Bizleri azınlık bireyi olmak yerine, yüce Türk Milleti’nin bir ferdi yapan, Türklüğe yücelten Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun Rumeli’de bir Avrupa kenti olan Selânik’te doğmuştur. Bir gün İskender’in doğum yerinin de Selânik civarı olduğu kendisine hatırladığı zaman Atatürk:
-…”Mukayese burada sona erer. İskender dünyayı fethetmişti. Ben böyle bir şey yapmadım! O dünyayı istila edeyim derken kendi vatanını unutmuştu. Ben vatanımı hiçbir zaman unutmayacağım.” Demiştir ve unutmamıştır da!
Atatürk, 2 Aralık 1922 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, muhaliflerin ayak oyunlarıyla vatandaşlık haklarından nasıl mahrum edilmek istendiğini, muhaliflerin verdiği önergedeki koşulların kendisinde bulunmayışını, Milletin kendisi için beslediği içten sevgi ve güvenini göstermesini şöyle anlatmıştır:
“…Meclis’teki muhaliflerin çeşitli şekillerde ve başka başka konularda saldırı hazırlıklarında bulundukları yeni değildi. Geziye çıktığım tarihten bir gün sonra, İslâm Hilâfeti ve Büyük Millet Meclisi adlı kitapçığın ortaya çıktığını, bütün Meclis’in ve milletin bize karşı kışkırtılmak istendiğini arz etmiştim. (Atatürk, “15 Ekim 1922 tarihinde Ankara’dan Bursa’ya hareket etmiş, 29 Ekim 1922 tarihinde Bursa’dan Ankara’ya dönmüştür.” Bakınız: Mehmet Önder, Atatürk’ün Yurt Gezileri”, 1975,Sf:93)
Bundan önce çevrilmek istenen dolap vardı ki, daha ondan söz etmedim. Sebebi 1922 Aralık ayı başlarında oynanmak istenen oyun, sonuçları itibarıyla gezim boyunca da devam etmişti. Müsaade buyurursanız, bu konu ile ilgili olarak hatıralarınızı canlandırmaya yarayacak birkaç söz söyleyeyim:
Saygıdeğer Efendiler, üç milletvekili, milletvekili seçimi yasa tasarısında değişiklik yapılması ile ilgili bir önerge hazırlamışlar… Önergede nelerin yer aldığını öğrenmiştim.
2 Aralık 1922 günü, Meclis’in ikinci Başkanı Adnan Bey’in (Abdülhak Adnan Adıvar, 2 Mart 1921’de T.B.M.M. ikinci Başkanı seçilmiştir.) başkanlığında yapılan oturumunda, başkanlık kürsüsünden şöyle bir söz işitildi: …”Efendim! Milletvekili Seçimi Kanunu’nda değişiklik yapılmasıyla ilgili önerinin görüşülebileceği yolunda Tasarı Komisyonu’nun tutanağı var.” Bu söz, …”Okunsun!” sesleriyle karşılandı. İki milletvekili, …”Önemlidir, okunmasını öneririz” diyerek genel havayı açığa vurdular.
Başkan: …”Efendiler, bu önergenin, okunmadan önce komisyona gönderilmesi usuldendir” dedi.
Efendiler, konunun ne olduğunu ve bu konuda Meclis’te yapılan görüşmeler, o günkü tutanaklardan okunabilir. Fakat yüksek heyetinizi bu külfetten kurtarmak için, müsaade buyurursanız, o oturum da yaptığım konuşmanın bir kısmını olduğu gibi arz edeyim:
Değişiklik önergesini okutmadan komisyona göndermek isteyen Başkan’dan söz alarak şunları söyledim: “Efendim! Bu yasa tasarısı özel bir amaç taşıyor. Bu özel amaç doğruca şahsımı ilgilendirdiğinden, müsaade ederseniz birkaç sözcükle düşüncemi arz etmek istiyorum. Erzurum Milletvekili Süleyman Necati, Mersin Milletvekili Selâhattin ve Canik Milletvekili Emin Beyefendiler tarafından önerilen yasa tasarısı, doğrudan doğruya benim şahsımı vatandaşlık haklarından yoksun bırakmak amacını güdüyor. 14. maddede yazılı olan satırları gözden geçirecek olursanız, orada deniliyordu ki: “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne üye seçilmek için, Türkiye’nin bugünkü sınırları içindeki yerler halkından olmak veya kendi seçim bölgesi içinde yerleşmiş bulunması zorunludur. Ondan sonra göçmen olarak gelenler yerleştirildikleri tarihten itibaren beş yıl geçmiş ise seçilebilirler.”
Maalesef, benim doğum yerim bugünkü sınırlar dışında kalmış bulunuyor. İkincisi, herhangi bir seçim bölgesinde beş yıl oturmuş da değilim. Doğum yerim, bugünkü ulusal sınırların dışında kalmıştır. Fakat bu böyle ise, bunda benim en küçük bir kasıt ve kabahatim yoktur. Bunun sebebi, bütün memleketimizi, milletimizi batırıp yok etmek isteyen düşmanların işgal ve istila hareketlerinin kısmen önlenmemiş olmasıdır. Eğer düşmanlar maksatlarında tam bir başarıya ulaşmış olsalardı, Allah korusun, bu tasarıya imza koymuş olan efendilerin de doğum yerleri sınır dışı kalabilirdi.
