Mustafa Kemal Paşa, 1920 yılında France-Orient gazetesinin muhabiri Türk asıllı Alaattin Haydar’a verdiği röportajında Fransızca konuşmuş ’’Başarınızdan emin misiniz ekselansları?’’ sorusuna şu yanıtı vermiştir:
…’’Hiç şüphesiz, yetmiş beş yıldır yüzlerce Komitacı dağlara çıktılar ve üzerlerine gönderilen Türk orduları ile çatıştılar ve ordular onları yenemedi. Bugün kendi dağlarına tırmanma sırası Türklere gelmiştir. Şimdi onlar gerilla savaşı yapacaklardır. Bu durum uzadıkça biz kazanacağız.
Bütün zulme uğramış milletler bize yardım etmektedirler ve ileride bizi taklit edeceklerdir. Yunan ordusu bu kampanyaya karşı koyabilecek midir? Onlar arkalarında ailelerini ve ticaretlerini bıraktılar, kendi derilerini kurtarmaya çalışacaklardır. Oysa Türk gönüllüler köyleri işgalciler tarafından yakıldığı, aileleri dağıtıldığı için ölüm kalım savaşı vermektedirler.
Bir tarafta fethetmek isteyen bir ordu, öbür tarafta kendi ocağını koruyanlar var. Savaşı kim kazanır dersiniz? Bugün Yunan ordusunun arkasında çetelerle dolu kurşunları sırtlarına yiyorlar. İşte önümüz kış, o da önemli bir faktör olacak…
Lloyd George’un emirlerine uyan Venizelos 500.000 kişi yığsa bile savaşı kazanamayacak, kendilerine ait olmayan bu topraklarda binlerce ceset bırakarak çekilecekler.’’
Mustafa Kemal Paşa’nın en belirgin liderlik ve komutanlık niteliği ondaki önsezi ve öngörü yeteneğidir. Yukarıdaki konuşmada bunu çok açıkça görmekteyiz. Ayrıca savaşın meşruiyeti ile işgalcilerin neden kaybetmeye mahkûm olduklarını büyük bir yetkinlikle ve özgüvenle açıklamış ve daha o günden Büyük Zaferle sonuçlanacak Büyük Taarruz ’un işaretini vermiştir.
Büyük Taarruza kadar yaşanan süreçte Türk Milleti’nin makûs tarihini değiştirecek muharebeler şunlardır:
-Birinci İnönü Muharebesi (6–11 Ocak 1921); ’’Türk Zaferi. Yunan ordusu durduruldu. Yunan ordusu kuzeyde İnönü, güneyde Afyon hattı olmak üzere her iki taraftan da geri çekildi.’’
-İkinci İnönü Muharebesi (23 Mart – 1 Nisan 1921); ’’Türk Zaferi. Yunan ordusu İnönü mevzilerinden geri çekildi.’’
-Kütahya-Eskişehir Muharebeleri (10 – 24 Temmuz 1921); ’’Ağır bir yenilgi!.. Yunan ordusu ilerlemiş, Türk ordusu Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmiştir.’’ (Not: Kütahya-Eskişehir Muharebesi’nin kaybedilmesi ve ordunun Sakarya’nın doğusuna çekilmesi ile savaşın sevk ve idaresi konusunda bazı eleştirileri vardır, ama ‘’hattı müdafaa yoktur…’’ stratejisini Doğu Cephesi Kumandanı Musa Kazım Karabekir Paşa, ’’şu veya bu hattın veya mevkiin müdafaası düşünülmeyerek düşmanı yıpratarak güçsüz düşürmek ve sonra da zamanında darbe vurmak’’ biçiminde ifade etmiştir.)
-Sakarya Meydan Muharebesi (22 Ağustos – 13 Eylül 1921); ’’Türk Zaferi. Yunan taarruzunun durduruldu ve Sakarya’nın batısına atıldı.’’
-Başkomutanlık Meydan Muharebesi ya da Dumlupınar Meydan Muharebesi (26 – 30 Ağustos 1922); ’’Kesin Türk Zaferi. Kütahya’ya bağlı Dumlupınar yakınında Türk ve Yunan orduları arasında meydana gelen savaştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başkumandanı Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından şahsen yönetildiği için Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak anılır. İstiklal Savaşı’nın kesin bir Türk Zaferiyle sonuçlanmasını sağlayan bu çarpışmanın yıl dönümü Türkiye’de Ulusal bayram olarak kutlanmaktadır.
