Çocukluğumuzda dinlediğimiz bir masal vardı…
“İyilik, hak ve fazilet kapılarını açan sihirli bir anahtar vardır! Günün birinde bu anahtar, garip bir şekilde suya düşer ve bu anahtara ümit bağlamış olanlar da, acı kaderleriyle baş başa kalırlar…”
“DEVLET İÇİNDE KÜSLÜK OLMAZ”
“Merhum Hayri TEMELLİ’nin aziz ruhlarına hitafen…”
Mustafa İsmet İNÖNÜ 24 EYLÜL 1884 tarihinde İzmir’de doğmuştur. Babası Reşit Efendi Malatya’da yerleşmiş eski bir Türk ailesi olan Kürümoğulları’ndandır. Annesi Cevriye Hanım ise aslen Razgard (Bulgaristan) doğumlu olup daha sonra ailesi ile birlikte İstanbul’a göç etmiştir.
İNÖNÜ’nün üç kardeşi olmuştur; Hasan Rıza, Seniha ve Hayri. Soyadı Kanunu çıktığında anne Cevriye Hanım sağdır ve çocuklarıyla birlikte “TEMELLİ” soyadını almıştır. Kız kardeşi Seniha ise “Abdürrezzak OKATAN” ile evlidir. İsmet İNÖNÜ’nün küçük kardeşi Hayri, 1937`de vefat etmiştir. Bu vefat aile içinde büyük üzüntüye neden olmuştur.
Kısa bir özgeçmişin hemen ardından tarihin tozlu sayfalarına bir yolculukt da biz yapalım, ne dersiniz…?
-…”ŞİMDİYE KADAR BİN MESELEDE BİN DEFA KAVGA ETTİK. AMA AZ ÇOK KAPALI KAVGA ETTİK. AKŞAM PEK ALENİ OLDU. BİR MÜDDET ÇEKİLMEN, İSTİRAHAT ETMEN LAZIM…”
*BAŞBAKAN İSMET İNÖNÜ’YE İZİN
21 Eylül 1937’de şu resmi haber yayınlandı:
“ İSTANBUL, 20 EYLÜL (A.A) – (RESMİDİR) BAŞVEKİL MALATYA MEBUSU İSMET İNÖNÜ‘YE, TALEP VE RİCASI ÜZERİNE, REİSİ CUMHUR ATATÜRK TARAFINDAN BİR BUÇUK AY MEZUNİYET VERİLMİŞ VE BAŞ VEKÂLETİNE İKTİSAT VEKİLİ CELAL BAYAR TAYİN EDİLMİŞTİR.”
Resmi haberde bir sağlık durumu söz konusu edilmediği halde, gazeteler izin almasının İnönü’nün sağlığıyla ilgili olduğunu yazıyorlardı.
CUMHURİYET, 21 EYLÜL 1937 GÜNLÜ SAYISINDA ŞÖYLE DİYORDU:
“TAHKİKATIMIZA NAZARAN BAŞBAKANIN REİSİ CUMHUR NEZDİNDEKİ BU İSTİRHAMINA DOKTORLARIN BU KADARLIK BİR İSTİRAHATFASILASI İÇİN GÖSTERDİKLERİ LÜZUM ÂMİL OLMUŞTUR. BAŞBAKANIN SIHHİ VAZİYETİNDE ENDİŞE OLUNACAK HİÇBİR CİHET YOKTUR. MESELE YENİ VE BÜYÜK İŞLERİN BAŞLANGICI OLAN MECLİS İÇTİMA İPTİDALARINA KADAR BAŞBAKANIN İSTİRAHAT EYLEMESİNDEN İBARETTİR.”
Aynı gazete, 22 Eylül’de İnönü’nün Heybeliada’da dinleneceğini yazıyordu. Oysa Paşa ertesi günü Ankara’ya gitti
25 Ekim 1937’DE YAYINLANAN RESMİ BİLDİRİ:
-…”MALATYA MEBUSU İSMET İNÖNÜ, BU AYIN 25.GÜNÜ BAŞVEKÂLETTEN İSTİFASINI VERMİŞTİR. REİSİ CUMHUR ATATÜRK, İZMİR MEBUSU CELAL BAYAR’I BAŞVEKÂLETE TAYİN VE KABİNEYİ TEŞKİLE MEMUR ETMİŞTİR.”