Bundan başka, bu maddenin gerektirdiği koşullar bende yoksa yani beş yıl sürekli olarak bir seçim bölgesinde oturmamış isem, o da vatana yaptığım hizmetler nedeniyledir. Eğer bu maddenin istendiği koşulu yerine getirmeye çalışsaydım, İstanbul’u kazandırmakla sonuçlanan Arıburnu ve Anafartalar’daki savunmalarımı yapmamaklığım gerekirdi. Eğer ben bir yerde beş yıl oturmaya mahkûm olsaydım, Bitlis ve Muş’u aldıktan sonra Diyarbakır’a doğru yayılan düşmanın karşısına çıkmamaklığım, Bitlis ve Muş’u kurtarmaktan ibaret olan vatan görevimi yapmamaklığım gerekirdi. Bu Efendilerin istediği koşulları taşımak isteseydim, Suriye’yi boşaltan orduların döküntülerinden Halep’te bir ordu kurarak, düşmana karşı savunmaya geçmemekliğim ve bugün ulusal sınırlar dediğimiz sınırları fiili olarak çizmemem gerekirdi.
Zannediyorum ki, ondan sonraki çalışmalarım herkesçe bilinmektedir. Hiçbir yerde beş yıl oturamayacak kadar çalışmış bulunuyorum. Ben zannediyordum ki, bu hizmetlerimden dolayı milletimin sevgisini ve saygısını kazandım. Belki bütün İslâm dünyasının sevgi ve saygısını da kazanmış bulunuyorum. Fakat bu durumdan dolayı, bu sevgi ve saygılara karşılık vatandaşlık haklarından yoksun bırakılacağımı asla hatırıma getirmezdim. Tahmin ediyorum ve ediyordum ki, yabancı düşmanlar bana suikast yapmak suretiyle, beni memleket hizmetlerinden alıkoymaya çalışacaklardır. Fakat hiçbir zaman hatır ve hayalime getirmezdim ki, yüce Meclis’te iki-üç kişi bile olsa, aynı zihniyetle kimseler bulunabilsin. Bu bakımdan ben anlamak istiyorum; bu Efendiler, gerçekten kendi seçim bölgelerinin duygu ve düşüncelerini destekliyorlar?
Yine bu Efendilere soruyorum: Milletvekili oldukları için elbette bütün milletin vekili sıfatını taşıyorlar. Yalnız, bu Efendiler, acaba milletin de kendileri gibi düşündüğünü söyleyebilirler mi?
Efendiler, beni vatandaşlık haklarından yoksun bırakmak yetkisi bu Efendilere nereden verilmiştir? Bu kürsüden resmen yüce heyetinize, bu Efendilerin seçim bölgeleri halkına ve bütün millete soruyorum ve cevap istiyorum!
Bu sözlerim ajans ve basın vasıtasıyla yayımlandı. Millet, yaptığım konuşmayı ve (cevabını beklediğim) soruyu öğrendi… Hemen, memleketin bütün seçim bölgelerindeki gerek seçmenler ve halk tarafından Meclis Başkanlığına protesto telgrafları yağdı. Bu yasa tasarısına imza koyan Milletvekili Efendilerin de seçim bölgeleri halkı, kendilerini ve kendileriyle görüş birliğinde olanları suçlamakla gecikmedi. Milletin, benim için gösterdiği bu sevgi ve güveni samimi olarak belirtmesi bakımından kıymetli birer hatıra olarak saklamakla olduğum bu telgraflar büyük bir dosya tutmaktadır. Bu dosyadaki telgraflar, zamanında basında da yer almıştı. Ben burada yalnız bir tek seçim bölgesinin, Rize’nin(Lazistan Sancağı’na bağlı, 29 Kasım 1923’te Rize olmuştur.) şahsıma çekmiş olduğu bir telgrafı olduğu gibi bilginize sunmakla yetineceğim:
“Üç milletvekili beyin, Seçim Kanunu ile ilgili önergesin, sancağımız milletvekillerinin katılmayacağı inancıyla bir şey yazmayı gerekli bulmamıştık. Şimdi Milletvekili Osman Efendi’den aldığımız mektupta, kendisinin o önerge ile ilgili muhalif bir gruptan olduğunu övünürcesine bildirilmesi üzerine, aşağıdaki konuların bilginize sunulmasına mecburiyet duyulmuştur:
1.(Övücü ve samimi sözlerden sonra) Şahsınız ve değerli çalışma arkadaşlarınız aleyhinde, sancğımız adına söz söyleyen, muhalefet düşüncesi taşıyan ve bizce hiçbir şahsiyet ve değeri olmayan milletvekilini lânetleriz. O, artık sancağımızı da temsil hakkına sahip değildir.
2.Şu zamanda vatansızların bile katılamayacağı muhalefet ve bozgunculuk düşüncesini bize tavsiye eden milletvekili efendinin görüşünü benimseyecek bir tek kişinin bile sancağımızda mevcut olmadığını, bundan duyduğumuz şükran duygusuyla ve yüksek şahsiyetinize olan üstün saygılarımızla arz ederiz, Efendim.
İmzalar
25.5.1923”
Bakınız: Mustafa Kemal Atatürk, “Nutuk (Söylev)” İsmet Eyüboğlu’nun Türkçesiyle, Tam Metin 5.Baskı, İstanbul-2010, Say Yayınları, Sf:543. / Abdullah Özkan “1919 Atatürk’ün Anlatımıyla Kurtuluştan Cumhuriyet’e” A. M. Celâl Şengör’ün sunumu ile, Boyut Yayıncılık, 1.Baskı-İstanbul, Sf:196.
Aşağıdaki nüsha, Atatürk’ün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ve C.H.P. Kurultaylarında söylediği Söylev ve Demeçler Zabıt Ceridelerinden alınmıştır. (Bakınız: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi, “Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I-III (Açıklamalı Dizin İle)” Divan Yayıncılık Ltd. Şti. 5.Baskı, 2006, ISBN 975-16-0163-0, I. Cilt- Sf:298)