Göllerin ve de güllerin efendisi huzur şehrine hoş geldiniz…
İnsanoğlunun hayatında bir çok çiçeğin anlamı ve yeri büyüktür elbet lakin en büyüğünün ‘’güller’’ olduğunu es geçmemek gerek.. Bülbülün aşkından dillendiği, en hazin ve en coşkulu duyguların ifade edildiği, yağından kokusundan, adından sayısız faydalar sağlanan, şarkıların hikayelerin filmlerin ve kalplerin baş tacı ‘’güllerin’’ başkentindeyiz bu hafta..
İlk gül fosilinin 3.5 milyon yıl öncesine Sümerlere ait yazıtlarda kayıtlara geçtiğini biliyor muydunuz?
Bilinen bu ilk güller ‘’ Damask gülleri’’ olarak anılmış ve eski Mısır mezarlığında bulunmuşlar. Günümüzün modern gülleri ise 1867 yılında ilk defa hibridleme yöntemi ile üretilmişlerdir…
Güzel kokusu, tıbbi değeri ve beslenmedeki yeri dolayısıyla antik çağlardan beri efsanelere konu olan, aşk, sevgi ve barışın sembolü gül, parfüm sektörünün de vazgeçilmez unsurlarından biri olan ‘’güller’’in Türkiye ile tanışması ise ilginç bir öykünün ardından gelişir…
1840 yılında Isparta’nın Yalvaç ilçesinde doğan ve 1888’de Bulgaristan’ın Kızanlık şehrinde hariciye görevlisi olarak çalışmaya başlayan Müftüzade İsmail Efendi, “Gül Vadisi” olarak da bilinen bu kentin, doğup büyüdüğü Isparta’ya çok benzediğini fark eder. Bu mis kokan kendine aşık ettiren çiçek orada yetişebiliyorsa, Isparta’da da muhakkak yetişecektir..
Nemli ve ılıman toprakları seven bu güzel bitkimiz için muhteşem ötesi bir serüven başlar…
İsmail Efendi önce gül ve gülyağı üretimini gözlemleyerek öğrenir. O yıllarda Bulgaristan, gül konusunda çok hassas davranmakta ve gül çeliklerinin Bulgaristan dışına kaçırılıp üretilmesini engellemek için Gül Vadisi’ni koruma altında tutmaktadır.
İsmail Efendi bir tek gül çeliğini bastonunda saklayarak Isparta’ya getirir.. Getirdiği gül çeliğini, bugün Gülcü Mahallesi olarak tanınan, Hacı Ayvaz Mahallesi’ndeki evinin bahçesine diker. Buradan elde ettiği gül çelikleriyle 30 dönümlük arazisinde gülcülüğe başlayan İsmail Efendi, daha sonra imbik adı verilen basit sistemle ilk gülyağını 1892’de üretir.
Müftüzade İsmail Efendi’nin gülyağı için kullandığı basit yöntem, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Isparta’ya gelişinde verdiği talimatla modern tesislere taşınır. Atatürk’ün verdiği talimatla İktisat Vekaleti tarafından 1935’te kurulan modern gülyağı fabrikasında sanayi tipi gülyağı üretimi başlar.
122 yıl önce Isparta’nın Gülcü Mahallesi’ne dikilen gül fidanları ile namı sadece bölgede kalmayan, dünya üzerindeki tüm güllerden ayrılan Isparta gülleri, Mayıs ve Haziran aylarında çiçeklerini açarak, önce bölgeyi, sonra da gül yağı ile tüm dünyayı eşsiz kokusuyla büyülüyor…
Ey güzel şehir, ey huzurun resmi Isparta; İnsanın ruhunu okşayan o rengarenk doğanı mı anlatsam ilk, yoksa antik çağlara uzanan, o yok pahasına korumaya çalıştığın izlerini mi?… Ya da üzerinde şal gibi taşıdığın, tarihini, kültürel zenginliklerini mi.. Lezzetli meyvelerini mi anlatsam ilk.. Yoksa misafirperver sıcacık insanın, leziz mutfağı, görsel şölen sunan göllerinden mi başlasam…?
