29 Ekim 2019 Salı.
Bugün, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulan çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin 96’ıncı yıldönümünü milletçe kutlamanın coşkusu içindeyiz. Her yıl 29 Ekim günü yenilediğimiz, azim ve kararlılıkla kutladığımız Cumhuriyetimizin bu yılki dönümünde de, Seç Haber ailesi olarak başta ülkemizin kurtarıcısı ve kurucusu Büyük Önder Atatürk’ü, dava ve silah arkadaşlarını, kahraman şehit ve gazilerimizi bir kez daha şükran ve minnetle anıyoruz efendim.
Hepimizin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.
Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi olan “Cumhuriyet”;
Türkiye Cumhuriyeti’nde, bundan tam 96 yıl önce bir anayasa değişikliği ile Büyük Millet Meclisi Kanun-ı Esasi Encümeni’nin (Anayasa Komisyonu) 1921 Anayasa’sının altı maddesinin değişmesi maksadı ile hazırladığı tasarının -29 Ekim 1923 Pazartesi günü yaptığı 43. Oturumunda- kabul edilmesi suretiyle saat 20.30’da “Yaşasın Cumhuriyet” sesleri arasında ilan edilmiştir.(Kanun-ı Esasi Encümeni /Anayasa Komisyonu: İzmir Milletvekili Celâl Nuri (İleri), Dersim Milletvekili Feridun Fikri (Düşünsel), Konya Milletvekili Refik (Koraltan), İzmit Milletvekili İbrahim Süreyya (Yiğit), Muş Milletvekili İlyas Sami Beyler ile Antalya Milletvekili Rasih Hoca (Kaplan)’dan meydana geliyordu.)
Cumhuriyetin ilanı ile aslında yeni bir devlet kurulmuyor, mevcut devletin idare biçimi değiştiriliyordu. Cumhuriyetle yönetilen ülkelerde bir devlet başkanı olduğundan, oylamadan sonra hemen reisicumhur/cumhur reisi seçimine geçildi ve Mustafa Kemal Paşa ilân edilen Cumhuriyet’in ilk reisicumhuru oldu (Büyük Millet Meclisi’nde, gizli oyla cumhurbaşkanı seçimi yapılmış, oylamaya katılan 158 milletvekilinin 158 oyuyla “Ankara Milletvekili Mustafa Kemal Paşa” Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı seçilmiştir).
Ankara Milletvekili Mustafa Kemal Paşa, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı sıfatıyla 29 Ekim 1923 günü Fransız gazeteci Maurice Pernot’e verdiği demecinde: -…”Memleketimizi çağdaşlaştırmak istiyoruz. Bütün mesaimiz Türkiye’de çağdaş, bu nedenle batılı bir hükümet vücuda getirmektir. Medeniyete girmek arzu edip de batıya yönelmemmiş millet hangisidir? Bir istikamette yürümek azminde olan ve hareketinin, ayağında bağlı zincirlerle güçleştirildiğini gören insan ne yapar? Zincirleri kırar, yürür!” demiştir.
Atatürk’ün düşündüğü ve özlediği özgürlük, sosyal özgürlüktü. Cumhuriyetin İlanı ile din ve devlet işleri birbirinden ayrılmış, kadını özgür bir Türk toplumu yaratılmıştı. Cumhuriyet’in 1926 tarihli Türk Medeni Kanunu, bu sosyal özgürlüğü sağlayan başlıca gelişmelerdi. (Türk Medeni Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti’nde 17 Şubat 1926’da İsviçre Medeni Kanunu örnek alınarak TBMM’de kabul edilen ve 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe konulan 743 sayılı kanundur. 1 Ocak 2002 tarihinde Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle yürürlükten kaldırılmıştır.)
Cumhuriyet’in İlanı, 1923’te 101 pare top atışı ile kutlanmış, 1924 yılında ise tüm yurtta şenlikler düzenlenmiştir.Cumhuriyetin sosyal özgürlük projelerinden birisi de Türk kadının da katılabileceği balolar, davetler tertiplemek olmuştur. Cumhuriyetin ilanı dolayısıyla ilk bir iki yıl yapılan kutlamalarda “serbest büfe” olarak geçerdi ama bu pek de dans edilmeyen baloların adıydı. Bir nevi –yavru balocuklardı bunlar, giderek büyüyeceklerdi elbette…
Cumhuriyetin İlanından önce balo yok muydu bu memlekette? : …”Vardı elbette, ama (Türkçede Müslüman olmayan kişileri belirtmek amacıyla kullanılan bir sıfat tabiriyle) gâvur icadıydı. Yabancı ülkelerin balolarına protokol icabı kerhen katılanlar olurdu ama elbette sadece seçkin erkeklerdi katılanlar. Osmanlılar, Avrupalı yüzü açık hanımları seyrederken söz konusu hanımlarda dört kadınlı, heybetli Türk paşalarını incelerdi. Bir de gayrimüslimlerin ve özellikle Levanten çevrelerin düzenlediği balolar vardı ama onlar da zaten içimizdeki gâvurlar olduklarından zinhar bunlardan uzak durulurdu. Tamam; zaman zaman bazı Türk erkekleri de bunlara sadece bir müşahit sıfatıyla katılırdı elbette, lakin bir ayrıkotu misali köşede otururlardı…
…”İzmir’de Türk kadınlarıyla ilk balo:
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa,10 Ekim 1925 Cumartesi günü Balıkesir’den ayrılarak Manisa üzerinden İzmir’e geldi. İzmir halkının coşkulu gösterileriyle karşılandı. “Yaşa Büyük Gazi” sesleri İzmir’i çınlattı.Paşa, İzmir’de bulunduğu süre içerisinde okulları ziyaret etmiş, derslere girerek öğretmen ve öğrencilerle konuşmuştur. 14 Ekim 1925 Çarşamba günü öğleden sonra, İzmir Kız Lisesi ziyaretinden çıkarken, kendisine Vali, akşam bir balo düzenleyeceğini duyurmuştu. Baloya çağrılanlar yalnız Türkler ve eşleriydi. Orkestra Batı müziği çalıyordu, davetlilerden dans etmeleri istendi. Ama bu onlara Gazi, Vali’nin kızıyla bir foksrota kalktıktan sonra bile çekilmez bir işkence gibi gelmişti. O zamana kadar hiçbir Türk kadını, kendi memleketinde, kimsenin gözü önünde bir erkekle dans etmiş değildi.
