Öncelikle yeni sezon tüm futbolseverler için hayırlı uğurlu olsun. Fenerbahçe’yi çok ayrı, yurt dışındaki sevgilisinin dönmesini bekleyen aşıklar gibi özlemişiz. Nasıl özlemeyelim? Geçen sene içimizdeki sarı-lacivert aşkını her geçen hafta öldüren ve bizleri neredeyse takımdan soğutma seviyesine getiren camianın çocuğu İsmail ‘’Arap’’ Kartal ve vasat kadrodan sonra transfer döneminde yapılan yerinde hamleler, hırslı bir hoca ve değişmiş yönetim zihniyeti ile kurumsal kimliğini seneler sonra oturtmaya başarmış bir takım var an itibarı ile.
Cuma günü saat 22.00 civarı başlayan maçta stada girdikten sonra otomatik olarak bir mutluluk çöktü üzerime. Okul açık tribününü hınca hınç dolu gördüğüm anda gözlerimin pası silindi. Tribünler tam 1 sene sonra doluydu. Maraton ve Fenerium alttaki ekabirlerin tatillerini kesip maç için dönmeyeceği aşikardı, o yüzden o tribündeki boşlukları pek kaale almamak lazım. Bu sene Fenerbahçe’nin bir çok maçta kapalı gişe oynadığına tanıklık edeceğiz ve kombine alabilenler olarak şanslıyız. Kıymetini bilmemiz lazım.
Maça dönecek olursak; VitorPereira’nın oynatmak istediği oyuna, sisteme ve oyuncu tercihlerine ben şahsen saygı duyuyorum. Hocanın Diego Ribas ısrarını anlayabilmek lazım. Elinizde onun gibi bir yetenek varken takıma kazandırmak gerekir. 3-4 maçta savunma yönünden oyundan düşüyor diye kestirip atarsanız bu hem haksızlık hem de işin kolayına kaçmak olur. Dolayısıyla Pereira’nın Diego Ribas’a Nani ile birlikte hücumu evirip çevirme yetkisini vermek istemesi gayet doğal. Brezilyalı oyuncu da hocasının güvenini boşa çıkarmadı ve Eskişehir karşısında şiir gibi top oynadı. Tipik bir Brezilyalı olan Diego da hücumda iyi oynadığı için motivasyonunu üst seviyeye çıkararak savunmaya dayalı anlamda da görevini eksiksiz yerine getirdi ve takım savunmasını başarı ile uyguladı.
Fenerbahçe’nin an itibarı ile sıcakların da etkisiyle kapasitesinin çok altında oynadığını söylememiz lazım. Takımın kimliğini bulması için en az 1 ay daha lazım. Tabii şunu da söylemek lazım ki Caner Erkin’in cezalı olması da takımın tam anlamıyla birlikte oynamasını engelliyor. Her ne kadar Pereira hoca beklerini çok ileri çıkarmaktan yana olmasa da Caner Erkin gibi hücumda patlayıcı bir güç olan oyuncunun eksikliği hissediliyor. İlerleyen haftalarda solda Caner Erkin, sağ kanatta Şener ile Fenerbahçe özellikle artan uzun futbolcu sayısı ile ciddi tehdit oluşturacaktır.
Bu yazdıklarımdan Hasan Ali Kaldırım’ı beğenmediğim sanılmasın. Kendisi çok iyi bir profesyonel ve geçen sene boşa geçirdiği sezonun ardından hiç sırıtmıyor. Belli ki Caner olmadığı zamanlarda bu takımda sol bek olma görevini başarı ile sürdürebilecek.
Bir parantez de Fernando için açmak lazım. Tribünde de arkadaşlar ile muhabbetini uzun uzun yaptık ve Washington’dan sonra taraftarın izlediği en ‘’net’’ ve ‘’bitirici’’ santrafor olduğuna kanaat getirdik. Topu nereye, hangi süratle, nasıl bir açı ile göndereceğini o kadar iyi biliyor ki top altı pas içerisinde ona geldiği zaman daha topa hamle bile yapmadan ‘’gol’’ olduğunu sezinleyebiliyorsunuz. Bu sene çok canlar yakacaktır.
Josef De Souza‘ya gelince; transfer edildiği gün savunan 3-5 kişiden biri olarak kendimle gurur duymaktayım. 8 milyon euro bonservis bedelinin hakkını fazlasıyla vereceğini yazmıştım, utandırmadı. Leylek gibi uzun bacakları ile her topa müdahale ediyor, oyun iq’su üst seviyede olduğu için topu çok basit en müsait adama oynayabiliyor, hücum bölgesinde 6 pas içinde sanki bir on numaraymışçasına asist yapabiliyor. Kısacası bir ortasaha oyuncusundan ne bekliyorsanız hepsini eksiksiz yerine getiriyor. Marco Aureliodan sonra yıllardır bulamadığımız oyuncuyu bulduk, kıymetini bilelim.
Takımda iyi giden şeylerden biri de Abdoulaye Ba. Kendisi mental olarak sıkıntılı bir futbolcu olmasaydı dünyanın en iyi takımlarında stoper olabilirdi. Senegalli oyuncu Vitor Pereira yönetiminde mental olarak kuvvetlenebilirse en kısa sürede Bruno Alves’i kesecektir ve kesmeli de. Zaten ağır bir savunmacı olan Kjaer’in yanında oyundan kopuk bir Bruno Alves zarardan başka bir şey getirmez. Dolayısıyla mental olarak kuvvetlenmiş bir Abdoulaye Ba hem sürati, hem uzun bacakları hem de hava toplarındaki yüksek kabiliyeti ile Kjaer için mevcut kadroda ideal partner gibi gözükmekte.
Yazdığım güzel şeylerin ardından biraz da eksiklerden bahsetmek lazım;
Öncelikle Luis Nani hala hazır değil ve biraz daha takım oyununa dönük oynaması lazım. Fizik olarak da henüz istediği seviyede olmadığı için üç maçtır en büyük yeteneği olan çalım atma özelliğini göremedik. Mühim değil, zamanla toparlayacaktır.
Bir diğer eksik ise takımın hücum alanının final bölgesindeki pozisyon alış ve çoğalma durumu. Diego gibi ağır bir oyuncu bile Sow ve Nani’den çabuk pozisyon alabiliyorsa şu anda oturmamış bir sistem vardır. Açıkçası ben buna pek şaşırmıyorum çünkü Moussa Sow bu takımın santraforu olmamalı. Kendisi satıldıktan sonra forvet bölgesi Fernandao ve form tutmuş Robin Van Persie’ye emanet edilip, iç saha maçlarında arka bölgede Diego Ribas, sol tarafta Sofiane Feghouli, sağ tarafta Luis Nani üçlüsü ile rakip yarı sahada hem hızlı top yapılmalı hem de direkt skora gidilmelidir.
Bu hafta sarı-lacivertli ekipte hem gidenler hem gelenler olacak. Taraftarı tatmin eden işler bekliyorum.
Hayırlı haftalar dilerim.
@josephintavugu