Merhaba,
Aslında bu yazımın konusu bambaşka olacaktı. Ancak dün yaşadığımız korku sonrası gözlemlerimi
paylaşmak istedim sizlerle.
Öncelikle hepimize geçmiş olsun. Keşke iyi dileklerimiz ile geçirebilsek endişelerimizi. Bu durumda
bunun pek mümkün olmadığını biliyorum.
Depremi daha önce deneyimlemiş ve sonuçlarını yaşamış büyükler olarak, korku ve endişemiz ne
yazık ki çok yüksek. Ancak çocuklarımız ki büyük çoğunluğu bunu ilk kez deneyimlediler, bizim kadar endişeli değiller.
Yanılmıyorsam salı günü olan ilk depremi bizimkiler hissetmemişler bile. Ancak dün olan çok daha
şiddetli olduğu için hepsi bu doğa olayını deneyimlemek durumunda kaldı.
Sude deprem esnasında yaşadıklarını şöyle anlattı; Türkçe dersi yapıyorduk, öğretmenimin söylediği şiiri yazıyordum. Tam şairin adını yazacaktım; Sude sırayı sen mi sallıyorsun diye sordu. “Ben sallamıyordum ki.”
Sonra baktım sırayı gerçekten ben sallamıyormuşum. Okul sallanmaya başladı. O
sırada Elif öğretmenim anons yaptı sakince bahçeye çıkıyoruz dedi. Hiçbir şeyimizi alamadan bahçeye çıktık. Biraz zaman geçince sen geldin zaten ama çantam, beslenmem, suluğum, montum hepsi okulda kaldı.Sude’nin arkadaşı Çınar; “biz ne eğlenceli dersler yapacaktık daha yarım kaldı her şey” diyordu. Sonra ikisi birlikte, “biz 1E sınıfındayken tatbikat yapmıştık ya hani onun gibi oldu ama biraz değişikti bu sefer” dediler.
Olayın ne gibi sonuçlar doğurabileceği hakkında bir fikirleri olmadığı için, onları rutinlerinin bozulması, eşyalarının okulda kalması rahatsız etmişti sadece. Öğretmenleri Ercan Bey ve okul yönetimi onlara güvende olduklarını hissettirmişti, ancak okula panik içinde ve ağlayarak gelen bazı veliler yüzünden çocuklar da anormal ve korkulası şeyler olduğunu anlayıp endişelenmişlerdi.
Gördüğümüz gibi çocuklar her zaman her konuda bizi modelliyorlar. Bu nedenle kendi duygu
durumumuzu koruyup, tepkilerimizi kontrol etmeye çalışmalıyız. Dün akşam haberleri izlerken
deprem anında, çocuklar daha ne olup bittiğini anlayamamışken çığlık atarak sınıftan çıkmaya çalışan bir öğretmeni izledim. Kim bilir bu konuda nasıl bir travması vardır? Ben ne yapardım diye düşündüm.
Karşımda bana emanet edilmiş onlarca çocuk varken ve üstelik hepsi gözümün içine bakarken sanırım tümünü kucaklayabilmek isterdim.
Sude ve Çınar’ı okuldan aldıktan sonra onlara yaşadığımız şeyin yağmur ve kar yağması gibi doğal fakat seyrek görülen bir doğa olayı olduğundan söz ettim. Toprağın çok altında bir kayma olduğunu ve bunun yeryüzünde sallantı olarak hissedildiğini ve buna deprem dendiğini söyledim. Öğrenci olduğum zamanlarda bunu benim de yaşadığımı, korktuğumu, öğretmenimin yanına gidip onun söylediklerini dinlediğimi ve tüm sınıf arkadaşlarım ile beraber güvenli bir yerde annelerimizi beklediğimizi anlattım.
Çocuklarda bu süreçte doğru bilgilendirilmeye ihtiyaç duyuyorlar. Yaşadıkları durumlar karşısında,
kendi yaşanmışlıklarımızdan örnekler vermemiz onları biraz daha rahatlatıyor. Onlara böylesi
durumlar karşısında her türlü duyguyu yaşamanın normal olduğunu anlatıp, onların da duygularını
anlatmasına fırsat vermemiz ve en önemlisi sakin ve kontrollü davranma konusunda model olmaya
çalışmamız gerekiyor.
Çocuklar akıllıdırlar. Eğer onlara neler olup bittiğini açıklayamayacak kadar korkmuş olduğumuzu
düşünürlerse, onlar daha fazla endişelenebilirler.
Hayat hepimiz için her an her sürprize açık. Ama çocukların eğlenceli sürprizler dışında, alışkanlıklarını rutinlerini değiştirecek olaylara açık olmadıkları kesin. Onların dünyası henüz çok masum. Endişeleri, korkuları bizim kadar yoğun değil. Her koşulda yanlarında olduğumuzu bilmeye, güvende olduklarını ve sevildiklerini hissetmeye ihtiyaçları var sadece. Çocuklara bu gibi durumlarda kendilerinin ve hayatlarında yer alan önemli yetişkinlerin iyi ve güvende olduğu duygusunu verebilmeliyiz.
Hayatın hepimize her an güzel ve mutluluk verici sürprizler yaşatması dileği ile,
Sevgiyle.