…”Yunanlılar İzmir’e asker çıkarmazdan biraz önce, galiba Mayıs’ın 14. günü Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın Nişantaşı’ndaki evine akşam yemeğine davetli idim. Belirlenen (muayyen) saatte gittim. Benden başka henüz kimse yoktu. Kısa birkaç kelimeden sonra uzunca bir durgunluk devam etti. Kendisinde Harbiye nazırı ile gördüğüm zamanki samimiyetten eser yoktu. Benimle yalnız kalmaktan sıkılıyor gibiydi. Bir aralık saatine baktı:
-“Acaba nerede kaldı?”
Birini mi bekliyordunuz, efendim?
-“Evet, Cevat (Çobanlı) Paşa hazretleri gelecekti.”
Gene sükût…
Biraz sonra Cevat Paşa salona girdi. Hemen üçümüz beraber yemek salonuna geçtik. Sofrada çatal ve tabak tıkırtılarından başka ses yok. Üçümüzde susuyoruz, içimden gelen sorularla (suallerle) kendi kendime içimden cevap vermeye çalışıyordum.
Herhalde benimle konuşacak bazı şeyleri olmalıydı. Belki de önemli meseleleri vardır, sofradan sonraya saklıyordur, diyordum. Yemeğin sonuna yaklaşmıştık. Sadrazam Paşa kısa bir cümle ile beni kuruntularımdan kurtardı. Cevat Paşa’ya ve bana bakarak:
–“Yemekten sonra biraz görüşelim,” dedi.
Emir buyurursunuz!
Ortasında geniş bir masa bulunan çok dar, fakat hoş bir salon, daha ayakta iken sadrazam dedi ki:
-“Bir harita getirsek de müfettiş paşa onun üzerinde izahat verse…”
Kipert’in atlası geldi, Anadolu paftasını bulduk. Sadrazam Paşa’ya baktım:
Hangi konularda emir (ne cihetlerden izahat) buyuruluyor? Dedim.
-“Mesela, dedi, Samsun ve havalisinde ne yapacaksınız?”
Kelimeler adeta ağzımdan dökülmeye başladı:
Efendim dedim, İngiliz raporlarına göre Samsun ve havalisinde bazı karışıklıklar varmış… Biraz abartılmıştır (mübalağalıdır), zannediyorum. Ne de olsa bunlar basit şeyler… Yerinde yapacağımız inceleme ile hallederiz. Şimdiden isabetli bir şey söylemekten (söyleyememekten) korkarım.
Cevat Paşa’ya döndü:
-“Siz ne dersiniz?”
Cevat Paşa pek doğal (tabii) bir tavırla:
–“Öyledir efendim, bu gibi işler yerinde hallolunur,” dedi.
İnanmamış görünen (kanaat getirmemiş) Sadrazamın kafasında daha büyük bir endişe, sual şekli arıyordu. Derken biraz heyecanlı bir sesle sordu:
-“Pekâlâ, siz bana harita üzerinde nerelere kadar komuta edeceksiniz, gösterir misiniz?”
Kuşkuya (vesveseye) düştüğü noktayı hemen anlamıştım:
Efendim henüz ben de pekiyi bilmiyorum, belki… Aşağı yukarı (takriben)… (Kipert’in küçük haritasına elimi koyarak) İhtimal şu kadar küçük (ufak) bir parça… diye bazı vilayetleri gösterdim ve manalı bir tarzda Cevat Paşa’nın yüzüne baktım. Ben haritadan elimi kaldırırken o da ilave etti:
–“Efendim, dedi, paşa tabii o bölgedeki (mıntıkadaki) kuvvete komuta edecek… Zaten nerede kuvvet kaldı ki!..”
Sözünü tamamlarken, üzerinde durulan konunun (vaziyetin) hiç de önemli (ehemmiyetli) olmadığını anlatmak istermiş gibi, masadan uzaklaşır gibi oldu. İçimden Cevat Paşa’ya teşekkür ediyordum. Her birimiz birer koltuğa çekildik ve kahvelerimizi içmeye başladık. Damat Paşa ferahlamış gibi idi:
-“Ne vakit hareket edeceksiniz?”
Ne vakit emir buyurulursa… Ben hazırım, arzu ederseniz yarın veya öbür gün…
-“Zatı şahaneyi ziyaret ettiniz mi?”
Hayır efendim!
-“Ziyaret etmeden mi gideceksiniz?”
İrade buyurulmadı…
-“Ben padişah iradesini tebliğ ediyorum, yarın kendilerini ziyaret ediniz!”
Peki efendim!
Sadrazam konağından çıktıktan sonra Cevat Paşa ile kol kola karanlıkta Nişantaşı caddesinden Teşvikiye’ye doğru sık adımlarla ilerliyorduk. Cevat Paşa samimi bir lisanla bana sordu:
–“Bir şey mi yapacaksın Kemal?”
Evet Paşam, bir şey yapacağım!
–“Allah muvaffak etsin!”
Mutlaka muvaffak olacağız!
Birbirimizden ayrıldık.” (Kaynak: Falih Rıfkı Atay, “Atatürk’ün Bana Anlattıkları “, Atatürk Kütüphanesi:6, İstanbul Sel Yayınları 1955, Sf:118.)
Not: Cevat Çobanlı Paşa, 14 Mayıs 1919’daki Damat Ferit Paşa’nın konağındaki görüşmeye Genelkurmay Başkanı olarak katılmıştır. Cevat Paşa, 3 Kasım 1918’te 8. Ordu komutanı iken Genelkurmay Başkanlığına getirilmiş ancak bu görevini 24 Aralık 1918’e kadar sürdürmüş, bu tarihte Fevzi Çakmak Paşa Genelkurmay Başkanı olmuştur. Cevat Paşa, “14 Mayıs – 2 Ağustos 1919” ve “9 Ekim 1919 – 16 Şubat 1920” tarihleri arasında iki kez daha Genelkurmay Başkanlığı yapacaktır. (Kaynak: Zeki Saruhan, “Kurtuluş Savaşı Günlüğü I”, Türk Tarih Kurumu Basımevi-Ankara, 1993, Sf:9 – 239.)