1919 yılı Temmuz ayının ilk günüydü… Mustafa Kemal Paşa Erzincan’a gelmiş bir gün sonra Erzurum’a gitmek üzere hareket etmişti.
İstanbul’da İngiliz Yüksek Komiseri olarak görevde bulunan Amiral Calthorpe, (Somerset Arthur Gough Calthorpe) Hariciye Nazırına bir tel çekerek:
—“Mustafa Kemal ve Cemal Paşa’ları kayıtsız şartsız ve süresiz olarak geri çağrılmalarının acil zarureti üzerine bir kere daha dikkatinizi çekmek vazifem icabındandır,” demişti.
Rauf (ORBAY) Bey ile 3 Temmuz günü Erzurum’a gelen Mustafa Kemal Paşa burada halk ve asker tarafından en derin saygı ve sevgi gösterileriyle karşılanmışlardır.
4 Temmuz Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum’daki ikinci günüdür ve O, Erzurum PTT Başmüdürü ’nü görevden almış Erzurum Valiliği’ne yayınlanmak üzere aşağıdaki okuyacağımız yazıyı göndermiştir:
“Erzurum Valiliği’ne
Erzurum 04.07.1919
-…”Şefkatli Efendim Hazretlerine, Görevden alınmam ve göreve atanmam Padişahın yetkileri içinde olduğu ve kesinlikle görevden alınmadığımdan, görevinden ayrılmış olan Eski Bakan Ali Kemal Bey’le Telgraf Genel Müdürü Refik Halid Bey’in sözde görevden alındığım gerekçesiyle telgrafımın kabul edilmemesi yolunda yalancılığa ve birtakım korkunç duygulara bağlı hareketlerin Padişah haklarına ve üzerimde bulunan devlet onuruna saldırı olmakla birlikte işin özünü de bozduğundan yasal kovuşturma yapılmasını yüksek makamlarına arz ettim.
Bugün Padişahımızın tahta çıkışının kutlanması için gerek Saray Başkâtipliğine ve gerekse Savaş İşleri Bakanlığı’na, vilayetlere ve kolordulara olan telgraflarımın Erzurum merkezinde saklanmak ve iptal etmek gibi kanunsuz hareketlerin ortağı ve aracısı olan Erzurum Başmüdürü ile Merkez Müdürü, verdikleri açıklamalar ve belgeler üzerine, üzerimde bulunan devlet onurunun korunması için tutuklanarak, Askeri Mahkeme’ye gönderilmiştir. Her yerde ve özellikle son günlerde üst makamlarla da resmi haberleşmem kendilerince biliniyorken, bunu bilmemezlikten gelmeleri sorumluluklarını artırmıştır. Bu hususta bilgi için yayınlanması.”408
Üçüncü Ordu Müfettişi Fahri Yaveri Hazreti Şehriyari Mirliva Mustafa Kemal “
5 Temmuz günü, Harbiye Nazırı Ali Ferit Paşa, Mustafa Kemal Paşa’yı Padişah adına İstanbul’a çağırmaktadır.
Görsel: 5 Temmuz 1919 Erzurum Kongresi hazırlıkları yapılırken.
Mustafa Kemal Paşa, Erzurum’dan bütün komutanlara Babıâli’nin muhtemel menfi genelgelerini kontrol altına almak gayesiyle muhabere merkezlerinde önlem alınmasını isteyen emrini verir ve Harbiye Nazırı Ali Ferit Paşa’ya hitaben;
“… Padişaha takdim edilmek için gönderdiği telgrafların neden arz edilmediğinin kendisine bildirilmesine” dair bir telgraf çeker ancak cevap alamaz ve bunun üzerine aynı gün tekrar Harbiye Nazırı Ali Ferit Paşa’ya hitaben;
“… Maruzatının Padişah’a arz edilmesini, acele cevap beklediğini ve verilecek cevap üzerine kararını vereceğine dair” tekrar çektiği telgrafta yineler.
Mustafa Kemal Paşa, 5 Temmuz günü, Harbiye Nazırı Ali Ferit Paşa’nın kendisini İstanbul’a çağıran telgrafına 6 Temmuz günü şu cevabı verir:
“… Doğu illeri halkı arasından çıkıp gelmek hususundaki yüksek tekliflerinizi yerine getirmede şahsî irademi kullanmaktan manen ve maddeten memnu bulunuyorum.”
Tarih 7 Temmuz 1919’du.
Saray ve Harbiye Nezareti ile çatışma halinde olduğu görülen Mustafa Kemal Paşa o sabah saat dokuzda Ali Çavuş’u yanına çağırdı ve:
-…”Arabayı hazırlayın Postaneye gideceğim” dedi.
Başyaver Cevat Bey, İkinci Yaver Muzaffer Bey, emir subayları Osman ve Recep Beyler, hep beraber kapıda bekleyen arabaya doğru yürüdüler ki kapının önünde Kazım Karabekir Paşa’yla karşılaşıldı.
Mustafa Kemal, Kazım Paşa’yı görünce,
-…“Kazım, biz postaneye gidiyoruz. Sen valiyi çağır, bizi bekle biraz sonra döneriz” dedi.