Baharı en güzel karşılayan şehir ‘’ Merhaba’’…
Gezmeyi sevenler, tatiline farklı bir atmosfer kazandırmayı amaçlayanlar; eğer yolunuz düştüyse göller diyarına, sayısız alternatifleri sunacak eşsiz bir programa hazır olun..
Tarih ve müze severler için Isparta müzesi zengin görselleri ile geçmişin izlerini bir bir yansıtır. Şehrin merkezinde kurulmuş olan Müze binasının inşaatı: 1985 yılında tamamlanmış.1989 yılında ise, Arkeoloji Bölümü eklenmiş, 1999 yılında restorasyon çalışmaları yapılmış ve 2003 yılında, yeni düzenlenen salonlar ile birlikte, sayısız eser bulunan müze, ziyarete açılmış.. Gülü olduğu kadar halısı ile de ünlü olan şehrin müzesinde Isparta çevresine ait geleneksel halıların, kilimlerin, cicimlerin ve zililerin sergilendiği halı salonu bulunuyor…
Isparta’nın güzel şehir merkezini süsleyen Kutlubey Ulu Camisi ve özellikle bir Mimar Sinan camisi olan Firdevs Paşa Camisi görülmeye değer.. Ayrıca bedesten içindeki tarihi çarşıyı unutmamak gerek…
Yine il merkezindeki Aya Baniya ve Aya İshotya kiliseleri uğrak noktalardan bir kaçıdır.
Keyifli mi keyifli, muhteşem bir manzaraya sahip şirin bir göletin davetlisiyiz.. Şehir merkezine oldukça yakın Yakaören köyündeyiz.
Burada bulunan Gölcük gölü çevresi 1991 yılından itibaren tabiat parkı olarak tescillenmiş. Yöre halkının ve tüm yöreyi ziyaret eden misafirlerin ilk tercih ve durak noktası haline gelmiş. Göl kıyıları piknik alanları ile, civar ise dinlenme eğlenme ve spor alanları ile turizme katkı sağlamakta. Yine doğal güzelliği ile büyüleyen Milas mesireliği gezmeye görmeye değer. Muhakkak uğrayın derim..
Hazır mesire yeri demişken kestane ağaçları ile meşhur buz gibi suyu ile serinleten Ayazmana mesireliği ile yine şehir merkezinde bulunan, özellikle Yörük çadırları, piknik yapılabilen yeşil alanları, havuzları, sandal gezisi yapılabilen göleti, Tarihe yön vermiş Türk büyüklerinin bilim adamlarının ve ozanlarının yer aldığı Türk Tarih Yolu ile Gökçay, gezilip görülesi harika yerlerdir..
Baharı ayrı güzel şehrin ama kış da vazgeçilmez hani..
Dört mevsim turist getiren yörenin kış alternatifleri de oldukça fazla. Özellikle Eğridir gölü ile Kovada gölleri arasında yükselen, Isparta ovasına eteklerini uzatmış Davraz dağı muhteşem bir pist ile kayak severlere kucak açmış durumda. Modern tesislerin bulunduğu Davraz Kayak merkezi, Türkiye’deki en güzel kayak merkezlerinden biri. Ayrıca Nisan ortalarına kadar kayak ve snowboard yapılabiliyor…
Uluslar arası üne de sahip olan Davraz, kayak tutkunları için vazgeçilmez yerlerden biri.. Muhteşem doğal güzelliği, tepeden izlenilen manzara ise paha biçilemez…
Bu kadar mı?
Tabii ki hayır.. Bölgede gezilip keşif edilecek o kadar çok köşe var ki.. Önümüzde ki yazıda kaldığımız yerden devam edecek, arşivimize yine muhteşem yerler eklemenin keyfini yaşayacağız..
Şimdilik iyi seyirler…
GÜLDENCE