Aynı zamanda hükümet ve parti teşkilatının birleşmiş olmasından ötürü, Malatya Mebusu İsmet İnönü, Parti Umumi Reis Vekilliği’nden de çekiliyor ve bu vazife de Başvekil Celal Bayar’a veriliyordu.
*İŞİN ASLI;
İsmet İnönü’nün Başbakanlık’tan çekilmesi üzerine türlü yorumlar yapılmış, çeşitli söylentiler çıkarılmış, yayılmıştır.
İsmet Paşa’nın Başbakanlık’tan çekilmesi olayında en önemli neden, Atatürk’ün dedikodulardan etkilenmiş olmasıdır. 1936 sonu ile 1937 başlarında Atatürk’ün sağlığında beliren bozulma, sinirlerini de eskisinden farklı yapmıştı. Bu sinirlilik, Atatürk’te fazla titizliğe, vehme yakın bir alınganlık verene dek sürmüştü. Herkes, her şeyi her vesile ile Atatürk’e söylüyordu. Bu söylentiler kendisine etki yapmıyordu. Ama Atatürk hasta olduktan sonra, İnönü’ye karşı aşılamalar, Atatürk’te yer tutmaya başladı.
Cumhurbaşkanı’na binbir yoldan; “ATATÜRK BİRAZ İÇTİKTEN SONRA NE YAPTIĞINI BİLEMEZ. HELE ŞÜKÜR Kİ HÜKÜMETİN BAŞINDA İSMET PAŞA VAR” gibi sözler, özellikle duyuruluyordu. Bu yüzden son zamanlarda Atatürk, hükümet adamlarıyla ilişkilerinde fazla sinirli davranıyordu.
O günlerde çok sevdiği kardeşi acıklı bir biçimde boğulan ve evinin içi yasa bürünen İsmet Paşa’nın sinirleri de iyi değildi.
Atatürk ile İnönü’nün ayrılmasında Nyon Konferansı’nın da etkisi olmuştur. Konferans sırasında Atatürk Florya’da idi. İsmet İnönü Ankara’daydı. Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras da Nyon’daydı. Tevfik Rüştü Aras konferansta bazı teklifler, teşebbüsler yapıyordu. Bunlar hükümetin verdiği talimata uygun değildi. Atatürk, Florya’dan hükümet görüşünün aksine talimat gönderiyordu.
Olay, Başbakan İnönü’nün üzerinde çok kötü bir etki yaptı. 18 Eylül’de geç vakitlere dek, Çankaya’da İsmet İnönü ile Florya köşkü arasında bir tartışma geçti. Atatürk’ün yazdırdıklarını makine başında Hasan Rıza SOYAK, İnönü’nün yazdırdıklarını Özel Kalem Müdürü Vedit Bey yazıyordu. Başbakan İnönü, konunun sofrada kimbilir kimlerle görüşülerek kendisine cevaplar verildiğini sanıyordu. Oysa Atatürk ile Başbakan İnönü’nün yazışmaları kendi aralarında idi.
*İKİ TOPLANTI
19 Eylül’de İsmet Paşa, İstanbul’a gitmeye karar verdi. Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak’ın da katıldığı bir Bakanlar Kurulu toplantısı düzenlendi. Toplantıda İsmet Paşa ortada bir hükümet buhranı bulunduğunu anlattı.
Bakanların düşüncelerine göre, bu olay yıllardan beri olagelenler gibi gelip geçerdi. Sinirlilik yüzünden işi çıkmaza sokmakta yarar yoktu. Atatürk ile İnönü arasındaki çatışmaların bu ne ilkiydi, ne de en ağırıydı.
Atatürk’ün Ankara’ya döneceği haberi üzerine İnönü yolculuğunu erteledi. Atatürk, 19 Eylül’de Ankara’ya vardı ve Çankaya’da o akşam Bakanlar Kurulu’nu topladı.
*SOFRADAN EMİRLER
Toplantıda içki yoktu. Atatürk çay ısmarlamıştı. Bir aralık Atatürk, bir bakana kendisine söylediği bir sorunu Başbakan İnönü’ye ilettiği için dokundurdu. İnönü söze karışarak;
-…”VAZİFESİNİ YAPMIŞTIR.”dedi.
