Spor Toto Süper Lig’in çapını aştığı keyifli bir futbol haftasını geride bıraktık. Uzun yıllardır 3 büyüklerin bu denli burun buruna çekiştiği bir ortam oluşmamıştı, özlemişiz. Bu rekabet son yıllarda kaybolan marka değerini biraz da olsun toparlayabilecek bir etken olabilir, fırsatı değerlendirmek lazım.
Fenerbahçe Karabük deplasmanında istediğini bir kere daha almayı başardı. Tıpkı Kasımpaşa maçındaki gibi futbol olarak ‘pekiyi’ sinyaller verilmese de, futbolcu grubunun 3 senedir birlikte oynamasının meyvelerini mental anlamda bu tip zorlu, rakibin sert oynadığı deplasmanlarda toplamayı beceren bir Fenerbahçe izliyoruz. Hücum anlamında Emenike gibi yetersiz, beceriksiz ve oyun zekâsı çok düşük bir santraforun ayağına mahkûm kalan takım, bir şekilde golleri bulduktan sonra mükemmel bir takım savunmasıyla bitiş düdüğüne kadar kalesini iyi savunuyor. Şüphesiz ki bunda Egemen Korkmaz’ın sakatlıktan sonra takıma dönüşünün etkisi var. Tabii burada Bruno Alves’in de hakkını yememek lazım. Portekizli oyuncu ligin ilk yarısındaki facia performansının ardından bambaşka bir kimliğe büründü. Egemen ile birlikte Laurel – Hardy / SherlockHolmes – Dr. Watson / Rakı & Balık gibi leziz bir ikili oldular. Gökhan Gönül’ün de artan formu göz önünde bulundurulursa, Sarı-Lacivertli ekibin an itibarı ile ligin en sağlam ve uyumlu defans hattına sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Sene başından beri ciddi bir şekilde eleştirdiğim İsmail Kartal’ı da tebrik etmek isterim. Her ne kadar oyun içi müdahaleleri çok eksik olsa da, kendisini oyuncu grubuna sevdirmeyi ve kabul ettirmeyi başarabilmiş. Yaklaşık 3.5 senedir aynı sistemde ve aynı futbolcu grubuyla oynayan takımda futbolculara sağlam antrenman yaptırıp, morallerini iyi tutarsanız, Türkiye Ligi gibi vasat liglerde şampiyon olmak çok fazla antrenör becerisi gerektirecek bir şey değildir. Gollerden sonra futbolcuların hocaya koşması, takımın mental durumunun iyi durumda olduğunu, 90 dakika boyunca yüksek tempoda oyundan düşmeden mücadele etmesi de antrenmanların yeterli seviyede yapıldığını gösteriyor. Bravo Arap hocam…
Önümüzdeki hafta Cumartesi günü saat 19.00’da, Saraçoğlu’nda oynanacak Fenerbahçe – Trabzonspor maçı, ligin şekillenmesi adına kilit bir rol oynayacak. 3 Temmuz 2011’den beri aralarındaki husumet bir türlü sonlanmayan iki takım, ilk yarı Avni Aker’de oynanan maçta berabere kalmış, Fenerbahçe enteresan ve şaşırtıcı bir şekilde galip gelemeyince, herhangi bir olay çıkmamıştı. Umarım; Saraçoğlu’nda oynanacak maç tamamen dolu tribünler önünde gerçekleşir ve küfürsüz, gergin olmayan, Fenerbahçe seyircisinin enerjisini tamamen kendi takımlarına destek vererek harcayacağı bir maç olur.
Maçtan beklentim, yüksek tempoda, bol gollü ve kazananın Fenerbahçe olacağı bir müsabaka… Ersun Yanal’ın kısa sürede Trabzonspor’da yaptıklarını tebrik etmek lazım. Bundan 3 ay önce alabora olmaya yüz tutmuş ufak bir taka gibi gözüken takım, an itibarı ile tershanede yavaş yavaş tamir ediliyor ama Bordo-Mavili ekibin daha çok yolu var. Hücum anlamında her ne kadar yetenekli ve ne zaman ne yapacağı belli olmayan yüksek IQ’lu oyunculara sahip olsa da, defans hattı amatör küme takımlarından hallice.
Takımın savunma bölgesi DarthVader, Kuzey Kore, Doğu Almanya iken hücum bölgesi Luke Skywalker, Güney Kore, Batı Almanya tadında. Ersun Yanal’a 3 tane hakkı verilse hepsini savunmaya yapacağına şüphem yok. Lakin, bir takımın en son ve en zor oturan bölgesi savunmadır. Bu yüzden Ersun Yanal savunmaya konsantre olmak yerine, Fenerbahçe maçına da ‘zaten yiyeceğim, yediğimden fazlasını atmam lazım’ felsefesiyle çıkacaktır ki bu, Saraçoğlu’nda Fenerbahçe gibi takıma fark getirebilecek bir oyun mentalitesi olur.
Diego ve Caner’in doğru zamanlama ile atacakları ara paslar, Sow ve Emenike’nin taraftarlar ile barışabileceği, goller bulabileceği bir maç izlememize vesile olacaktır. Ancak Trabzonspor’un da, Mehmet Ekici ve Cardozo gibi berbat oynarken bile tek hareketle skoru getirebilecek oyunculara sahip olduğunu unutmamak lazım. Yine de kağıt üzerinde Fenerbahçe orta saha ve defans anlamında rakibine oranla çok daha ağır basmakta. Tribünlerin de bu sezon ortalamasına göre normalin üstünde dolu olacağını, büyük destek vereceğini baz aldığımızda, Sarı-Lacivertli ekibin rakibini en az 2 farklı yeneceğini söylemek mümkün.
İyi haftalar dilerim.
@josephintavugu