Bu köşe yazısını okuyacak kadar okumaya ve öğrenmeye merakınız varsa Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar isimli eserini okuduğunuzu varsayıyorum. Okumadıysanız şiddetle tavsiye etmekle birlikte, bu yazımın başlığını da kendisinden esinlenerek attığımı belirteyim. Bu yazı futbolu sahada oynanan bir spor olarak incelemekten ziyade, şu anda Türkiye’nin önde gelen güzide kulüplerinin başkanlarının ve spordaki çarpık yapılanmanın getirdiği kötü sonuçlara değinecek. Eskilere hiç dönmeden güncel sorunlara değineceğim.Eskilere dönersek işimden istifa edip tüm vaktimi bunları yazarak geçirmem gerekir, mazur görün.
AZİZ YILDIRIM – FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ BAŞKANI:
FİKRET ORMAN – BEŞİKTAŞ JİMNASTİK KULÜBÜ BAŞKANI:
Stadın 2014-2015 sezonuna yetişeceğini söyledi. Stadın 2015-2016 sezonuna bile yetişeceği meçhulken böyle bir demeç vermekte hiç çekinmedi.
Yapılan stadın planlanan zamana yetişemeyeceği ortaya çıktığında önünde 3.5 ay gibi uzun bir süre varken futbol takımının maçlarını nerede oynayacağını ayarlayamadı. Koca Beşiktaş kulübü 2 senedir geçici bir stat bulamadı. Arayışlar hala devam ediyor. Dolayısıyla tuttukları takımı izlemeye gelen taraftar sayısı da yerlerde sürünüyor ve kulüp potansiyel gelirden oluyor.
TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU & DEVLET POLİTİKALARI & YAYINCI KURULUŞ:
*Passolig olmadığında bile %50’si dolmayan statların Passolig zımbırtısından sonra ne hale geleceğini düşünemedi. Devletin getirdiği bu saçma sapan politikaya karşı hiç direnemedi, direnmek için en ufak bir çaba sarf etmedi. Buna karşı çıkan kulüpler ile ortaklaşa hareket ederek alternatif bir çözüm üretemedi, sınıfta kaldı. Şimdi boş tribünler dolsun diye yırtınmasına rağmen hiçbir şey yapamıyor.
*Yayıncı kuruluş daha fazla rating alsın diye maçlar inatla geç saatlerde oynatılmaya devam ediliyor. Yeri geliyor 20.30 – 21.00 gibi abuk saatlere bile maç yayını koyuluyor. Zaten ulaşımın, maç bittikten sonra eve dönmenin binbir sorun olduğu büyük şehirlerde seyirci tribünden tamamen elini ayağını çekmek durumunda kalıyor. Dünyanın en çok izlenen ligi olan İngiltere Premier Ligi’nde en geç maç başlama vuruşunun yerel saat ile 16.30 olduğunu belirtelim, stat doluluk oranlarına hiç girmeyeceğim.
*Gökhan Töre – Ömer Toprak ve Hakan Çalhanoğlu gibi milli takımın uzun yıllar iskeletini oluşturabilecek oyuncuların yıldızları bir türlü barıştırılamıyor, yaşanılan polemik ve husumet aylardır sonlandırılamıyor. Bunun neticesinde kendine iyi baktığı ve futbolunun üzerine biraz daha koymayı başarabildiği taktirde gelmiş geçmiş en büyük Türk futbolcu olma potansiyeline sahip Hakan Çalhanoğlu milli takıma bile çağrılmıyor. Bunlar genç oyuncular, çekersin kulaklarından, iki sevgi sözcükleri fısıldarsın, barıştırırsın. Bunu bile beceremiyorlar.
Bu yazıya Trabzonspor Kulübü Başkanı Sayın İbrahim Hacıosmanoğlu’nu da eklemek isterdim ama yaklaşık 300 madde civarı yer alacağı için kendimi buna hazır hissedemedim. Mazur görsün.
Yukarıdaki maddeler sadece birkaç aylık sorunları dile getirmekte ve çok yüzeysel olarak üzerlerinden geçtim. Şimdi soruyorum. Bu kadar gerilimin bulunduğu, huzurun olmadığı, tamamen eski ‘ali kıran baş kesen’ zihniyeti ile kulüp yöneten mafya babası gibi tiplerin at koşturduğu yerde başarı yakalamak mümkün müdür? Bizim insanımız hiç mi bakmaz dünya devi futbol kulüplerinin başkanlarının kimler olduğuna? Ne tür ailelerden geldiklerine? Eğitim seviyelerine? Kaç tane dil konuşabildiklerine?
Bakmazlar tabii. Burası Türkiye. Burada sporun iyi yere gelmesi değil, tuttuğunuz takımın galip gelmesi önemli. Bu kafa ile de yerimizde bile sayamaz, geri gider dururuz da, kimin umurunda?
İyi Haftalar Dilerim,
@josephintavugu