Cumhuriyetin Onuncu yıldönümü münasebetiyle, Ankara’daki o zamanın en büyük yapılarından muhteşem Ziraat Bankası o zamanın en büyük yapılarından muhteşem Ziraat Bankası merkezinde büyük bir balo veriliyordu.
Bankanın davetlisi olarak gelmiş yüzlerce mebus, memur, tüccar ve her sınıfa mensup erkek, kadın muazzam bir kalabalık, bedava büfelerde yiyip içerek, neşe ve şetaret içinde, caz sesleriyle çınlayan geniş holde dans edip duruyorlardı. Saat 22’ye doğru, birden bire:
—“GAZİ GELİYOR!…” Sesleriyle, ortalık karıştı ve herkes, onu karşılamaya koştu.
GAZİ her zamanki mütebessim çehresiyle göründü, maiyetinde Ruşen EŞREF, Afet Hanım ve sairleriyle birlikte, ağır ağır ilerleyerek, alkışlarla kendisini selamlayanlara iltifatlar ede ede içeri girdi.
Caz susmuş, dans durmuştu. Tarif edilemez bir heyecan ve coşkunlukla kaynaşanlar arasında, içkinin de tesiriyle, büsbütün kaplarına sığamayanlar GAZİ ‘nin oraya, nihayet huzuruyla şeref vererek, samimi bir hava içinde hoşça bir vakit geçirmeye geldiğini unutmuşlar gibi hitabelere başladılar.
Sandalyelerin üstüne çıkarak, O’na hitaben: Sevgi ve saygılarını ilanla, içlerini dökmeye başlayanlar meydanında lafı uzatarak, zemin ve zamana uymayacak mevzulara dalanlar da görülünce, GAZİ sinirlenir gibi oldu ve sesini yükselterek:
-…”BU BÖYLE OLMAZ!… HERKES SÖYLÜYOR, SÖZLER BİRBİRİNE KARIŞIYOR. İÇİNİZDEN BİRİNİ SEÇİN DE KONUŞMAK İSTEYENLERE SIRA İLE O SÖZ VERSİN…” Dedi.
—“SİZİ SEÇTİK… SİZİ!…” diyerek cevap verdiler.
-…”ÖYLE İSE… AÇILIN… MEYDANI BOŞ BIRAKIN!…”
Diyen GAZİ, etrafını sarmış olan kalabalığı bir nizama koyup ferahlayınca, konuşmak isteyenleri birer birer, hemen kaşla göz arasında kuruluvermiş olan kürsüye davet etmeye başladı.
İlk kürsüye çıkanlardan, Ziraat Bankası mensubu olduğu anlaşılan biri, bermutat lavı uzatarak, nihayet bu bankayı göklere çıkarırcasına methe koyulunca, GAZİ kendisini tutamadı:
-…”YOOO!… “
Diyerek sözünü kesti ve devamla:
-…”ZİRAAT BANKASININ HİZMETLERİNİ KİMSE İNKÂR EDEMEZ AMA BU KADAR DA DEĞİL… BAKIN… BU MUAZZAM BANKA SARAYININ KÖYLÜLER TARAFINDAN YAPILDIĞINI HEP BİLİYORUZ AMA BU BANKANIN HENÜZ BİR TEK KÖYÜ OLSUN, BÖYLE MAMUR VE MÜREFFEH BİR HALE GETİRİLDİĞİNİ GÖRMEDİK…”
GAZİ ‘nin, belki de, laf ebeliğine hevesli bazılarının, balonun neşe ve şetaretini ihlal edecek bir nutuklar curcunasına teşebbüslerini önlemek maksadıyla vaki olan bu müdahalesi artık nutuklardan vazgeçilerek, eğlenceye devamı ihtar mahiyetinde olduğu halde içkinin tesiriyle bunu anlamayarak söz isteyenler eksik değildi.
Bu suretle, kürsüye çıkan bir genç de, şöyle söze başladı:
—“ON DÖRT MİLYON VATANDAŞ NAMINA HİTAP EDERKEN…”
GAZİ, bunun da sözünü kesti:
-…”HAYIR…. O KADAR AZ DEĞİL…”
—“YİRMİ BEŞ MİLYON VATANDAŞ…”
-…”O KADAR DA ÇOK DEĞİL… FAKAT…”
Diyerek oturuma hitap eden GAZİ:
-…”FAKAT BU GENÇ ÇOCUĞA, BÜTÜN MİLLET NAMINA KONUŞMAK SELAHİYETİNİ KİM VERDİ?…”
Deyince,
Delikanlı, O’nun huzurunda böyle patavatsızca konuşmanın imkanı olmadığını idrak ederek, süklüm püklüm kürsüden çekildi. Ama hala “SUSMAK” lazım geldiğini anlamayanlar da vardı.
