2019 yılının ilk yazısında sizlere Klasik batı müziğine çok büyük emek vermiş şu an doksan (90) yaşında olan bir müzik duayeni ve eşi müzik öğretmeni seksen yedi (87) yaşında FİKRET hanımdan bahsetmek istiyorum.
Genç jenerasyon müzik öğretmenlerinden Engin Atalay’la aldığımız randevudan sonra İstanbul-Kadıköy yakasındaki evlerine yaptığımız ziyarette bizim için özel olarak hazırlamış iki müzik abidesiyle karşılaştık. Salondaki masanın üzeri bizim için çok özel olarak hazırlanmış; Selahattin Öğretmenim bize anlatacağı bilgileri unutmamak için önündeki deftere notlar almıştı. Çok mutlu ve heyecanlıydılar. Anlatacakları bilgiler ve anılar bizim için o kadar değerli ki…
Ben ilk önce sizlere Selahattin Evcil’i kısaca tanıtayım.
1930 yılında Sivrihisar’da doğmuş. Müzikle ilk tanışması Halkevinde olmuş. Temel müzik bilgilerini bir Romen öğretmenden almış. 1947-1948 yıllarında müzik seminerinde Reşit Abet, Ferdi Ştatzer, Ekrem Zeki Ün, Halil Bedii Yönetken ve Muhittin Sadak’ın öğrencisi olmuş. 1950-1953 yılları arasında o zamanki ismiyle Gazi Eğitim Enstitüsüne girerek Ed.Zuckmayer ile piyano, koro ve armoni dalında üç yıl eğitim görmüş. Müzik Öğretmenliğine Kırklareli-Lüleburgaz- Kepirtepe Köy Enstitüsünde 1953 yılında stajyer olarak başlamış. Bir sene sonra da müzik bölümünden tanışıp evlendiği Fikret Hanım aynı okulda göreve başlamış. Kerpirtepe Köy Enstitüsünde öğretmenliklerinin yanında ilk mehter takımını ve bandoyu kurmuşlar. Burada bir müddet çalıştıktan sonra Yunanistan’daki Türk Liselerine Müzik öğretmeni olarak atanmışlar ve Selahattin Evcil bu ülkede öğretmenliğinin yanı sıra Selanik Devlet Konservatuarı Keman Bölümünü bitirmiş. Yurda döndüğünde İstanbul Ortaköy Öğretmen Okulunda Müzik Semineri başkanlığına atanmış. Bu kurumda öğretmenlik yaparken bir gün telefon çalmış ve o zamanın Atatürk Eğitim Enstitüsü Müdürü Mahmut Yılmaz ‘’ Okulumuzda şimdiye kadar kimsenin açmaya cesaret edemediği müzik bölümü açacağız, siz de bakanlıkça görevlendirildiniz.’’ demiş. O zamana kadar çok masraflı bir iş diye kimse cesaret edememiş.
Selahattin Evcil enstitüye gittiğinde orada Sıtkı Oskay ve Ankara Devlet Konservatuarından gelen Fuat Turkay isimli iki kadrolu öğretmen daha varmış. Şimdiki ATATÜRK FEN LİSESİNİN bulunduğu yerdeydi o zamanlar Atatürk Eğitim Enstitüsü. Oradaki Konferans salonunda tek bir piyanoyla eğitime başlamışlar. Bir müddet sonra İstanbul Devlet Senfoni Orkestrasından, İstanbul Devlet Opera ve Balesinden ve Devlet konservatuarından Saadet İkesus Altan, Aydın Gün, Ekrem Zeki Ün, Ayhan Turan, Cezmi Erinç, Nejat-Sebahat Tekebaş, Özcan Sevgen, Mustafa-Mesut İktu, Fuat Koray, Okan Demiriş, Fethi Kopuz gibi Yirmibeş (25) sanatçı enstitüde ders vermeye geliyorlarmış.Kısa zamanda Müzik Bölümü Öğrencileri Orkestra ve Koro konserleri vermeye başlamışlar; askeri birliklerde verdikleri konserlerle, bu birliklerden yardım alarak okulun bahçesine askerler tarafından barakalar kurularak buralar derslik haline getirilmiş. Ayrıca Çeşitli kuruluşlarda verdikleri konserlerden elde ettikleri gelirlerden de okula piyanolar almışlar.
Bu arada müzikle çok ilgilenen enstitünün matematik öğretmeni TAHSİN ÇİZİNEL ‘in büyük yardımıyla öğrencilerden topladıkları paralarla o zamanın ampulle ısındıktan sonra işlem yapan ilk fotokopi makinasını bölüme kazandırmışlar. Atatürk Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümü öğrencileri bir müddet sonra SELAHATTİN EVCİL yönetiminde ilk defa bir plak stüdyosuna girip; İstiklal Marşımızı ayrıca Azim ve Ümit Marşlarımızı seslendirmişler. Yedinci Milli Eğitim Şurası sonrası hazırladığı koro ile verdiği konser sonrası otoriterlerden büyük övgü almış.