Moralızadelerden Nail Bey bu baloyu şöyle anlatıyor: …”Atatürk, medeni dünyaya bakış penceresini İzmir’de açtı. İhsan Paşa’nın Karantina’daki Vali Konağı’nda Mustafa Kemal bir balo tertip ettirdi. Bu baloya yalnız Türk hanımları kavalyeleriyle gelecekti. Baloya, davetli olarak bende eşimle gittim. Mustafa Kemal Paşa, konağa saat 22.00’ye doğru geldi. Hanımlara eliyle şampanya ikram etti ve ilk dansı ev sahibi Vali İhsan Paşa’nın hanımı ile açtı. Paşa, hanımları dansa kaldırıyor, dans bilmeyenleri de dansa davet ediyor: -…”Siz bana tabi olun, cesaretli olun,” diyordu. Şık, güzel kahraman bir Hohenzolerin prensi zerafeti ile geceye sihirli bir renk ve hava veriyordu. Paşa, Selim Sırrı (Tarcan) Bey’e İhsan Paşa’nın hanımı ile karşılıklı zeybek oynamasını emretti. Selim Sırrı Bey, o zamanlar ölçülü adımlarla oynanan bir zeybek icat etmişti. Muvaffak bir oyundu bu. Arkadaşlar zeybek merakımı Paşa’ya söylediler. Emrettiler, ben de zeybeğimi oynadım. Bitirince Paşa, Selim Sırrı’ya: -…”Bu çocuğun da candan bir zeybek oynayışı var,” diye beni taltif etmişti.(Bakınız: Nail Moralı, Mütarekede İzmir-Önceleri ve Sonraları, Tekin Yayınları, İstanbul 1976, Sf: 185-186)”
Atatürk ve Yakın Türk Tarihi üzerine çalışan ve araştırma ve incelemelerde bulunan Oğuz Akay’a göre: …”14 Ekim 1925 Çarşamba gecesi, İhsan Paşa’nın konağında, İzmir’in ileri gelen bütün Türk ailelerinin davetli olduğu bu baloda, Uşakkizade ailesi yoktu. Latife Hanım, bu balonun, Ankara’da başlattığı Türk kadın hareketinin bir sonucu olduğunu biliyordu. Ancak bu baloda, daha doğrusu kadının sosyal özgürlük hareketinde kendisi yoktu. İzmir gibi dar bir çevrede bu durumun konuşulacağını da biliyordu. Bundan büyük bir üzüntü ve acı duymuştur. (Bakınız: “Gel Gitme Kadın, Aşk Hiç Bitmedi”, Alfa Yayınları, İstanbul-2011, Sf:73)
…”İlk Cumhuriyet balosu:Balo adı verilerek düzenlenen ilk Cumhuriyet balosu, Cumhuriyet’in ilanının bayram olarak kutlanmasını sağlayan yasanın da kabul edildiği yıl, yani 29 Ekim 1925 tarihinde Ankara’da ‘Fresko Barı’nda düzenlenmişti. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, 1925’te Fresko Bar’da düzenlenen Cumhuriyet Balosu’na Afet (İnan) Hanım ve manevi kızlarıyla katılmış, ancak Türk kadınlarının sayısının azlığı işin tadını kaçırsa da Cumhuriyet tarihimize bir ilk olarak geçmesi kaçınılmaz olmuştu.
Başkentin ilk günlerini ‘Ankara’ adlı romanına aktaran Yakup Kadri Karaosmanoğlu, ilk balolar ve kadınlar üstüne şu yorumu yapar: …”İlk zamanlar Türk hanımlarının balolarda dans etmesi, hele ecnebilerle dans etmesi pek hoş görülmezdi. Bunlar, bir Avrupalı salon hanımının bütün masraflarını yapmakla beraber bu mond’un (sosyetik çevrenin) zevkini henüz onlar çıkaramıyorlardı.”
