—“GAZİ PAŞA’NIN DİLİNDEN İLK AŞKI” başlıyor;
ATATÜRK ile Milli Mücadelede bulunmuş, Cumhuriyet’ten sonra da sofrasında yer almış tarihçi Enver Behnan ŞAPOLYO, (“KEMAL ATATÜRK VE MİLLİ MÜCADELE TARİHİ” adlı eserinde) Büyük Adam’ın müzik şahsında iki cephesi olduğunu belirtiyor ve
—“O, alaturkayı bir hatıra olarak yaşatır, geçmiş günlerini bu musikinin nağmeleri arasında bulurdu” diyerek anlatıyor…
—“Alaturka musiki O’nda Selanik‘teki çocukluk hatıralarını, çok sevdiği annesi Zübeyde Hanım’ın söylediği türküleri canlandırdı. Gençliğinin, ilk aşk çağlarının hatıraları da gene alaturkanın nağmeleri içinde gizliydi. Bu bakımdan alaturkayı sever, dinler ve söylerdi. Hele halk türkülerini, “Rumeli” türkülerini dinlerken uzaklara dalardı. Türkü veya şarkı bitince de ağır ağır kendisi söylemeye başlardı.
Sesi belki çok güzel değildi… Amma dinleyenlere pek tesir ederdi. Ekseriya bir şarkıyı dinledikten sonra o şarkıya ait hatırasını naklederdi.
Nitekim bir gün de “Câna rakibi hândan edersin” şarkısını huzurundaki saz heyetiyle beraber söyledikten sonra bu şarkının kendisine ilk aşkını hatırlattığını ifade etmişti.
Giriftzen Asım Bey (1851 – 1929);
“Câna rakibi hândan edersin (Can düşmanı neşeli edersin),
Ben bi nevâyı giryân edersin (Benim gibi nevayı ağlatırsın),
Bigaânelerle ünsiyet etme (Yabancılarla arkadaşlık etme),
Bana dünyayı zindan edersin (Bana dünyayı zindan edersin)…”
İLK AŞKI MI?
Evet, ilk aşkını…
ATATÜRK Manastır İdadisinde okurken tatillerde sılaya annesinin yanına geliyor. Islahhane semtinin Ahmet Subaşı Mahallesindeki evlerine gelmeden beş on ev önce bir Paşa’nın evi vardır. İşte bu paşanın kızı, şık Askeri Üniforması ile gelip geçen genç mektepliye gönül veriyor ve O’na gizli mektuplar yazıyor. Delikanlı Mustafa Kemal hayalinde bu kızı yaşatıyor ve onu çok güzel olarak tasavvur ediyor. Bütün isteğine rağmen genç mektepli Paşa’nın kızını göremiyor. Israr ediyor, ne yapıp yapıp görmek istiyor. Nihayet bir gün genç kız kendisini kapıdan gösteriyor…
Ancak bu, << MUSTAFA KEMAL’İN EN TALİHSİZ ANIDIR. ZİRA HAYALİNDE ÇOK GÜZEL OLARAK YAŞATIĞI KIZ HAKİKATTE YÜZÜNE BAKILMAYACAK DERECEDE ÇİRKİNDİR. GENÇ MUSTAFA HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRUYOR.>> Söylediğine göre, genç kız Mustafa Kemal’i öylesine seviyor ki, kimseyle evlenmiyor.”
Enver Behnan ŞAPOLYO lüzumlu buluyor:
—“ Câna rakibi hândan edersin” şarkısı ATATÜRK ‘e bu ilk aşkını hatırlatan musiki parçasıdır. Fakat ATATÜRK ‘ün müzikten anlayışı, akşamları ve dost meclislerinde söylenen alaturka değildi. O, batı medeniyetinin kıymet hükümlerini Türk kültürüne sokmaya azmetmişti. Bunun en canlı misali de, köşke resmi davetliler geldiği zaman Riyaseti Cumhur Orkestrası’na yalnız alafranga çaldırmasıydı. Alaturka, ATA ‘nın kendi harimine ait hususi bir mahiyet taşırdı.