Herkes arabaya sıkışıp bindi. Ali Çavuş her zaman ki gibi Mustafa Kemal Paşa’nın oturmasından sonra ön kısma, şoförün yanına yerleşti.
Arkadan sert ses tonuyla Mustafa Kemal Paşa, Ali Çavuş’a seslendi:
-…”Çocuk tabancan yanında mı?”
—“Yok efendim…”
Mustafa Kemal, Ali Çavuş’a hemen yukarı çıkıp tabancasını almasını emretti. Koşar adımlarla yukarı çıkıp, tabancasını beline taktı. Şoförün yanına geldi ve yerleşti. Arkada Mustafa Kemal Paşa ile Başyaver Cevat Bey oturuyordu. İkinci arabada ise diğer yaverler ve emir subayları vardı.
İki arabayla postaneye gitmek üzere yola çıktılar. Müfettiş Paşa’yı gören halk yollara hemen diziliyor ve alkışlamaya başlıyorlardı:
“Yaşa… Var ol, Mustafa Kemal Paşa!…”
Nihayet postanenin önüne geldiler. Müfettiş Paşa çevik bir hareketle arabadan indi ve Ali Çavuş’a dönerek:
-…”Çocuk, postaneyi boşaltın” dedi.
Ali Çavuş ile emir subayları hemen postaneyi boşalttılar. Postahane Müdürü’nün “Ben çıkmam!” gibi sözler söylemesine bakılmayarak kati emirle postahane boşaltıldı. Osman Bey, muhabere subayı olduğu için gayet iyi maniple kullanıyordu. Müfettiş Paşa’nın emriyle, sarayla muhabereye başlandı. Müfettiş Paşa “Zat-ı Şahane’yle görüşmek istiyorum. Şimdi makine başına istiyorum” dedi.
İstanbul’a şifre tellenince, önce Tevfik Paşa, Salih Paşa, Cevat Paşa ve en sonra da Ferit Paşa’nın makine başına gelmesi, Müfettiş Paşa’yı razı etmedi.
Mustafa Kemal Paşa:
-…”Mutlaka Zat-ı Şahane’yle görüşmek istiyorum” diyordu.
Aradan yarım saat kadar geçmişti ki, Zat-ı Şahane’nin telgraf başında hazır olduğu bildirildi. Müfettiş Paşa, Osman Bey’e dört maddelik bir şifre yazdırarak İstanbul’a çektirdi. Maniple başında cevap beklediklerini bildirdi. Üç maddesine hemen cevap veren Zat-ı Şahane, dördüncü maddesine bir gün sonra cevap verebileceklerini söylemişti.
Mustafa Kemal Paşa:
-… “Peki” dedi.
Heyet postaneyi terk etti ve ikametgaha geri dönüldü. Kazım Paşa ile Vali Bey kendilerini bekliyordu. Ali Çavuş kahveleri hazırlamak için mutfağa girdi. Arkasından Kazım Paşa geldi. Ali Çavuş, Kazım Paşa’ya olanları kısaca izah etti. Kazım Paşa ise, “Memnuniyetini dile getirdi” ve “İyi olacak inşallah. Ümidim var” diyerek Müfettiş Paşa’nın yanına geri döndü.
7 Temmuz günü hal böyle iken, Mustafa Kemal Paşa bazı komutanların İstanbul’a izinli olarak gitmeleri üzerine, bütün Ordu ve Kolordu komutanlarına bir bildiri yayınlamıştı:
“…Müfettiş ve komutanlar herhangi bir sebeple, komutadan alındıkları takdirde kendilerinin yerin geçecek zevat, birlikte çalışabilecek evsafa malik bulunursa komutayı bırakacak ve fakat nüfuz bölgelerinde kalarak millî vazifelerini yapmaya devam edeceklerdir”
Mustafa Kemal Paşa, aynı gün Müfettişlik sınırları içine giren Vilâyetlere ve Kolordu Komutanlıklarına ayrıca şöyle yazacaktır:
“… Memleket asayişi ve savunmasının gereği gibi temin ve korunması için Kolordu Komutanlarına kendi bölgelerinden kesin şekilde sorumludurlar. Vali ve mutasarrıflar, müfettişlik makine vermekte oldukları asayiş raporlarını bundan böyle doğrudan doğruya bölgelerinde bulunan kolordu komutanlarına verecekler, Kolordu Komutanları da birleştirerek müfettişlik makamına bildireceklerdir”
8 Temmuz’a gelindiğinde Vükelâ Meclisi (bu meclis; Osmanlı Devletinde Sadrazamın Başkanlığında Şeyhülislamla diğer nazırlardan meydana gelmiş bir meclistir.)’nin Mustafa Kemal Paşa’nın 3. Ordu Müfettişliğinden alınması gerektiğine dair karar verir ve ivedilikle bu tutanağı Erzurum’da bulunan Mustafa Kemal Paşa’ya telgrafla iletir.