Akşam gazetesi ise yıllar sonra Cumhuriyet Bayramı nedeniyle“Fahrettin Altay’ın Hatıra Defterinden Cumhuriyetin İlk Yılları” adlı makalede 1925’te Ankara’da ‘Fresko Barı’nda düzenlenen ilk Cumhuriyet Balosu hakkında şu bilgiler verilmiştir: …”29 Ekim 1925 Perşembe günü Cumhuriyet Bayramı idi. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, Meclis’te kutlamaları kabul etti. Bundan sonra geçit töreni yapıldı. Akşam, Çankaya yemek sofrası özel bir aile sofrası haline geldi. Mustafa Kemal’in kızları ile Salih, Kılıç Ali, Tevfik ve Mustafa Beyler’den ibaretti. Fahrettin Paşa da, bu sofranın konuğu idi. Yemek arsında az içildi, gece yarısına doğru gazinoya baloya gidilecekti. Küçük kızların da baloya götürülmesine karar verildi. Hep beraber çıkıldı. Mustafa Kemal, Afet Hanım’la, Madam Bauer öteki kızları ve maiyeti otomobillerle kafile halinde Fresko Gazinosu’na gittiler. Gazino da çok kalabalık vardı, Türk kadınlar pek azdı, yabancı kadınlar da çok değildi. Zeki (Üngör) Bey’in orkestrası çalıyordu.
Mustafa Kemal yanında İsmet Paşa, subaylarla karşılıklı şampanya kadehleri kaldırıyor, boşalan kadehler birbirini kovalıyordu. Onlardan ayrıldıktan sonra Fransız Sefiri’nin kızı ile bir iki defa dans etti. Mustafa Kemal, gazinoda çok neşeli dolaşıyor, herkese iltifatta bulunuyor, arada biraz oturup etrafı seyrediyordu. Bu arada Fransız Sefiri de kızını alıp görünmeden savuştu. Sabah yaklaştığında herkes birer birer çekilmeye başladı. Saat 04.00’e doğru Fahrettin Paşa’ya “Artık gidelim,” diyerek birlikte çıktılar: …”Otomobilde beni yanına aldı, hareket edince başını göğsüme dayayarak daldı. Göğsümde perişan bir halde saçları o sırma saçları en büyük heyecanı kalbimde yaratıyor, öpüyor ve kokluyordum. Atatürk’ü ilk defa olarak böyle biraz fazla kaçırmış görüyordum. Bu da subayların etkisi ile olmuştu. Tan yeri ağarmaya başlarken köşkün kapısında arabanın durması ile gözünü açtı, …”Geldik mi?” diyerek indi ve …”Hayırlı geceler” temennisi ile içeri girdi. (Bakınız: Akşam gazetesi, 29 Ekim 1956, Sf.3)”
Ankara, Fresko Bar:…”Ankara’nın ilk modern barlarından birisidir. 1925’te Bankalar Caddesi’nde, “Şehir Bahçesi” adıyla açılmıştır. Ağaçlıklı, havuzlu, çiçeklerle bezeli bu bahçe, zoraki Ankaralı İstanbullular için çölde vaha idi. Sahipleri Levanten JülFresko ve eşiydi. Şehir Bahçesi, içinde Karpiç veAkba Kitabevi’nin de yer alacağı Belediye Dükkânlar Sitesi’nin inşası için yıkılınca Fresko Bey barını Çankırı Caddesi’ne taşıdı. Adını “Fresko Bar” olarak değiştirdi. Ahşap ve tek katlı bu bar, hali vakti yerinde müşterileri ile dikkat çekiyordu.
Türk, roman, hikâye ve oyun yazarı çevirmen Nahid Sırrı Örik’e göre:
…”Ünlü Macar katanası kadar iri ve güzel konsomatrislerine borçluydu. Fresko Bey’in Avrupa’dan getirttiği müzisyenler ve dansçılar da rağbet görüyordu. Öyle ki, komşu barlardan Elhamra da, rekabeti kızıştırmak için Avrupa’dan konsomatris getirtmişti.”
Yine o dönemde Çankaya Özel Kaleminde görevli Haldun Derin ise,
…”Köklü bir Ankaralı olan Evrak Kâtibi Ekrem Uraz’ın, yakışıklı bir Macar delikanlısı olan hocasından öğrendiği fokstrotu, müdavimi olduğu Fresko’da tecrübe ettiğini hatırlar. Uraz, barın orkestrasına 1930’ların favori şarkısı Fleurd’Amour’u çaldırabilmek için yüklü bahşiş de verir.”
Altın çağını 1930’larda yaşayan Fresko Bar, Çankırı Caddesi’nde pıtrak gibi çoğalan rakipleriyle; (Tabarin Bar, Elhamra Bar…) mücadele edemeyerek kapanmıştır.