İçimizde her yıl artarak kutladığımız 30 Ağustos Zafer sevincini en fazla Başkumandan Mustafa Kemal Paşa’nın 13 Eylül 1922’de yayınladığı ’’Büyük ve asil Türk milleti!’’ başlıklı beyannamesinden okuruz:
…’’Büyük ve asil Türk Milleti!
Ordularımız 9 Eylül 1922 sabahı İzmir’i, akşamı Bursa’mızı muzafferen tahlis ettiler. Akdeniz, askerlerimizin zafer teraneleriyle dalgalanıyor.
Asya İmparatorluğuna yeltenen küstah bir düşmanın muharebe meydanlarına gelmek cesaretinde bulunan ordu kumandanlarıyla kumanda heyetleri, günlerden beri Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin harp esiri bulunuyorlar. Başkumandan Trikopis, birçok gece ve gündüz meyûsane muharebelerden ve çare-i halâsı tecrübe ettikten sonra, nihayet maiyetindeki generaller ve erkân-ı harbiyeleri ve kumanda ettiği ordunun elinde kalabilen bakayasıyla arzı teslimiyet eyledi.
Eğer Yunan Kralı da bugün esirlerimiz arasında değilse bu tacidarların, şiarı esasen yalnız milletlerinin safhalarına iştirak etmek olduğundan; muharebe meydanlarının felaketli günlerinde saraylardan başka bir şey düşünmeme tıynetlerindendir. Garp fabrikalarının çelik zırhları ile kaplanan muazzam Yunan orduları, artık Anadolu dağlarında zâbitleri tarafından terk edilmiş zavallı sürüler, cinayetlerinden tedehhüş ederek kudurmuş kütleler ve ağaç diplerinde kalmış yaralılardan ibaret kaldı.
Düşman ordularının malzeme-i harbiyesi hemen üçte iki itibariyle topraklarımızdadır. Düşman esirlerinden başka insan zayiatının yüz binden ne kadar fazla olduğunu tayin etmek müşkildir. Fakat salâhiyeti resmiye ile milletimize tebşir ederim ki, bizim insan zayiatımız dörtte üçü hafif yaralı olmak üzere on bin nüfusa baliğ olmaktadır.
Büyük Türk milleti, ordularımızın kabiliyet ve kudreti düşmanlarımıza dehşet, dostlarımıza emniyet verecek bir kemal ile tezahür etti. Millet orduları on dört gün zarfında büyük bir düşman ordusunu imha ettiler. Dört yüz kilometrelik fasılasız bir takip yaptılar. Anadolu’daki bütün memalik-i meşgulemizi istirdat eylediler; büyük zafer senin eserindir. Çünkü İzmir’imizi siyasi ihtiraslar neticesinde adeta memnunen düşmana teslim eden heyetlerle milletin hiçbir münasebeti yoktu. Bursa’mızı istila eden Yunan kuvvetleri ise ancak İmparatorluğun askeri teşkilatıyla tevhid-i emel ve tevhid-i harekât ederek muvaffak olmuşlardı. Vatanın halâsı, milletin rey ve iradesi kendi mukadderatı üzerinde bilâ kayt ve şart hâkim olduğu zaman başlamış ve ancak milletin vicdanından doğan ordularla müsbet ve kat’i neticelere ermiştir. Büyük ve necip Türk milleti, Anadolu’nun halâsı zaferini tebrik ederken sana İzmir’den, Bursa’dan Akdeniz ufuklarından ordularının selâmını da takdim ediyorum. (Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başkumandan Gazi Mustafa Kemal)’’
30 Ağustos Zaferi, ilk kez 1923’te Ankara, Afyon ve İzmir’de şenliklerle kutlanmıştır. 1924 yılında ise Gazi Mustafa Kemal Paşa‘nın savaşı idare ettiği tepede, ilk defa 30 Ağustos 1924 tarihinde Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa da dâhil olmak üzere, devlet erkânının tam kadro halinde katılacağı bir tören ile kutlanmıştır. Kutlamalar daha sonraki yıllarda ülke geneline yayılmış ve Mayıs 1935’te çıkartılan 2739 sayılı yasayla milli bayram olarak kabul edilmiştir.