Mustafa Kemal Paşa 8 Temmuz gecesi saat 10.50’de Harbiye Nezareti’ne ve 11.00’den sonra da padişaha resmî vazifesiyle beraber askerlik mesleğinden istifa ettiğini bildiren bir telgraf çeker:
“…Büyük bir aşk ile bağlı bulunduğum yüce askerlik mesleğimden de istifamı sunarak veda ettiğimi arz ederim”
9 Temmuz 1919 günü, Mustafa Kemal Paşa’nın orduya, vilâyetlere ve millete resmî göreviyle beraber askerlik mesleğinden istifasını bildiren genelgesi:
“… Mübarek vatan ve milleti parçalanmak tehlikesinden kurtarmak ve Yunan ve Ermeni isteklerine kurban etmemek için açılan millî savaş uğrunda milletle beraber serbest surette çalışmağa resmî ve askerî sıfatım artık engel olmağa başladı. Bu mukaddes gaye için milletle beraber sonuna kadar çalışmağa mukaddesatım adına söz vermiş olduğumdan pek âşıkı bulunduğum askerlik mesleğinden bugün veda ve isitfa ettim. Bundan sonra mukaddes millî gayemiz için her türlü fedakârlıkla çalışmak üzere milletin sinesinde bir ferd-i mücahit suretiyle bulunmakta olduğumu arz ve ilân eylerim”
İngiliz Albayı Rawlinson, Erzurum Kongresi’nin 10 Temmuz’da toplanacağını haber alması üzerine büyük bir aşk ile bağlı bulunduğu yüce askerlik mesleğinden istifa eden Mustafa Kemal’i ziyaret ederek görüşmüştür:
9 Temmuz 1919 tarihli Erzurum’daki görüşme:
İngiliz Albayı Rawlinson:
—“İşittiğime göre, burada yarın bir kongre açacak imişsiniz?
Mustafa Kemal:
-…”Evet, milletçe açılması kararlaştırılmıştır. “
Rawlinson:
—“ Açılmaması daha münasip olacaktır. “
Mustafa Kemal:
-…”Kongre muhakkak toplanacak ve günüde açılacaktır. Millet buna karar vermiştir. Açılamamasını tavsiye eden düşüncenize hâkim olan sebepleri bile sormayı lüzumlu görmüyorum.”
Rawlinson
—“Kongreden vazgeçmezseniz zor kullanarak toplantının dağıtılmasına mecburiyet hasıl olacak.”
Mustafa Kemal:
-…”O halde biz de, mecburî ve zarurî olarak kuvvetle karşı koyar ve herhalde milletin kararını yerine getiririz. Ne pahasına olursa olsun kongreyi açacağız. Görüşmemiz bitmiştir!”
9 Temmuz günü Rauf Bey ise “eski Bahriye Nazırı sıfatıyla” Erzurum’dan vilâyetlere bildirge niteliğinde aşağıdaki telgrafı çekecek;
“…Hakkını, toprağını, bağımsızlığını savunma ve korumaya kesinlikle karar veren millî irade uğrunda bir ferd-i âciz sıfatıyla çalışmak için Dersaadet’ten çıktım. Aydın yoluyla gelerek Mustafa Kemal Paşa Hazretleriyle bütün arkadaşlarının millî savaşına iştirak eyledim… Mustafa Kemal Paşa ile beraber nihayete kadar çalışmaya mukaddesatımız üzerine yemin ettiğimizi arz ve ilân eylerim”
Kâzım Karabekir Paşa ise, büyük bir aşk ile bağlı bulunduğu yüce askerlik mesleğinden istifa eden Mustafa Kemal’i ziyaret edecek ve ‘hazır ol’ vaziyetinde selâmla şöyle diyecektir:
—“Ben ve Kolordum emrinizdeyiz! Bundan sonra dahi ne emirleriniz varsa ifayı bir şeref bilirim!”
Harbiye Nazırı Ali Ferit Paşa ise gününde, 3. Kolordu Komutanlıklarına, Mustafa Kemal Paşa’nın vazifesinde Padişah iradesi ile son verildiğini ve yerine atama yapılıncaya kadar doğrudan doğruya Nezaret’te temasta bulunacaklarını bildiren telgrafı çekecek; İstanbul’da İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe ise Sadrazam Damat Ferit Paşa’ya:
“… Mustafa Kemal Paşa’nın ya İstanbul’a dönmesinin temini veya aleyhinde ilgili önemlerin alınması” hakkında yazacaktır.
Bu sırada Mustafa Kemal Paşa, Münir (Akkaya) Bey’in Erzurum’dan ayrılması üzerine “Vali konağı adı verilen eve yerleşecek ve bazı arkadaşlarıyla beraber 52 gün boyunca bu evde kalacaktır.
