Evrenin ve insanın yaratılışının, dünyada ilk olarak ne zaman ve nerede yazıldığını hiç merak ettiniz mi?
Dünyada ilk defa, evrenin ve insanın yaratılışının bütünsel olarak anlatıldığı destan olan “Enuma Eliş” (yaklaşık M.Ö. 700) Asur-Babil Uygarlıkları dönemine aittir. Enuma Eliş, “Bir zamanlar yukarıda…” anlamına gelir ve 7 adet kil tablet üzerine yazılmıştır. İlk tablet “Bir zamanlar yukarıda…” şeklinde başladığı için destana bu isim verilmiştir; yaklaşık 1000 dizeden oluşur. Destanın en önemli özelliklerinden birisi, günümüzde kutsal kitaplarda okuduğumuz yaratılış bölümlerinin Enuma Eliş’teki metinlere çok benzer olması, ancak Enuma Eliş’in kutsal kitaplardan çok daha eski olmasıdır. Destanın yazıldığı yedi tabletten beşincisi büyük oranda kırık olduğu için okunamamaktadır.
Asur Kralı Asurbanipal’in (M.Ö. ~668-630) Ninova’daki saray kütüphanesinden çıkarılan 25.000 kil tablet bulunmaktadır. Tıpkı Gılgamış Destanı, güneş sistemimizdeki gezegenlerle ilgili bilgiler içeren metinler, insan, hayvan ve bitkilerle ilgili metinler, büyü ve metafiziksel konuların yazıldığı tabletler gibi, Enuma Eliş Destanı’nı oluşturan 7 kil tablet de Ninova Kütüphanesi’nin yıkıntıları arasında bulunmuştur. Ninova, bugün Kuzey Irak’ta, Musul’un yanında yer alır, malesef bölgeye Işid tarafından büyük zarar verilmiştir.
(Bu noktada dikkat çekmek istediğim ve konumuzdan biraz uzaklaşacak olsam da belirtmek istediğim şeyler var: Bu tip antik metinlerin araştırmasını yaparken, tabletlerin bulunduğu eski kentlerin günümüzdeki yerlerine baktığımda, terör gruplarının bu bilgileri yok etmek amacıyla saldırdığını ve çoğunlukla başardığını öğreniyorum. “Eski Bilgilerin” doğruluğunu, “Eski İnsanların” doğanın dilinden çok daha farklı anladığını birçoğumuz kabul ederiz. Bugün bütün bu kadim bilgilerin ortaya çıkarıldığı antik Mezopotamya topraklarında sürdürülen savaş, (Irak, Mısır, Suriye, Filistin, Katar zaten savaşa dahil edilmiş durumda. Önümüzdeki süreçte bir sebeple savaşa dahil edileceğini düşündüğüm ülkeler ise İran, İsrail, Suudi Arabistan ve ülkemiz Türkiye.) yanı başımızdaki coğrafyada yaşanan bu olaylar kimilerine göre Büyük Ortadoğu Projesi, kimilerine göre dinler arası savaş, kimilerine göre petrol savaşı vs. şeklinde isimlendiriliyor. Oysa ben sadece ve sadece bilgi savaşı gözlemliyorum. Mermilerin uçuştuğu, bombaların patladığı yerlerde, yalnızca kadim bilgiler yok ediliyor. Tabloya bütün olarak bakmak isteyenler için;)
Enuma Eliş Destanı, aslında Babil’den çok daha önceki dönemlerde yazılmıştır ancak, Babil Yaratılış Destanı denmesinin sebebi, hem Babil’den önceki metinlerin buradaki gibi bir bütünlük taşımaması, hem de destanın içerisinde eski metinlerdeki tanrı/tanrılar yerine Babil Tanrısı Marduk’un yer almasındandır. Bu destanın ilk kopyalarına ulaşılamamakla beraber, destanın içerisinde okuduğumuz “tabletin kopyası yapıldı”, “aslı gibi yazıldı” ifadeleri, destanın çok daha eski olduğunu kanıtlamaktadır. Ayrıca Sümer yaratılış mitlerine, birçok yerde geçen Sümerce isimlere bakarsak, Sümer kültürüne duyulan saygıyı açıkça görebiliriz.
