EVRENİN HAFIZASI, PARANORMAL OLAYLAR ve HAYALETLER
Fiziksel dünyada yaptığımız her eylem, her düşünce, her duygu gökyüzünde kaydedilir. Buna “evrenin hafızası”
(Akaşa) denir. Bir tür arşivdir. Dünyanın bütün geçmişi ve geleceği bu arşivde kayıtlıdır. İslam dinindeki adı hiç kaybolmayan korunan anlamına gelen Levh-i mahvuz dur. Bu bilgilerin kaybolmamasında ki en önemli faktör.Bu düşünce ve eylemlerin bizim yarattığımız enerjiler olmasıdır.
Enerji( Foton ) hiçbir zaman kaybolmaz. Ve foton( Enerji ) ışık hızıyla hareket etmesinden dolayı zaman ve mekan kavramı yoktur. Evrenin hafızasında depolanır. Daha bilimsel anlatırsak; bilinen fizik kanunlarına göre, bir cisme ışık gönderildiğinde gelen ışık, cisme çarpar ve oradan yansıyarak cismin görüntüsünü ışık hızıyla tüm uzaya (evrene) yayar.
İnsanın bir maddesel cismi olduğu gibi, bir de sahip olduğu şartlanmaları, duyguları,değer yargıları, fikirleri…vb. beynin yaydığı belli frekanstaki dalgalar vasıtasıyla aynı şekilde uzaya yayımlanır. Fakat dünyanın mıknatıs gibi olan manyetik alanı, bu dalgaların bir kısmının uzaya yayımlanmasına izin verirken diğer bir kısmını da atmosfer içinde bulutumsu bir dalga yumağı halinde muhafaza eder. (Bir kısmının uzaya yayımlanması, bilginin de eksilmesi anlamında değildir; çünkü yayımlanan dalgalar da holografiktir.) Dolayısıyla geçmiş ve günümüze ait olan tüm eylem ile düşünceler bu boyutta kayıtlanarak saklanır. Şayet bu dalgaları kulağımıza adapte edecek güçte bir radyo veya gözümüze gösterebilecek yapıda bir TV olsa idi, bütün geçmişi yaşıyormuşçasına aynen görebilirdik.
(Bkz. Elektromanyetik Alanlar Ve Biz-Sufizm Ve İnsan /Fizik)
En basit anlatımıyla olmuş, olacak olan her şeyin holografik görüntü ve ses olarak dev bilgisayar belleğinde ( uzay boşluğunda) zaman kavramı olmaksızın kayıtlanması olarak düşünebiliriz. Farkında olarak veya olmayarak bu frekansın etkisine gireriz. Herhangi bir şeye yoğunlaştığımızda yaydığımız frekansla eşleşen kayıt bilgiyi rahatlıkla alabiliriz. Buna bazen reenkarnasyon der geçmiş hayatımızdaki yaşadığımız olaylar zannederiz. Bazen de dejavu, zaman kayması, hayaletler veya medyumsal bilgiler adlarını koyarız. Bu bilgiler yanlış değildir fakat kendi frekansımıza uyumlu olanların fiziksel dünyamızda açığa çıkanıdır. Tabi bu noktada şunu demek yanlış olmaz algımıza ve bilgimize göre çekip getirdiğimiz veya karşılaştığımız bilgilerdir.
Olumsuz bir insan ile olumlu bir insanın çektiği bilgi arasında bu yüzden farklılıklar vardır. Hangi bilinç boyutundaysak o boyuta uygun frekans içeren olaylar hayatımıza girer. Bu kayıtları oluşturan tüm insanların eylem ve düşünceleri olduğuna göre toplumların yaydıkları enerjiyle bir sonraki aşamada ne yapacakları da oluşur bu yüzden olmuş ve olacak olan bilgi kayıtları denir.
Zaman kavramı dünyaya ait bilgidir. Evrende zaman yoktur. Orada bir yerlerde dinazorlar hala yaşıyor, büyük İskender savaşıyor, Selçuklular Anadolu’ya yerleşti, Osmanlı daha yeni kuruldu, Atatürk Cumhuriyeti ilan etti. Annem, babam çocuk, ben ise yeni doğmuş olabilirim. Yani her şey aynı anda evrenin hafızasında.
Çekim yasasına bağlarsak durumu; yaptığımız, düşündüğümüz her şeyin frekansına ait evrenin hafızasında benzer frekanstaki olayı hayatımıza çekeriz. Aynı olayların farklı mekan ve zamanlarda binlerce, milyonlarca kez tekrar etmesini sağlarız.
Negatif düşüncelerden ne kadar uzaklaşmayı başarırsak bireysel veya toplumsal olarak o kadar acı verici tekrarları hayatlarımızdan çıkartırız. Bilgilerin evrende holografik görüntü ve ses olarak kayıtlandığına dair bazı delilleri örneklendirebiliriz. Fiziksel dünyada manyetik alanı güçlü bölgelerde tıpkı yıldırımı çeken paratonelin çektiği gibi bu holografik görüntü veya sesleri görüp tanık olabiliriz. Bununla ilgili özellikle hayalet, hortlak gibi olağan dışı olayların yaşandığı yerlerde çeşitli üniversitelerin yaptığı ciddi araştırmaları inceleyebiliriz.
