Bunları bilmeden ziyaret ettiyseniz bir kez daha, hiç ziyaret etmediyseniz bu yazıyı okuduktan sonra…Dünyanın harikası Artemis Tapınağı’nda Tanrıça Artemis’le tanışmaya hazır mısınız?
Son Çağrı Anunnakilerle Temas kitabının yazarı GökTürk yazdı; Efes Antik Kenti ve Artemis’e büyülü yolculuk…
Bu yazı Efes Antik Kenti ve Artemis Tapınağının sırlarını bilerek bölgeyi ziyaret etmek isteyenler için yazıldı.
Bugün Efes Antik Şehrini Egelilerden gezmeyen yok gibidir. Ege Bölgesinin en meşhur antik kenti olmasının nedenleri bizlere göre İzmir’e yakın olması ve yol üstü sayılabilecek bir güzergâhta bulunması gibi nedenler iken gelen turistler için durum farklıdır. Onlar dünyanın yedi harikasından biri olarak bilinen Artemis Tapınağını görmeye, hissetmeye gelmektedir. İlginçtir ki insanlarımızı çoğu dünya harikası bu tapınağın Efes’te olduğundan bile bihaberdir. Kuşadası’ndan Selçuk’a doğru giderken hemen sağ tarafta yer alan Efes Antik Kentinin cazibesi insanları öylesine esir alır ki şehir sınırları dışında yer alan ve yolun karşısında bulunan Artemis Tapınağı çoğu kez ziyaret bile edilmez. Gerçi Efes’i bile gezerken insanımız alışveriş merkezi gibi gezmektedir oysa bilerek gezmenin hazzını bir alsalar…
Şimdi bu konuyla ilgili ilginç birkaç bilgi vereyim:
İyonyanın başkahramanı Theseus zamanında “Amazonlar”, evet doğru okudunuz amazonlar, Attika’ya giderken buraya uğrayıp Artemis Tapınağında yolda Diana’ya yani Artemis’e kurbanlar adarlarmış. Orada bulunan “Diana Kültü”nün bu amazonlar tarafından getirildiği iddiaları varsa da halk tarafından Jüpiter gezegeninden geldiği genel olarak kabul görmüştü. Düşünün ki o dönemin insanları çok eski bir döneme ait olduğu anlatılan bu heykelciğin dünya dışı bir ürün olduğunu kabul ediyor. Burada nedense hemen aklıma dünya dışı olarak görülen Mekke’deki Hacerü’l-Esved Taşı geldi. Artemis Tapınağı yedi kez baştan yapılmasına rağmen bu tapınağın en kutsal yerinde sergilenen bu külte her zaman tapınılmıştır.
Tanrıçanın varlığı, gerçekliğinin ve inananlar için bu gerçekliğin kabulünün en vurucu kanıtı, olasılıkla, insanların rüyalarında kendini göstermesidir. Strabon’un eserinde Massiliae(Marsilya) şehrinin yüksek tabaka soylularından olan Lady Aristarche’ye uykuda görünmüş olduğunu yazar. Rüyada Artemis kadını Hellen maceraperestlere yoldaşlık etmesi için yönlendirmiştir. Yine tapınağın mimarlarından biri olan Metagenes iri taşları gerekli yüksekliğe çıkarmak için bir yöntem bulmuştu fakat iri bir mermeri bir türlü giriş kapısının üstüne koyamamıştı. Bu başarısızlık nedeniyle son derece üzgün, yorgun ve düşünceli bir şekilde uyuya kaldığında Tanrıça Artemis ona görünmüştü. Tanrıça bu rüyada ona üzülmemesini, rahat olmasını söyleyerek onu kutsamıştı. Ertesi gün uyandığında ise Metagenes bu taşın istediği şekilde yerine konduğunu görünce çok şaşırmıştı. Bu durum bana Sümer’de, Akkad’da, Babil’de, Asur’da tanrılar tarafından tapınak yapmaları için rüyalarda görevlendirilen kralları aklıma getirdi. Bu rüyalardan birinde Tanrı Ninurta, Kral Gudea’nın rüyasına her gece girerek tapınağın planlarını vermiş ve yapılma sürecini de bizzat takip etmişti. Tevrat’taki Yahweh’in Hezekiel peygambere yeni tapınağı en ufak detayına kadar anlattığı ve arşın hesabıyla not aldırdığı görümleri de söylemeden geçmeyeyim.(Hezekiel Kitabı 40-48)
Diana’nın sadece rüyalarda değil gökten uçan arabasıyla gelip kendini halkına gösterdiğine dair inanç günümüze kadar ulaşmıştır. Bir tanrının ya da tanrıçanın kendisinden söz edilmeden ortaya çıkmasının asıl, gerçek bir tanrısallık olduğuna inanan bir halkı, inandıkları ilahın Tanrısallık olduğuna inanan bir halkı, inandıkları ilahın Tanrısallığının benzerini veya ona denk olabilecek bir Tanrısal varlığı sunmadan, kolay kolay başka bir dine döndüremezsiniz. Günümüzde bile kendini inancına adamış saf insanları kazanmak ve bu kazanımı sağlama almak, inançsızların karşı koymalarını önlemek veya itirazlarını çürütmek, yeni dini övüp yüceltmek ve onun ideal üstünlüğünü kullanarak yerleşmiş olanı yerinden etmek için olağanüstü bir güç gerektirir. Neyse konudan uzaklaşmayalım.
