Duru, kızım,
Sol yanımda günlerdir anlatamadığım bir sızım var
Ve düşünceler damar damar sızarak
Beynimi kanatıyorlar.
Bu yaşta yaşadığın acıları
Bilmiyorum hangi kelimeler anlatır?
Babasız geçireceğin bütün yılları
Düşünmek de yüreğimi kanatır.
Kokusunu duymadan yavrucuğunun
Baban yaşamaya dayanamazdı.
Özgür denizlerin has çocuğunun
Canı tutsaklığa alışamazdı.
Baban düşmeden çok zaman önce
“Adalet” denen şey yere düşmüştü.
Bu adaletten payına düşen
Babanla yaptığın açık görüştü.
Kendini suçlama sakın boş yere.
Baban seninle oynadı diye,
Düşmedi başını vurarak yere.
Kurulan kumpasla göz göre göre
Babanın canını aldılar kızım.
Adına “kumpas” denilen bu kirli oyuna,
Aslında bir nevi “saklambaç” denir.
Kumpası yapanlar saklanır ama
Baban ve dostları her an “ebedir”.
Bu korkunç kumpası yapanlar Duru,
Babanlarla “kör ebe” oynadılar.
Gözlerini bağlayıp koca kurumu,
Duvarların ardına yolladılar.
Tertemiz mazileri, tertemiz onlar.
Baban ve dostları, tutsak olanlar.
Onlara bu kumpasları kuranlar,
Aynı akıbete elbet uğrarlar.
Küçük yetimlerin kanlı gözyaşı
Bir ateş gibidir, göğü eritir.
Kasetten yapılan beddua değil,
Bizim ettiklerimiz göğü titretir.
Silivri, Maltepe, Hasdal ve Mamak
Kumpas yapanlara hep haykıracak:
“Esir düşmekte değil mesele,”
“Bütün mesele teslim olmamak…”
Duru, kızım,
Babacığın bundan sonra “sonsuzluk gemisinde” sürdürecek yolculuğunu.
Ama çok üzgünüm ki sen, Duru, kızım,
Kağıttan gemilerde bile bulamayacaksın ne yazık
Küçük yaşta kaybettiğin çocukluğunu…