10 ağustos 1901 yılında Oxford Üniversitesi’nden iki profesörün (ki,biri Oxford’a bağlı St. Hughs Koleji Müdürü Anne Moberly, diğeri de müdür yardımcısı Eleanor Jourdian’dır) Versailles’deki Petit Trianon’un bahçesinde yürüyüşe çıktıklarında meydana geldi. Bu yürüyüş sırasında tıpkı bir film sahnesinden diğerine geçişte olduğu gibi, önlerindeki görüntü üstlerinden parıltılı bir gölge geçermişcesine değişir. Bu parıltı geçtikten sonra görüntünün değişmiş olduğunu ve akabinde çevrelerinde 18.yy giysileri içinde peruklu, heyecanlı insanların belirdiğini fark ederler. Bu sırada bir uşak bunları görüp, heyecandan küçük dilini yutmuş kadınlara yaklaşarak yönlerini değiştirmek için kendisini takip etmelerini işaret eder. Onlar da bunun üzerine adamı izleyerek iki yanı ağaçla sıralanmış bir yoldan geçip bir bahçeye girerler ve bu sırada da havada müzik sesleri eşliğinde, soylu bir hanımefendinin sulu boya resim yaptığını görürler. Sonra bu görüş giderek kaybolur ve eski hallerine geri dönerler. Bu değişim o kadar etkileyicidir ki, kadınlar arkalarına döndüklerinde,az önce gelmiş oldukları ağaçlı yolun şimdi,eski bir taş duvarla kesildiğini görürler. İngiltere’ye döner dönmez hemen tarihsel kayıtları araştırmaya başlarlar ve sonuçta Trianon’un yağmalanmış ve İsviçreli nöbetçilerin katledildikleri gecenin gündüzüne geri döndüklerini, bahçedeki kadının da Maria Antoinette olduğunu anlarlar.
Yaşadıkları bu deneyimi başından sonuna kadar, tüm ayrıntılarıyla tek ciltlik kitap kalınlığında bir rapor halinde hazırlayarak İngiliz psişik Araştırmalar derneğine sunarlar. Fakat bu olay, dünyanın en önde gelen ve saygın üniversitesinde öğretim görevlisi olmalarından dolayı Akademik kariyerlerini tehlikeye atmamak için,takma isimler altında yayınlanır. Daha sonra ise, içeriden sızan bilgi yüzünden kimliklerini açıklamak zorunda kalırlar. Bu iki profesörün, yalnızca geçmişi canlandıran bir görüntü algılamayıp doğrudan geçmişin içine dalarak, 1789 yılındaki Trianon Bahçesinde insanlarla karşılaşmaları olayına bir de, bu sırada onlara eşlik eden bayıltıcı depresyon ve ağırlık duygusu eklenince, Psikologlar ve fizikçilerin ilgi odağı haline gelirler.
Bu konuda bayan Moberey şunları söylemekte: “ Her şey aniden doğa dışı göründü, dolayısıyla da nahoş. Binalar ardındaki ağaçlar bile bir goblene işlenmiş ağaç gibi cansız ve düz göründü. Işık ve gölge etkileri yoktu ve her şey yoğun biçimde durağandı.” (Bkz. A.Moberly,E.F.jourdian,An Adventure ,syf 45-6)
Varlığı akaşalara dayanak olarak gösterilen bir başka örnek de Londra Ruhsal Araştırmalar derneği tarafından yayımlanmış bulunan, Canlıların Hayaletleri adlı iki ciltlik kitapta yer alan yeterince belgelenmiş hayalet olaylarıdır. Öyle ki, en son Mart 2001’ de İngiliz Kraliçesinin gittiği şatoda bu tür fenomenlere tanık olunca, ilgili kişileri bu olayı durdurmaları için şatoya çağırdığı, dünya ve Türkiye basınında da yer almıştı. Şatolarla ilgili olayların genelinde deneyimlenen fenomenler sırasıyla (ki bunlar geçmişte aynen yaşanmış,konuyla bağlantılı olup rastgele olaylar değildir; ayrıca tüm fenomenler net ve neredeyse fiziksel gerçekliğe yakın olarak deneyimlenmiştir), garip, açıklanmayan sesler, kokular, ağlama sesleri, çocuk sesleri, kapı tokmağına vurumlar, ayak sesleri, kapı gıcırtıları, geçmiş yaşamda o şatoda ya da evde yaşamış ve hayatları trajik bir sonla noktalanmış kişilerin vizyonları…vb karşılaşmalardır.
