-Yakala, yakala, yakala….Al eline dondurmanı, hadi bakalımmm…Hep beraber dondurma yiyoruz. Herkes aldı mı? Hmmm! Benimki çilekli. Ben dondurma seviyorum. Sen dondurma seviyor musun?
-Evet, seviyorum…Hmmm! Ben dondurma seviyorum…
İşte böyle kaptırmışken kendimizi hayali dondurmalarımızı yemeye, İngilizce saatimizde…
Kahkahalarla gülerken arada sırada…
İçimde kabaran “gidip bir tanesini sıkıştırıp yiyeceğim” şimdi duygusuyla, aşk bütün sınıfı sarmışken…
Ve benim çocuklarım, ikinci bir dili ediniyorken…
Ve onlara bu dili sevdirmek için elimden geleni yapan ben ile birlikteyken…
Ve biz masumca dondurmamızı yiyip, ilköğretim 3. sınıfta görülen bir konuyu gayet başarılı bir şekilde henüz 4 yaşında anlayabiliyorken….!
Bomba patladı!…Evet yanlış okumadınız. Sınıfımda “bomba” patladı. Ortalık yerimde “bomba” patladı…
-Enis; senin dondurman nerede tatlım?
–“Benim dondurmam patladı Çağla!”...Kaynar sular dökülürken tepemden aşağı:
-Daha büyük bir dondurma gönderiyorum sana, yakala, kaçırma…”demekle yetindim…
Okul öncesi kurumlarda öğretmenlik yapanlar bilirler; onlarla birlikteyken hayat durur. Özünüzde en iyi olan her ne varsa hepsi dışarı çıkar. Hiç sakınmadan çocuklarınızla güzel olan her şeyinizi, merhametinizi, sevginizi, sarılmalarınızı paylaşırsınız…Onlara kıyamaz, onlarla çocuk olmanın keyfini çıkarırsınız. Bu ilahi bir armağan gibidir. Çünkü ‘iş hayatınızdaki’ muhataplarınız “meleklerdir”.
Bir başka sınıf, bir başka melek:
-Bugün hava nasıl? Haydi dışarı bakalım hep birlikte, gel buraya, dışarı bakıyoruz, gökyüzüne…Bugün hava nasıl?
-Bugün bulutlu mu? Güneşli mi? Rüzgarlı mı? Yağmurlu mu?…
-Bugün hava nasıl?
-“Hava patladı Çağla!”
Ve bir diğer sınıf, bir başka melek, bir daha patlama!… Bunlar benim şahit olduklarım…Ve şahit olmadığım diğerleri…Yüzlercesi, binlercesi…
Son dönemde yaşanan terör olayları nedeniyle çocuklarımızın ne hale geldiklerinin farkında mıyız? Onların bilinç altına, “patlama, bomba, şiddet, çatışma” kavramları ekiliyor. Çocuklar bunları bu yaşlarda ediniyorlar. Tıpkı bizim yapmaya çalıştığımız gibi yani. Biz sağlam olsun, asla kaybolmasın diye, öğretmez, edindirmeye çalışırız. Ana dilini nasıl edindiyse, İngilizceyi de o şekilde edinmelidir. Ben yabancı bir dilin tohumlarını sevgiyle ekerken, siz ne hakla “patlama, terör, savaş, şiddet” olguları ekersiniz.! Diye haykırmak geliyor içimden…
Aradım, taradım. Her şeyi bilen Google bunu da bilir diye…Terör olaylarının çocuk psikolojisi üstünde etkilerini aradım. Onlara nasıl davranmamız gerektiğini anlatacak makaleler aradım, taradım, didikledim. Ama bulduklarımın hiçbiri beni tatmin etmedi. Belli ki Türkiye’de bu konuyu adam akıllı inceleyen, araştıran bir pedagog olmamış. Daha çok “bir kereden bir şey olmaz!”, “çocuk tacizinde son nokta”, “dayak yiyen çocuk komaya girdi…” gibi haberlerle karşılaştım. Midemde sancılar, başımda hafif dönmeler koyuldum yazmaya. Ama yine de, savaş sonrası 0 – 6 yaş çocuklarda travma konulu bir araştırmadan, en azından, fikir sahibi olabileceğimiz bir alıntıyı eklemek istiyorum:
“Şiddet olaylarının etkileri, çocukların fiziksel, psikolojik ve ahlaki gelişimleri üzerinde kalıcı zararlar bırakmaktadır. Günümüz dünyasında milyonlarca çocuk, doğrudan ya da dolaylı olarak, savaş ve terör olaylarının kurbanı durumuna gelmektedir. Üç yaşından küçük bebekler travma yaşantıları
karşısında genellikle huzursuzluk, ağlama, uyku sorunları, kabuslar ve iştah kaybı gibi tepkiler gösterirler.
Ayrıca, annelerinin yanından ayrılmaya karşı aşırı direnç gösterebilir, yabancılardan korkabilir ve yalnız
kaldıklarında hırçın davranışlar sergileyebilirler. Üç ile altı yaş arasındaki çocuklarda ise bu belirtilere ek
olarak, önceki gelişim evrelerine özgü davranışlara (örneğin altını ıslatma, parmak emme, konuşma bozuklukları) geri dönme, saldırganlık ya da içe kapanma ve sessizlik durumları gözlenebilir. (Kaynak: http://ankadanismanlik.com.tr/)
Onları korumalıyız. Onları hem fiziksel hem de psikolojik açıdan korumalıyız. Bunun için neler yapılmalı diye sorgulamalıyız. Ben 300’den fazla çocuktan sorumlu hissediyorum kendimi. Ve konuyla ilgili bir tek şey becerebiliyorum: Sevgi.
Biz yetişkin olarak sürekli saçmaladığımızdan; son sözü onlara bırakalım: Biz çilekli dondurma yerken siz, kirli hesaplaşmalarınızı kendi cehenneminizde paylaşın. Bizim dondurmalarımızı patlatmayın…