Türkiye ve dünya tarihinin gölgede kalan sayfalarını aktarmayı amaçlayan “Atlas Tarih, Sayı: 9, Ekim – Kasım 2011, sayfa 97”de: …”Aslında Ankara’nın ilk önemli balosu bir Cumhuriyet Bayramı’nda değil, Atatürk’ün Orman Çiftliği’nin ‘İstasyon Binası’nın (Gazi İstasyonu (İ.E)) açılışı şerefine düzenlenir. Burası iki katlı basit bir binadır. Şehirden beş altı kilometre ötedeki bu istasyona Gazi davetlilerini götürür. Çünkü o tarihte hem muntazam bir yol yoktur, hem de yeteri kadar otomobil bulunmamaktadır…” yazmaktadır.
Ankara’nın Cumhuriyet döneminde yapılan ilk İstasyonu olma özelliğini de taşıyan “Gazi İstasyonu” Mimar Ahmet Burhanettin Tamcı tarafından tasarlanmış, İstasyon 1 Şubat 1926 günü Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’nın da katıldığı bir törenle açılmıştır.
Cumhuriyet’in ilanın –bayram- olarak kutlanması ise Dışişleri Bakanlığı’nın 2 Şubat 1925’te 29 Ekim’in bayram olarak kutlanmasını kanun teklifi olarak önermiş, teklif metninde: …“Medeni ülkelerden her biri kendisi için milli bayram olmak üzere tek bir gün kabul etmiştir. Her millet bu şekilde belirlediği günü, resmi özel gün sayarak yalnız o günü gerek ülke içinde, gerek dış temsilcililerinde milli törenle icra eder… Yabancılara da kutlattırılması gereken, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve milletimizin resmi özel gününü öteki medeni ülkeler gibi bir gün olarak belirtmek lazımdır. O gün ise Cumhuriyet’in ilanı günü olan 29 Ekim’den başkası olamamalıdır” denilmiştir.
İşte bu teklif Meclis Anayasa Komisyonu tarafından incelenerek 18 Nisan 1925’te karara bağlanmış ve TBMM Genel Kurulu, 19 Nisan 1925 günkü toplasında kabul ettiği “628” sayılı bu kanun ile 29 Ekim gününü Cumhuriyet Bayramı olarak kabul etmiştir.
Böylece Cumhuriyet Bayramı 29 Ekim 1925’ten itibaren, ülke içinde ve dış temsilciliklerde bayram olarak kutlanmaya başlanmıştır. Bu durumda söz konusu Atlas Tarih, Sayı: 9, Ekim – Kasım 2011, sayfa 97’de: …”Aslında Ankara’nın ilk önemli balosu bir Cumhuriyet Bayramı’nda değil, Atatürk’ün Orman Çiftliği’nin ‘İstasyon Binası’nın açılışı şerefine düzenlenir” şeklinde servis edilen bu bilgi tarihin akışına uymamaktadır. İstasyon binasının (Gazi İstasyonu) iki katlı olduğu doğrudur ama basit değildir;
Gazi İstasyonu Binası:-…”Atatürk’ün çok önem verdiği ve çocuğu gibi sevdiği Gazi Orman Çiftliği arazisi sınırları içerisinde bulunan Gazi İstasyonu, Mimar Ahmet Burhanettin Tamcı tarafından tasarlanarak Birinci Ulusal Mimarlık döneminin özelliklerini taşımaktadır. Bu anıtsal nitelikli gar binasının cephelerinde Osmanlı dekoratif ögeler kullanılmış ve planı batı tren istasyonu şemalarına uygun planlanmıştır. Kare planlı giriş holünün sağ ve solunda iki katlı ve içerisinde merdivenlerin yer aldığı iki kule mevcuttur. Giriş ve peron yönündeki büyük kemerler ahşap payandalarla desteklenen saçaklarla belirginleştirilmiştir. Klasik Osmanlı Mimari’sinden gelen sivri kemerler, 16 yy. çinilerinde görülen motifler, Türk ahşap binalarında görülen ahşap nakışlı geniş saçaklar, yapıya farklı bir görünüm vermiştir. Garın cephelerinde kullanılan çiniler Kütahya’da üretilmiştir. Atatürk, yurt gezilerinden Ankara’ya dönüşlerinde genellikle Gazi İstasyonu’ndan iner oradan otomobille Çankaya Köşkü’ne çıkarmış…”
1926 yılının 1 Şubat günü Atatürk’ün de katıldığı bir törenle açılan “Gazi İstasyonu” binanın açılışı şerefine bir balo tertip edilmiştir. Atatürk’ün Orman Çiftliği’nde tertiplenen baloyla ilgili anıları Leman Karaosmanoğlu’ndan dinleyip “Tek Adam” adlı kitabına aktaran Şevket Süreyya Aydemir şöyle yazmıştır: …”Sıra dansa gelir. Gazi, önce Şefika Falih Rıfkı’yı dansa kaldırır. Onu Yakup Kadri Bey, Saliha Ruşen Eşref takip eder. Fakat zemin öyle kötü ve acemice cilalanmış, sabunlanmıştır ki, Gazi ile damı ilk tura girerken ayakları kayarak üst üste yığılırlar. Onların üstüne de Yakup’la onun kolundaki Saliha Hanım devrilirler. Gazi işi latifeye almaktan başka ne yapabilirdi ki… Hatta O, Yakup Kadri’nin de kendi üstlerine yıkılışını, Yakup’un sahneyi hafifletmek için yaptığı bir latife gibi alır. Memnun görünür.”