Büyük Zafer dolayısıyla Ankara’da ilk resmi ziyafeti Rauf (Orbay) Bey vermiş; Afgan, İran, Rus ve Azerbaycan elçileriyle diğer siyasi ricalin bulunduğu ziyafette konuşmuştur:
…’’Büyük Millet Meclisimizi kurup, kahraman ordumuzu vücuda getiren milli cidalimiz, en nihayet, düşman istilası altında inleyen kardeşlerimizi de kurtarıp bizi büyük zafere kavuşturdu. Bu gece, işte bu muazzam zaferi tebcil için birkaç söz söylemeye müsaadenizi istirham ederim.
Asırlardan beri mert ve müstakil yaşayan büyük milletimiz; bundan üç sene, dört ay evvel, memleketimize kan ve ateş rüzgârları saçmak kastıyla, İzmir’imize saldıran düşmanın, caniyane hücumuna uğradı ve bu şuurlu mücadele hareketimizin başlangıç tarihi oldu. O günden itibaren, müdafaa vasıtalarından mahrum oluşuna rağmen halkımız, dişleri ve tırnaklarıyla, düşmanın üzerine atıldı. Milli Meclisimiz ’de teyit edilen ’’Misak-ı Milli’’miz, cidalimizin esas hatları kabul edildi ve sonunda bugünkü muazzam zaferimizin esaslarını hazırlayan TBMM ‘nin Ankara’da açılmasına vesile oldu. Takip ettiği dava, beşer tarihinin en temiz, en ulvi bir davası, istiklal ve hürriyet davasıdır. Milletimiz her ne bahasına olursa olsun, mutlaka esir olmamağa, istiklal içinde hür yaşamağa azmetmiş, karar vermişti.
Bu davanın en önemli kısmını ordumuz üzerine aldı; evvela Allah’ın inayetine, sonra milletin irade ve azmine istinat eden kahramanlarımız, pak vatanımızın, nezih, masum milletimizin haklarını elde etmeğe, tahakkuk ettirmeğe muvaffak oldular. Yakın bir gelecekte sevgili İstanbul’umuz ve Edirne’miz de anavatana iltihak edecektir.
Muhterem efendiler. Bu mesut anları bir kere daha yâd etmek için, şanlı ordularımıza, liyakatlı kumandanlarımıza, askeri dehasıyla zaferin elde edilmesine en büyük âmil olan Başkumandan Mustafa Kemal Paşa hazretlerine, şükran ve hürmetlerimizi bir kere daha arz ediyorum. Bu zafer haksızlığa, zulme karşı kazanılmıştır. İstiklal ve hürriyet mücadelesinin, istilâ ve zulme kahredici bir darbesi ve galebesidir. Bize bu muzafferiyeti bahş eden Cenab-ı Hakka arzı şükran ederim…’’
Bu vesile ile Seç Haber ailesi olarak hürriyet ve bağımsızlığımızın ölmez abidesi olan büyük kutlu günü kutluyor, başta Ulu Önderimiz Başkomutan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere bizlere mukaddes bir vatan toprağı emanet eden tüm şehit ve kahramanlarımızı rahmet ve şükranla anıyoruz efendim.
Ayrıca okuyabilirsiniz:
https://www.sechaber.com.tr/mustafa-kemal-pasa-ordunun-basina-gecsin/
https://www.sechaber.com.tr/zafere-giden-yol-30-agustos-zafer-bayrami/
https://www.sechaber.com.tr/ataturk-buyuk-taarruzda-komutayi-neden-bizzat-ele-almistir/
https://www.sechaber.com.tr/ataturk-mechul-asker-anitinin-temel-atma-toreninde/
http://www.sechaber.com.tr/ordular-ilk-hedefiniz-akdeniz-ileri/
http://www.sechaber.com.tr/bayramlarin-bayrami-30-agustos-zaferimiz-kutlu-olsun/
http://www.sechaber.com.tr/buyuk-taarruz-tarihinin-geri-birakilmasi/
http://www.sechaber.com.tr/dusmani-maglup-edecegim/
http://www.sechaber.com.tr/onlari-anadolu-boslugunda-mahvederim/
http://www.sechaber.com.tr/simdi-kahvaltiyi-getirin/
http://www.sechaber.com.tr/baskomutan-gazi-mustafa-kemal/
http://www.sechaber.com.tr/30-agustosa-dogru/http://www.sechaber.com.tr/30-agustosa-dogru/