”Mustafa Kemal’in İlk göz ağrısı Müjgân, ilk kalp ağrısıysa bir paşa kızıydı…
—“GAZİ PAŞA’NIN DİLİNDEN İLK AŞKI” devam ediyor;
Evlerine gelip giden bir başka aile dostu vardır:
“MÜJGAN!”
Mustafa Kemal’in bu kızı da çok beğendiğinden bahsedilir. Hatta bu durumdan haberi olan arkadaşı “Nuri CONKER” ona şu tavsiyede bulunur:
—“Zübeyde teyzem gitsin de Müjgân’ı istesin. Şimdiden nişanlanırsınız, zabit çıktıktan sonra da evlenirsiniz” der.
Mustafa Kemal:
-…”YA RED EDERSE! ENDİŞESİYLE BUNA YANAŞMAZ.”
Mustafa Kemal ’in daha rüştiye (Ortaokul) sıralarında iken başlayan ilk aşklarından bahsedildiği haberler Müjgân ile sınırlı değildir…
Kız kardeşi Makbule ATADAN ‘ın, ağabeyinin o günlerde 30 yaşlarında “Kalyopi” adında bir Rum dansözüne âşık olduğunu anlattığı da olmuştur.
—“GAZİ PAŞA’NIN DİLİNDEN İLK AŞKI” devam ediyor;
Mustafa Kemal, Selanik’in her yönü ile zengin kozmopolit eğlence merkezine daha rüştiye sıralarındayken girmiştir. Daha o zaman dans dersleri almaya başlamıştır. Fakat bunlar eğitimini en ufak şekilde aksatacak derecede varmamıştır.
Yıllar sonra kendisinin de Çankaya’da bir gece anlattığı bu ilk maceralardan biri, Manastır idadisinde bulunduğu yıllara rastlar.
Mahallelerinde oturan bir Rum kızını Manastır’a kaçırmak ister, hazırlık yapar.
Annesi Zübeyde Hanım duyar, fakat mani olamaz. Bunun üzerine kardeşi Hüseyin Ağa’ya haber salar. Mustafa Kemal’in niyeti Rum kızını da trene bindirmek, ona Manastır’da bir oda tutmaktır. Hüseyin Ağa o gün kızın evine gider ve Manastır yolculuğunu önler. Mustafa Kemal garda kızı boş yere bekler. O sırada annesi Zübeyde Hanım ile kardeşi Hüseyin Ağa garda gözüne ilişir. Durumu anlar.
Mustafa Kemal, sonraları dayısına hak vermiş:
-…”BU KIZI GÖTÜRECEKTİM, FAKAT ONA MANASTIR’DA NASIL BAKACAKTIM…! DAYIM HAKLIYDI.” Demiştir.
—“GAZİ PAŞA’NIN DİLİNDEN İLK AŞKI” devam ediyor;
Pakize ile Fatma adlarında iki komşu kızına aşkla bağlandığını yazanlar olmuştur.
Fatma 18 yaşındadır ve evlidir. Mustafa Kemal’in kendisine âşık olduğunu hiçbir zaman öğrenmemiş, bu aşk gizli kalmıştır.
Onlardan başka komşu kızları Nadire ve Hatice kardeşler de vardır.
Hatta Zübeyde Hanım, oğlunu Hatice ile baş göz etmeye çalışmıştır. Mustafa Kemal ’in mahalle arkadaşı ve sonra yaveri olan “Salih BOZOK” da şunları anlatır:
—“Mustafa 10 – 12 yaşındayken, 8 yaşındaki bir komşu kızına âşık olmuştu. Akşamüzerleri mektepten çıkınca evine koşar, elbiselerini ütületir, sevdiği komşu kızını görmek için sokağa fırlardı,”
Bütün bunlara aşk demek mümkün değildir. Hemen her gencin başından geçen sevda maceralarıdır. Hepsi kısa süreli olmuş, hiç biri Mustafa Kemal ’in hayatında iz bırakmamıştır.