10 Temmuz günü, Vilâyat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Erzurum Şubesi tarafından, mukaddes millî gayemiz için her türlü fedakârlıkla çalışmak üzere milletin sinesinde bir ferd-i mücahit suretiyle bulunmakta olduğunu arz ve ilân eden Mustafa Kemal’e, Cemiyet Şubesinin başına geçmesini ve Yürütme Kurulu Başkanlığı’nı kabul etmesini teklif eden yazısı gönderir:
“…Tarihimize kıymetli sayfalar ekleyen askerlik hayatından çekilmek yolundaki fedakârlığı minnet ve şükranla karşıladık. Erzurumluların, vatansever yüksek kişiliğinize karşı beslemekte olduğu güven ve saygıyı bu vesile ile de arzı borç saydık. Yürütme Kurulu başkanlığının kabul buyurulmasını dileriz”
Mustafa Kemal (ATATÜRK), o gün öğleden sonra saat dörtte, Vilâyat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Erzurum Şubesi Yürütme Kurulu ile ilk toplantısını yapmış ve o günkü siyasî ve askerî durumu açıklamıştır.
Mustafa Kemal (ATATÜRK), 13 Temmuz 1919 günü XV. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir’den bir telgraf alır. Bu telgraf kendisinin büyük bir aşk ile bağlı bulunduğu yüce askerlik mesleğinden istifa etmesi üzerine yazılmıştı.
XV. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa telgrafında şöyle diyordu:
“… Hizmetleri ve fedakârlığı bütün cihanca kabul edilmiş olan ve ordu ve milletin övünme sebebi buluna zat-ı Samilerinin istifaya mecburiyetinden dolayı şahsım ve kolordum son derece üzgündür. Yalnız mukaddes millî gayemiz için savaşmaktan hiçbir an geri durulmayacağı hakkındaki yüksek vaatleriyle teselli bulduğumuzu arz ile vatan ve milletimiz için her türlü çalışmada Cenab-ı Hakkın muvaffakiyetler ihsan buyurmasını diler ve Kolordumun özel yüksek saygılarını takdim eylerim efendim”
Bir gün sonra…
1919 yılı Temmuz ayının 14’ncü günü Mustafa Kemal (ATATÜRK)’ün askerlikten istifası ile Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin başına geçişinin Erzurum’da yayımlanan Albayrak gazetesi halka şöyle duyuracaktır:
“…Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin istifanamesi bir azim ve imam vesikasıdır. Millette, henüz eski kanın sönmemiş olduğunu gösterir muazzam delildir. Anafartalar’da, millî şerefi, tarihin bugünkü nesilden beklemekte olduğu mukaddes vazifeyi yükselten ve yücelten bu Muhterem Komutanı bugün de Millî Mücadele’nin başında görmek mes’ut bir görüntüdür.”
Amiral Calthorpe ise 17 Temmuz günü Lord Curzon’a:
“… İtilâf Devletlerinin çıkarlarına karşı bir cereyan başlatan Mustafa Kemal Paşa ve Konya’da Cemal Paşa’nın vazifelerinden uzaklaştırılmaları için 2 Temmuz’da Osmanlı Dışişleri Bakanlığı’na nota verilmiştir” hatırlatma telgrafını çekecektir.
Mustafa Kemal (ATATÜRK) ise 19 Temmuz’da Erzurum’dan, XX. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa’ya İstanbul’da Kara Vasıf Bey’e iletilmek üzere- Amerikan mandası ile ilgili görüşlerini bildiren aşağıdaki telgrafı çekecektir:
“…Millî arzuya tâbi ve uygun olmayan kararlar hiçbir zaman millet nazarında bir değer ifade etmeyeceği cihetle millî arzunun toplantısını beklemeden hiçbir meselede yetkili görünmemiz uygun değildir”
Üçüncü Ordu Müfettişi Fahri Yaveri Hazreti Şehriyari Mirliva Mustafa Kemal ‘in 8/9 Temmuz’unda askerlikten ve resmî vazifesinden ayrılması sebebiyle 20 Temmuz günü Kâzım Karabekir’in XV. Kolordu Komutanlığı üzerinde kalmak üzere “ek görevle” 3. Ordu Müfettiş Vekilliğine atanmıştır.
Aynı gün, Erzurum’da Cevat (Dursunoğlu) ve emekli Binbaşı Kâzım (Yurdalan) Beylerin, Vilâyat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti’ne, Umumî Kongre Erzurum temsilciliğinden istifa ettiklerini bildiren yazısı (Erzurum Kongre Salonunda Asılı belge):
“…Evvelce görüşüldüğü üzere yerlerimize Mustafa kemal Paşa ve Rauf Beyefendi Hazretlerinin seçilmek üzere Umumî Kongre Erzurum Mümessilliğinden istifa ettiğimizi arz eyleriz”
İşte o günlerde Mazhar Müfit’in “Başarı takdirinde, hükûmet şekli ne olacak?” sorusuna Mustafa Kemal (ATATÜRK) Erzurum’da şu yanıtı verecekti:
-…“Açıkça söyleyeyim; Hükûmet şekli zamanı gelince, Cumhuriyet olacaktır!”
Mustafa Kemal (ATATÜRK) Erzurum’dan Harbiye Nazırı Nâzım Paşa’nın kendisinin İstanbul’a davet telgrafına ise 22 Temmuz günü:
“…Hali, mazisi kirli şeylerle bulaşmış olanların satılmış vicdan ve mevcudiyetleri ancak kahredilmeğe ve yok edilmeğe lâyıktır. Siz ve arkadaşlarınız mevkilerinizi ne kadar çabuk namus sahiplerine bırakırsanız, belki o nispette milletin bağışına mazhar olursunuz” diyecekti.