Balonun bu ilginç ayrıntılarını aktarmaktan çok uzak bir haber, ertesi gün Ankara gazetelerinde şöyle boy gösterir: …”Gazi Hazretleri’nin Orman Çiftliği’nde dün akşam verdikleri büyük, muhteşem balo, kadın ve erkek çok seçkin ve kalabalık bir davetli kitlesinin huzuru ile sabahlara kadar büyük bir neşe ile geçmiştir. Müstesna bir müzik, danslar, eğlenceler vs…”
…”İkinci Cumhuriyet balosu:Balo adı verilerek düzenlenen ikinci Cumhuriyet balosu, 29 Ekim 1926 tarihinde o zamanlar Ankara’nın Hamamönü semtindeki Şengül Hamamı’nın yanındaki eski Ermeni mektebi binasında çalışan Türk Ocağı’nda verilmişti: …”Balo gecesi bu harap binanın salonunda, duvar diplerine sandalyeler dizildi. Herkesin sus pus sıralanıp oturduğu sessiz hareketsiz, hatta kadınsız; biraz hazin bir toplantıydı bu. Bu baloya katılan birkaç Türk kadınından biri olan Süreyya Ağaoğlu anılarında kısaca şunları anlatır: …”Büyük bir heyecanla hazırlanmış, yüzüme de pudra sürmüştüm. Girişteki aynada yüzümü görünce hiç beğenmeyip mendille sildim. O günlerde o küçücük bina sanki bizim için saraydı.” Gecenin ilerleyen saatlerinde Atatürk’ün çok sevdiği ve milli bir oyun olarak gördüğü zeybek havaları çalınır ve bununla dans edilir.”
…”Üçüncü Cumhuriyet balosu:Balo adı verilerek düzenlenen üçüncü Cumhuriyet balosu ise, Atatürk’ün katılımıyla 29 Ekim 1927 gecesi Ankara’da Türk Ocağı’nda, Türk Ocakları tarafından verilmiştir.
…”Dördüncü Cumhuriyet balosu İstanbul’da:1928’de ise Ankara’da tertiplenen Cumhuriyet Balosu hakkında bir bilgi bulunmaz. Milliyet gazetesi, 29 Ekim günü Cumhurbaşkanı Atatürk’ün, Cumhuriyet’in 5. Yıldönümü nedeniyle Ankara’da geçit törenini izlediğini kaydetmiştir.
İstanbul Türk Ocağı’nın 29 Ekim 1928 tarihinde Cumhuriyet Bayramı şerefine düzenlediği Cumhuriyet balosunun davetiyesinde ise frak veya smokin mecburi olduğu görülür. Bu durumda Balo adı verilerek düzenlenen dördüncü Cumhuriyet balosu İstanbul’da tertiplenmiş, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa Ankara’da olduğundan katılamamıştır.
1929 yılında Cumhuriyet balosu Ankara’da sessizliğini korumuştur. Ancak takip eden yıllarda Cumhuriyet Bayramlarında, Cumhuriyet balolarının düzenlendiğini görürüz.
Örneğin 1930 yılında 30 Ekim günü Türk Ocağı’nda yapılan Cumhuriyet balosunda Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’nın Yunan Başvekilinin eşi Bayan Venizelos’la yaptığı dans çok alkış alır ve bu arada Bayan Venizelos da; …“hayatında hiç dans etmediğini (!)” itiraf eder.
O gece Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyet balosunda bulunan misafir Yunan gazetecilerin ricası üzerine demecinde: …”Yunan gazetecilerini burada görmekle bahtiyarım. Yaklaşma temininde basının rolü çok kıymetlidir”demişlerdir.
…”Beşinci Cumhuriyet balosu:Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyet’in ilanının 8. yıldönümü nedeniyle 29 Ekim 1931 günü, Ankara’da geçit törenini izlemiş, Genelkurmay Başkanlığı yeni binasını hizmete açmış, gece Cumhuriyet Balosu’nu şereflendirmiştir.(Not: Türk Silahlı Kuvvetleri resmi internet sitesinde Genelkurmay Başkanlığı Karargâh Binası’nın Tarihçesinde: …”1929 yılında Haydar ve Şürekası adlı müteahhitlik şirketince inşasına başlanan bina 1930 yılında tamamlanarak hizmete açılmıştır…” denilmektedir. 31 Ekim 1931 Vakit gazetesi ile Atatürk Gazi Mustafa Kemal, Foto Cemal Işıksel, 1969’da bu tarih 29 Ekim 1931 olarak verilmiştir.)
…”Altıncı Cumhuriyet balosu:Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyet’in ilanının 9. yıldönümü nedeniyle 29 Ekim 1932 günü,TBMM ‘de düzenlenen kabul törenini takiben geçit resmini izlemiş, akşam Ankara Palas’ta, Cumhuriyet’in 9. yıldönümü nedeniyle düzenlenen ziyafeti şereflendirmiştir.