—“GAZİ PAŞA’NIN DİLİNDEN İLK AŞKI” devam ediyor;
Yıl 1899..
Mustafa Kemal 18 yaşında yakışıklı bir Harbiyeli. Selanik’te Floka gazinosunda bir gece..
Romantik gençlerin sevdikleriyle baş başa kaldıkları özel bölmeleri var gazinonun…
Mustafa Kemal’in o yıllardaki en samimi arkadaşları şunlar; Mühendis Mektebi talebelerinden sonradan Bilecik Milletvekilliği yapacak olan Asaf İlbay, Eczacı mektebi öğrencisi Ahmet Numan, Floka gazinosu bu 3 gencin buluşma noktası.
Çalgılı kahvede çalışan Romen asıllı üç kız bu üç delikanlıyı özel ağırlıyorlar. “Fani” adındaki kız ise Mustafa Kemal’e âşık. Mustafa Kemal’in gönlü ise bir başkasında tatil süresi içinde özel ders verdiği paşa kızında…
Makbule Hanım anılarını şöyle anlatıyor:
”Mektep tatildi… Abim bazı akşamlar gelmezdi iftara… Anlardık ki; yine Paşa’nın konağına gitti ders vermek için. Duyduğumuza göre Paşa’nın kızı da abimi seviyordu. Tatilinde, Ramazan’ın da sonu gelmişti. Mustafa Kemal sevdiğinden ayrılacağı için üzülüyordu. Ramazan bayramının son günüydü. Sevgilisi ile Mustafa Kemal yüksek kahvenin önünde buluştular. Bir süre bulvarda yan yana yürüdüler. Floka gazinosuna geldiler ve özel bölmeli odada birkaç saat geçirdiler. Ve nihayet ağlaya ağlaya içini döken sevgilisi karşısında Mustafa Kemal kalbiyle değil beyniyle konuşuyordu. Genç kız ailesinin saygınlığına gölge düşürmemek için evlenmek istiyordu.
Mustafa Kemal ise bu aşamada evliliği düşünmüyordu. 3 arkadaş bu konuyu daha sonra aralarında uzunuzun tartışıyorlardı. Ve davranış tarzını uygun buluyorlardı. ”
Makbule Hanım, güzelliği dillere destan bu zarif genç kızı Selanik merkez kumandanı Şevki Paşa’nın kızı “Emine”olduğunu söylemektedir.
Süleyman Asaf İLBAY, 1882 yılında Selanik’te doğmuştur. Harp Okulu öğrencisi Mustafa Kemal’in ilk gönül ilişkisi hakkında en geniş bilgiyi veren O’nun mahalle arkadaşıdır. Bu anılara göre üç arkadaş (Mustafa Kemal, Asaf İLBAY, Ahmet Numan) gecelerini beraberce geçirmekte, Mithat paşa Caddesi’nden Kasımiye Camii yakınlarına kadar dolaşmakta, sonra da bir kafeşantanda birkaç duble bira içerek sohbet etmektedirler.
Üç arkadaşın geceleri böyle hep birlikte geçerken Mustafa Kemal birkaç gün ortada görünmez. Arkadaşları merak ederler, evinde ararlar, bulamazlar. Nerededir Mustafa Kemal?
Şimdi Asaf İLBAY’ın anılarının sonlarına doğru şöyle anlatır;
—“Çok seven, fakat her şeyden evvel aşkını meşru sonca sokmak için çırpınan bu genç kız ise bu ilk aşkından sonra hiç evlenmedi, ilk aşkından sonra hiç evlenmedi, ilk aşkını kalbinde sakladı ve belki bugün de hayatta olduğu için, aynı kuvvette saklamaya devam etmektedir.
