İran Şahı Rıza Şah PEHLEVİ, 1934 ‘te Türkiye’ye gelecektir.
http://www.sechaber.com.tr/ataturku-ziyaret-eden-hukumdarlar/
İran Şahı’nı karşılamak için hazırlıkları bizzat ATATÜRK ‘ün kendisi yürütmektedir.
Bir gün Münir Hayri EGELİ ‘yi çağırtır ve ondan Türkler ile İranlılar arasındaki kardeşliği konu alan bir oyun yazmasını ve oynatmasını ister. Ama asıl problem İran Şahı’nın Türkiye’ye gelmesine bir aydan daha az bir süre olmasıdır. Bunu düşünerek duraksayan EGELİ ‘ye ATATÜRK:
-…”BU İŞTE SANA EN YAKIN OLAN KİŞİ BENİM. İZİN ALMADAN YANIMA GELMEYE VE HATTA UYKUDAN UYANDIRMAYA YETKİN VAR. ANCAK ŞAH’IN GELİŞİNDEN İKİ GÜN SONRA BU OYUN OYNANMALIDIR.”
Konuyu bizzat kendi seçer. “LİBRETTO” yu konuya uygun olarak Münir Hayri EGELİ hazırlar.
19 Haziran 1934’te sahnelen “LİBRETTO” yu Türkiye Cumhuriyeti ilk Devlet Sanatçımız unvanına sahip Sayın Ahmet Adnan SAYGUN ’dan dinleyelim:
—“Münir Hayri, “LİBRETTO” yu bana uzatarak, -…“BUNUN MUSİKİSİNİ YAZAR MISIN ?” dedi. Şaşkına döndüm.
Bir ayda bir opera…
Eser yazılacak, orkestrası bulunacak ve düzenlenecek, solistleri, korosu bunları öğrenecek ve temsil olunacak. Kiminle? Hangi solistlerle? Hangi koro ile?
“LİBRETTO” uzun ve birçok soliste ihtiyaç gösteren bir metindi.
Düşünüyordum; işte Halkevlerinden şaman rolünü inanılmaz güzellikte oynayan Salih CANER ‘i bu sırada keşfettik. Koroyu Ankara Kız Lisesi’nin kabiliyetli kızlarından seçmeyi düşündük. Solist olarak Nurullah TAŞKAN, soprano olarak da Nimet VAHİT ve Semiha BERKSOY var elimizde.
Ah bu çalışma…
Zaman kısa, imkânlar son derece kısıtlı. Ankara’nın tek tiyatro sahnesi olan Türk Ocağı’na portatif bir sahra karyolası getirttim.
Uyumak, belki sabaha karşı bir iki saat sızmak…
Her gün ATATÜRK arıyor,
-…”ÇOCUK, ÇALIŞMAN NASIL GİDİYOR?” diye soruyordu. Üçüncü gün çalışmamıza ATATÜRK geldi. Kısa provanın sonunda locasından ayağa kalkan ATATÜRK ‘ün salonda çınlayan sesi heyecanlı yüreklere su serpti:
-…”BRAVO, BRAVO! DEVAM EDİN!”
Akşam Münir Hayri EGELİ geldi heyecanla:
—“ÇABUK KALK, GAZİ HAZRETLERİ BİZİ BEKLİYOR!” dedi.
O geceden yalnız iki şeyi belirtmek isterim;
Biri, benim düşündüğüm gibi bir orkestranın hemen kurularak benim yönetimimde —BUNU O ARZU ETMİŞTİ— çalışmalara başlaması emri,
İkincisi, hala kulaklarımda çınlayan şu sözleri, -…”BU BİR İNKILAP HAREKETİDİR!”.
Yirmi gün içinde “ÖZSOY OPERASI” tamamlandı. “LİBRETTO” sunun yazımına düşünceleriyle ATATÜRK ‘ün yön verdiği “ÖZSOY OPERASI” ATATÜRK ‘ün İran Şahı Rıza PEHLEVİ ’ye dostluk kardeşlik mesajını verdi.
İyinin, doğrunun ve güzelliğin sözcüsü bir ozanın seslenişiyle başlayan operanın konusu ise ATATÜRK ‘ün “YURTTA SULH, DÜNYADA SULH” düşüncesini yansıtıyordu.
Oyunun sonunda Feridun, Hatun ve Beyler bir arada iken Feridun sorar:
—“PEKİ, AMA TUR (TÜRK) VE IRAÇ (İRAN) ‘I GÖREMİYORUM, NEREDELER?” der.
Not: Tur ve Iraç, Feridun’la Hatun’un ikiz çocuklarıdır. Tur, Türklerin atası olur. Iraç’ta İranlıların atasıdır.
Oyunun başındaki ozan çıkar, ATATÜRK ve İran Şahı’nı göstererek:
—“İŞTE TUR, İŞTE IRAÇ” der.
Bu sözler karşısında heyecanın doruğundaki İran Şah’ı yanı başında ki ATATÜRK ‘e sarılır. Bir ayda bir opera yazılmış, solistler, koristler, soprano bulunmuş ve inanılmaz bir başarıyla sahnelenmiştir.
“YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ İLKESİNİ İRAN ŞAHI’NA EN ETKİLEYİCİ BİR BİCİMDE ANLATABİLMEK İÇİN…”
Bunun içindir ki ATATÜRK kısa bir zamanda yapılması gereken bir işi bakandan istediği zaman;
—“EFENDİM, VAKİT ÇOK AZ” cevabını alınca şöyle demiştir:
-…”EFENDİ SEN NE SÖYLÜYORSUN? BİZ YİRMİ GÜNDE OPERA YAZMIŞ, BESTELEMİŞ VE OYNATMIŞ BİR MİLLETİN İÇİNDEYİZ. ELVERİR Kİ ELEBAŞI DAVASINA İNANSIN!..
Bu cevap bence “ÖZSOY OPERA” sına emeği geçen herkes için bir madalya niteliğindedir. (Kaynak: Gülper REFİĞ / ATATÜRK ve Adnan SAYGUN)
EKSİKLİKLER BENİM FAZLALIKLAR DAHA ÖNCE EMEK VERENLERİNDİR. BİR BAŞKA YAZIMDA GÖRÜŞMEK ÜZERE ESEN KALINIZ.