Böyle bir vaka ile karşılaşan ev görevlileri, durumu konuyla ilgilenen psişik araştırmalar kurumuna bildirirler.Hassas cihazlarla donatılmış ekip (ki aralarında fizikçi,mühendis,psikolog… bulunan deneyimli bir ekiptir) olayı duyar duymaz şatoya gelir ve cihazları uygun yerlere yerleştirerek beklemeye başlarlar.Uzun bir süre bir şey yakalayamazlar, ama güneş çekilip ortalık kararınca (fenomenin en çok geçtiği odadadırlar) birden, ısı olması gerekenden fark edilir derecede düşmeye başlar, bununla birlikte kapı ve tokmağın hareket etmesiyle oda içindeki vazolar, avizeler ve bazı eşyalar sallanmaya başlar. Öyle ki, kapının arkasından birinin dolaştığı ve ayak sesleri bile duyulur. Bu durum karşısında şaşkınlık geçiren araştırmacılar, hiçbir hayalet görüntüsü yakalayamamalarına karşın (hem aletler, hem de araştırmacılar)olay sırasında çok güçlü bir elektromanyetik alanın varlığını tespit ederler.
Ayrıca bu tür fenomenlerin ortak bir yönü de, şatolarda duyulan seslerin ya da kişiliklerin tarihte gerçekten yaşamış ve orada korkunç bir şekilde ölmüş insanların belirtisinin olmasıdır. Bununla ilgili de kısa bir örnek olarak, bir kralın, kızının fakir bir marangoz ile girdiği aşkı önlemek için kızın sevgilisini ortadan kaldırtması sonucunda meydana gelen olayları verebiliriz. Bu iş için, genç marangoz kralın soytarısı tarafından şatoya çağrılarak sarhoş edilir ve yine soytarı tarafından testereyle başı kesilir. Krala göstermek için de bir elinde kesik baş, diğer elinde de bedenini sürükleyerek merdivenlerden çıkar. Kimileri (bu konu hakkında bilgisi olsun ya da olmasın) sadece merdivenden çıkarken soytarının bıraktığı sesleri, kimileri de bu merdivenden çıkarken tanımlayamadıkları, ama net duyumsadıkları bir enerjinin kendilerini takip etmekte olduğunu, kimileri ise testere sesini duymaktadırlar (bu vizyon direkt olarak görülebilir de)
Kızın vizyonu ise, bahçede sevgilisini arayan bir aşık olarak görülmektedir. Bununla ilgili diğer olaylar hep benzer şekilde deneyimlenmektedir. (Bkz.Discovery Channel-İskoçya’nın,İngiltere’nin Hayaletli Şatoları)
Amerikan hava kuvvetlerine (ki diğer ülkeler için de mevcuttur) ait olan hatırı sayılır belgelerde de, kutuplarda ya da yakın bölgelerde uçuşları sırasında, mesela Antarktika’da olanlar, buzla kaplı olması gereken kıta yerine, sık ormanlarla kaplı ve eski çağlara ait mamut ve dinazorların görüntülerinin telsiz konuşmalarında ya da uçuşları sırasında rapor edildikleri mevcuttur.
Dünyanın başka bölgelerinde farklı tarihlere ait görünümler de aynı şekilde rapor edilmişlerdir. Akaşalara delil olarak gösterilen bu tür olayların kaynağı gerçekte, dünyanın belli bölgelerinde mevcut olan çok güçlü elektromanyetik alanların beyin dolayısıyla maddesel cisimler üzerine olan etkileridir ki, bu durum beyin ile mikrodalga varlıklar arasındaki etkileşimi açığa çıkartmakta, sonucunda da insanlarda bu tür fenomenlerin görülmesine neden olmaktadır.
Sözün kısası, cinayet işlenen yerlerde, savaş alanlarında ya da elektromanyetik alanların çok yüksek olduğu bölgelerde ortaya çıkan bu fenomenlerin nedeni, ne mutsuz ve yaşamla bağını koparmayarak öbür dünya ile bu dünya arasında kalmış ruhların intikam almak veya birtakım mesajlar vermek ya da lanetlenmeleri yüzünden huzur bulmak için gelmeleri, ne de bu tür olayların bazı ürkütücü şiddet eylemlerinin ya da diğer olağanüstü güçlü duygusal olayların yer aldığı alanlarda ortaya çıkma eyleminin, bazı olayların holografik kayıtlarda daha güçlü izler bırakmasıyla sıradan bireylerin geçmişin holografik kayıtlarına kaza ile göz atmasının sağladığı biçimindedir.
( yazının araştırmalar kısımı çeşitli yerlerden alıntıdır. ) Sonuç olarak bu muhteşem yazılımı bireysel veya toplumsal hayatımız ve hatta gelecek için kullanabiliriz.
Dikkat! Üye/Üyeler ve ziyaretçiler suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği/yorumu Site’de paylaşmamalı. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Sitemizden son dakika haberlerini iletmek için izninizi istiyoruz. Önemli gelişmelerden ilk sizin haberiniz olsun!