Yaşam bazen bir simülasyonun ya da bir oyunun içinde hapsolmuşuz hissi oluşturur. Varoluşumuzun nedenini ya da yaşamdaki rolümüzün ne olduğunu bilmeden dünyaya ne amaçla geldiğimizi düşünürüz.
Bu noktada bazılarımız şartları bilerek ve seçerek geldiğimizi düşünerek karma ve tekâmülü birleştirir. Her ne olursa olsun günlük koşuşturmacalar ile gözden kaçırdığımız ayrıntıların belki de yaşamımıza katacağı sürprizleri göremeden yaşar gideriz.
Her gün aynı kişilerle ya da birçok farklı kişi ile karşılaşıp, birbirimizi görmezden gelerek boş bakışlarla devam ederiz yolumuza. Tıpkı hayatın diğer güzelliklerini göremeyip çoğunlukla yanından geçerken boş baktığımız gibi. Oysa her insan farklı bir yaşamdır. Her bireyin yaşamı kitaplara sığmayacak an’larla doludur.
Çoğunlukla an’da yaşadığımızı ve her şeyin akışta gerçekleştiğini düşünürüz, oyunu kurallar çerçevesinde oynadığımızı sanırız. Ama ezberlenmiş bir yaşamla, robotlaşmış makineler gibi zamanı eriterek geçiririz. Sanki bedenlerimiz ayrı, ruhlarımız ayrı bir melodi çalıyormuş gibi. Farkında olmadığımız diğer şey ise bu oyunun içerisinde bulunan gizli tuzaklardır. Bizler bu tuzakları bilinçsizce kendimiz oluştururuz.
Hatalar ya da şanssızlıklardan kaynaklandığını düşündüğümüz durumların aslında kin, öfke, nefret, kıskançlık gibi negatif duygularla beslenip büyüdüğünü bilmeden, bilincimizde gelgitlere sebep oluruz. Yaydığımız bu negatif duyguların enerjisi tıpkı bir bumerang gibi dönüp dolaşıp yine bize gelir ve bizi yaralar. Bunun bilincinde olup farkına vardığımızda bu duyguları dönüştürerek tuzaklar yerine yaşamın hediyelerle dolu olduğunu görürüz. Yine anlardaki gizli mucizelere açık bir bilinç ile baktığımızda onları fark edebileceğimizi anlarız.
Size sunulmuş bu yaşamda ya da içine gönderildiğiniz bu oyunda mutlaka sizi şaşırtan mucize anlarına tanık olmuşsunuzdur. Tıpkı o anlar gibi evren sınırsız güzellikleri size vermeye hazırdır. Mesajların nereden ve nasıl geleceği veya kimlerin buna aracı olabileceğini bilemeyiz. Bu oyunun içinde bazen oyuncu bazen de seyirci olduğunuzu unutmamamız gerekir.
Görerek, duyarak hislerimiz veya rüyalarımız aracılığı ile çeşitli mesajlar farklı yollarla bizlere iletilir. Bizler yeter ki bunu fark edelim. Bilincimizi besleyerek, frekansımızı yükseltirken kendimize, bedenimize saygı duymayı ve ona iyi bakmayı ihmal etmeyelim.
Bizler yaşarken deneyimleyen, öğrenen ve öğreten varlıklarız diyerek Mahatma Gandhi’nin bir sözüyle bugünkü yazımı bitiriyorum: “Hayatım, benim öğretmenimdir”
Sevgiyle… Sultan Oğuz