ERZURUM KONGRESİ (23 Temmuz 1919 – 7 Ağustos 1919);
Erzurum Kongresi’nin Açılışı Kongre, Mekteb-i Sultani (4) binasında 23 Temmuz 1919 tarihinde toplandı.
Görselde: 23 Temmuz 1919 günü Erzurum Kongresinin toplandığı Mekteb-i Sultani binasını görmekteyiz. Bina, o zaman Kilise mahallesinde, Ermenilerden kalma külliyenin bir bölümü idi. Mazhar Müfid Kansu, binayı “Toplantı yeri olarak Kilise Mahallesindeki Mektep’in salonu hazırlanmış” diye tanıtmaktadır. Hüsrev Gerede, bilindiği gibi Mustafa Kemal Paşa ile beraberdi. Daha önceleri, babası Hersekli Mehmed Ali Paşa ile birlikte, Erzurum’da ikamet etmişti. O da, öğreniminin bir bölümünü Sansaryan Mektebi’nde görmüştü. Mekteb-i Sultani adını alan bina, daha önceleri büyük ve çağdaş eğitim gören öğretim kurumu idi. Lynch, eserinde, Sanasarean Collge diye kaydetmekledir. Adını, Bay Sanasarean isminde bir ermeni den almaktadır. Bu şahıs Tiflis’te doğmuş, Van kökenli bir aileye mensup olup, Mr.Mıgırdıç S.Sanasarean (Sansaryan) diye tanınmıştı. I. Dünya Savaşı’nda askeri hastane olarak kullanıldı. İşgal devresinde yine Rus ve Ermenilerin kullandığı binadır. 1918’de, çeki düzen verildi ve Mekteb-i Sultani yapıldı.
Erzurum Kongresi’nin Açılışı Kongre, Mekteb-i Sultani binasında 23 Temmuz 1919 tarihinde toplandı. Kongre için önce yoklama yapıldı, sonra Başkanlık Divanı’nın seçimine geçildi. Bu öneriyi Hoca Raif Efendi yapmıştı.
Kongre’de dua merasimi icra edildi. Erzurum’a, Şiran temsilcisi olarak gelmiş ve Kongre’de hazır bulunan Müftü Hasan Fahri Efendi:
—“Bismillahirrahmanirrahim Yüce Kitabı’nda, “Doğrusu, Kitab’ı Biz indirdik; onun koruyucusu da, elbette Biziz“ buyuran Allah’a hamdolsun. Kendisi ’ne, “Allah’ın nurunu, ağızlarıyla (üfleyerek) söndürmek isterler. Kâfirler istemese de, Allah nurunu, mutlaka tamamlayacaktır” ayeti indirilen ve “Ülfet, geçim sağlamak için, yardımlaşmak konusundaki görüşlerin ittifakıdır diyen ve bu uğurda aydınlatıcı emirlerde bulunan Hazreti Muhammed’e, Evladı ile Ashabına, salat ve selam olsun.
Ey Yardım-Edici Allah’ım!
Kuran hürmetine, Bedir (Gazvesi) günü, meleklerle Habibin (Hazreti Muhammed)’e yardım ettiğin gibi, bu Müslüman toplumuna da, sana yakın olanların (Meleklerin) ruhaniyetinin imdadı ile yardım eyle.
Ey korkanların sığınağı olan Allah’ım!
Müslümanlar Halifeliğinin kudret ve heybetinin devam ettirilmesiyle, bu dini, güçlendir. Ve bütün Peygamberler hürmetine, Din düşmanlarının kötülüklerinden, kıyamete kadar bizi muhafaza eyle.
Allah’ım!
Kâinatın efendisi (Peygamberimiz) hürmetine, apaçık gerçekleri inkâr edenleri ve muarızlarımızı susturmak için, noksan ve arızlarından salim olarak, sağlam ve açık delilleri, (Kongre’ye katılacak olan) buradaki zatların gönüllerine ilham eyle.
Allah’ım!
Gayemize ulaşmada ve mukadder olan şeyleri noksanlık ile afetlerden salim olarak temin etmek suretiyle, bu güçlüklerin aşılması hususunda, bizleri muzaffer kıl. Ve burada (Kongre’de) verilecek kararlarda da, bizi isabetli eyle.
Allah’ım!
Mucize sahiplerinin (Nebilerinin) hürmetine, burada (Erzurum Kongresi’nde) verilen kararların, barış konferansında kabul edilmesini kolaylaştır.
Allah’ım!
Lütfun ve Müslüman kullarına yardımın cümlesinden olarak Habibin (Hz. Muhammed’in) ve O’nun (Kerbela’da) zulüme uğramış torunu (Hz. Hüseyin) hürmetine bütün şehirlerimizi ve masumların gömülü bulunduğu, toprağı şehitlerin kanlarıyla ve Anadolu evliyasının cesetleriyle yoğrulmuş bulunan şu Erzurum şehrini, düşmanların ayak basmasından, zulmünden ve onların gasp (yağma) arzularından koru.