…”Yedinci Cumhuriyet balosu:Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyet’in ilanının 10. yıldönümü nedeniyle 29 Ekim 1933 günü,sabah 9.15’te Türkiye Büyük Meclisi’nde kordiplomatiği kabul buyurmuş ve Elçilere söylevinde: “…Türk inkılabı kurucudur. Türk ihtilâli, yüksek bir insanî ülkü ile birleşmiş vatanperverlik eseridir. Çocuklarına bütün güzellikleri ve bütün büyüklükleri görmek ve aynı zamanda bütün sefaletlere acımak sanatını öğretmektedir!” demiştir.
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, daha sonra saat 10.10’da Cumhuriyet’in ilanının 10. yıldönümü nedeniyle geçit törenini izlemeye gelerek Türk milletine ünlü söyleviyle: …-“Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir. …Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük uygar vasfı ve büyük uygar kabiliyeti bundan sonraki gelişimiyle geleceğin yüksek uygarlık ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır. …Ne mutlu Türk’üm diyene!”
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, o gece Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Ankara Palas’ta tertiplenen Cumhuriyet Balosu’nu şereflendirmiş, daha sonra Orduevi ve Halkevi’nde düzenlenen Cumhuriyet balolarını da şereflendirmiş, Hâkimiyet-i Milliye gazetesine; “Cumhuriyet’in 10. yılında kurtuluş ve inkılabımızın ilk ve sadık işçisi Hâkimiyet-i Milliye’ye”yazarakimzalı resmini armağan etmiştir.
Cumhuriyet’in İlanın Onuncu Yıldönümü daha önceki dönemlerden farklı olarak, büyük bir görkem ve coşkuyla kutlanmıştır. 29 Ekim 1923 Pazartesi günü Cumhuriyet’in ilanından itibaren geçen on sene zarfında, genç Cumhuriyet’in çehresi değişmiş, her alanda girişilen hamleler ve inkılaplarla böylesine kısa bir sürede, büyük bir yol kat edilmiştir.
Gerek, tarım ve sanayi alanlarındaki düzenlemeler, ülkenin iktisadi yönden kalkınmasını sağlarken, sosyal alanda girişilen inkılap hareketleri ise modern bir toplumun oluşmasını sağlamıştır. Eğitim ve kültür alanlarında yapılan yenilikler de çağdaş ve laik bir modelin oluşmasında öncülük etmiştir.
Dış politika da, Türkiye Cumhuriyeti’nin izlediği dostluk ve barış politikası, Türkiye’yi dünyada tanınan, saygı duyulan bir devlet konumuna getirdiği gibi, iç politikada yaşanan, çok partili hayata geçiş denemelerinin ardından girişilen otoriteyi güçlendirici uygulamalar, on yılı geride bırakan Cumhuriyet’in sağlam temellere oturduğunu göstermiştir.
Genç Cumhuriyet’in böylesine kısa bir zamanda aldığı yolun bütün yurtta idrak edilmesi ve bu başarıların tüm dünyaya duyurulması isteği, Cumhuriyet’in ilanının onuncu yıldönümü kutlamalarına farklı bir anlam kazandırmış, bu nedenle her zamankinden farklı olarak, Cumhuriyet Bayramı’nı kutlama etkinlikleri, 1933’te Ekim ayından çok önce başlamıştır;
Malatya Mebusu Abdülmuttalip,Denizli Mebusu Necip Ali, Giresun Mebusu Hakkı Tarık, Bolu Mebusu Hasan Cemil ve Muş Mebusu Hasan Reşit Beyler, bir kutlama programı oluşturmak üzere, 9 Haziran 1933 tarihinde “Cumhuriyet İlanının Onuncu Yıldönümünü Kutlama Kanunu” başlıklı bir kanun teklifini Meclis Başkanlığına sunmuşlardır.
Sunulan Kanun teklifi sadece geçmişin şerefli ve başarılı günlerine yönelik bir teşekkür mahiyetinde olmayıp, aynı zamanda gelecek nesiller için yeni bir başlangıç yapmak arzusuyla oluşturduğu ifade edilmiş ve 12 Maddelik bu kanun teklifiyle: -…”Cumhuriyet’in onuncu yılının kutlanacağı Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında, halkın ve hükümetin alacakları sorumluluklar belirlenmiş ve TBMM ‘nin11 Haziran 1933 tarihli birleşiminde aciliyetle görüşüldükten sonra yasalaşan bu kanunla; Cumhuriyet’in onuncu yıldönümünün üç gün süreyle kutlanacağı kararlaştırılmıştır.”(Bakınız: Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, Devre 4, Cilt 16, Sf: 1 -2. Sıra Sayısı: 315 /Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, Devre 4, Cilt 16, Sf: 185 – 186; Düstur, Devre 3, Cilt 14, Sf:1531).
Bayram hazırlıkları, gazetelerin sayfalarında Ekim ayı boyunca büyük manşetlerle duyurulmuştur. Onuncu yıl şerefine özel pullar hazırlandığı gibi, Ziraat Bankası da üzerinde Atatürk’ün resmi olan madalyalar bastırmıştır.
