Sevgili okurlarım bu ayki yazımda sizlere daha önce 8-12-2017 (İDOB Çocuk Korosu), 06-04-2018 (İDOB Çocuk Balesi), 19-09-2018 (İDOB Perdelerini Açıyor), 01-11-2018 (İDOB Sosyal Sorumluluk Projeleri ) ve 01-12-2018 (Modern Dans topluluğu) tarihlerinde yazdığım yazılarda bilgi sahibi olduğunuz ve çok güzel eleştirilerle karşılaştığım yazı serilerinin sonuncusu ve en etkileyicilerinden biri olacağını tahmin ettiğim bütün bu kurumların Genel Sanat Yönetmeni ve Müdürü SUAT ARIKAN’ la yaptığım adını da sıra dışı koyduğum bir söyleşiyle karşınızdayım. Sıra dışı diyorum çünkü bu kurum hakkındaki diğer tüm bilgileri yukarıda tarihlerini verdiğim yazılardan öğrenebilirsiniz. Ayrıca sorularımda biraz sıra dışı oldu.
Benim bulgularıma göre Müdürümüz ve Genel Sanat yönetmenimiz çok uzun süreden beri bu kurumlarda görevde. Hatta çeşitli dönemlerde görevden alınmasına rağmen yılmadı ve mahkeme kararıyla göreve döndü. Kendisi bir yılı Mersin’de olmak üzere 17(on yedi) yıldır Müdür ve Genel Sanat Yönetmenliği yaptığını, bir iki kez görevden alındığını, hukuk mücadelesi vererek tekrar göreve döndüğünü söyledi. İdareciliği hele de müdürlüğü hiç sevmediğini sanat yönetmenliğini daha çok benimsediğini; onun için de iki görevin aynı kişide birleşmesine hep karşı çıktığını ama kanunlara karşı saygısının sonsuz olduğunu belirtti.
Ben Suat Arıkan’ı takip ettiğimde çok yoğun bir çalışma ortamında olduğunu gördüm. Hatta bu söyleşiyi yapmak için epey peşinde koştum. Kendisini yakalamışken bir günlük çalışma programını sordum. ‘’ Her idarecinin mesaisi vardır. Ama benim yok. Sabah idari görevler yazışmalar imzalar.. Akşam provalar ya da temsiller. Her temsilde değişen yeni bir durum var. Sanat yönetmeni olarak herkesin başarısı ya da başarısızlığını ya da seyircinin tepkisini yerinde izleyebilmek için seyirci koltuğunda yerimi alıyorum. Eve dönmem gece yarısını buluyor. Ertesi sabah gene müdürlüğe dönüş. Yani makam tazminatıyla yapılacak iş değil.’’ Hakikaten Suat Arıkan’ın verdiği uğraşı bir sevgi ve gönül işi.
On yedi yıl boyunca çeşitli Genel Müdürlerle çalıştınız yıllar sizde nasıl bir izlenim bıraktı? Diye sorduğumda: Her genel müdürün farklı özellikleri ve hassasiyet gösterdiği konular olduğunu; önemli olan ortak bir çizgide buluşup İstanbul Devlet Opera ve Balesini en üst seviyeye taşımak olduğunu söyledi. Bu arada genç genel müdürümüz Murat Karahan’la da sık sık bir araya gelip ya da telefonla görüşerek fikir alışverişinde bulunduklarını söyledi.
Bundan 17 (on yedi) yıl öncesini bir düşünün birde şimdiyi. İdari yönetiminizde kendinize göre bir farklılık görüyor musunuz? Bakın müdürümüz nasıl cevap verdi. ‘’Müdürlüğümün ilk yıllarında çocuklarını tüm kurallara bağlı olarak büyüten aileler gibi ben de idareciliğe bu kurallarla sarıldım. Sonra hayatın gerçekleri ve tecrübeler ön plana çıktı. Şimdi bu kurallar ön plânda’’ İşte bu plânlar doğrultusunda Suat Arıkan başrejisöründen koordinatörüne, teknik müdüründen sanat kuruluna, baş koreografına kadar iyi bir takım kurmuş, sorumlulukları paylaştırmış makinanın çarklarını çok iyi çalıştırmayı başarmış. ‘’Ekip doğru kurulmalı bizim kurumumuzda da bu ekibin tüm elemanları sanatçılardan oluşuyor. Sanatçı ruhu biraz narsist biraz ego, biraz kibir biraz bencillikle ve kendi dalındaki yetenekle karışıktır. Dolayısıyla sanatçının farklı beklentileri olabilmekte ve idari görevler aldığında bunlara yenik düşebilmektedir. Benimle anlaşabilen kişiler tüm olumsuzluklardan arınmış, kendilerini kuruma adamış kişilerdir ve aynen benim gibi bu görevi yaptığı süre içinde kendi asli görevini aksatmayı göze alabilmişlerdir.’’ diyor Genel Sanat Yönetmeni ve Müdürümüz.