Bu sefer de başka biri kürsüde göründü ve GAZİ ‘ye şöyle hitap etti:
—“SEN, TÜRK TARİHİNİN EN BÜYÜK ADAMISIN! MAZİDEN MİRAS KALAN BÜTÜN KÖTÜLÜKLERİ YIKTIN. MİLLET SANA MİNNETTARDIR. ANCAK, BİR DE BÜROKRASİ DENEN MUSUBETİ ORTADAN KALDIRMIŞ OLSAYDIN…”
GAZİ ‘nin her zaman samimiyetle ışıldayan gözlerinde, birden bire sanki şimşekler çaktı.
Elini kaldırarak:
-…”DUR!..”
Dedi ve damla:
-…”YAŞI İTİBARIYLA HİÇ BİR MEMURİYETTE BULUNMADIĞI MUHAKKAK OLAN BU GENÇ, GÖRÜLÜYOR Kİ, ŞİKÂYET MEVZUU YAPMAK İSTEDİĞİ ŞEYİN NE OLDUĞUNU BİLE BİLMİYOR. BÜROKRASİ DEMEK, NİHAYET DEVLET İDARESİ DEMEKTİR. ONUN ŞİKAYET ETMEK İSTEDİĞİ, FAKAT İSMİNİ BİLMEDİĞİ ŞEY İSE, PAPÖRASİ, YANİ KIRTASİYECİLİKTİR Kİ, BİZ ONU ÇOKTAN TARİHE GÖMDÜK.” Dedi.
Bu delikanlı da, tam manasıyla ve hakikatten hak ettiği gibi ağzının payını aldıktan sonra, renkten renge girerek sessizce çekilip gitti.
Fakat hala GAZİ ‘nin “ARTIK HİTABELERDEN VAZGEÇİLMESİNİ” istendiğini anlayamayanlar yok değildi. İşte, bir de bahriyeli kürsüye çıkıyor:
—“BU MEMLEKET GENÇLİĞİ DİYE.., “
Hararetle konuşmaya başlıyor ve Türk gençliğinin, memleket aşkıyla yanan yüreğinin safiyetini, berraklığını, GAZİ ‘ye de ne kadar bağlı olduğunu anlatırken, birden bire sapıtarak:
—“BÜTÜN BUNLARA RAĞMEN BU GENÇLİĞİN İHMAL EDİLMEKTE OLDUĞUNU”
İddiaya kalkıyor ve nihayet, dönüp dolaştırarak sözü kendi şahsına getirip, hala terfi ettirilmediğinden şikâyet ediyordu.
Bu manasız şikayet faslına gelinceye kadarki uzun sözlerini, sabır ve sükunetle dinleyen GAZİ, laf, terfi ettirildiği mevzuuna gelince artık sabrı tükenerek;
-…”SUS!… DİYE BAĞIRDI. ASLA GENÇLİĞİ İHMAL EDEN YOKTUR. ELBETTE BÜTÜN GENÇLERLE TEKER TEKER MEŞGUL OLAMAM. BEN ANCAK GENÇLİĞİN BAŞINDA BULUNANLARLA GÖRÜŞÜRÜM VE DAİMA GÖRÜŞÜRÜM. HEM SEN BAKSANA YÜZBAŞISIN!… TÜRKİYE’DE, YÜZBAŞI OLMAK İÇİN, ORTA, LİSE VE YÜKSEK TAHSİL MECBURİYETİ OLDUĞUNA, BİR DE LAEKAL ON BEŞ SENELİK BİR ZAMANA MUTAVAKKIF BULUNDUĞUNA, ONDAN SONRA DA YİNE SENELERCE KITADA HİZMET LAZIM GELDİĞİNE GÖRE…; YAŞIN KAÇ Kİ, YÜZBAŞILIĞI AZ BULUYORSUN?.. ÇOCUK ŞÜKRET Kİ YÜZBAŞISIN!…”
GÖRSEL: Ankara’da, kaldırım kıyısında bir biracı. Cumhuriyet 10. yılını bir ay sonra kutlayacak. Yüzler gülüyor. Ve Eylül 1933’te National Geographic arşiv kayıtlarına giren bu fotoğrafın arkasına düşülen nota göre, Türkiye’de insanlar “AŞIRIYA KAÇMADAN” içki içmeyi çok seviyor. Fotoğraf: Kurt ve Margot Lubinski
EKSİKLİKLER BENİM, FAZLALIKLAR DAHA ÖNCE EMEK VERENLERİNDİR. BİR BAŞKA YAZIMDA GÖRÜŞMEK ÜZERE ESEN KALIN.
Bu yazı www.sechaber.com.tr için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.