Allah’ım!
İslam halifeliğinin himayesinde bu beldeleri, kedere üzüntüden selamet kıl.
Ve ey Rabbimiz!
Bu ülkeleri(mizi) ayırıp da, uğursuz düşmanların idaresinde bırakma. Kayyum olan ismi celilin hürmetine, onların emellerini, zillet ve mahrumiyetle, yık!
Ey (bir adı da) Mennan (iyilik seven) olan Allah’ım!
Bizler toplandık: (Osmanlıların kurduğu) saltanatın devamı, Millet ’in selameti ve çağın Hakan’ının (Vl.Sultan Mehmed Vahideddin’in) şevketi için senin güvenli olan, sığınağına sığmıyoruz. Hazret-i Kuran hürmetine, İslam Hükümeti’nin sancaklarını, bu ülkelerde ebediyen dalgalandır; siyasetimizi (Devlet İdaremizi), her zaman adaletle geçerli eyle.
Allah’ım!
Silahlarına ve hayat güçlerine güvenen düşmanlarımızı, kahreyle. Senin lütuf ve ihsanınla, onların kötülüklerinden kurtulmayı umuyoruz.
Ey bağrı yanıkların yardımcısı!
Sen, dindarların ve mutlak kudretin sahibisin.
Allah’ım!
Kudurmuş düşmanlarımızın ilerlemesini, akıllarını çelmek, ileri gelenlerini cezalandırmak ve zelil olduklarına dair kapalı hükmünü yürütmekle, tersine çevir.
Ey nurlar nuru olan Allah’ım!
Yardım bayrağın ile, İslam Hükümeti’nin Osmanlı Türkiye’sinin satvetini, muzaffer sancakla nurlandır. Hudut boylarına ve düşmandan alınan bol ganimetlere sahip olarak, (Hz. Peygamberimiz zamanındaki, ateşe tapan Sasani/İran hükümdarı) kisraların ve çağımız Kayserleri’nin boyunlarını, kudretli eliyle kırarak; “Vaad-i Cemil’in” (güzel söz verişin) ile aydınlat ki, onların tuzakları, neticesiz kalsın.
Allah’ım!
Bu toplantımızda bulunan devlet adamları ve (Birinci Dünya Harbi’nde Rus istilası sırasında) göçe mecbur kalıpta geri dönen halktan olup, “Âmin” diyenlerin işlerini ve dileklerini, kolaylaştır.
Ve ey, âlemlerin Rabbi olan Allah’ım!
Kıyamet gününün efendisi (Şefaatçisi Hazreti Muhammed) hürmetine, bizlere, selametle ve sevinçli olarak memleketlerimize (Erzurum’dan evlerimize), geri dönmeyi nasip eyle.
Allah’ım!
Her an ve her nefeste, sana malum olanların sayısınca, Efendimiz (Seyyidina) Muhammed’e, kâmil bir salat ile salat, bütün bir selam ile selam eyle. Öylesine ki, bu salat ve selam ile O’nun yüzü suyu hürmetine; müşküller halledilir, kederler dağılır, ihtiyaçlar karşılanır, umut ve güzel akıbetlere ulaşılır. Bütün Nebilere de, selam olsun.”
Bu dua ile açılan kongrede gündeme gelen başkanlık meselesinde, Kazım Karabekir ve Kazım (Küçük) Bey devreye girerek delegeleri ikna etmiş ve Mustafa Kemal (ATATÜRK)’ü Kongre Başkanlığı’na seçtirmişlerdir.
Erzurum Kongresi’nin ilk günü, genel durum hakkında bilgi veren Kongre Başkanı Mustafa Kemal
(ATATÜRK) :
-…“TARİHİN, BİR MİLLETİN VARLIĞINI VE HAKKINI HİÇBİR ZAMAN İNKÂR EDEMEYECEĞİNİ, BU İTİBARLA VATANIMIZ, MİLLETİMİZ ALEYHİNDE VERİLEN HÜKÜMLERİN ER GEÇ İFLASA MAHKÛM OLDUĞUNU;
VATAN VE MİLLETİN KUTSAL VARLIKLARINI KURTARMAK VE KORUMAK HUSUSUNDA, SON SÖZÜ SÖYLEYECEK VE BUNUN GEREĞİNİ YERİNE GETİRECEK GÜCÜN, BÜTÜN VATANDA BİR ELEKTRİK AĞI HALİNE GELMİŞ OLAN MİLLİ AKIMIN, KAHRAMANLIK RUHU OLDUĞUNU” ifade etmiştir.(7)
Mustafa Kemal (ATATÜRK), son söz olarak:
-…”“MUKADDERATA HÂKİM MİLLİ İRADENİN ANCAK ANADOLU’DAN DOĞACAĞINI VE MİLLİ İRADEYE MÜSTENİT BİR MİLLİ ŞUURA VE KEZA KUVVETİNİ MİLLİ İRADEDEN ALACAK BİR HÜKÜMETİN TEŞKİLİNİ” ilk hedef olarak belirtmiştir.
