Ey kadın! Her şey sensin…Farkında mısın sen her şeysin…
Kadın, ana kaynaktır yaşam için. Kaynaktan çıkan her ne ise onunla var olur. Bu da demektir ki bir toplumda kadın nasıl varsa o toplum o şekilde var olur.
Bir toplumun saygın yaşamı ananın yani kadının aldığı ve yaşadığı saygınlık kadardır. Kadın, ne hissediyorsa doğurduğu çocuk o hislerle dünyaya gelir.
Annenin karnına ilk düştüğümüz anda annenin tüm kayıtları ile harmanlanır ve bedenleniriz. 100 – 300 milyon sperm, kadının yumurtası için yola çıkar, 25-30 tanesi yumurtanın yakınına ulaşır, ancak yumurtayı sadece tek bir sperm dölleyebilir.
Bir hücre çekirdeği gibidir spermin başının içinde genetik şifre ve DNA vardır. Sperm yumurtayı döllediğinde kromozomlar çoğalır ve buna göre cinsiyet belirlenir. Kromozomlar tek halde oluşup, çifte bölünürler ve bölündükleri zaman doğacak bireyin cinsiyeti belirlenir.
Eğer kromozomlar XX şeklinde ise çocuğun cinsiyeti kız, eğer XY ise çocuğun cinsiyeti erkek olur. Yani çocuğun cinsiyeti babaya bağlıdır ve genetik bilgisini yumurtaya aktardığında bu bilgi kaynağı annenin genetik kaynağı harmanlanır. Annenin hücresel bilgisi, babanın bilgilerini içine alır kendi bilgilerinin armonisi içinde bebeğin hücrelerine aktarır. Belki de kendi kayıtlarıyla yorumlayarak babanın bilgilerini bebeğe aktardığını söyleye biliriz. Kapsayarak içinde hem hal olan bilgilerin bebeğe aktarılması bebeğin hayata bakışını da da annenin gölgesi altında oluştuğunu söyleye biliriz.
Var oluşumuzun ana kaynağı ve Rahim boyutunu içinde taşıyan kadın yaşamda nasıl bir değer taşıyor?
Anneye ne veriliyor ne alınıyor?
Anne yaşama gölge olurken anneyi yıkmak yaşamı gölgesiz ve direkt güneşin ortasında bırakırken çöle dönüşmesini sağlıyor?
Kadın içinde varlık büyüten bir VAR’lıktır. Vardır, yok sayılması onun kutsallığını yok edemez sadece yok ve değersiz kılana değersizliği kayıtlar onun bir sonraki nesline.
Kadın olmanın hele ki Atatürk’ün onurlandırdığı kadın olmanın gururu ile yaşamı beslemeye devam Türk Kadınları gününüz kutlu olsun.