Ayrıca yıllar sonra “Emine Hanımefendiden bir mektup aldığını da belirtir:
“1930 senesinde Ankara Şehremini idim. Vaktiyle Mustafa Kemal’e o derece şiddetle âşık olan bu sayın bayandan bir mektup aldım. Aile dostluğumuza güvenerek Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya, bir zata yardım etmesinin delaletimle arzını rica ediyordu. O gece Çankaya Köşkü’ne gittim ve keyfiyeti Gazi’ye arz ettim. Mektubu da okudum. Derhal, mümkün olan yardımın yapılmasını emir buyurdular.
ATATÜRK, bu vesile ile de bu aşk macerasını hatırlayarak kısaca anlatırken:
-…“gençlik arkadaşım Asaf bu hadiseyi iyi bilir,” diye ilave ettiler. O gece sofralarında bulunan zevat da belki hatırlar.” (Kaynak: Tan gazetesi yıl 1946, sayı 177, tefrika 4. 5)
—“GAZİ PAŞA’NIN DİLİNDEN İLK AŞKI” devam ediyor;
Gazi Mustafa Kemal Paşa, evlilik bahsinin açıldığı bir zamanda en yakın arkadaşlarına önemli bir sırrını anlatacaktır…
Bu Gazi’nin de anlattığı gibi O’nun ilk aşkıydı…
Belki bu sarı saçlı kızla bir evlilik yapsaydı acaba nasıl olurdu?
Fakat Gazi’nin ailesinden anlatılan bir başka aşkı daha vardır…
—“GAZİ PAŞA’NIN DİLİNDEN İLK AŞKI” devam ediyor;
Buna “Gazi Mustafa Kemal’e âşık olan bir kız” diye de söyleyebiliriz…
Mustafa Kemal Selanik’te öğrenci iken, Nadire diye bir komşu kızı Mustafa Kemal’e çok ilgi duyarmış. Ciğerlerinden hasta olan bu kız aşkını diğer komşu kızı olan Hatice’ye açmış:
—“Mustafa Bey, öteki arkadaşlarına hiç benzemiyor” demiş.
Bu gizli sevdayı Mustafa’ya hissettirmeye karar vermişler.
Hatice, Zübeyde Hanımların evlerine girer çıkarmış. Bir Cuma günü ailece oturmaya gitmişler.
Mustafa kemal evde yokmuş. Hatice, üst kattan bir şey getirmesi istendiğinde aklındaki planı uygulamaya koymuş, Sofadan geçerken, saksı içindeki kırmızı karanfillerden birini gizlice koparmış. Mustafa’nın üst katta soldaki yatak odasına dalmış. Karyolasının başucundaki masanın üzerinde açık duran tarih kitabının üzerine karanfili bırakmış.
Mustafa Kemal eve geldiğinde odasında karanfili görmüş eline alıp salona çıkmış.
Mustafa bu heyecanı hissetmiş: gözlerini Hatice’nin gözlerine dikmiş.
Hatice Hanım hemen gidip olanları Nadire ablasına anlatmış:
—“Ölüyordum korkudan bir daha beni böyle işlere sokmayın” diye yalvarmış.
Aradan epey bir zaman geçmiş.
Bir gün Hatice, Zübeyde Teyze’sinin kendisini oğlu Mustafa’ya istediğini öğrenmiş.
Ama Hatice Hanım’ın annesi, Mustafa asker olup uzaklara gidecek diye bu izdivaca yanaşmamış. Konu kapanmış.
Mustafa Kemal, Harbiye’de okumak için İstanbul’a gitmiş. Lakin annesine gönderdiği her mektubun altına:
“-…”HATİCE HANIM’A DA MAHSUS SELAMLAR EDERİM” cümlesini ekliyor.
Harbiye’den erkânı harp yüzbaşısı olarak çıktığında Hatice Hanım’ı yeniden istetmiş.
