T.B.M.M GİZLİ CELSE ZABITLARI CİLT:3 / S: 2-14’te;
6 Mart 1922: Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gizli oturumlarında Başkomutan Atatürk ’ün Askerî vaziyet hakkında konuşması ve “Nereye gidiyoruz? Bizi kim, nereye sevk ediyor? Meçhûlata?…” sözleriyle ortalığı bulandıran muhaliflere cevabı şu şekilde yer almaktadır;
Herkes ondan mühim bir şey bekliyordu. Başkomutan Mustafa Kemal ATATÜRK büyük taarruza kararını vermişti ancak,
-…“Ordumuzun kararı, taarruzdur. FAKAT bu taarruzu tehir ediyoruz. Sebebi, hazırlığımızı tamamen tamamlamağa biraz daha zaman lâzımdır. Yarım hazırlıkla, yarım tedbirle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten daha çok fenadır. Meclis’te, bir veya birkaç üyenin kötümserlik telkin eden sözlerinden bile aleyhimizde isitifade çareleri aranılmakta olduğuna şüphe edilmemelidir” diyordu.
“BÜYÜK TAARRUZ TARİHİNİN GERİ BIRAKILMASI” hakkında, Emekli Kurmay Albay Sadık ATAK ‘ın bu kararın nasıl alındığına ilişkin anısına şahitlik edeceğiz.
—“1922 yılının Mart ayında bir gün Başkumandan ATATÜRK ‘ten bir “TEHİRİ MUCİBİ İDAMDIR,” (Geç gitmesine sebep olanlar idam edilirler,) kaydı olan bir telgraf geldi.
Telgrafın birinci maddesinde,
“BU EMİRDEN SADECE ORDU KOMUTANLARI VE KURMAY BAŞKANLARI HABERDAR OLACAK, KOLORDU KOMUTANLARINA BİLE BİLGİ VERİLMEYECEKTİR,” deniyor;
İkinci maddesinde ise,
“BÜYÜK TAARRUZUN YAPILACAĞI VE ONA GÖRE HAZIRLIKLARIN TAMAMLANMASI EMREDİLİYORDU.”
Bu emri okurken odada sadece İkinci Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa ile birlikte ben vardım.
Büyük taarruzun haberini duyunca ben çok heyecanlanmıştım. Hatta elimden, okuduğum kâğıt masanın üzerine düşmüştü.
Yakup Şevki (SUBAŞI) Paşa gayet sakin bir sesle,
—“OĞLUM, BİR KAĞIT KALEM AL. BUNA CEVAP YAZALIM,” emrini verdi.
O zamanlar cephede daktilo bulunmazdı. Bu nedenle Ordunun bütün emir ve yazılarını, sır saklad.ığım ve yazım güzel olduğu için, ben yazardım. Kağıt kalemi alıp Paşa’nın söylediklerini yazmaya başladım
24 sayfayı bulan çok uzun ve çok geniş kapsamlı bir cevap yazdırdı.
Cevapta,
—“Böyle bir taarruzun Nisan ayında yapılması doğru olmaz. Havalar yağmurlu, etraf çamur içinde olur. Ulaşım ve erzak temini fevkalade olur. Hâlbuki ecdadımızın daima tercih ettiği gibi ağustos ayı, taarruz için fevkalade uygundur. Her taraf kuru ve ulaşım çok kolay olur. Zapt edilen BÖLGELERDEKİ ÜRÜNDEN askere yetecek kadar yiyecek bulmak da çok kolaylaşır. Ayrıca makineli tüfeklerimiz yeterli sayıda değildir. Mutlaka her bölüğe en az bir makineli tüfek verilmelidir. Topçu mermilerimiz de azdır. Bu şartlarda taarruz başarısız olur,” diye bütün sebepleri ve eksiklikleri madde madde yazdırdı.
Cevap, Ankara’ya kurye ile acele yollandı.
Aradan dört gün geçmişti.
Ordu komutanı nöbetçi emir subayı bendim. Bu nedenle uyanıktım. Sabahın saat dördünde bir motor sesi duydum. Hemen binamızın sokak kapısına fırladım. Küçük, dört kişilik bir Ford otomobilin kapıya yanaşmakta olduğunu gördüm. Otomobil Ordu Karargâhımızın kapısının önünde durdu.
İçinden, bir de baktım ATATÜRK indi. Bize doğru dönerek kendisini Ordu Komutanımızın yanına götürmemizi emrettiler. Ben heyecanla koşarak elini öptüm.
