EMPATHY
Empati eski Yunanca kökenli bir kelime olup “içine” olarak tanımlanabilen “em” ve algılama olan “patheia” kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur. Bir ben vardır, benden içeri (Yunus Emre)
Tpeoder Lipps empati kavramına, Almancada “einfühlung” kelimesini karşılık olarak vermiş ve haricindeki bir objeyi bütün halinde kendine mal etme süreci olarak tanımlamıştır.
Lipps’ten sonra 1909 yılında Titchener, bu terimini ilk kez İngilizceye “empathy” olarak çevirmiştir. O yıllarda empati, daha çok bir nesnenin ya da olayın içine girerek bakmak, onu algılamak anlamına gelecek şekilde kullanılmıştır.
Empati kavramının tarih içinde üç önemli aşamadan geçtiği söylenebilir.
1950’li yılların sonlarına gelene kadar empati kelimesi bilişsel özellikli bir kavram olarak değerlendirilmiş, bir insanın karşısındaki insanı tanıması, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun özelliklerine ilişkin bilgi sahibi olması olarak nitelendirilmiştir.
1960’lı yıllarda ise empatinin duygusal yönünün de olduğu vurgulanmıştır. Bu yıllarda empati karşıdaki bireyin yaşadığı hisleri birebir yaşamak olarak, hisleri karşıdaki birey gibi yaşamak anlamı kazanmıştır.
1970’li yıllara gelindiğin empati görsel, bilişsel, duygusal olmak üzere üç boyutta ele alınmaya başlanmıştır. Bu aşamada empati; belirli bir hissi idrak etme ve bu hisse yönelik uygun bir tepkide bulunma anlamı kazanmıştır(Dökmen, 1988).
Günümüzde ise empati kavramı 1970’li yıllarda kazandığı anlamı büyük ölçüde geçerliliğini sürdürdüğü görülmektedir. Empati günümüzde karşıdaki bireyin görsel, bilişsel, duygusal durumuna yoğunlaşarak, karşıdaki bireyin hissettiklerini kısıtlı bir süre için de olsa aynı şekilde hissetmek ve bunu bireye iletme süreci olarak kabul edilmektedir
Empati kavramına ilişkin birçok tanım mevcuttur.
Kişiler arası veya sosyal algı, benmerkezcilik, sosyal duyarlılık, rol veya bakış açısını alma, insanları anlama yeteneği bunlara örnek olarak verilebilir, günümüzde henüz kendi duygularımız farkında değilken ve hala hangisinin duygumuz yada düşüncemiz olduğunu bilmiyorken bir başkasının yerine hissedebiliyoruz ?
Bir insan kendi varlığını idrak etmeden başkasının varlığını idrak etmeye çalıştığında kör kalır.
Seni kör edenler: Kendini bilmeden başkasını bilmeye çalışmaktır. Kendini sevmeden, başkasını sevdiğini sanmaktır. Kendini görmeden, başkasını gördüğünü iddia etmektir( Kendi bilmek).
Gözüken o ki empat olabilmek için önce kendi duygularımıza empati kurabilmeliyiz ve bunun içinde duygu ve düşüncelerimiz analiz edip her
duygumuzun farkına varmış ve düşüncelerimizi de netlikte aktarabilmeliyiz .
Empati; Tamborini, Stiff ve Heidel (1990) tarafından diğer bireylerin duygu ve düşüncelerini anlama, Barak (1990) tarafından dünyayı diğer bireylerin bakış açısıyla algılama, Bengtsson ve Johnson (1992) tarafından diğer insanların duygusal duruma uygun yanıt verme, Corcoron (1983) tarafından bireyin diğer kişinin hislerini paylaşması, Broome (1991) tarafından diğer kişinin içsel durumunu doğru tahmin ederek anladığını iletme, Hatcher ve arkadaşları (1994) tarafından diğer kişinin psikolojik durumunu anlama olarak tanımlanmıştır.
Empati kavramını tanımlayanlardan biri de Rogers’tır.
Bu tanım bugün geçerliliğini sürdüren bir tanımlamadır.
Bu tanım; bireyin kendisini karşısındaki bireyin yerine koyarak olayları onun perspektifi ile görmesi, karşıdaki bireyin hislerini ve fikirlerini doğru biçimde idrak ederek hissetmesi ve bu durumu ona aktarma süreci şeklindedir.
Empati, diğer bireylerin beklenti ya da hislerinin ne olduğunu benzer biçimde hissetme, duygusal durumlarını anlama ve bu durumları algılama davranışlarından kaynaklanan tepkidir.
Empati; empatik beceri ve empatik eğilim olmak üzere iki yönü ile değerlendirilmektedir. Empatik eğilim kişinin empati kurabilme potansiyelini gösterirken empatik beceri kişinin empati kurabilme durumunu gösterir.
Empatinin duygusal boyutunda yer alan empatik eğilim bireylerin gündelik hayatta empati yapma potansiyeli olarak tanımlanmakta ve diğer bireylerin sorunlarını anlayabilme yeteneğini kapsamaktadır.
Empatik eğilim, kişiden kişiye farklılık gösterebilmekte ve bireylerin duygusal duyarlılık düzeylerinden etkilenmektedir. Empatik eğilimi yüksek olan bireylerin empati yapma becerisine de sahip oldukları söylenebilir.
Empatik eğilimin doğumla gelen bir özellik mi olduğu, sonradan mı öğrenildiği ve geliştirildiği konusunda farklı görüşler mevcuttur.
Rogers (1975), empatiye ilişkin çalışmasında empatinin empatik bireylerden öğrenilerek doğru empati kurabilme yeteneğinin eğitim yoluyla
geliştirilebileceğini yani empatinin doğuştan var olmadığını ve empatik ortamda öğrenildiği sonucuna ulaşmıştır.
Stoffer (1968) ise çalışmalarında doğuştan yardımsever bireyin herhangi bir eğitime tabi olmadan empatik eğilim gösterebileceklerini belirtmektedir.
Shaprio ve Voog (1969) çalışmasında doğuş yardımsever olan kişinin sergilediği empatik eğilimin çevresine pozitif etki yaptığı sonucuna
ulaşılmıştır(Kışlak ve Çabukça, 2002). Bu sonuçlar çerçevesinde yüksek seviyede bir empati beceresi için doğuştan gelen kişilik özelliğine sahip olmanın ve bir eğitim alarak güçlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Empatik eğiliminse eğitimle değiştirilemeyeceği ve bir kişilik özelliği olduğu belirtilmektedir.
Bir Ben Vardır Bende
Severim ben Seni candan içeru
Yolum vardır bu erkandan içeru
Şeriat, tarikat yoldur varana
Hakikat meyvası andan içeru
Dinin terk edenin küfürdür işi
Ol ne küfürdür, imandan içeru
Beni bende demen, ben de değilim
Bir ben vardır bende, benden içeru
Beni benden alana ermez elim
Kim kadem basa Sultandan içeru
Süleyman kuş dilin bilir dediler
Süleyman var, Süleyman’dan içeru
Tecelliden nasip erdi kimine
Kiminin maksudu bundan içeru
Senin aşkın beni benden alıptır
Ne şirin dert bu, dermandan içeru
Miskin Yunus, gözü tuş oldu Sana
Kapıda bir kuldur, Sultandan içeru
Kaynaklar :
ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