Erzurum’da kongrenin yapıldığı gün, Sadrazam Damat Ferit Paşa, ajanslara yaptığı bir demeçte, bu kongreyi bir isyan olarak dünyaya ilan etti.
ERZURUM KONGRESİ (23 Temmuz 1919 – 7 Ağustos 1919) KONGRE KARARLARI;
Erzurum Kongresi, 7 Ağustos 1919 tarihinde çalışmalarına son vermiş ve bir tüzükle, doğu vilayetlerindeki milli cemiyetler teşkilatlandırılmıştır. Bir beyanname ile de kararlarını ve prensiplerini ilan etmişlerdir. Bu prensip ve kararlar kısaca şöyledir:
1. Milli hudutlar içindeki vatan bir bütündür, bölünemez.
2. Yabancı işgal ve müdahalesine karşı Osmanlı Hükümeti’nin dağılışı halinde, millet hep birlikte savunma yapacak ve direnecektir.
3. Vatanın istiklalini korumaya merkezi hükümet muktedir olmadığı takdirde, maksadı temin için bir geçici hükümet kurulacaktır. Bu hükümet heyeti, Milli Kongre tarafından seçilecektir. Kongre toplantı halinde değilse, seçimi Heyeti Temsiliye yapacaktır.
4. Kuvayı Milliye’yi amil ve iradeyi milliyeyi hâkim kılmak esastır.
5. Hristiyan ahaliye, siyasi hâkimiyet ve toplum dengemizi bozacak imtiyazlar (ayrıcalıklar) verilemez.
6. Manda ve himaye kabul olunamaz.
7. Mebuslar Meclisi’nin derhal toplanmasına ve hükümet işlerinin milletin murakabesine konulmasının teminine çalışılacaktır.
ERZURUM HEYET-İ MÜDAFA-İ HUKUK CEMİYETİ MERKEZİYESİNE;
1- Hükümet-i Merkeziye milli teşebbüslere mâni olmak için ittihâz-ı tedabirde ısrar ediyor. Bu ısrarın kendi sufuflarını tezyid etmekde bulunduğuna şüphe yoktur. Ancak Posta ve Telgraf Baş Müdüri Refik Halid Bey’in öte ve beri milli cemiyetlerimiz merakizi beynindeki muhabereyi men için Telgraf Müdürlerine emirler verdiği malumdur. Son zamanlarda bu hususta kati bir takım talimat ita ve bazı memurları azil suretiyle tehdit etmesi müessir olmaya başlamıştır. Yalnız telgraf muhaberatı değil posta müraselatı dahi kontrol altına alınmıştır. Ordunun dahi muhaberatımıza muaveneti hami olduğuna onunda takyîd-i muhaberatı için harbiye nezaretince mudehalat vuku bulmuştur. Milli Cemiyetler muhaberatı ve bu suretle heyet-i muhtelife beynindeki irtibat munkati olmuştur. Bu hal devam ederse teşkilat-ı milliyemizin muktevi imkânı selb edilmiş olacak ve zamanında cemiyet vaziyet-i milliye ve vataniyesini ifaya muktedir olacaktır. Bu sebeple telgraf ve posta muhaberatı temin etmek cemiyetimiz için hayat ve memat meselesidir. Bu maksadın istihsali için bulunacak en müsessir çareye tevessüli lazımedendir.
2- Bu hususta varid-i hatır olan cihet bilcümle telgraf merakiz-i bil hassa büyük tevzi merkezleri cihet-i askeriyenin gayr-ı mahdut müzahiratla ahali tarafından işgal olunarak Refik Halid Bey’in harekat-ı vakıa-yı cinayet olduğundan divanı harbe verilmek üzere derhal azlini ve kongre beyannamesini çektiği için azledilen Sivas Başmüdüriyle Merkez Müdürünün iade-i memuriyetlerini ve Müdafa-i Hukuk Cemiyetlerinin ücreti mukabilinde çektikleri telgrafların ve posta ile olan muhaberelerinin en mukdi ve cürüm-i vazife telakki edilmiş lüzumunda Telgraf Müdürlerine tebliğini Hükümet-i Merkeziye’kden talep etmektedir ve talep edilen hususatın temin edildiği maddeten kanaat hâsıl oluncaya kadar bilcümle muhaberatı tatil eylemektedir. Bu halde yalnız heyet-i temsiliyenin beis göremeyeceği makamatla muhabereye müsaade olunur.
3- İkinci maddede zikr olunan hareket ki Millet tarafından bir taharri mahiyetindedir. Oraca nasıl mütalaa buyrulur imkân tatbiki ne derecededir. Bu babda daha maksut ve fakat maksadı temin edilerek müessir başka bir tedbir varid-i hatırımıdır. Bu hususta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Merkeziye ve İdarelerinin dahi rey ve mütalaası alınarak serian cevap ita buyrulmasını rica ederim. (Kumandanlara aittir.)
4- İş bu telgraf name bilcümle merakize yazılmıştır. Vurud edecek rey ve mütalaalara göre ittihaz olunacak tedbir tekarrur ettirilecektir.