Enuma Eliş’i özetlemek gerekirse:
“Tatlı su okyanusu Tanrı Apsu ile tuzlu su okyanusu Tanrıça Tiamat ve oğulları bu iki su kütlesinden yükselen sisi, buğuyu temsil eden Mummu dışında hiçbir şeyin olmadığı bir dönemdir. Her şey bu üç öğenin birbirine karışmasıyla başlar ve yerin, göğün dahi olmadığı bu zamanlarda Apsu ile Tiamat’ın, Lahmu(erkek) ve Lahamu(kız) isimli iki çocuğu daha olur. Bunlar büyürken Anşar ve Kişar isimli iki çocuk daha meydana gelir, ancak Anşar ve Kişar’ın boyca diğerlerini geçtiği belirtilir. (Araştırmacılara göre bu tanrısal çiftlerin ve çocukların tam olarak ne oldukları halen tartışılmaktadır.)
Yıllar sonra Anşar ve Kişar’ın bir oğulları olur, ismi Anu’dur. Anu gök tanrısıdır ve onun da kendi benzeyişinde oğlu Nudimmud olur. Nudimmud olağanüstü güç ve bilgelik sahibidir, yeraltındaki tatlı suların ve sihirbazlığın tanrısı… Enki, Ea adlarıyla da herkesin bildiği tanrı…
Bu süre zarfında sürekli çoğalan tanrıların genç çocukları fazla gürültü yapmaya başlar ve yaşlı Apsu ve Tiamat bundan rahatsız olurlar. Bir süre barışçıl yöntemler denendikten ve sonuç alınamadıktan sonra Apsu, oğlu Mummu ile beraber Tiamat’a onları yok etme kararı aldığını söyler. Tiamat kendi yarattıklarının yok olmasını istemez; ancak Mummu babasını desteklemektedir.
Bu haber duyulunca Apsu’dan daha bilge hale gelen Enki’ye haber verilir. Enki, korunmak amacıyla belirli sihirler düzenler bu sihir sözlerini söyleyerek Apsu’yu uyutur. Apsu uyurken Enki Apsu’nun başından tacını ve üzerindeki ışınımlı kıyafeti çıkarıp kendisi kuşanır. Böylelikle Apsu’nun gücüne ve görkemine sahip olur, Apsu’yu öldürür, oğlu Mummu’yu ise hapseder. Başlangıçta Tiamat kocasını desteklemediği için ona zarar verilmez. Apsu’nun öldürüldüğü yerde Enki tarafından bir yapı oluşturulur, buraya yine Apsu adı verilir, Enki ve eşi Damkina burada yaşamını sürer ve diğer tanrılar için de burası kutsal bir ziyaret alanı haline gelir.
Enki ve Damkina’nın “Marduk” isimli bir oğulları olur. “Tanrıların en bilgesi” olacak olan Marduk, babası Enki tarafından sihirle de yüceltilmiştir. Bunların olduğu sırada, kocası öldürülen Tiamat’ı, Kingu’nun elebaşılık yaptığı bazı tanrılar intikam alması için kışkırtır, Tiamat kocasını öldüren Enki’ye ve bunu hoş karşılayan tanrılara savaş açar.
Enki, Tiamat’ın savaş açtığı haberini alınca korkuya ve endişeye kapılır, soğukkanlılığını yitirerek büyükbabası Anşar’a gidip durumu anlatır. Duruma öfkelenen ve üzülen Anşar, Enki’nin de Tiamat’a karşı savaşmasını ister; ancak ilk seferde Enki başarısız olur. Bu başarısızlığın ardından Anşar, oğlu Anu’ya yetki verir, Tiamat’a gitmesini ve onu sakinleştirmesini ister. Anu yenilir, Anşar’ın yanına döner. Tüm Anunnakileri sıkıntı kaplar.
Anşar’ın aklına Marduk gelir ve önce babası Enki, sonra Anşar tarafından bilgilendirilir. Marduk bu savaşı kabul eder ancak karşılığında tanrılar üzerinde tartışılmaz en büyük yetkiyi ister, Anşar kabul eder fakat diğer tanrıların da Tanrılar Meclisinde bunu onaylaması gerekir. Anşar durumu bildirmek için diğer tanrılara haber gönderip Tanrılar Meclisini toplar, durumu öğrenen tüm tanrılar endişeye ve korkuya kapılarak Marduk’un isteğini kabul eder.
