Günlük siyasi tartışmalar içerisinde her kesimde şaşalı mağduriyet edebiyatları dinlemekteyiz. Ancak hayatımız için, geleceğimiz dolayısıyla çocuklarımız için en büyük destekçimiz konumunda olan ağaçların mağduriyeti üzerinde fazla durulmamaktadır. Her siyasi oluşum geleceğe yönelik birçok proje geliştirirken, geleceğimizin teminatı ağaçlar konusunda, gelecekle ilgili bir bakış açısının bulunmaması çok manidardır.
Ağaç konusundaki kamusal ya da kitlesel sağlığın bireysel anlamda da devam ettiği maalesef gözlenmektedir. Örneğin hemen hemen her aile mümkün olduğu kadar çocukları için yatırım yapma gayretindedir. Bütün çabalarının çocuklarının geleceğini kurtarmak amacında olduğunu belirtirler. Hatta çocukları için özel emeklilik ya da sigorta fonu oluştururlar. Kazançlarının bir bölümünü çocuklarının geleceği için ayırırlar. Özellikle çocukların iyi bir meslek sahibi olmaları için eğitme büyük fonlar ayırırlar. Buraya kadar bahsettiğimiz konu çocukların gelecekleri için yapılan çabalarla ilgilidir. Ancak söz konusu çocukların geleceği olduğuna göre, çocuklarımıza gelecekte şimdiki gibi temiz bir hava, temiz bir su, tarımsal üretim yapılabilecek toprak, sağlıklı gıda bulabileceği yerler verebilecek miyiz? Madem her şeyi çocuklarımız için yapıyoruz. Çocuklarımızın sağlıklı bir çevreye ihtiyaç duyduğunun farkında değiliz. Çoklarımız gelecekte iyi bir meslek sahibi olabilirler, birikimlerimizi kullanacak yeterli bir mal varlığına sahip olabilirler, barınacakları iyi bir eve sahip olabilirler ama sadece temel yaşam ihtiyaçlarını karşılayacak iyi bir çevreye sahip olabilecekler mi?
Aslında gözden kaçırdığımız bu soru, gelecekte çocuklarımızın en büyük sorunu olacak. Çocuklarımız büyüdüğünde bize hesap sormaya başlayacaklar. “Neden biz, sizler gibi temiz su, sağlıklı ve lezzetli gıda ve temiz bir hava bulamıyoruz” diye hesap soracaklar. O zaman bizler, “iyi de senin bir evin var, bir mesleğin var mı diyeceğiz?” Korkarım bu savunmamızın altında ezileceğiz.
Gelecek için yapılacak en önemli yatırım ağaç olmalıdır. Bu nedenle ağaçların sayılmayacak kadar çok faydalarından bazıları şöyledir:
Daha sayamadığımız birçok unsur ağaçlar sayesinde gerçekleşir. Günümüzde modern kentleşmede ağaçlar önemli bir göstergedir. Modern kentler artık yüksek binalarına göre değil, sahip olduğu devasa parklara göre anılmaktadır. Ağacı sadece yakacak odun olarak görmek geri kalmış toplumlara özgü bir tutumdur.
Bizim ve geleceğimiz için hayati önleme sahip ağaçlar, gerek bilinçsizlikten, gerek işin kolayına kaçma anlayışından, gerekse de aşırı kazanma hırsı yüzünden tahrip edilmektedir. Kendi geleceğini bile bile yok eden başka bir canlı türü yoktur. Bir ağaç en az yüz yıllık geleceği garantilemek anlamına gelmektedir.
Günümüzde ağaç tahribi çok ciddi boyutlara ulaşmışımdır. Bununla ilgili verilere bakacak olursak karşımıza oldukça karamsar bir tablo çıkmaktadır: ABD’deki Yale Üniversitesinden bilim insanları tarafından yapılan ve “Nature” dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, Dünya’da 3 trilyondan fazla ağaç bulunmakta ve kişi başına 422 ağaç düşmektedir.
Her yıl yaklaşık 15 milyar ağacın, tarım arazisi açma, kötü orman yönetimi, yangınlar gibi nedenlerle yok edildiği vurgulanan araştırmada, ilk uygarlıkların 11 bin 700 yıl önce ortaya çıkmasından bu yana yeryüzündeki ağaç sayısının, yüzde 46 oranında azaldığına dikkat çekildi.
Bir ağacı kesmenin telafisi zannedildiği gibi kolay değildir. Örneğin yetişkin 100 yaşındaki bir ağaç kesildiğinde onunla aynı işlevi yapmak için 2700 yeni ağaç dikmek gerekmektedir. Bu da bize ağaç kesmenin ne kadar maliyetli olduğunu göstermektedir. Ağacı sadece odun olarak değil de sağladığı yan unsurlarla değerlendirdiğimizde ağaç kesiminin ekonomik olarak korkunç maliyetlere ulaştığı görülmektedir. Örneğin sel felaketlerinin artmasıyla ağaç kesimi arasında paralellik bulunmaktadır. Ya da solunum yolu hastalıklarının artmasıyla ağaç tahribi arasında yakın ilişki bulunmaktadır.
Hem ekonomik olarak gelişmek hem de güzel ve sağlıklı bir çevrede yaşamak ağaç temelli ekonomiler sayesinde mümkün olabilir. Sürdürülebilir kalkınma dediğimiz bu modeller çevreci kalkınma biçimidir. Dünya kaynakları fazlasıyla insan ihtiyaçlarını karşılamaya yeterlidir. Ancak, gelir dağılımındaki adaletsizlik, aşırı kazanma hırsı ve bilinçsizlik doğal dengenin sigortası durumdaki ağaçları yok etmektedir.
Sonuç olarak, çocuklarımızın sağlığı ile doğanın sağlığı aynıdır. Ne kadar sağlıklı bir doğal çevremiz varsa o kadar sağlıklı ve mutlu çocuklarımız olacaktır. Çocuklarımızın geleceği uğruna ağaçları koruyalım.
Hakan TUNÇ