Atatürk, daha sonra başka bir bakana bazı sorular sordu. İnönü, yine söze karıştı;
-…”O, BU BAKAN DEĞİLDİR, ESKİSİDİR!..” dedi.
Atatürk’ün ne yapmak, ne söylemek, ne açmak istediği belli değildi. Ama çatışmalar oluyordu, kavga eder gibi tartışılıyordu. Sonunda İsmet Paşa’nın bir yakınması duyuldu;
-…”SOFRADAN EMİRLER ALIYORUZ!…”
Gerçekten İnönü kendisine hâkim olamayacak bir durumdaydı.
Söylentilere, dedikodulara karşın, İnönü’nün yakınmasında “İÇKİ SOFRASI” sözleri geçmemiştir. Ama Atatürk, İsmet Paşa’nın sözlerini o anlamda almıştır.
Bakanlar Kurulu Toplantısı, İnönü’nün bu “SOFRADAN EMİRLER ALIYORUZ!…” sözleriyle sona ermiştir.
*İSTANBUL’A GİDERKEN
Atatürk, ertesi gün İstanbul’a dönüyordu. Özel trenin kalkışı sırasında, Atatürk ile İnönü özel vagonun arka salonunda bir süre baş başa kaldılar.
Atatürk, İnönü’ye;
-…”ŞİMDİYE KADAR BİN MESELEDE BİN DEFA KAVGA ETTİK. AMA AZ ÇOK KAPALI KAVGA ETTİK. AKŞAM PEK ALENİ OLDU. BİR MÜDDET ÇEKİLMEN, İSTİRAHAT ETMEN LAZIM…”
İNÖNÜ, şöyle cevap verdi:
-…”MİNNETTAR OLURUM SANA. ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM.”
Atatürk ile yolculuk edenler, sofrada bekliyorlardı. İlk olarak İsmet Paşa içeriden geldi, sofraya oturmadı, geçti kompartımanına gitti.Arkasından Atatürk geldi, sofraya oturdu. Sadece bir iki arkadaşına bakarak:
-…”OLDU, BİTTİ!…” dedi.
Olup biten, artık İsmet İnönü ile çalışmayacağını kendisine söylemesinden ve yerine gelecek olan üzerine düşüncesini sormaktan ibaretti. Meclis kapalı olduğundan, İsmet İnönü izin alacak, Celal Bayar da kendisine vekil olarak Başbakanlık görevini yapacaktı.
*BİR LOKMA, BİR KADEH
Bütün devrimleri Atatürk yapmıştır. Dış siyaset ile yakından ilgilenmiş, sonraları tarih, dil ve Hatay işleriyle uğraşmıştır. Atatürk alabildiğine bu davalara kendisini vermiştir. Başka bir hükümet ve yönetim sorununa karışmamıştır.
Atatürk’ün bir gece:
-…”BİR LOKMA EKMEK YİYOR, BİR KADEH RAKIMI ŞURACIKTA RAHAT İÇİYORSAM BUNU İSMET’İN SAYESİNDE YAPIYORUM.” dediği bilinir.
Başbakanlıktan çekildikten sonra, bir parti grubu toplantısında, İsmet Paşa’nın, Salih Bozok’un çağrısı üzerine, kürsüye çıkarak :
-…”ATATÜRK İLE ARAMIZDA HİÇBİR MESELE YOKTUR. NEYİM VAR NEYİM YOKSA TÜMÜNÜ ATATÜRK’E BORÇLUYUM.” demiştir.
*ŞİDDETLİ SÜRMENAJ
Ayrılmalarında, Atatürk’le İnönü’nün hiddetleri etkili yer tutmuştur. Celal Bayar’ın İçişleri Bakanlığı’ndan yapılmasını istediği bir genelgeye Atatürk’ün yazısını eklemesi, böylece Cumhurbaşkanı’nın hiddetini kamuoyuna açıklaması, daha İnönü’nün aldığı iznin üzerinden bir hafta geçmeden oluyordu.
27 Eylül 1927’de Başbakan Vekili Bayar, İçişleri Bakanlığı’na gönderdiği bir yazıda diyordu ki:
-…”ATATÜRK’ÜN İLİŞİK TEZKERELERİ ÜZERİNE BAŞVEKÂLET VAZİFESİNİ İFAYA BAŞLADIM. KEYFİYETİN VİLAYETLERE TEBLİĞİNİ RİCA EDERİM.”
