAN BEN YALNIZ FIRKAMA KUMANDA EYLEMEKTE VE ORDUYA ALELUSUL GEREKENLER KUMANDA ETMEKTEDİRLER. İBRAHİM BURAYA KADAR GELİP BENİ ZİYARET EDEBİLİR SANRIM. BÖYLE BİR ŞEY ÇOK İYİ OLUR. CÜMLENİZİN GÖZLERİNDEN ÖPERİM. BİZİM ENİŞTE KULELİ HASTAHANESİ’NDE KATİP İMİŞ. RİCA EDERİM, MÜMKÜNSE ADAMAKILLI ADRESİNİ ÖĞRENİP BANA BİLDİRİNİZ VEYA BİLDİRSİN.
Mustafa Kemal
EKSİKLİKLER BENİM FAZLALIKLAR DAHA ÖNCE EMEK VERENLERİNDİR. BİR BAŞKA YAZIMDA GÖRÜŞMEK ÜZERE ESEN KALINIZ.
Bu yazı www.sechaber.com için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.