Yine bu süreçte İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirler daha önce örneği görülmemiş şekilde taklarla süslenmiş, şehirlerin çeşitli yerlerine yerleştirilen projektörlerle aydınlatma sağlanmıştır. Hükümet de, kutlamaların devam edeceği süre zarfında pek çok alanda halka destek olmak amacıyla çeşitli düzenlemeler yapmıştır. Örneğin, Onuncu Yıl kutlama programının belirlendiği kanunla; …”Bayramdan on gün önce başlamak ve bayram günleri ile sonraki on gün sürmek üzere devletin ulaştırma araçları tarifelerini indirebileceği tespit edilmiş olduğundan, Devlet Demir Yolları ve Liman İşletmeleri Umum Müdürlüğü seferlerini, 19 Ekim – 10 Kasım tarihleri arasında indirimli olarak yapacağını açıklamıştır (Bakınız: Hâkimiyet-i Milliye, 20 Ekim 1933).
Ayrıca bu kutlamalar çerçevesinde; Cumhuriyet’in on yıl içerisinde geçirdiği evrelerin de anlatıldığı pek çok konferanslar düzenleneceği ve bu konferansların nerelerde kimler tarafından verileceği haberlerinin yanı sıra, pek çok şehirde Cumhuriyet Baloları düzenleneceği basın organları tarafından duyurulmuştur (Bakınız Hâkimiyet-i Milliye, 24 Ekim 1933; Milliyet, 25 Ekim 1933).
Gerçekten de Cumhuriyet’in onuncu yılında, 29 Ekim günü Ankara’da üç balo birden düzenlenir. Ankara Palas, Halkevi ve Orduevi baloları geceye imza atar. Halk Fırkasının Ankara Palas’ta katıldığı balo dönemin gazetelerine göre çok eğlenceli ve güzel geçer ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, bu baloda Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ın kızı Emel ile Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu Bey’in nişan yüzüklerini takar.
…”SekizinciCumhuriyet balosu:Cumhurbaşkanı Mustafa KemalAtatürk, Cumhuriyet’in ilanının 11. Yıldönümü nedeniyle 29 Ekim 1934 günü, TBMM ‘de tebrikleri kabul etmiş, Orduevi ve Halkevi’ndeki Cumhuriyet Balolarını şereflendirmiştir.
1935 yılında Cumhuriyet balosu Ankara’da sessizliğini korumuştur. Cumhurbaşkanı Mustafa KemalAtatürk, Cumhuriyet’in ilanının 12. Yıldönümü nedeniyle 29 Ekim 1935 günü TBMM ‘de tebrikleri kabul ettikten sonra Ankara’daki Hipodrom ’da geçit töreninde hazır bulunmuştur.
…”Dokuzuncu Cumhuriyet balosu:Cumhurbaşkanı Mustafa KemalAtatürk, Cumhuriyet’in ilanının 13. Yıldönümü nedeniyle 29 Ekim 1936 günü, TBMM ‘de tebrikleri kabul ettikten sonra Ankara’daki geçit törenini izlemiştir. Cumhuriyet’in temellerini güçlendirmesine paralel olarak Cumhuriyet baloları da artık bir gelenek haline gelmiştir. 1936 yılında Ankara Palas’ta düzenlenen baloya 1096, Ankara Halkevi’ndeki baloya ise 659 kişi katılır. Atatürk, Ankara Palas’ta düzenlenen suare esnasında Yugoslav gazetecilerine Türk – Yugoslav ilişkileri üzerine verdiği demeçte: …-“ Gerçekleştirdiğimiz müşterek dostluk devam edecektir. Bu dostlu un devamına ve daima daha kuvvetlenmesine çalışacağım. Bu dostluk bütün barış dostları için bir işaret teşkil eder. Böyle bir dostluk ancak insanî ve kardeşçe hislerle yerleşir.”söyleviyle yabancı misafirlerle sohbeti esnasında da: …-“Biz kimsenin düşmanı değiliz; yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız!”demişlerdir.
…”Onuncu Cumhuriyet balosu: Ankara Sergievinde yapılan Cumhuriyet balosu için Halk Fırkası tarafından 2 bin 200 dağıtılmasına karşın 4 bin 500 kişi gelir. Aynı yıl bu resmi balo yanı sıra Ankara Palas, Şehir Lokantası ve diğer mekânlarda da balolar düzenlenir.
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet Bayramı’nın 14. yıldönümü nedeniyle 29 Ekim 1937 günü, saat 13.00’de, TBMM ‘de tebrikleri kabul ettikten sonra Ankara’daki geçit törenini izlemiştir. Atatürk, geçit töreni esnasında, kendi kullandığı uçakla stadyum üzerinde akrobasi hareketleri yapan Sabiha Gökçen’i gösterilerin bitiminde şeref tribününde kutlamış ve …-”Teşekkür ederim. Çok başarılıydın! Halk seni tek başına bu tehlikeli hareketleri yaparken görünce çok heyecanlandı. Hem heyecanlandı hem de mutluluk duyarak gururlandı!”demiştir.