Yazıya ilişik Atatürk’ün teskeresi ise şöyledir:
-…”İKTİSAT VEKİLİ CELAL BAYAR’A BAŞVEKİL MALATYA MEBUSU İSMET İNÖNÜ ŞİDDETLİ SÜRMENAJ NETİCESİ OLARAK MUTLAK İSTİRAHAT ŞEKLİNDE MEZUNİYETE İHTİYAÇ HİSSETMEKTE OLDUĞUNDAN BAHİSLE TEDAVİSİNİ BİTİREBİLMEK ÜZERE BİR BUÇUK AY MÜDDETLE MEZUNİYET İSTEMİŞ VE TALEBİ TENSİP EDİLEREK BAŞVEKÂLETİNE SİZİN TAYİNİNİZ UYGUN GÖRÜLMÜŞ, KEYFİYET BÜYÜK MİLLET MECLİSİ RİYASETİNE VE KENDİSİNE TEBLİĞ EDİLMİŞTİR.”
Başbakanın değişmesinden sonra da, Atatürk ve İnönü arasındaki ilişki karşılıklı sevgi, saygı ve incelikler içinde sürüp gitti.
Atatürk, İnönü’yü Batı Anadolu manevralarına çağırmakla ilgisine ara vermemeye başladı. İsmet Paşa, ayrılışın bir dargınlığa varmaması için çok dikkatli davrandı.
Atatürk, Savarona yatında İnönü’yü bir iki kez kabul etti.
Yattan Dolmabahçe’ye geçtikten sonra da Atatürk, İnönü’yü arardı. Bir kez İsmet Paşa’yı çağırdı. İsmet Paşa Dolmabahçe’de bir hafta kadar kaldı. Dostça, bir şey olmamış gibi konuştular.
*YOKSUL BİR PAŞA
Atatürk, vasiyetnamesindeki İnönü’nün çocukları üzerine yazdığı bir maddeden ötürü:
-…”ONUN SERVETİ YOKTUR, KENDİSİNE BİR HAL OLURSA ÇOCUKLARINA BAKAN OLMAZ!…” demiştir.
İsmet Paşa, o sırada safra kesesinden rahatsızdı. İnönü’nün çocuklarının yüksek öğrenimlerini yapmaları için vasiyetnamede öne sürülen yardıma gerek duyulmadı.
* * *
Bugüne kadar haklarında birçok kez yazılmış ve yayınlanmış makaleleri okuyarak , bu makalelerin içerisinde belirtilen kaynakların bir çoğunu imkanlar dahilinde araştırarak inceleme fırsatı buldum.
Bunlardan bazılar:
*ATATÜRK’LE ARASI NEDEN BOZULDU?
*İNÖNÜ 1937’DE BAŞBAKANLIKTAN NEDEN UZAKLAŞTIRILDI?
*İSMET İNÖNÜ’NÜN ATATÜRK’TEN İNTİKAMI! ARALARINDAKİ HÜSUMET…
*İSMET İNÖNÜ’DEN ATATÜRK’E ÖZÜR MEKTUBU
*İSMET İNÖNÜ ATATÜRK’LE NİÇİN KÜSTÜ?
*ATATÜRK İSMET İNÖNÜ’YÜ NASIL SİLDİ?
*İNÖNÜ İLE ATATÜRK’ÜN SÜRTÜŞMESİNİN PERDE ARKASI (1…4)
İçtenlikle söyleyebilirim ki, sunulan belgelerin ve kaynakların çokluğu adeta başımı döndürdü.
Sizleri okumaya davet ettiğim alıntı olan bu hatırat ile çorbada benim de bir tuzum olsun istedim. “DEVLET İÇİNDE KÜSLÜK OLMAZ” sözü hatırlanarak, belki de yapılacak bir sonraki çorbaya tuz atmak zorunda kalınmaz.
BAŞKA BİR YAZIMDA GÖRÜŞMEK ÜZERE ESEN KALIN…
EKSİKLİKLER BENİM, FAZLALIKLAR DAHA ÖNCE EMEK VERENLERİNDİR.