5- Bu tezkerenin cevabının yirmi dört saat zarfında irsaline himmet buyrulmasını hassaten rica ederim. Efendim.
MÜHÜR Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Kongre, kabul ettiği tüzük gereğince dokuz kişilik bir “Heyeti Temsiliye” seçerek dağılmış ve bu heyetin başkanlığına Mustafa Kemal (ATATÜRK)’ü seçmişti.
Mustafa Kemal (ATATÜRK), Erzurum’da bulunduğu esnada, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Erzurum Şubesi’ne hitaben yazdığı 18 Ağustos 1919 tarihli genelgede, Posta ve Telgraf Umum Müdürü Refik Halid’in öteden beri milli derneklerin merkezleri arasındaki görüşmeleri önlemek için telgraf müdürlerine emirler verdiğini hatırlatarak, Umum Müdür’ün, son zamanlarda memurları işten çıkarmayla tehdit ederek uyguladığı yıldırma taktiğinin etkili olmaya başladığını ve yalnız telgraf değil posta haberleşmesinin de sıkı bir biçimde denetimde tutulduğunu belirtmektedir.
Bu sırada orduya ait hatlardan yararlanmaya çalışan Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nin askerlerden aldığı yardım da fark edildiğinden Posta ve Telgraf Umum Müdürlüğü kanalıyla Harbiye Nezareti’ne de sıkı tedbir alınması konusunda başvuru yapılmıştır.
İstanbul Hükümeti’nin aldığı sert önlemler sonucunda, milli derneklerin haberleşmeleri neredeyse kesilmişti. Kararların yerine ulaşması, eylem planlarının aktarılması, giderek zorlaşıyordu. Mustafa Kemal (ATATÜRK), telgraf ve posta haberleşmesinin yeniden sağlanmasının Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti için bir ölüm kalım sorunu olduğunu özellikle belirtiyordu. Bu konuda ilk düşünülecek çözümün ise, bütün telgraf ve posta merkezlerinin askerin de yardımıyla halk tarafından işgal edilmesi olduğu hakkındaki görüşünü yineliyordu.
Mustafa Kemal (ATATÜRK), Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Erzurum Şubesi’ne hitaben yazdığı 18 Ağustos 1919 tarihli diğer bir genelgeyle de, İstanbul Hükümeti’ne; uygulamaları ile haberleşmeyi felç eden Refik Halid’in görevden alınması konusunda Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti önderliğinde halk tarafından baskı yapılması gerektiğini ifade ederek, Sivas Posta ve Telgraf Başmüdürü ’nün (12) görevine iadesini istiyordu. Eğer bunlar yapılmazsa, Müdafaa-i Hukuk’un, telgraf ve posta haberleşmesine konan yasak
kalkıncaya kadar İstanbul ile olan bütün haberleşmesini kesmesinin uygun olacağı bildiriliyordu. Bu genelge Erzurum’dan bütün Müdafaa-i Hukuk Şubeleri ’ne ve telgrafhanelere gönderilmiştir.
Refik Halid’in Sivas Posta Telgraf Başmüdürü ’nü görevden almasına ve yerine Posta Müdürü’nü görevlendirmesine rağmen Posta Müdürü göreve başlatılmamış ve Sivas Başmüdürü Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle görevine devam etmiştir.
Mustafa Kemal (ATATÜRK), Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Erzurum Şubesi’ne 29 Ağustos 1919 tarihinde postaneler konusunda gönderdiği genelgede; 18 Ağustos 1919 günlü 329 sayılı şifre içeriğindeki amacın başka yollarla sağlandığından, İstanbul ile haberleşmenin kesilmesinin şimdilik ertelenmesinin uygun görüldüğünü belirtmiştir.
Eksiklikler benim, fazlalıklar daha önce emek verenlerindir bir başka yazımda görüşmek üzere esen kalınız efendim.
Askerlikten istifa ederek Erzurum’da milletin sinesine çekilen Mustafa Kemal Paşa’yı Milli Kongre kendisine Başkan seçmişti. Bu tarihlerde çekilmiş olan aşağıdaki resimde görülenler:
Soldan itibaren, İbrahim Süreyya Yiğit (Eski Mülkiye Amirlerinden), Erzurum Valisi Münir Akkaya, Dr. Refik Saydam, Üçüncü Ordu Müfettişi Fahri Yaveri Hazreti Şehriyari Mirliva Mustafa Kemal Paşa, Binbaşı Hüsrev Gerede, eski Bahriye Nazırı Hüseyin Rauf Orbay ve Müfettişlik Kurmay Başkanı Albay Manastırlı Kazım Bey (General Dirik) dir.
Yararlanılan Kaynak Eserler:
1-İstiklal Harbi’mizde P.T.T, (P.T.T. Genel Müdürlüğü Ankara 2009
2-Prof. Dr. Utkan KOCATÜRK ‘ün, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ’ün doğumundan, bedenen aramızdan ayrılışına kadar “KAYNAKÇALI ATATÜRK GÜNLÜĞÜ”.