Bu kez Hatice Hanım’ın ailesi razı olmak üzereyken Saray’da çalışan ahbapları onları uyarmış:
—“Ben, O’nun hakkında Saray’a gelen jurnalleri okudum. İstikbali çok karanlık. Aman uzak durun” demiş.
Hatice Hanım’ın annesi, kızını alelacele bir başkasıyla evlendirmiş. Bu aşk hikâyesi burada bitiyor ama Türkiye’nin yaşadığı savaşlar, yeni bir devletin kurulması ve Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde gelişmesi aileyi de şaşırtmış.
Evlenip çoluk çocuğa karışan Hatice Hanım, yaşadıklarını 1920’lerde bir kış günü, Kocaeli’nde Maarif Müdürü olan komşusu Münir Hayri Bey’e anlatmış.
Münir Hayri, daha sonra sinema tahsili için yurt dışına gitmiş.
Döndüğünde ATATÜRK kendisinden hayatını perdeye yansıtacak bir senaryo yazmasını istemiş. Senaryonun esaslarını da bizzat dikte ettirmiş.
ATATÜRK:
-…”FİLME BAŞKA NELER KOYMALIYIZ?” diye sorduğunda Münir Hayri, birazda çekinerek:
—“Her filimde kadın ve aşk unsuru aranır, bilmem nasıl emredersiniz” demiş ve yıllar önce Hatice Hanım’dan dinlediği hikâyeyi ATATÜRK ‘e nakletmiş.
Hatırlamış ATATÜRK; gülmüş:
-…”BEN, HATİCE’NİN O KARANFİLİ KENDİ HESABINA KOYDUĞUNU SANMIŞTIM” demiş.
Ve devam etmiş:
-…”HATİCE ZEKÂSI, GÜZELLİĞİ VE TERBİYESİYLE ÖRNEK BİR KADINDI. HER VAKİT HAYATIMIN EN DEĞERLİ HATIRALARI ARASINDA KALACAKTIR.”
Sonra Nadire’yi de hatırlamış:
-…”O KIZCAĞIZI’DA BİR KÂTİPLE EVLENDİRDİLER. SONRA ÖLDÜ.”
Birkaç gün düşündükten sonra Münir Hayri’yi yeniden çağırmış ATATÜRK:
-…”TAMAM” demiş; “BİZİM ÇOCUKLUK HİKÂYESİNİ FİLME KOYALIM. YALNIZ HATCE’NİN İSMİNİ KOYMAYALIM. BU, ÇOK MASUM VE HİÇ DE ŞERESİZ OLAMAYN BİR HİKÂYEDİR, AMA BELKİ HATİCE’NİN TORUNLARI FALAN İSTEMEZLER.”
Münir Hayri’nin senaryosu “BEN BİR İNKILAP ÇOCUĞUYUM” adını taşıyordu. ATATÜRK rahatsızlandığı için çekilemedi.
Gazi Paşa iki defa evlenmek istediği, ancak ailesinin:
—“Geleceği karanlıktır, saraydan gizli belgeleri okudum” diyen akrabalarının uyarısıyla vermedikleri Mustafa Kemal şimdi Türkiye Cumhuriyeti’nin başındaki kişidir. Gazi, Hatice Hanım’ı unutmaz ve yıllar sonra bu Hatice Hanım “Çankırı” dan Milletvekili olarak karşımıza çıkacaktır.
Yüce Meclis, Meclise giren ilk 17 kadın Milletvekili arasındaki bu Hanımefendiye ’de yer verdi.
Adı, Hatice ÖZGENER… 1865’te Selanik’te doğdu. Rüştiye ve hususi öğrenim gördü. Rumca bilen ÖZGENER, Milletvekili olamadan önce Darüleytam Müdürlüğü’nden emekli bir maarifçiydi. 21 Şubat 1940’da öldü.
