Milyonlarca yıldır yaşayan biz gezegenin kalp atışlarını duymak, duyabilmek ne muhteşem olurdu bir düşünsenize. Bir varlığın yaşadığının en biricik kanıtı olan o titreşimler gezegenimiz için de geçerli elbette. Savaşlar, salgınlar, tufanlar, çarpışmalar atlatmış olan bu gezegen kalp atışlarıyla neler anlatmak istiyordur bizlere?
Alman fizikçi Winfred Otto Schumann, dünya yüzeyi ile iyonosfer tabakası arasında kalan 55 km’lik boşluk hakkında çalışmaya başlar. Bu boşlukta birbirine benzer elektromanyetik dalgalanmalar olduğunu keşfeder. 1952 yılında başladığı bu çalışmaları meslektaşı König ile birlikte 1957 yılında kanıtlarlar. Bu benzer elektromanyetik dalgalanmaların yarattığı rezonansa Schumann Rezonansı adı verilir. Günümüzde ise jeofizikçiler bu rezonansı “Dünyanın Kalp Atışı” olarak tanımlamaktadırlar.
Schumann, uzun yıllar üzerinde çalışıp ölçtüğü bu değerlerin, genellikle bulutlarda gerçekleşen elektriksel olaylardan ortaya çıktığını söyler ve ortalama 7,83 Hz olarak belirler. Şiddetli şimşek faaliyetleri haricinde bu değerin yüzyıllardır aynı olduğu düşünülmektedir ne var ki 2017 yılında Russian Space Observing System’dan bir açıklama gelir; yıllardır değişmeyen bu ortalamanın artık 8,5 Hz’e yükseldiğini hatta bazı günlerde 16,5 Hz seviyelerine çıktığını söylerler.
Dünya’da gerçekleşen bu değişim elbette üzerinde yaşayan canlıları da etkilemektedir. Dünya’nın kalp atışı frekansına göre kendini ayarlayan beynimiz farklı durumlarına göre frekans değerini değiştirmektedir. Normal şartlarda 12-15 Hz arasındaki değerlerde çalışan insan beyninin odaklanması daha kolaydır, işlemleri kolayca yapar ve çözümlere erişebilir. Tüm bunları yaparken de sakindir.
Schumann Rezonans değerlerindeki değişim direkt beynimizi de etkiler ve bu etkileşim sonucunda yorgunluk, mutsuzluk, huzursuzluk gibi duygu durumları oluşabilir. Titreşimin artmasının nedeni bazı çevrelerce dünyanın yoğunluğunu kaybetmesiyle açıklanmaktadır. Yine de bugüne dek net, kanıtlanmış bir veriye ulaşılamamıştır. Bazı bilim adamları, bu değişimin, zamanı algılamamızda bile değişikliklere yol açacağını, zamanın daha hızlı akacağını söylemektedir.
İnsan, değişiyor. Bedenlerimiz eskisine göre daha hassas, çabuk yoruluyoruz, dikkat, konsantrasyon sorunlarımız var. Baş dönmesi, migren, kramp hatta grip şikayetleri eskisine oranla daha fazla. Diğer yandan tüm dünyada yükselişte olan meditasyon çalışmaları ile bu frekans değişimine uyumlanmaya çalışıyor olabilir miyiz? Meditasyon esnasında yapılan ölçümlerle insanın frekans değerlerini değiştirebildiği ve sık meditasyon yapanların, günlük yaşamı içerisinde de, bu değerde kalabildiği kanıtlanmıştır. Bu açıdan baktığımda insan kendi frekansını değiştirebiliyor ve hatta onu orada sabit tutmayı başarabiliyorsa, toplu meditasyon çalışmaları sırasında (ki günümüzde yaşanan Covid-19 salgını nedeniyle dünya çapında çalışmalar yapıldı) Schumann Rezonansına da etki edebilir mi? Sanıyorum edebilir.
Dünya, günümüzde de dönem dönem daha önce hiç ölçülmeyen kalp atış frekanslarına yükselip alçalmaktadır. Bu değerleri https://twitter.com/schumannbot hesabından dilediğiniz zaman bakarak takip edebilirsiniz. Bu anlattıklarım, evrendeki her şeyin birbirine çok sıkı düğümlerle bağlı olduğunu kanıtlayan bir durum daha bence. Sen ne isen dünya o, sen ne isen dünyan öyle.