Kararın ardından Marduk tahta geçer; asa, taht ve “krallık giysisinin(?)” yanında bir de “karşı durulmaz bir silah(?)” verilir. Marduk yola koyulur ve Tiamat’ın karşısına çıkar, Tiamat’a birebir çarpışma teklif eder. Tiamat bu teklif karşısında endişeye kapılır ancak yine de kabul eder. Savaşı, Tiamat’ın kalbine ok fırlatarak öldüren Marduk kazanır. Tiamat’ı destekleyen tanrılar yakalanıp hapsedilir, silahları ellerinden alınır. Kingu’dan “yazgı tabletini(?)” alan Marduk, onu boynuna asar. Tiamat’ı ikiye böler; bir yarısıyla göğü, diğeri ile yeri yaratır. Anu, Enki ve Enlil’i kendi bölgesine yerleştirir.
Bütün bunlardan sonra gökte büyük tanrılar için konaklar yapılır, yıllar, aylar ve günler belirlenmesi için takvim düzenlenir, “güneşin çıkıp girmesi için doğuda ve batıda kapılar inşa edilir(?)”, Ay’a ışık saçması emredilir… (Maalesef bundan sonrası kırılmış olduğundan gök ile ilgili belki de çok daha önemli bilgileri okuyamıyoruz.)
Savaşta yenilen Tiamat’ın safında olanlar, galip gelen tanrıların hizmetçisi olur. Zaman sonra hizmetçilikten yakınan tanrılar Marduk’tan bu yükü kaldırmasını ister. Tanrılar mahkemesi kurulur, insanı yaratmaya karar verilir. Savaşta Tiamat’ın yanında yer almış olan elebaşı Kingu öldürülür, kanından insan yaratılır. Bundan sonra insan, tanrıların beslenmesini üstlenecektir.
Marduk’un bu kararının üzerine tanrılar, onun şerefine Babil kentini inşa ederler ve Marduk’a diğer tanrıların da ünvanları olan 50 ismi yüksek sesle okurlar. Bu şekilde Marduk, Babil’de Tanrıların Tanrısı ünvanını alır…”
Destan, aslında bir makam ile okunan, nazım bir eserdir. Günümüzde kutsal kitaplar okunurken nasıl makam ile okunuyorsa, bu eser de o dönemin kutsalı niteliğindedir. Kabaca iki ya da dört mısranın bağlantılı şekilde yazıldığı bir şiir diyebiliriz.
1.Tablet 1-2: Üstte değirmi gök daha adsızken
Altta da yağız yer ad almamışken
1.Tablet 25-26: Apsu bastıramadı bağırışlarını
Tiamat da ses çıkarmadı [davranışlarına]
1.Tablet 33-34: Gidip Tiamat’ın önünde durdular
Danışıp söyleştiler ilk-doğan (çocukları) tanrılar üstüne.
Bu şekilde iki dize bazen birleşerek bir dörtlük de oluşturabiliyor.
1.Tablet 37-40: Tutumları bana acı verir oldu artık
Gündüz dinlenemiyor, gece uyuyamıyorum
Yok edeceğim (onları), son vereceğim yaptıklarına,
Ta ki sessizlik sağlansın ve uyuyabilelim.
Enuma Eliş çok açık ki Babil rahiplerince, daha önce yazılan asılları değiştirilerek, Babil’i ve Babil Tanrısı Marduk’u övmek için yazılmış. Ancak Babil ve öncesi için etkisi büyük olan çok daha eski Sümer metinlerine ulaşıp, onları da Enuma Eliş gibi hiyerarşik bir düzende okumak isterdim doğrusu.
Kim bilir, belki de birileri bir yerlerde okuyorlardır…
Kaynakça:
https://en.wikipedia.org/wiki/En%C3%BBma_Eli%C5%A1
https://eksisozluk.com/enuma-elis–123637
Alexander Heidel – Enuma Eliş