Gazi Mustafa Kemal’in Hatice’yi iki defa annesine (Zübeyde Hanım) istettiğini öğreniyoruz. Peki, Gazi Paşa bu denli sevdiği Hatice Hanım’ı gerçekten de mektuplarında annesine sormuş, “selam” göndermiş miydi? İşte Gazi Mustafa Kemal ‘in Hatice Hanım’ı da sorduğu mektuplarından birisi…
Sayın BEYHAN ‘ın 1 Ağustos 335 (1920) tarihli ve Mustafa Kemal imzalı mektubunu sizlere 18 Aralık 2015’teki sayfamda (http://www.sechaber.com.tr/mustafa-kemalin-annesine-yazdigi-mektup/) sizlerle paylaştığımdan ve mektup eksiksiz ve tam olarak yayımlandığı için tekrar etmeyeceğim.
Yazarımızın mektupta altını çizdiği satırbaşını hatırlatmakla yetineceğim. “Hemşiremin sıhhati nasıldır?”
Görüldüğü gibi, Mustafa Kemal Paşa’nın okul yıllarında bile ailesine istettiği bir sevdiği olmuş. Kim bilir Hatice Hanım’ın ailesi Mustafa Kemal’in ülkenin başına geçtiğini gördüklerinde ne düşünmüştür?
Bu eski günlere ait hatıraları zaman zaman gündeme gelmiştir…
Ama bir aşkı daha vardır ki asıl o aşk Gazi’nin belki de tam siyasi kaderini farklı şekillendirebilecek bir sonuç doğurabilecek güçtedir.
— “GAZİ PAŞA’NIN DİLİNDEN İLK AŞKI” devam ediyor;
Fakat kader…
O da Padişah Vahdettin’in Kızı Sabiha Sultan ‘la olan aşkıdır. Eğer bu aşk evlilikle sonuçlanmış olsaydı acaba tarihi nasıl etkileyecekti?
Mustafa Kemal Paşa, Osmanoğulları’nın son hükümdarı Sultan Vahdettin’in kızı Sabiha Sultan’la evlenmek istedi. Sabiha Sultan, Mustafa Kemal Paşa’nın evlilik talebinden yakın dostlarına sonraki senelerde bahsederken hadiseyi doğrulayacak, hatta:
—“Kendilerini bir defa görmüş ve hoşlanmıştım. Gayet yakışıklı idi. Ateş gibi gözleri vardı, alev alev yanıyorlardı. Ama evlenemezdim, zira Faruk’u seviyordum” diyecekti. (Bu bölümle alakalı ayrıca 14 Ekim 2015’ teki sayfamdaki http://www.sechaber.com.tr/o-halde-sabiha-sultan-buraya-gelsin/ “O zaman Sabiha Sultan Buraya gelsin!” adlı paylaşımıma bakabilirsiniz.)
— “GAZİ PAŞA’NIN DİLİNDEN İLK AŞKI” devam ediyor;
Gazi’nin Bulgar ve Makedon aşklarının da olduğu yazılır. Bulgar aşkı, Sofya’da görev yaptığı sırada yaşanmıştır. Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün 1913 – 1914 yıllarında, Bulgaristan ‘ın başkenti Sofya’da askeri ataşelik görevinde bulunduğu dönemde, Bulgaristan’da kitap haline getirildi.
Bulgaristan’ın ünlü yazarlarından Lilyana SERAFİMOVA yıllar süren araştırmalar sonunda kaleme aldığı belgesel nitelik taşıyan kitabında, ATATÜRK ‘ün, dönemin Bulgaristan Savunma Bakanı’nın kızı “Dimitrina KOVAÇEVA” ile yaşadığı aşkı anlatacaktı. (Fatih BEYHAN, Latife Hanım’ın Kâğıtları” sf: 294)
Yaşanan ve yaşatılan tüm sevgilerin bir gün değil bir ömür boyu sürmesi dileklerimle huzurlarınızdan ayrılırken, eksiklikler benim, fazlalıklar daha önce emek verenlerindir diyor bir başka yazımda görüşmek üzere esen kalınız diyorum efendim.
İsmet ERARPAT
*Yazının her türlü hakkı saklıdır.