Sonra ATATÜRK ‘ü merdivenlerden çıkararak Ordu Komutanının yatak odasına götürdüm. Biz odaya girince Yakup Şevki Paşa yataktan heyecanla fırladı. ATATÜRK ‘le öpüştüler.
ATATÜRK,
-…”BİZİ YALNIZ BIRAKIN,” dedi.
İki General sabaha kadar tartıştılar. Sabah saat sekize doğru, bir kahvaltı ve
Ordu Kurmay Başkanı Hüseyin Hüsnü Emir ERKİLET Paşa’yı da emrettiler.
Üçü birlikte öğleye kadar çalıştılar. Öğle ve akşam bizler dahi yemek yedik.
Akşam yemekten sonra, yine Şevki Paşa’nın odasına çekilip gece saat dörde kadar haritalar üzerinde tartıştılar.
Durumu sadece ben biliyor, fakat bana sual soran hiç kimseye bir şey söylemiyordum. Çünkü öyle emir almıştım.
Sabaha karşı saat dört sularında ATATÜRK, Ankara istikametine doğru yola çıktı. (Kaynakçalı ATATÜRK Günlüğü, sayfa 193: ATATÜRK gece saat 23.00’te Ankara’dan Batı cephesine hareket etmiştir. 6 Mart 1922)
Önde şoför ve muavini, arkada ATATÜRK ve Jandarma Yaver Siirtli Binbaşı Mahmut Bey oturuyorlardı.
Yanlarında sadece biri muavinde, biri de Mahmut Bey’de olmak üzere iki filinta bulunuyordu. Bu kış kıyamette, Mart’ın en soğuk ve karlı günlerinde, kağnı yollarından geçerek, kimselere görünmeden, bir gece evvel gelip ertesi gece hiç uyumadan geri dönmek ne büyük bir güç ve cesaretti. Bu seyahatin sebebi, daha önce yazdığımız 24 sayfalık gerekçe idi.
ATATÜRK, Ankara’da bizim cevabımızı alır almaz, Biçer İstasyonu’na oradan da otomobille Bolvadin’e gelmiş ve bizim Karargâhta Paşayla durumu yüz yüze tartışmışlardı.
ATATÜRK, Ankara’ya varınca, Ordulara ve Batı Cephesine bir şifre göndermişler ve şifrede,
-…”İKİNCİ ORDU KOMUTANININ TEKLİFLERİ UYGUN GÖRÜLMÜŞ VE EKSİKLİKLERİN TAMAMLANMASI İÇİN GEREKLİ YERLERE EMİR VERİLMİŞ VE TAARRUZ TARİHİ ERTELENMİŞTİR..” diyerek Yakup Şevki Paşa’nın önerilerine uyulduğunu açıklamaktan çekinmemişlerdi. (Kaynak: Prof. Dr. Yurdakul YURDAKUL “ATATÜRK’TEN HİÇ YAYINLANMAMIŞ ANILAR S:94-96 ISBN: 975-6237-37-6)
Em. Kur. Albay Sadık ATAK: İnönü ve Sakarya Harplerinde büyük yararlılıklar göstermiştir. Büyük Taarruzdan önce kurulan İkinci Ordu Komutanı Yakup Şevki (SUBAŞI) Paşa’nın Emir Subaylığını yapmıştır. Sonra Kurmay olup Albaylıktan emekli olmuş ve ölünceye kadar Harp Gazileri Derneği Başkanlığında bulunmuştur.
Yakup Şevki SUBAŞI: 1910-12 yılları arasında Kurmay Yarbay olarak Harp Okulu’nda “TABYA” Öğretmenliği yapmıştır. Bu nedenle bütün Subaylar onu tanır ve çok takdir ederler. Sakarya Harbi’nden sonra yeni kurulan İkinci Ordunun Komutanlığına getirilmiş Büyük Taarruzda çok büyük yararlılıklar göstererek Orgeneralliğe yükseltilmiştir.
Yakup Şevki Paşa, Harp Okulu çıkışı itibariyle ATATÜRK ve İNÖNÜ ‘den kıdemli olduğu için ATATÜRK, Paşa’ya ve fikirlerine çok hürmet eder ve kendisine daima, “HOCAM” diye hitap ederlerdi.
İsmet ERARPAT
Bu yazı www.sechaber.com için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.