İstanbul Devlet ve Balesi Müdürlüğü her sene başında sanat kurulu tarafından tespit edilen bir tema üzerinde çalışmalarını yürütüyormuş. Bu benim sanat anlayışım diyor Suat Arıkan. Arkasından hemen ekliyor.’’Sanat Kurulunda yer alan arkadaşlarımın fikirleri çok değerlidir.’’
Geçen ayki yazımda İstanbul Devlet senfoni orkestrası müdürü Bülent Evcil sanatla ilgili çok yetenekli bir gençliğin gümbür gümbür geldiğini söyledi. Siz de aynı fikirde misiniz? Konservatuarlarda yetişmiş birçok gencin dünyanın önemli sahnelerinde görev aldığını, müziğin sınırlı bir coğrafyası olmadığını yurt dışı ilişkilerin artmasıyla ülkemizin tanıtımının yapıldığını, yurt dışına giden sanatçıların bir kayıp olmadığını, tıpkı Koreli, Çinli, Japon nasıl ülkesini sanatıyla tanıtıyorsa bizim de Türkiye’nin doğru tanıtılması için bunu yapmamız gerektiğini anlattı. Suat Arıkan uzun süredir İtalya, Arnavutluk, Kanarya Adalarında çeşitli ses yarışmalarında jüri üyeliği yapmakta 1985 yılında beri de eğitimciliğe devam ediyor. Yurt dışı ile ülkemiz arasındaki ses ve eğitim –teknolojik farkı sorunca, ülkemizde çok güçlü seslerin olduğunu, ancak stil bilgisi ve oyunculuk tarafımızın biraz zayıf kaldığını bununda kaynağının dil bilgisi sorunundan geldiğini söyledi.’’Dil bilgisi zayıf olduğundan rolün psikolojik analizini yapamıyoruz. Başka bir zayıf yanımızda sahne tekniği (dekor-ışık) . Teknolojik yenilikleri takip edemiyoruz.’’ Yeni Atatürk Kültür Merkezi yapıldığında yüksek bir teknolojiyle karşılaşacağımız için, teknolojik sorunların üstesinden geleceğimizi sanat çevreleri yakından bilmektedir. Müdür ve Genel Sanat Yönetmeninin en büyük arzularından biri de yeni Atatürk Kültür Merkezi’nde Türkiye’ de henüz oynanmamış başyapıtları oynamak ve hiç oynanmamış Türk Opera ve Balelerini hayata geçirmek. Diğer bir arzusu da her sene yeni bir Türk Operası keşfederek bu operaları dünyaya kabul ettirmek.
Hâlen diğer opera salonlarına göre çok küçük olan Kadıköy Süreyya Operası koltuk sayısının çok az olduğunu, bilet fiyatlarının dünya ortalamalarına göre çok ucuz bulduğunu hatta 65 (altmış beş) yaş üstünün ücretsiz temsillere gelme olanağının olduğunu söyleyen Suat Arıkan önümüzdeki sezonda kapalı gişe oynayan eserlerin yanında yeni eserlerden oluşan bir sezon geçireceğiz dedi.
Suat Arıkan’ın diğer bir özelliği de resim sanatıyla ilgilenmesi. Onda resim ilgisi müzikten önce başlamış. Güzel Sanatlar Akademisi yerine konservatuarı tercih etmiş ama resim sevgisi hiç sönmemiş. İstanbul, Ankara, Köln, Roma ve Kopenhag’da sergiler açmış. Hâlen Danimarka’da bir galeriyle çalışmaktaymış.
Gerek provalarda gerekse kostümlü, orkestralı provalarda, provaları izlerken kendisinin orkestra şefi gibi önüne notaları alıp eseri kendi kendine yönettiğini gördüm. Niye? Diye sorduğunda ‘’Evet. Şarkıcı olmasaydım orkestra şefi olmak isterdim. Müzik dinlerken hareketsiz duramıyorum. Bu durum konser salonlarında da böyle.’’ şeklinde cevap verdi.
Son olarak İstanbul Devlet Opera ve Balesinin repertuar seçimiyle ilgili sorumu sorduğumda; görevlerinin 17. Yüzyıldan günümüze uzanan geniş bir yelpazede eserleri İstanbul seyircisiyle buluşturmak olduğunu; yerli operaları da yaymanın en önemli görevleri olduğunu ifade etti.
Bu ayki yazımda sizlere İstanbul Devlet Operası Müdürü Suat Arıkan’ dan ve onunla sohbet ederken de bu kurumun işleyişinden bahsettim. Umarım hoşunuza gitmiştir.
Daha sonraki yazımda buluşmak üzere SEVGİYLE KALINIZ…
www.coskunnehir.com.tr