Sabiha Gökçen anılarında, 1937 yılında Ankara Palas’ta yapılan balodan da söz eder. Gökçen; …”Atatürk’ün kendisini bu özel geceye resmi üniformasıyla götürdüğünü…” anlatır. İlk kadın pilotumuz baloda Mareşal Fevzi Çakmak ile görüştüğünü ve kendisinden kadınlarında askere alınmasını istediğini söyler. Mareşal’de; …“Hayır, sakın bunu benden isteme yavrum. Çünkü ben kadınlarımızın, kızlarımızın asker olmalarına asla razı değilim! Bir milletin var olması, o milletin kadınlarının yaşaması ile mümkün olur…” diye cevap verir.
Atatürk, Ankara Palas’ta düzenlenen Cumhuriyet Bayramı balosunda Fransa Büyükelçisi HenriPonsot’la sohbet esnasında: -…”Ben toprak büyütme dileklisi değilim: barış bozma alışkanlığım yoktur; ancak antlaşmaya dayanan hakkımızın isteyicisiyim. Onu almasam edemem. Büyük Millet Meclisi’nin kürsüsünden söz verdim: Hatay’ı alacağım! Milletim benim dediğime inanır. Sözümü yerine getiremezsem onun huzuruna çıkamam, yerimde kalamam. Ben şimdiye kadar yenilmedim,yenilemem; yenilirsem bir dakika yaşayamam!”
1937 yılında Anadolu kentlerinde Cumhuriyet balolarının nasıl yapıldığının başka bir tanığı ise Hıfzı Velvet Velidedeoğlu’dur. Velidedeoğlu, Zonguldak yolculuğu sırasında katıldığı bu balonun izlenimlerini anılarında şöyle anlatmıştır: …”Her ilimizde verilmesi gelenekselleşmiş olan Cumhuriyet balosuna davet edildim…” Zonguldak’taki balonun Batı’da gördüğü balolardan hiç de geri olmadığını söyleyen Velidedeoğlu,şöyle devam eder: …”Zonguldak’taki baloda da kadın-erkek, herkes ‘insan’dı ve kimse dekolte tuvaletli hanımlara ‘dişi’ gözüyle bakmıyordu. Neşe çoktu, ama incelik dışı bir hava, bir kalabalık yoktu…”
29 Ekim 1938 yılında ise Cumhuriyet’in 15. Yıldönümü yurdun her yerinde coşku ile kutlanır ama Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün ağır hasta olmasından dolayı Cumhuriyet Baloları yapılmaz. Dışişleri Bakanlığı’ndan tüm elçiliklere yollanan genelgede, …”Cumhuriyet’in bu yıl dönümünde gündüz çay vererek resmikabul yapmakla iktifa olunması ve Atatürk’ün rahatsızlığından dolayı balo ve suare tertip edilmemesi rica olunur.”
Cumhuriyet’in 15. yıldönümü nedeniyle TBMM ‘de tören tertiplenir ve Meclis Başkanı Abdülhalik Renda, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk adına tebrikleri kabul eder ve daha sonra Ankara Hipodromu’nda geçit töreni düzenlenir. Geçit törenin başlangıcında Başbakan Celal Bayar, Atatürk’ün, Cumhuriyet’in 15 yıldönümü nedeniyle orduya hitaben mesajını okumuştur: -…”Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber uygarlık ışıklarını taşıyan kahraman Türk Ordusu! Türk vatanının ve Türk topluluğunun şan ve şerefini, iç ve dış her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an yapmaya hazır olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır!”
Bir sonraki yıl 10 Kasım 1938 Perşembe günü Dolmabahçe Sarayında saat 9.05’te Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikalinden sonra Milli Şef olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci Cumhurbaşkanı olarak devletimizin başına geçen Mustafa İsmet İnönü, Cumhuriyet balolarını sürdürmeye kararlı olduğunu gösterir. Balolar sürer, ama II. Dünya Savaşı başlamıştır. Artık yokluk ve karanlık ülke sınırlarını zorlamaktadır. Balolar doğal olarak eski ihtişamını yitirir. Gazeteler ayrıntılardan söz etmez, balolar halktan uzakta kendi başına kalan etkinlikler olarak anılır. Giderek yaşanan ekonomik sıkıntılar örnek gösterilerek eleştiri konusu bile yapılır.
“Cumhuriyetin ilan belgesi 29 Ekim 1923” https://www.sechaber.com.tr/cumuriyetin-ilan-belgesi-29-ekim-1923/
“Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz” https://www.sechaber.com.tr/yarin-cumhuriyeti-ilan-edecegiz/
“Atatürk ve Cumhuriyet Bayramı” https://www.sechaber.com.tr/ataturk-ve-cumhuriyet-bayrami/
“Benim En Büyük Eserim Cumhuriyettir”https://www.sechaber.com.tr/benim-en-buyuk-eserim-cumhuriyettir/
“Cumhuriyet bu binada ilan edildi”https://www.sechaber.com.tr/cumhuriyet-bu-binada-ilan-edildi/
“Biz Cumhuriyeti Süs Olsun Diye Yapmadık!”https://www.sechaber.com.tr/biz-cumhuriyeti-sus-olsun-diye-yapmadik/