Bütün bu güzel çalışmalar Atatürk Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümünde yapılırken; ülke 1977-78-79 yıllarına gelmiş. Sık sık öğrenci olayları, insan dövmeler, yaralamalar, ölümler had safhaya varmış. Enstitüye öğrencilerin gelip öğrenim görmesi engellenmiş. Sınıflara girip öğrenci öğretmenler dövülüyor, müzik aletleri kırılıyor, piyanoların üzerine insan pisliği bırakılıyormuş. Bu zor şartlarda Müzik Bölümü büyük bir istekle derslerine devam etmiş. Artık opera, senfoni, konservatuardaki öğretmenler tehdit edildikleri için derslere gelemiyorlar; öğretmenler, bölüm başkanları öldürülüyormuş. Bir gün Polis Bandosu çalıştırdığı dönemlerde öğrencisi olup sonra Emniyet Müdürü olan bir öğrencisinden kendisinin o zamanki örgütlerin ölüm listesinde olduğunu öğreniyor Selahattin Evcil. Öğrencisi bir müddet evine ve yazlığına koruma veriyor sevgili öğretmenimizin.
Atatürk Eğitim Enstitüsünde istediği çalışma ortamını bulamayan Selahattin Evcil o zamanlar İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü olan ve kendisini çok seven Aydın Gün’den ‘’Gel beraber çalışalım. Benim yardımcım ol. ‘’ teklifini alır. Selahattin Evcil büyük emekler verdiği eğitimcilik hayatından ayrılarak; Aydın Gün’ün yardımcısı olarak İstanbul Devlet Opera ve Balesi kadrolarına geçer. Bir müddet Aydın Gün’le uyum içinde çalıştıktan sonra Aydın Gün’ün zamanın hükümeti tarafından görevden alınmasından sonra İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğüne vekâleten atanır. İdareciliği zamanında 80 (Seksen) tane sanatçı ve teknik eleman mevcuttur. Operanın birçok sorunları vardır. Bazı konularda zamanın idarecileri ve sanatçılarıyla anlaşamaz. Zamanın başbakanı BÜLENT ECEVİT’ ten randevu isteyerek sorunları kendisine anlatır. Başbakan kendisini ilgiyle dinler. Fakat Bülent Ecevit’in siyasi ömrü anlatılanları uygulamaya yetmez. Bunun üzerine İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü SELAHATTİN EVCİL emekliliğini ister. O zaman sadece müdürlere verilen birinci dereceden emekli olma hakkını müdürlüğü vekâleten yaptığı için kaybeder. Şimdi çok düşük bir emekli maaşıyla hayatını sürdürdüğünü belirtmiştir.
Emekli olduktan bir müddet sonra Bolu’daki öğrencilik yıllarından tanıdığı eski Milli Eğitim Bakanı (rahmetli) Avni Akyol kendisini arayarak İstanbul Kadıköy’ de bir GÜZEL SANATLAR LİSESİ kurmasını istemiş. Selahattin Evcil tekrar eğitim hayatına girmenin sevinci içinde Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesi’ni kurarak Türkiye çapında Güzel Sanatlar Liselerinin kurulmasına ön ayak olmuştur. Bunun dışında birçok özel okulun çok sesli müzikle tanışmasına neden olan öğretmenimizin Fatih – Bülent ( klasik müzik dünyasına kazandırdığı) ve Levent (Mimar)olan isminde üç (3) tane oğlu vardır.
Sevgili okuyucularım Selahattin Evcil ve Fikret Evcil’den bu bilgileri alırken bende 1978 kuşağı olarak öğretmenlerimle birlikte anlattıkları anıların bir kısmını yaşadım. Çok zor şartlar içinde biz öğrencileri eğitim almışız. Öğretmenlerimiz de aynı şartlarda bizlere bir şeyler öğretmeye çalışmışlar. Fakat bu şatlara rağmen çok iyi yetiştirmişler bizleri; şimdi birçoğumuz gerek sanat kuruluşlarının gerekse Üniversitelerimizin müzik bölümlerinin kilit noktalarında sona doğru yaklaşmaktayız. Bütün öğretmenlerimizin emekleri çok bizlerde.
Otuzbeş (35) senelik bir opera sanatçısı olmama rağmen sevgili öğretmenimin İstanbul Devlet Opera ve Balesi’yle ilgili anlattıklarını ilk defa duydum.
Sevgili meslektaşım ENGİN ATALAY ‘’Hocam sizi çok yorduk mu?’’ diye sorunca Selahattin Evcil ‘’Evet yoruldum. ‘’ dedikten sonra; yaşlılık nedeniyle gözlerinin az gördüğünü, kulaklarında duyu kaybı olduğunu söyledi. ‘’Çok çabuk yoruluyorum ‘’ dedi. Biz de değerli meslektaşım Engin’le işaretleşerek misafirliğimizin diğer bölümünü bize hazırladıkları ikramlara ve fotoğraf çekimine ayırdık. Evlerinden teşekkür edip ayrılırken Çok mutlu olduklarını; bizimle birlikte anılarını tekrar yaşadıklarını belirttiler. İkisinin de gözleri ışıl ışıldı.
TEŞEKKÜRLER FİKRET EVCİL .. TEŞEKKÜRLER SELAHATTİN EVCİL…
COŞKUN NEHİR
www.coskunnehir.com.tr
NOT:Engin Atalay Röportajımızla ilgili ses ve görüntü kayıtlarımızı You Yube’’ Selahattin Evcil’’ isminde kayıt altına alıp yayınlamıştır.
***Bu yazı www.sechaber.com.tr için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.