Tanrıça Artemis bölge insanları için o kadar önemlidir ki onun için koskoca bir ibadet ayı adanmıştır. Bizim Nisan ayı olarak bildiğimiz bu ay Artemision ayı olarak isimlendirilmiş, ibadet ve çeşitli oyunlarla kutsanmıştır. Ayın sonunda da Artemis Bayramı(Diana Bayramı) eklenerek kutlanmıştır. Daha sonra Efesliler bu büyük tapınağı tanrıçalarından da yardım alarak yapmaya girişirler. Tapınağın nasıl yapıldığı, mermerlerin nasıl çıkarılıp, işlenerek taşındığı konusuna girmeyeceğim. Detaylı bilgi isteyenler için benimde kaynak olarak çokça yararlandığım E.J. Davis’in “Anadolu” kitabını önerebilirim. Sonunda bu büyük tapınak bittiğinde göz kamaştırıcı olarak tasvir edilmişti. Yapının kompozisyonu olağanüstü büyüktü ve muhteşem bir şekilde süslüydü. “İnsandan daha üstün varlıkların işi gibiydi” der, kadim kaynaklar ve ekler: “Güneş bile doğuşundan batışına kadar bu tapınaktan daha hayranlık uyandırıcı bir şey görmemiştir”.
Dünyanın yedi harikasını derleyen Sidon’lu Antipader Artemis Tapınağının Mısır Piramitlerinden bile muhteşem olduğunu şöyle anlatır:
“Mağrur Babil’in üstünde savaş arabaları için yol olan duvarını ve Alpheus’daki Zeus heykelini ve asma bahçeleri gördüm ve Güneşin kolosusunu ve yüksek piramitlerin devasa işçiliğini ve Mausolos’un engin mezarını; ama Artemis’in bulutlar üzerine kurulmuş evini gördüğümde diğer tüm harikalar parlaklıklarını kaybetti ve dedim ki “İşte! Olimpus’un dışında, Güneş hiç bu kadar büyük bir şeye bakmadı. (Antipater, Yunan Antolojisi [IX.58])”
Bizanslı Philon ise yüksekliğinden ve işçiliğinden etkilendiği tapınak için şunları yazmıştır:
“Kadim Babillilerin kudretli işçiliğini ve Mausoleus’un mezarını gördüm. Ama bulutlara doğru yükselen Efes’teki tapınağı gördüğümde, diğerlerinin tümü gölgede kalmıştı.”
İkinci yüzyılın sonlarına doğru yaşamış olan İskenderiyeli Clemens bir kadın kahinden bahsetmiştir. Kenahete göre, toprak açılıp sallanacak ve Artemis Tapınağı fırtınadaki bir gemi gibi cehenneme doğru yutulacaktır. Ve Efesliler nehir kıyısında ağlayıp inleyerek tapınağı arayacaklar ve artık orada yaşayamacaklardı.
Roma İmparatorluğunun tek tanrı inancını getirmek amacıyla başlattığı seferlerde yıkılan bu tapınaktan bugün pek bir şey kalmamıştır. Taşların büyüklüğüne ve harabe yığınının betimi güç genişliğine rağmen, tapınak tümüyle yok olmuştur; nasıl ve nereye gitmiştir bilinmemektedir.
Eğer Efes’e giderseniz kehanetin tam anlamıyla gerçekleştiğini ovanın bugünkü durumundan anlayabilir, kendi gözlerinizle yıkık dökük kenti görebilirsiniz. Tapınağı ise boş yere aramayın derim çünkü geriye birkaç sütundan başka bir şey kalmamış olması ve Tanrıça Artemis’in kenti terk etmiş olması bu yazıdan sonra sizi üzebilir.
Son olarak Tanrıça Artemis’in kim olduğunu da söyleyeyim.
Batıda Diana, Mezopotamya kültüründe Kibele olarak bilinen tanrıça Mısır’ın “İSİS” olarak bildiği tanrıçadır…